Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
O K U R L A R A Shakespeare oyunlanntn dilimize aktanlması girisimi, en genis kapsamtyla önce 1940'ltytllardaMaarif vekaletiyayınlan içinde ele alınmış veoyunlann büyük çoğunluğu yayımlanmıştı. Bu yaytn faaliyetinin duraurulmasının ardından özel yayınevlerimiz Shakespeare oyunlanna sahip çtkmaya basîamıslar. Remzi kitabevi bu yayınevleri içinde enfazla Shakeshpeare oyunu yayımlayan yaytnevi olarak öne çıkıyor. Adam Yayıncıîık, Yapı Kredi Yaytnlart ve Ankara'daki Imge kitabevi yaytnlan içinde Shakespeare oyunlanna yer veren yayınevlerimizden bazılart. îleriki sayılartmızda Shakespeare oyunlarının Türkiye serüveni üzerine genis kapsamlı biryazt yaytmlamayı düşünüyoruz. Bu haftaki kapapmızt da bu konuya bir başlangıç olmak üzere, Shakespeare'in dilimizde ilk kez toplu olarak yayımlanan "VI. Henry' oyunlanna ayırdtk. Hepinize bol kitaplı günler dileğimizfe... TURHAN GÜNAY Yürüyüş adamı Bay Sommer Suskind'den buyuklere çocuk kitabı... ıurtılv Snskiml R\YM>M\!l.k!\ CKKCSC 1 atrick Süskind, "Koku" ve "Güvercin"den sonra, bir "Küçük Prens" ya da "Şeker Portakalı" çalımıyla üçüncü kez Türkçede. Bu çalım, klasikleşmiş ama alabildiğine etik adımlarla devinen bir büyüklere çocuk kitabı mimiği olarak edebiyatın "yüzhareketlerinde" yerini alıyor. HALİLGÖKHAN I atrick Süskind, Koku ve Güvercin'den sonra, bir Küçük Prens ya I da Şeker Portakalı çalımıyla Türki çede üçüncü kez. Bu çalım, klasikleşmiş ama alabildiğine etik adımlarla devinen bir büyüklere çocuk kitabı mimiği olarak edebiyatın "yüz hareketlerinde" yerini alan bir çalım. "Pıtırcık"a gövdesinin yarısını, iki boyutlu varoluşunu bağışlayan önemli çizer Sempe de bu çalıma renk ve görsel derinlik vererek, boyu bir metrenin azıcık üstünde olan, yirmi sekiz numara ayakkabı giyen ve uçacak kadar hafif, uçmasına ramak kalan bir çocuğun ilkgençlik yıllarını resimliyor. Bu çocuk, yapıtyazar bağlamır.da kalıtsal bir döngü içinde, büyük olasılıkla çocuk Süskind'e gönderilebilir; yazarın yapıntı hakkını teslim etmek koşuluyla. Bu olanağa karşın romanın birçok yerinde yazar hakkını hiç kullanmamışa benziyor. Süskind'in romanı, üç ana dal ve bu dalların ince dallarıyla birlikte, küçük bir çocuğun ilkgençlik yıllarının ana bir anlatı gövdesine bağlandığı bir yapıt. Yerçekimini 0.9578262 saniye süren köknar ağacından düşüşüyle tanıyan ve aynı zamanda romanın anlatıcısı da olan çocuk, "dünyanın en içlerinden gelen bir güç olarak onu bir arada tutmakla kalmayan, ister büyük isterse küçücük olsun her şeyi karşı konulmaz bir şekilde kendine doğru çeken" ilk zorbalığı tanımış oluyor böylece. Bu, aynı zamanda fizik kurallanndan, dünyanın düşünsel anlamına ve yapısına uzanan bir keşif geçişinin ilk durak yeri. Anlatıcı çok yerde, neredeyse kırk yıl sonra bile kafasının arkasında güve238 nilir bir barometre gibi işleyen zonklamanın yarattığı o ezeli kafa dağınıklığına kapılıyor. Bu toparlayıcı dağımklığa galiba roman diyoruz. Bu nedenle "örneğin bir konuyu izlemesinin, belli bir düşünceyi kısaca, özlüce dile getirmesinin gittikçe zorlaştığını, anlattığına benzer bir öykü anlatıyorsa, lafın ucunu kaçırmamak için alabildiğine dikkat etmesi gerektiğini, yoksa daldan dala atladığını, sonunda nereden başladığını bile bilemez olduğunu" itiraf ediyor, yazar. Bunları yazarken kafası dağınık olmamalı. Romanın ilk ana dalı, sürüp giden anlatım içinde, bir çocuğun daha ağaçlara tırmandığı zamanları. tkinci ana dal, bu zamanlarda karşılaşılan Bay Sommer'in dolayında gelişen olaylar. Sonuncusu da çocukluk ve ilkgençlik izlenim ve deneyimferiyle aynı anda kabaran dünyanın ilk ve yeniden kesifleri dalgası. Kuşkusuz sonuncu dal, ötekilere göre daha cılız, fakat en temel ve ana dal, o olsagerek. Çocukluğunun en büyük bölümü ağaçlarda yemek yiyerek, kitap okuyarak, yazarak ve uyuyarak geçiren p.s. (1) ınsanın rahat bırakıidığı tek yer olan ağaç tepelerinin sessizliğinde güneşi, yerdeki insanlardan daha uzun bir süre görme olanağına sahip oluyordu. Uçmanın yerini tutan bir şeydı bu. Buna Imtlyaz Sahlbl: Berin Nadl 0 Basan ve Yayan: venl Cün Haber Alansı Basın ve Yayıncıîık AŞ. ocenel Yayın Yönetmenl: Ortıan Ertnçocenel Yayın Koordlnatörü: Hlkmet Cetlnkaya oYazılşlert Müdürleri: Ibrahlm Yildız (Sorumlu), Dlnc Tayanç o Yayın Yönetmenl: Turhan Oünay oCraflk Yönetmen: Dllek HkoruroReklam: Reha ısrtman karşın asıl anlatmak istediği adından başka hiçbir özelliği bilinmeyen Bay Sommer'di. Çocukluğundan ilkgençliğine kadar geçen sürede, bütün ilde en çok tarrnan kişi olan Bay Sommer zamanla unutuldu gitti. Hatta onun kayboluşu bile önemsenmedi. Bu unutuş ve benzeri olgular romanın tarihsel belalısı kuşkusuz. Belalan, belalılara dönüştüren anlatım tekniği ve yazınsal tür bir yana, Bay Sommer'in kayboluşunun önemsenmeyişinin en büyük ilgililerinden biri de dünyanın iyiye (!) gidişi. Yazkış yanında sadece sırt çantası ve üçüncü bacağı demek olan bastonunu taşıyan ve sürekli olarak yürüyen, yürümekten bir an olsun bıkmayan Bay Sommer ya da acele acele geçen bir göle; herkesin sırt çantasıyla dolaştıği; arabanın, benzinin olmadığı, günde yalnızca bir otobüsün geçtiği; yakacağın, yiyeceğin olmadığı savaş sonrası yıllarında o denli dikkati çekmemişti. Ancak her şeyin satılmaya başladığı, otobüslerin gidip gelmeye başladığı zamanlarda, hiçbir şey götürmemesi ve getirmemesiyle, hiç alışveriş yapmamasıyla ve de sürekli olarak yürümesiyle sorgulu şimşekleri üzerine çekti. Bisikletli yılların başında alınan piyano dersleri arasında, öğretmenle ortaya çıkan atesli bir kavga, masum ve öncü ipuçlarıyla, kalleş ve katı bir dünyanın gelişini haber veriyor. Gereksinim duyduğu ilk anda sevgili Tanrı'nın susmasına kadar herkesin adaletsiz bir yargıyla ona karşı birleşmiş görünmesi, deneyim bakımından cılız kalmış olsa da izlenim bakımından güçlü ve önemli bir yamlsamadır. llkgençliğin başında bulunan çocuk, "bütün iğrençliklerden, adaletsizlikferden bir çırpıda kurtulabilmek için yalnızca (onların) 'aralarından ayrılması' gerektiğini" kavrar. Bu da 2.4730986 saniyelik bir düşme süresi 87.34 km.lik bir düşme hızıyla ve boşluğun çağrısıyla intihar demektir. Cenaze törenini, öç alma töreni bakımından eksik bulunca intihardan vazgeçer. Bunda Bay Sommer'in de habersiz bir yemek molasısayesindepayı buhınmuşolur. Bay Sommer'in Oyküsü, Bay Sommer'in yok olmasıyla, bu yokoluşun sessiz tanıklığıyla biter görünür, ancak sürmektedir. Doğan her çocukla, başlayan her çocuklukla; çocuksu bakışların ilk kez ve yeniden dünyayı (kısaca: acıyı, kalleşliği, umudu, sessizliği, katı!ığı, adaletsizliği) keşfiyle sürmektedir. Bu dünyaya, kılgısal yaşama ters düşen bütün yürüyüş adamları acele içinde bir gölge olarak aramızdan geçip gittikçe dünyanın uzun yürüyüşünde kalabalığın arasından ayrılma içgüdüsünü yaşatmanın onuru Süskind gibi başarılı romancıların olacaktır.» (1) Patrick Süskind'in, özyaşamında yer alan çocukluk dönemınden büyük oranda yararlanmtş olabıleceğt düsünülmüj ve roman boyunca anlatıcı kendi adtm belirtmemt} olduğundan anlatıcı küçük harflerlep. s. olarak imlenmiftir. Bay Sommer'in Öyküsü/ Patrick Süskind/ Çev.: Tevftk Turan/ Can Yayınlanl103 s. S A Y F A 3 L C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI