25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ne kadar da giizeldir gitmek Nalan Barbarosoğlu, bu ilk kitabındaki öykülerinin, olgunlukları, taşıdıkları duygu yükü, yapısal sağlamlıkları ve imgelerle zenginleşmiş bir dili kullanmadaki üstün başarısı ile ustalık çizgisinde duruyor ve bize doğuştan öykücü olduğunu kanıtlıyor. İNCİ ARAL alan Barbarosoğlu, ilk öykü kitabı "Ne Kadar da Güzeldir Gitmck" dc herhangi bir zamanda, bir yerinden yaralanmış yaşamların kırılma noktasına eğiliyor. Küçük kırgınlıkların, sevinçlerin, yıkım ve düşlerin yüzeyin altında, alt yaşantılardaki dönüşümlerini anlatıyor. Ayrıntılann, sözcülderin ötcsinde o yaşamlardan kalan tortuyu derinlemesine sezdiriyor okura ve kitap boyunca bir hüzün iklimi yaratıyor. Oykülcrdc kadınlık durumu ağırlık kazanıyor. Kırılma noktalarında içlerindeki başkaldırı tohumunu "Gidebilme" eylemiyle olumlayan bu kadınlar, daha çok annekız ekscninde, yaşamın tekdüzeliğini, alışılmışın sıkıntısını, iğreti değerlerin donup kalmışlığını, geçmişlerini sorguluyorlar. Barbarosoğlu, öykü kahramanlarının iç cvreninde dolaşırkcn, sakin, olgun ama çağrışım ve simgelcrle zenginleşmiş çok ctkileyici bir öykü dili kuruyor. gccclerde bir büyür ki içim, sana anlatamam. Nedir mi iç büyümesi? Nasıl anlatayım? Bir şeyler yapmak istersin... ama ncdir yapmak istediğin şey, pek bilemezsin... Huzttra benzer, önce doldurur, sonra kışkırtır seni... Bedeninden fırlayıp gitmek htersin... Bulundug'un yere sığmazsın, sığamazsın... Koşmak, koşmak, koşmak istersin ya da çok hızlı giden bir trende olmak, rayların üstünde kayıp gitmek, hiç durmamak." Hastanede resim yapan ve yaptıkları doktorlarca çok beğenilcn bu kadın için şimdi, hastalığıyla ortadan kalkmış baskua*r sonucu kendini yeniden bulma olanağı doğmuştur. Ama belki de çok geçtir artık. îçinin şarkısı kesilmiştir. "Uğultular içinde kopuk kopuk konuşmalar, bitmeyen, sonu olmayan cümleler"duyar yalnızca. "Bir Ses Ver...," Anneanne, anne, torun çizgisinde yaşanan küskünlüğün öyküsü. Bu yinelemede üç kuşak kadının yaşamlarında değişen çok az şey vardır görünürde ve annelerin, kızlanna karşı çıkmalarının, onlardan yüz çevirmelerinin nedeni, kendi hayatlarını seçtikleri erkeöin hayatına eklcmlemeleridir. Onlar kızIarının özgür, kendi hayatlarını kendileri kurmuş kadınlar olmalarınıistemişlerdir. Yerleşik durumu ters yüz eden bu rcd öyküsü torunun düşü içinde belli bir anlam kazanarak içsel bir hesaplasmaya dönüşüyor. Büyükannenin, çiçekfcrle dolu, kimsenin içcri gircmediği bahçesindeki yalnız ama kendinc güvenle pekişmiş nnıtluluğu etkileyici. "Ay Varsa..." da yıllar önce kocasının isteğiyleöğretmenlikten ayrdmış olan tkbalHanım'ınboşlufeun içinde çabalaması anlatılıyor. Yaşadığı hayatın tatsızlığı, anlamsızlıöı yormuştur lkbal Hanım'ı. Kocasıyla lîer an dipdibe yaşamaktan da bunalmıştır. I'ek başına tatife çıkmak ister. Bu istek kocası tarafından kabul edilmeyince dc kendini iyice kıstırılmıs hisseder. Geç de olsa bir seçim yapmak zorundadır artık. Ya boyun eğip her şeyi aynı biçimde sürdürecek ya da kendi isteği doğrultusunda hayatını yeniden bi çimlemck üzere o evden çekip gidecek, gitmcnin güzelliği"ni yaşayacaktır. Cîi, kitabın cn öncmli öyküsü. Kitabın adı Gi, olmabydı diye düsündürüyor insana. Bir yaz sabahı, sevgiıisine, gidişinin "GV'sini bırakıp giden şairin sesiyle uyanır anlatıcı. Hayatında bırakılan ya da bıraktığı bir Gi, var mı? diye sorar kendine. Ellerinin doKusundaki her nakış eözünün önünde unutulmuş Lir yaşantıyı resmeder. "Unutmak ıstediklerini ve çaba göstcrmeden unuttuklarını." "Geçmişi çok/andır yaşantısız"tlır ve o bu vığını dcşmek istemektedir artık. "Her unutulmuş yaşantıyı açtk seçik anımsamak" ister o an. "An gelir, her şeye, ama her şeye yeniden başlamak ister insan" çünkü. Bir cinayete kurban giden kardeşinin kasığına oatıp çıkan bıçağı anımsar. O bıçakla babasının gözlerinden aldığı "ktrçıl kırçıl yeşilleri" akıtmış olan kardesini. Hayatın olağanüstü yaşandığı anları anlatırken her şey o kadar ruzlıdır ki gelişimi izlemek zordur. I liçbir şey yeterince nct değildir o görüntülerde. Ama böyle olduğu için yakalanan her ayrıntı sarsar bizi. Içimizde duyanz o anı, o anın düşüncesinin eyleme dönüşmesini. "Bir bıçak görüntüsü, bir yanı tırtıklı, kanırtan yanı... Deriden icre, ete sokulduğunda, damara ulaştıhnda kesip bütün kanı boşaltan birbıçak..." "Bir el bu bıçağı nasıl tutar da bir heden, bedende yaşam bulan bir kişilige batırtr çıkarır, batırır çıkarır..." "Morgda yatan bembeyaz yüzünün görüntüsünden daha sevimlı pozları vardır o kişinin aile albümlerinde." "Bir/otoğra/ta, saçları, kirpikleri taz içinde, agaç tepesinde annesine kiraz topluyordur" Burada, udî büyük halanın udu bir taksim yapar, aile tarihine. Hicazkâr bir giriş. Eski Topkapı köşklerine, Kirkor'a, onun babaanneye duyduğu umutsuz aşka gideriz. Sonra Laz müteahhitlere verilen o güzelim köşklerc. Dağılıp savrulmalar. Gidişlerin bütün "GVİeri. Birbirine karışmış hayatların anlam yoğunluğunu arttıran büyük bir anlatım becerisi var Nalan Barbarosoğlu'nun. Yalnızlığı, umutsuzluğu, büyük kırıklıkları konu edinirken, bu denli incelikli ve içe dokunan öyküler kurmak kolay değil. Onun öykü kişileri alçakgönüllü. Sessizliğin yalınlığı içinde bakıyorlarhayata. O sessizlik içinde derinlemesine duyuyorlar her şeyi. Sezdiklcri, ama pek fazla üstüne varmadıldan bütünsellikten ne olursa olsun vazgeçmek istemiyorlar. Dikbaşlı değiller aslında ama kararlı ve uyanık bir biçimde kavrıyorlar dünyayı. Uyumsuzluklan görünürdeki uyumlannda gizli. lnsanı karamsarlığa, hoşnutsuzluğa, acıya düşüren bu aldatıcı uyumun içinde sakiı olan sıkıntı ise hep bir şeylerin, bir yanın eksik kalmış olduğu duygusu. Çoğunlukla yetersiz kaıan ilişkiferin ve iletişim güçlüğünün yarattığı yoksunluğun acısını çekcr öykü kahramanlan ama seslerini, çığlıklarını birinin duyabileceği umudunu yitirmezler. Bir anlık aydınlıkta gördükierini kcndilcrine benzeyen başkalarının