Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Nedim Gürsel'den "Başkaldıran Edebiyat" Bir alınyazısından donan vazılar Bir öykücü, bir romancı, bir denemeci, bir inceleme yazarı ve her şeyden önce bir şair olarak Nedim Gürsel, "Başkaldıran Edebiyat "ta öğrencilikten öğretmenliğe, çıraklıktan ustalığa geçişinin belgelerini kendisi onaylıyor. Imzasında temel bir yazarlık başkaldırısını görmek için onu okumak yeterli. HALİL GÖKHAN yazann evrimini başlıca dönemeçleriyle" verirken, ilk yazısı 1966'da Yeni Ufuklar'da yayımlanan (Şolohov'un hikâyeleri) Nedim Gürsel'in çeyrek asırdan fazla süren yazarlık serüveninin bir dökümü. O günleri hatırladıkça, kendini biraz fazla önemseyen, edebiyattan başka bir şey düşünmeyen 1133 Nedim Gürsel'i özleyen yazarın, özlemi bizce bugün yersiz düşmektedir. Galatasaray Lisesi'nin sıralarında baslayan yazarlık scrüveni, Nedim Gürsel'i, bugün de içine alan bir tutkunun merkezi durumuna sokmuştur. Tiirk edebiyatının Iransa'daki sancaksız kalesine Türkçenin "ses bayrağı"nı çekcn biryazar için günümüzde "edebiyattan başka bir şcy düşünmemck" olgusundan başka bir şey düşünülemez. Nedim Gürsel, genç yaşta okur önüne çıkmış yazarın evrim donemeçlerini şöyle anlatıyor: " 1970'li yılların 'devrimci' ortamı içinde Marksçılıkla tanışma, sonra Parisli yıllarda yapısalcılığa yönelme. Ve yapısalcılığı Marksçı öğretiyle kaynaştırma çabasının vardığı yer: Edebiyatı her şcyden önce bir dil, kendi içinde bir gerçeklik olarak görebilme. Yani 'yazınsallık' kavramı. (...) 1974'te bu görüşü ilk benimseyenlcr arasındaydım, hâfâ da öyle sayılırım. Ece Ayhan'ın şiirine, Cesare Pavese'ye, Aragon'a, bir ölçüde Nâzım Hikmet'e, Lucien Goldmann'ın "Oluşumsal Yapısalcılığı"na Türkiye'de ilk ilgi duyanlardan olduğum gibi. Bunu övünmek için söylemiyorum, ama yirmi yaşında Paris'e gelip bu konuları ilk elden öfirenmiş otmanın düşünsel planda bana kazandırdıklarını da elimin tersiyle itemcm Kitabın ilk bölümünü okışturan kuramsal yaklaşımlar toplamı, Nedim Gürsel'in yukarıda andığı "ilk elden" öğrenmiş ofma olgusunun bir ürünüdür. " Yazın Akımlarının Oluşumunda Toplumsal / ldeolojik Yapının Yeri" başlıklı yazı bu olgunun iyi bir örneği. Bunu izleyen "Dilbilim ve Gösterge Kuramı" (1978), başlıklı yazı Ferdinan de Saussure'ün Genel Dilbilim Dersleri adlı yapıtının Berke Vardar tarafından Türkçeyc çevrilmesiyle çıkış almış. Kitabın o dönemin Türkçc kuram dünyasına tanıtılması ve yaygın kuramsal yapıya alıştırılması bakımından yazar geniş açıklamalara yer vcriyor: "Şimdilik sayıları az da olsa, bazı yazarların son yıllarda yayımlanan yapıtlannda, özellikle yazın eleştirilerini de dilbilim verilerinden kaynaklanan bir tutum içinde oldukları söylenebilir yine de. Ama konuyla yakından ilgili kişilerin, örneğin sözcükbilim dalında bir Berke Vardar'ın, yazınsal göstergebilimde bir Tahsin Yücel'in geniş kapsamlı çalışmalarını Fransızca olarak yayımlamaları, Süheylâ Bayrav, Ozcan Başkan, Doğan Aksan vb. gibi yapısal diJbilimle uğraşan araştırmacıların etkinlik alanlarını üniversitevle sınırlandırmaları ister istemez yapısalcı yöntemin yaygınlık kazanmasını önlüyor. Aslında kaçınılmaz bir durum bu. Çünkü hem konunun uzmanlık gerektiren niteliği.hem deülkemizdebilimsel araştırmaya karşı duyulan kuşku ve hoşgörüsüzlük bu alanda yürütülcn çalışmaların dar bir çevrcde kalmasına yol açıyor. Ote yandan çözüm bckleyen ckonomik ve toplumsal sorunlarımıza uygun düşecek politik uygulamalara açık birkurama, yani Marksçılığa öncclik tanınmasını doğal karşılamak gerek. Ne var ki, çağımızda önemli tartışmalara yol açan yapısalcılığın söz konusu kuramla çeliştiği söylenemez." Bu bölümcfe yaşam, dolayısıylayaşantı ve yazmak edimleri arasındaki ilişkileri irdeleyen yazılar ağırlıkta. Yazın nayatımıza yıIJarca egemen olan sanat yapıtının bir yaşama işi olduğu savı bu kez Yeni Romancılardan, 1950 Kuşağı yazarla rına, Rimbaud'dan Marquez'e kadar ele alınıyor: "Yazmak için yaşamak gercktigini öne sürmenin günümüzde hiçbir önem taşımadıfiına inanıyorum. Çünkü yazın bilinçsel üretimin kapalı alanıdır, serüvencilerin yaşama dencyi değil. Söz konusu yazı ardından iki yazıyı da sürüklüyor. Bunların sonuncusunda "Yazarak Yazmak" başlıklı yazıda Nedim Gürsel, yazmak ve yaşam tartışmalarına bir sükunet kazandırıyor belki de: "Belki yaşadığımızı yazıyoruz hepimiz. Ama yazdıkça yaşamımız Bir anlamya da anlamsızlık kazanıyor. Yazmanın da bir yaşam biçimi olabileceğini, varlığımızı pelciştireceğini düşünmeye başlıyoruz." Albert Camus'nün Başkaldıran Insan'ına göndermede bulunan bu bölümde Fütürizmden Gerçeküstücülüğe "geleneğe başkaldıran şiirin" tarihsel ve avanaard hareketleri veriliyor. Aragon, Apollinaire, Baudelaire, Mayakovski, Prevert, Ece Ayhan, Nâzım Hikmet, Ülkü Tamer ve Oktay Rifat yazarın yapıt bafilamında yazılarına konuk etti^i şair adları. Nedim Gürsel'i bir şair olarak da tanıdıgımızdan (Kırk Kısa Şiir, Sel Yy., Ekim 1996) yaklaşık bir yıldır, onun şiire olan bu güçlü duyarlığı ve geniş yazı alanı bizi şaşırtmıyor. Kitabın kırmı/ı bölgesini oluşturan bu bölüm, 1988 yılında yazann; 1983 yılında C.N.R.S.'in yardımı ve desteğiyle Moskova'ya yaptığı bir ziyarette Nâzım Hikmet arşivinde çalışması esnasında bulduğu ycdi yayımlanmamış şiirin aktarılmasıyla açılıyor. Ardından Eylül 1967'de Ahmet Oktay'ın Papirüs'te yayımlanan "Memleketimden İnsan Manzaraları Üzerine Notlar" başlıklı yazısından Ekbcr Babayev'in " Yaşamı ve Yapıtlarıyla Nâzım" adlı yapıtına yaptığı intihal'i gözler önüne seriliyor. Başkaldıran Edebiyat, bir alınyazısından aoğan yazarlık serüveninin otuz yılı bulan kısa tarihinin temcl verilerini getirmesi bakımından Nedim Gürsel külliyatında önemli bir nokta. Bu noktayla aynı katta duran Türk Edebiyatı için de tartışılmaz bir düzey birliği içinde duruyor yazann "yazı serüvencisi" kimliği. Bir öykücü, bir romancı, bir denemeci, bir inceleme yazarı ve her şeyden önce bir şair olarak Nedim Gürsel, Başkaldıran Edebiyat'ta öğrencilikten öğretmenliğe, çıraklıktan ustalığa geçişinin belgelerini kendisi onaylıyor. Imzasında temel bir yazarlık başkaloınsını görmek için onu okumak yeterli. • Başkaldıran Edebiyat / Nedim Gürsel / Yapı Kredt Yayınları Başkaldıran şilr E debiyat, hayatımızı yara yara geçıyor. Dalgaların kıyıya vurmasıyla sonlanan bu geçişin oluşturduğu edebiyat hayatımız tür ve ürün tabanında rcnkli coşku ve dileklerle her gün yeniden doğuyor. Oysa eleştiri ve inceleme tabanlı edebiyat bakışrmız "heryerde zincire" koşulmuş. Edebiyatın yargısı, edebiyat hapishanesinde bulunuyor adalet duygusunu; meydanlara bir türlü sokamadığımız bu duyguyu aslında alanlara sığdıramıyor olmalıydık. Yaşadığımız edebiyat, hayatın kabul noktalarından geçiriyor gerçeklik düzenini. Oysa bu noktaları "gerçek" görmeliydik; edebiyatın hayatı hazırlama aşamalarını birmasabaşındabilegeçirebilmeliydik. Hayatımızı bulmak için; onun olduğu yeıde değil, olduğumuz yerde bulmak için cdebiyata kavuşmahyız. Sanık ve yargıcı aynı sandalyeye oturtan adalet düzenini getiren bu tuhaf koşul, yerine göre anlam ve kavram dünyasının ayrıksı durumu, bizi, bulunduğumuz yerin yasalarını yoklama gereksinimiyle başbaşa bıraktığı için zorluydu. Onu okuma ve yazma edimleri arasındaki mesafe, bu edimleri tekil ve ikili yaşama pratikleri arasındaki mesafelerle eşitlendiğinde, edebiyatı hayat karşısında Dİr blöı durumundan çıkanp başkaldıran bir buyruklu haline getiren gönüllülük (hizmet anlayışı) bu zorlu durumu tckdüzeliğe dönüştürdü. Sırf bu yüzden edebiyat, doğduğu günden bu yana hayata Başkaldıran tek insan olanağıdır. Hayatı okumak la gcçilen edebiyat yolları insanı bulmakla menzil haline gelir, durmaz... Başkaldıran bir edebiyat adanıı olarak Nedim Gürsel 19661995 yılları arasında yayımladığı yazılan, daha önce Paris Yazıları'nda (YKY, 1995) özgül bir biçimde yaptığı gibi, 399 kitap sayfasının içine sığdırıyor. Hemen hemen otuz yıllık bir zaman grafiği içinde, bu yazılar toplamı edebiyatın neredeyse hiç değişmeyen varoluşunu gözler önüne yeniden getiriyor: Başkaldın. Bir bölümü 1978'de Çağdaş Yazın ve Kültür adıyla yayımlanan bir kitaba alınmış olan bu yazılar Nedim Gürsel'in bilimsel yöntemle yazınsal duyarlığı birleştirme kaygısını taşıdığı bir çabada Birleşiyor. Altına tarih düşülerclc yazılan yazılar aynı zamanda öne sürülen görüşlerin, savunulan düşüncelerin hem zamanla hem de nesnel bilgiyle orantılanması yoluyla zamanın acımasız tozlarına ve kayıtsızlığına terkedilmemiş. Başkaldıran Edebiyat, Dİr bakıma "okur önüne çok genç yaşta çıkmış bir Tartışmalar Kuramsalyaklaşımlar Yasadığmı yazmak 1133 Nedim Gürsel Başkaldıran Edebiyat, bir alınyazısından doğan yazarlık serüveninin otuz yılı bulan kısa tarlhlnln temel verilerini getlrmesl bakımından Nedim Gürsel kulllyatında önemli bir nokta. CUMHURİYET KİTAP SAYI 399 SAYFA 6