Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kapak konusunun devamı. Bir yazı ve sevgi emekçüi Cin'in, oyküyle ne ilgisi olabilirdı.1.. Gazctclerde fotoğraflarını görünce anladım; Kırmızı Yel öyküsiiyle 1 RT Büyük Odülü'nü kazanan bizim Osman'dı; 1950'lcrin sarışın yumaöı, yüzündc Akdeniz giineşlerinin binbir rengiyle gülen Osman Şanin'di. O zamanlar yayımlanan, iyi de bir düzey uıtturan Sınan Yıllığı'nda Osman Şahin üzerine ilk yazılardan birini ben yazmıştım. O zamandan bu yana Osman Şahin "kırmızı yel"lerin nice esintilcrinc uğradı; soruştıırmalar, tutuklanmalar, yaşamını sınırlayan gelgitlcr onu "ağı/ içindeki dil" gibi bilinçlendirdi. İlk öykülerindeki coşku, gerçekçi gö/lemlerle, öykücülüğümüze yeni tatlar getirdi. Belleğine yeneştirdiği gözlemler bir betimleme olmaktan ötc, tonlumsal sorunlara yönelmenin aracı olııyor. Osman Şahin'in öyküsü bir anlatı (tahkiye, hikâye etmc) değil, gözlemscl bir yogunlaşmadır. Kırmızı Yel'den bu yana, istcr Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ni anlattığı, istcr o geniş yörük kiiltürüne yöneldigi öykülcrde, gözlemler olay'ı aşacak ölçüde baskındır. Güçlü gözlemlere dayanan betimleme, öyküscl yoğunlaşmada da etkilidir. Buna karşın, Osman Şahin'in öykülcri daha çok olaysal vuruculugu ilc ilgi çeker. Birçok öyküsünün fitnilerc aktarılmasında bu etken gözdcn uzak rutulmamalıdır. Mahmut Makal'lardan başlayıp Yaşar Kcmal'lerde, l'akir Baykurt'larda, Dursıın Akçam'larda süren olay anlatıcıhğı Osman Şahin 'de dcstanlara özgü bir tragcdya şiddeti tasır. Doğa ile gelenek arasıncfa sıkışıp kalan insanın bu tragedyası gerçekte bir Anadolu ağıtıdır. Tragcdyalardaki, ürperti uyandıran, yaşanmış ama yaşanmışlıfiı göze alınamayan olaylar özelliklc ilk öykülerinde daha öndedir. Bölgesel yakınlığı da göz önünde bulundurulursa, Osman Şahin'in, Yaşar Kemal anlatısının egemen oldu^u coşku alanlarında yazısal yaratıda bulunduğu anlaşılır. Gene dc, böylc bir benzerliğc dayanıp Osman Şahin'i Yaşar Kemaİ'in süreği gibi göstermck yazınımızda biiyük yanılgılara vol açar. Gencl bağlamda böyle bir benzcrlikten söz edilmesine karşın, C)sman Şahin'i kendi olanakları içindc degerlendirmeyi gcrcktiren birçok etken vardı. Yaşar Kemal geniş bir destan vc masal kültürünün anlatı yetcneğine dayanırken, Osman Şahin halkın, en yakınında anasının öteden beri getirtliği bir töreler anlatısının ürünüdür. Bu ince ölçü, sanırım Osman Şahin'in vazınsal kişiliğini yansıtmada önemli bir nok'tadır. Bu yönden bu tür yazınsal karşılaştırmalarla Keıçekçi bir sonııca varılacağı kanısında değilim. Osman Şahin'in öykülerinde, ulayın can damarını kurgulayan kisilcr, etiyle kemiğiyle, giysisi ve tavrıyla birden beliverir. O, kişiyi işlcmez; kişi, onun ka fasında mayalanmış, öyküscl bir kıvama ermiştir. Osman, bir önbilici (kâlıin) gibi, daha öykünün ilk sözcüklerinde kişinin ya/gısını belirlemiştir. Onun iyi adamlığı, kötülüğü, do^a ve dünya karşısındaki gücü hemen anlaşılır. (Isnıan Şahin, öykülerinde, beynindeki insan dünyasını anlatıya dönüştürür. Bu yazgı bağlamında, kişi, umudu umutsuzluklarla ba^Iayan bir düşüşü yaşayarak .sürekli kan kaybeder. Sonu öneedcn belli kınalanmış kurban koyunlarıdır. Osman Şahin'in övkü kişileri. "leimize sayısız korku düğümlcri atan" töıe, çttcugunu kurban etmeyi, gepegene insaııı kurşunlamayı, aşiretlerin kırışa girmeleıini, ağanın öldürülmesini, kadının güç dogumu sırasında "cindar "lar eline bırakılmasını gerektirir. Sevgisini özgürce seçen kadın, baba ya da kaıdeş eliyle öldürülmelidir. SAYFA 4 <•" Osman Şahin Başkasının elinde ölmesi töreye aykırıdır. Töre, namusun kendi eliyle tcmizlenmesini buyurur. Kadının var olması (!) icin iki seeenek vardır: Ya kendi eliyle canına kıyacak, ya da en yakınının kurşunları canını alacak! Bu, sevgi ve coşkıı yiiklü Doğu duyarlığının, törelerin katı kuralları karşısında yenilgiyc uğraması denıektir. İlk öykülerinde Osman Şahin, bu yeııilginin insan boyutunu işledi. Agası, topraksızı, kadım, kızı, çocuğu ile, bir toprak üzcrinde çöküşmüş insan (insanoğlu) törelerin biçimlediği bu yazgının kurbanıdır. Hangi düzeyde olıırsa olsun, kurban olan insanoğlu zavalhdır. Osman Şahin, ağasından kuluna, gclininden kızına, coluğundan çocuğuna, bu töresel zavallıhğı öykülcmistir; kişilerinin en gaddarına bile kin duymadan, insanın törel serüveninin özündeki gerçej*i kavrayarak yazmıştır öykülerini. Son Yörük'ten anlaşıldıgı üzerc, Osman Şahin Toros yörüklcrinden gelir. Kültüıel birikimlerinm ve anlatı yaratılarının kaynağı Toros'tur; Toros'un dorukları, gürleyerı ırmakları, esen yeli, kürc küre uçan kartallarıdır. Doğa, Osman Şahin'in öykülerinde en az kişiler kadar canlıdır. Yellerin süıüklediği bir kır dikeni bile o ölçüde canlıdır. Son on, on beş yıldır yazdıklarında bu birikimler artık iyice egemendir anlatısına. Ancak, kurduğu anlatı bir yana, ilk öykülerini ise, Urfa dolaylarının, bir ayağı sonsuz çöl ülkelerine acılan; sırrını dayadığı Anadolu'nun binbir renkli kültürüyle beslenen olayları üzerine kurmuştur. C^sman o bölgelerde ögretmenlik yaptı. Bu bölgenin izlenimleri öykülerini etkileyeeektir elbette. Bu arada, bu izlenimleıin kıvılcımlanmalarını Eıgani'nin Jloşot ovasında (Dicle Köy r.nstitüsü) yaşadıgı da belirtilmelidir. Urhı dolayları ise ona bir olaylar laboratuvarı olmuştur. Urla öykülerinc doğayı betimleyerek giriyor; kisileri görünüşlerindeki, giysilerindeki kaba görüntülerlc tanıtıyor; nerdeyse destanlardan, masallardan inen kültüıel duyumsamaların yarattığı bir bicimle bugünü bile destan boyutuyla algılayarak bir tragedya ctkisi uyandırıyordu. Ortam, doğa, iklim, kişi bu biçem içinde birbiriyle kaynaşıyor; bundan, Osman Şahin, insanımızın öyküscl scrüvenine dalıyordu. Sanki olay anlatmıyor, öyküsel bir meditation'a giriyordu. Bu, Şahin'i, çileleriyle dile getirilen Güneydoğu anlatılarının ortak bir öykücüsü durumuna sokuyordu; ayrıca, aynı durum, onu bu genel anlatımn dışında varsayan sanatsal ayrıcalıgının ölcütü oluyordu. Ayrıcalık kavramıyla anlatılmak istenen, Osman Şahin'in beş on sayfalık öykülerinin, uzun boyutlu filmlere konu olmasıdır. Koca koca romanlardan film çıkarılamazken, Osman Şahin'in öykülerindcki giz ncreden geliyor? Kuşkusuz, bu giz değildir. Ortada bir giz varsa, o da, Osman Şahin'in, insanı ezen, sömüren, ondaki kişiligi görmezlikten gelen kara düzenin özünde ki gerçegi; aynı zamanda geleneksel anlatıdan kaynaklanan o ağıtsı söylemi kavramış olmasıdır. Bu tür öykülerinde, yalnızca sarsıcı konuların bulunup işlenmesinden cok, insanı sıcaklıkla kavrayan dilsel yaralının, biçemin (iislup) etkisi acıkça görülüyor. Bunu, söz'dcn üstün değer tanımayan o küçücük oba topluluklarınm törelere dayalı anlatı kavnaklarından beslenen dil yaratıyor. Anlatısını sözlü kültürle kurmuş Yaşar Kemal, Dursun Akçaın, Bckir Yıldız için de söz konusu olabilir bu kaynak. Gene bir ayrıcalıkla, Osman Şahin'de, sözlü anlatı; anasından dinlediği masallar, yaşam kurallarını bicımleyen ögütsü anlatılar, güçlü gözlemler yaratan bir şiirselliğe dönüşür. Yüzyıllar ötesinin çağrışımlanyla kurgulanan bu klasik öykücülük, insanı ta masal anlatılarından yakalayıp gerçeğe ulaştınyor Osman Şahin'de. Son öykü kitaplarından Selam Ateşleri'nde de söz konusudur bu: Betimlemeler/ "Gür, yabani asmalar, yeşil köpükten salkımlar halinde evin önünü boydan boya örteıdi. Ortalık kuş sesleriyle a^armaya başladığında, güneş ilkin o evin alnına vurur, taze asma yaprakları mumlu bir ışıltıda parlardı. // Hvin yüz adım uzafiından giirül gürül bir dere akardı. İki yanı kavak, söğüt, çınar ağaçlarıyla kaplı dereyle evin arası, efma, erik ve seftali bahçesiydi. ... Bahçenin dcrcye bakan sınırıncla buz gibi bir çaygara kaynar, yarpuz, püren kokuları arasında karıırtlı dereyc. Öğlen sıcakları çökünce, üçücük mavi kanatlı kelebeklerle kurbağalar çokuşurdu çaygaranm çevresine. Ufacık bir gölge ve kıpırtıda kclebekler havalanır, dökülürcesine düşer, bulandınrlardı kaynagın gözünü kurbağalar." (s. 21) Kişi betimlemeleri/ "Çok eski, çok uzun, yorgun sessizlik dönemlerinden l 9 Mayıs 1993. Hemlte Köyü'nde. İnce Memet Anıtının acılışında Yaşar Kemal İle. CUMHURİYET KİTAP SAYI 352