da görmesini bekIerler. Kitap, Antrakt'la iki ana bölüme ayrılmıs. Yaşamı kutsayan, onu bütün karmaşası ve güçlüğüyle öne çıkaran bu öykü bir çağrı, bir dııyum, anlayın çığlığı. "Bugün gümcrdcn ne sizin için?" diye soruyor yazar bu 'ara'da. Durup bir solukJanın ve kendinizebakın. "llangıgündesıniz?" tnsanın kaygılarının, sayısız, sınırsız anlık yakalanışları, çoğullaşabilen gündelik yaşantı par Nalan Barbarosoğlu'ndan bir ilk kitap N çalarının birikimleri var bu öyküde. Evet insan bir an durup düşünmeli her gün. Nedir hayatın anlamı ya da anlamsızlığı? Ogün için nedir? C^ünlerden nedir? "Çalmayan bir telefon ırnı? Bir buluşınaya hazırlanmak mı? Oglumuzun askere gitmesi mi?" Susam Kokusu, kitaptaki en güzcl öykülerden biri. Kendini dış dünyaya kapatmış, kuralcı, bencil bir anne ve sevgi dolu, coşkulu, simit fırını işleten bir babanın dantelci kızları konuşur bu öyküde. Bir simit fmnında çalışan baba ölmüştür. "Hiç kulak kabartmadın anne. Hiç susam atmadın kumrulara. Babamın gözlerinehiçbakmadtn. Ne diyeyim anne?.. Ne söyleyeyim sana. Ama lütfen sen de bana bir şey söyleme artık. Babamın göz pınarlarındaki susamlara hiç bakmadın Bakışındakıbakmamayı bıle sevdimanne Hep nkşayıp dıırdum bakışını anne, bana uzanamayan dokunuşunu hep sevdim." Coşkusunu kısıtlayan, scvgilerden ürken, bakan ama görmeyen annesi ile kalmayacaktır kız. Gidecektir. "Anne ben kırmızı kırmızt gidiyorum. Sözcüksüzlüğü'mle gidiyorum. Kafamtn karışıklığıyla gidiyorum. tçimin acısıyla gidiyorum. (...) Küslügünle kal anne. Btraksaydtn seni severdim." "Kımbilir helli olmaz, belki bir gün, bir gün kendimi severdim." Barbarosoğlu için "Gitrnek özgürlüktür". Gidebilmek özgürlüğe açılan kapıdır. Onun öykü kişileri kadınlan hcp.pir yerlere giden, gidecek olan kişilcrdir. Öykünün sonunda fazla yol almadan da olsa, o an bulundukları yerin az ya da çok uzağına gideccklcrdir lcesinkes. Söylemleri buna yöneliktir. Tüm yaşamlarını bilmesek de gündelik yaşamın ayrıntıları içinde küçük gibi görünen, değip geçiveren ama temelde öncmli kadınlık durumIarını yansıtan acıtıcı söylemleriyle bizi sarsan bu kişiler için vardıkları noktadan çok aldıkları yol önemlidir. Köldü değişimlerden çok bilincine varma, duyma anlam taşır onlar için. Bilmek ve sağlam durmak. Insanın kendi ruhunu özgürlüğe kavuşturması, yerleşik anlayışları vc durumları bütün yönlcriyle görebilme duyarlıhğına sahip olmasına bağlıdır elbette. Bunun için her türlü önyargıdan uzaklaşmak gerekir. Ozgürlük, önceden kurulması, tasarlanması güç bir atılımdır. Bağlı olduğumuz birçok şeyden, kendiliğinden, bcklenmedik bir kopuştur. Çekip gitme isteğini gerçckleştirme cesareti bu kopuşta saklıdır. Gitme'lerin güzelliği bıırdadır. Yeni yerlere, denemelereaçılmak, bilinmedik kıyılara doğru yola çıkmaktır gitmek. Barbarosoğlu'nun öykülerinin hcmen tümü iç konuşmalar biçiminde sürüyor. Bir iç söylem olarak derinlik kazanıyor anlatılar. Başkalarıyla iletişim kurmanın güçlüğü ncdcniylc öykü