Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
farklılıklan içcrir ve merkezle bu farklılıklar bağlamında ilişkiye girerken (ya da girmeliyken); Türkiye'nin periferisincleki şair, aynı ulusal kültürün özgün sorunları kapsamında kcndi merkeziyle ilişki içinde bulunur. Dolayısıyla farklı toplumsal aidiyetler söz Konusu... Pcki Mchmet Ya\ın bu noktada, Türkıyclı dahcı doğrusu istanbullu şair ve eleştirmenlerın Misakt Milli sımrları dışında kalan Tiirk(çe) \nr değerlerinın "farkhlıkları"nın farkedılmediği görüşünde. Uzun yıllardır Istanbul'da yaşayan br Kıbrıslı Türk şair ve yazar olarak bu konudakı görüşlerin..? lstanbul'un bu konuda bilinçli bir dışlaması; eleştirmenlerin Misakı Milli sınırlan dışındaki Türk(çe) şiir değerlerini yeterincc farkedip edcmediklcri konusunda kcsin hüküm vermck istemiyorum. Ancak daha genel yaklaşımlarla bu soruna yanıt bulmak miimkün. Aslında bugün Türkiye'nin gerek siyasal vc gerckse kültürel yaşamında görülen en büyük sıkıntı; farklı siyasi ve kültürel kimliklcrin kendilerini ifade edebilmeleri noktasında görülmektedir.. Ben bu sıkıntıyı biraz da gerek siyasi ve gerekse kültürel anlamda dayatılan "üst kinılik" vc "üst kültür"ün eskiden gelen "merkezi" karakterine bağlıyorum. Ve yine bu yapısallaşmış karakterin henüz yeterincc aşılamadığını da görüyorum. Hal böyle olunca "Milliyetçi" kendi anlayışına uygun olduğu sürece kendi dışındakini kabul diyor; "lslamcı" ancak kendi Islami anlayışına uygun olduğu sürece kendi dışındakini kabul ediyor ve nihayet ilerici de kendi ilcrici "merkezi"ne uygun olduğu sürece dışındaki ilericiyi kabul edebiliyor. Her şeyin "bir şeylere" göre kabul ya da reddcdildiği bir yerde şiiri ne kadar kendi farklılığını yaşayabilir ve bu farklılığı ile kabul görebilir, doğrusu bilemiyorum. Cîene "Poe/urka"ya gore Türkiye dışındaki Türk Azdnjlık şiirleri bir tür "AvrupülıMüslüman" şiiri yaratmışlır Kıbrıslı Türk şiirin ı bu açıdan değerlendirir mısırı ^ Mehmet Yaşın, Poeturka yazılarındaki tespit ve eleştirilerini sadecc şair kimliği ile yapmıyor; kimi zaman bir toplıım bilimci, kimi zaman da bir tarihçi titizliği ile sorunlara yaklaşıyor. Bu tavrı, gerçeklerle kavramlar arasında ilginç bir organik ilişki oluşturuyor; bazen gerçekler kavramların önüne geçerken bazen de kavramlar gerçeklere yön veriyor.. Kanımca Poeturka yazılarını dikkate değer kılan ve bu nedenle de tartışılmasını zorunlu hale getiren nokta da tam burası. Türk Az(ın)lık şiirleri kavramı açısından Kıbrıslı Türk şiirini değerlendirirken "Poeturka'uaki şıı satırları anımsatmak istiyorum: "...., azınlıkların toplumsal varlıklarını sürdürme endişeleri, bireysel farklılığa fırsat vermcyen ve hep 'politikleşen' bir çeşit ortaklaşa şiiri öne çıkarır. Yazarlara, kendine kapalı küçük bir cemaatin katı kurallarını, onun kimliğini savunmaktan ibaret edebiyat anlayışını dayatır. Az(ın)lık cdebiyatlarının bir yüzü marjinal yenilikse, öbür yüzü muhafazakârlıktır." (s. 124) Ben Kıbrıslı Türk şiirinin son çeyrck yüzyıla gelene kadarki serüvenini, )olitik" temelde şekillcncn bir süreç ! arak görüyorum. 7Ü'li yıllara kadar esas olarak, "siyasi varoluş" temelinde işlev gören bir şiir anlayışıdır bu vc Islami ideolojidcn milliyetçi ideolojiye doğru bir seyir göstermiştir. Bu yapı, SAYFA 14 Kıbrıslı sanatçıların kendi sanatlannı icra ederken farklı merkezlcrle kurabüecekleri karsılıklı ilişkiler bir " merkezçevre" tartışmasından kısırlığından çok ötelerc tasınabilir. Istanbul'la olan iliskilerin ise tarihsel kökenleri her zaman ülmustur ve olmaya devam edecektir. Kıbrıslı şalrlerden All F Bllir. Azınlık şiiri son çeyrek yüzyıldan itibaren 'politik' alandan 'kültürel' alana doğru kaymaya başlamıştır. Bu anlamda da hem şiirin dayandığı eksen değişmiş, hem de ilişki ve ilgi alanları dana farklı bir hale gelmiştir.. Le/koşa'dü yaşayan şair Fikret Demirağ, "MerkezPeri/eri" çatışmasında Mehmet Yaşın 'a temelde hak vermekle birlikte, üüubumın "sıvri" olduğu görüjünde Demirağ'ci göre, Mehmet Yaştn bazı şaırleri elestırmeseydi (yanı an kovantna çomak •iukmasaydı) ve "temel görüş ve sorularla yetinseydı, ona kimsenin söyleyeceği bir sözü olamazdı". Bu yargıya katıiiyor musun? Fikret Demirağ, Kıbrıslı Türk şairlerin en önemli isimlerinden birisi; üretken şairliğini farklı arayışlarla daha da yetkinleştircrek sürdürüyor. Poeturka yazılarındaki üsluba yönelik söyledikleri saygı duyulacak bir görüş. Kişi olarak sert ve kavgacı üslupları benimsememekle beraber benim bu yargıya ekleyebileceğim şu olabilir: Eleştirel tavır ve yöntem, sadece tespitler yapmakla işlevini tam olarak yerinc gctiremez; bu tespitlerin bir adım ötcsi onların anlatılması ve savunulmasıdır. Bu da ister istemcz bir yerlcre çarpar. ()nemil olan bütün bu eleştiri ve tartışmaları, belirli bir olgunluk içinde sürdürebilmek ve yararlı sonuçlar çıkarabilmektir. Cıcne Demırağ'cı bakılırsa "çevre" lanatçılarıntn kendi "merkez'lerıni, "minimetropul"leritn oluşturnıa olanakları var. Sence, örneğın Lefkoşa'da bir "merkez" aluşturmak olası mı? Yoksa Kıbrıslı şairin bir gi'nü sürekli Istanbul'da mı almalu Sanatçıların her yerde ve her koşulda yaratabilecekleri şeyler mutlaka vardır ve aslolan sanatçının yaratma eylemindeki yalnızlığıdır.. Bu eylem, sonucu isc hayatın akışına katıldığı anda ilişkilerini kurar ve bu ilişkileri içinde anlam ve deger kazanır. Kıbrıslı sanatçıların kendi sanatlarını icra ederken farklı merkezlerle kurabilecekleri karsılıklı ilişkiler bir "merkezçevre" tartışmasının kısırlığından çok ötclcre tasınabilir. Istanbul'la olan iliskilerin ise tarihsel kökenleri her zaman olmuştur ve olmaya devam edecektir. Son çeyrek yüzyılda Fürk şiırinde ve miiziğinde Akdentzlilık" moda olmus gibi. Türkiyeli aydınlar (Ak) de nizi kesfediyor. (Ama galiba Akdeniz kültürünü değil) Sence "Akdenizlilik" nedir? Anka Kusu, adı var cismi yok bir sey mi, yoksa belli özellikleri ve belirli bir tanımı olan bir kültüruygarlık mı7 Bir de, Kıbrıslı Türk şiirinin Akdenızli kültür ve gelcneğinin, daha doğrusu kültür ve geleneklerinin içinde yeri nedir? Ünlü tarihçi l'ernand Braudel "Akdeniz ve Akdeniz Dünyası" başlıklı o üç ciltlik muhteşem cserine şu cümle ile başlar: "Akuenizi ihtirasla sevdim." Sözünü ettiğiniz "Akdenizlilik" söylemi çok geç kalmış bir sevginin ifadesi gibi. Bu geç kalmışlık kompleksiyle olacak, ele geçirîlen sevgi hemen tutkuya dönüşüyor ve anlamının "Akdenizlilik" HAKKI YUCEL U T T a k k ı Yücel (1952) KıbX l r ı s ' t a doğdu. Lefkoşa Türk Lisesi'ni bitirdikten sonra Istanbul Tıp Fakültesi'ne girdi. Istanbul'da ihtisasını tamamlayarak 1981 yılında itibaren Serbest Göz hekimi olarak çahşmaya başladı. Bir süre Kanada ve Ingiltere'de bulundu. Ilk şiirleri Kıbrıs'ta yayımlandı. Anlamlı çıkışını "74 Kuşağı" olarak tanımlanan genç Kıbrıslı şairler grubıı ile yaptı. Şiirlerinin bazıları Türkiye dergilerinde de yer aldı. "Acı Sürgiin" adlı ilk giir kitabı 1986'da yayımlandı. Ozgün ve zengin bir Kıbrıslı şiirin gelişimine katkı yaptı. Kıbrıs ta "Yeni Düzen", Ingiltere'de "Toplum Postası" gazetelerinin köşe yazarı olan Hakkı Yücel, kültürel sorunlar ve aydınların konumuyla ilgili yazılarıvla da tanındı. Arkadaşlarıyla birlikte Londra'da düzenledigi konfcrans konuşmaları, 19881990 yıllannda Türkçe ve Ingilizce olarak yayımlanan "Edebiyatta KıbrıslıTürk Kimliği" (TürkishCyprius Identityin Literature)" adlı kitapta toplandı. 1 lakkı Yücel şu sıralar, Kıbrıs adına Paris'te "Europelaunge" toplantısında konuşmacı olarak bufunuyor. • ve akliliğinin yitip gitmesine yol açıyor.. O zaman "Akdenizlilik" dediğimiz büyük kavram, kültürel bir arayış ve bilinçli bir ifade olmaktan çok, gündelik ihtiyaçlara ve arzulara yanıt veren sıö bir karşılığa dönüşüyor. Oysa öncelikle bir kimlik ifadesi olarak "Akdenizlilik" bir coğrafi, kültürel bilgi ve bilinç bütünlüğü olmak zorundadır, çünKİi kimlik kendini coğrafya vc onun tarihselkültürcl kapsamı ile tanımlamaktadır. Peki hangi Akdeniz? Yine Braudel'e kulak verelim: "Akdeniz bir deniz bile değildir, o bir dcnizler bütünüdür ve bu denizler adalarla dolu, yarırnadalarla kesilmiş ve dallı budaklı kıyılarla çevrelenmişlcrdir. Akdcniz'in hayatı karanınkine karışmıştır; şiriinin yarıdan fazlası kırsal, denizleri köylülcrdir; Akdeniz zeytin ağaclarının, üzüm bağlarının olduğu kaaar, dar kürekli tcknelerin veya yuvarlak tüccar gemilerinin de denizidir ve nasıl bir alçı ona şekil veren sanatçının ellerinden ayrılmazsa, onun tarihi de onu çevreleyen karasal dünyadan ayrılmaz.." Braudel'in büyük bir tarihi ve kültürel serüven olarak gördüğü bu dünyanın, insanlık için ne denli büyük bir zenginlik ifade ettiğini de yine onun çalışmalarından öğreniyoruz. Bu büyük kültürcltarihsel coğrafya, özellikle kendi yaşayanları tarafından ne oranda bir bügi ve bilinç olarak içselleştirilmiştir. Bu anlamda ben "Akdenizlilik" olgusunu zengin bir kültürel kimliğin ortak paydası olarak görüyorum ve bu zenginliğin özellikle bölgesel sorunların aşılmasında önemli bir işlevi olacağını düşünüyorum. Kıbrıslılar'ın ve Kıbrıslı şiirin bu kültür içindeki yerini de işte tam burada görüyorum.. Bir Akdeniz adası olan Kıbrıs'ın insanları, yakın zamanlara kadar, bu kültüreltarihsel coğrafya ile ilişkilerinde son dcrece etkisiz kaldılar. Onu değil "ihtirasla" sevmek, neredeyse ondan netret ettiler. Sıkıştıkları zaman onu terkettiler, daha da olmadı kana buladılar.. Toprağa sahip olmakla, o toprağın değerlerini üstlenmek arasınuaki farkı anlamadılar. Neyse ki son yıllarda yine "Akdenizlilik" söylemi ile kendilerini aramaya ve bu anlamda da bu koca "tarihkültür" yumağı içinde kendilerini sorgulamaya başladılar. Bence Kıbrıslı şairlerin ve Kıbrıslılar'ın sorunları burada aşılacak. Ne kadar güçlü oldukları ve ne kadar başarılı olduldarı da ileride ortaya çıkacak. Kısacası geçmiş bize çok razla umut vermiyor. Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum şairlerin "Akdenizlilik" anlayışları örtüşüyor mıt? "Akdenizlilik" öncelikle bir kültürel kimlik. Kıbrıs'ın yakın tarihi isc siyasi kimliklerin çatışma tarihidir. Gerek Kıbrıslı Türk ve gerekse Kıbnslı Rumlar tercihlerini zorlama siyasi kimlikler çerçevesindc kulandıklarından, yaşadıkları toprağa ve Akdeniz'e bir kültür zcnginliği olarak bakmayı başaramadılar. Şairler de büyük oranda aynı tercihi yaptılar. Bu gerçeklik "Akdenizlilik" anlayışı diyebileccğimiz kültürel bir anlayışın oluşmasmı da engelledi. "Akdeniz" diyc herkes kcndi Akdcniz'ini anladı vc onu tanımladı. Bu anlayışın değişmesi hep vurgulamaya çalıştığım gibi "siyasi kimlik"lerin "kültürel kimlik'İerle yer değiştirebilmesi oranında gerçckleşecek. Kıbrıslı Türk ve Rum şairlerin de bunu başardıkları gün, işte "Akdenizlilik" dediğiniz o ortak anlayış örtüşebilecek. • CUMHURİYET KİTAP SAYI 342