kişileri kendi içlerine dönüyorlar sanki. Kendi kendilerine açıyorlar yüreklerini. Sorularını kendilerine yöneltiyorlar. En yakınlarıyla söyleşirken bile karşılık sözleri yadsıyorlar. Bu tekil söylemlerin başarısı, yaşantılardaki ortaklığı ama duygulardaki öznelliği şaşırtıcı bir dil zcnginliği ve ustalığı ile yakalayabilmiş olmasında bence. Çağrışımlarya, küçük aynntılarla vurucu kılınmış güçlü bir anlam örgüsü içinde öykü kurma beccrisi önc çıkıyor böylece. Düşünceleri ve iç scrüvenleri içinde hayatı daha açık, daha kolav anlamayı başaran öykü kişileri okurla kendiliğinden bütünlcşiyor. Nalan Barbarosoğlu, bu ilk kitabındaki öykülerinin, olgunlukları, taşıdıkları duygu yüklü, yapısal sağlamlıkları ve imgelerle zenginleşmiş bir dili kullanmadaki üstün başarısı ile ustalık çizgisinde duruyor ve bize doğustan öykücü olduğunu kanıtlıyor. Hoşgeldi. • Ne Kadar da Güzeldir Gitmek/ Nalan Barbarosoğlu/ Oğ/ak Yayınları/ Hkim / C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 3 9 9 Dzgürlüğe açıton kapı Kitabın ilk öyküsü bir yaz akşamıyla başlıyor. Evin "topoynamaoyunu" oynayan çocuğu gibi, "Akşam Sefası" oyunu oynuyorlar büyükler de. Abla, hayırsız kocasını düşünerek babasına sofra hazırlıyor mutiakta. Cacığın üstüne dereotu doğrarken ıslık çalıyor. Geceye doğru karnındaki çocuğu aldırıp kocasını bırakma karan vcrecektir. Annc, kcndisini tüketen hastalıktan, baba, dünya bu kadar güzelken ve akşam sefaları böyle ebruli, renk renk açmışken kansınm vatakta hızla ölüme gidişinden acı duyarlar. Ama gene de yazgıya inanmazlar. Ne olursa olsun bir yaz akşanıının sevincini yaşama ve aylaşma çabası göstcrirlcr. Oradadırlar, irlikte oluşları umutlannı çoğaltmakta ve direnmelerini kolaylaştırmaktadır. Küçük çocuk kayıtsız görünse de anlar bunu. Zaten çocuklar her şeyin farkındadırlar. Çok sonraları bir gün oturup anlamak için tanıklıklar biriktirirler belleklerinde. "tçimin Şarkısı" adlı öyküde, akd hastanesindeki gcnç kadın, yalın, hasta mantığı içinde haklı sözlerİe konuşur. Daha önce, komşularını deli deli gülüşleri ve saçma sapan konuşmalarıyla ürkütmüştür. Onların başlarındaki yemenilerin oyaları kanamıştır gözünün önünde. Doğurduğu bebeğin kendisiyle konuştuğuna inanmıştır. Bu kısıtlı kadın hayatlarının yavanlığından onu ayıran nedir aslında? Mavi taşlara vurgunluğu mıı? Aykırılığı içinde çocuğuyla iletişim kurma çabası mı? Çömlekçi olan kocası, hastalandığı için boşamıştır onu sonunda. Kadın kendi düşlerine bağlanlanmış, dünyasını yeniden kendinc göre biçimlcmiştir. içinde yaratıcı güç taşıyan nice kadın gibi, sınırlandırılmış, kadınlığı ve annelikle belirlenmişbiryaşam içindeyeteneklerikörelmiş, yaratma duyarlılığı ortaya çıkma fırsatı bulamamıştır. Ama o artık başka bir ülkeye adım atmış ve sezmiştir içindeki gizli, oüyülü gücü. "Böyle aylı, yıldızlı Umutları çoğaltan birljktettfc E Nalan Barbarosoğlu İçin gldebllmek özgürlüğe acılan kapıdır. SAYFA 8
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle