27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dursun Akçam, Almanya gerçekliği karşısındaki Türkleri anlatıyor. Dağların Sultanı D ursun Akçam, Anadolu insanının Almanya gerçekliği karşısındaki sendeleyişini, çeşitli öykü ve anlatılarında işler. Sonkitabı "DağlarınSultanı", konusuvebiçimiyle,Türk edebiyatında bu olgunun güzel bir örneği. Prof. Dr. GURSEL AYTAÇ ürkiye'de yazarlığını kanıtlamışken Almanya'ya göç eden ya da çoğunlukla sığınan edebiyatçılarımız için Almanya yaşantısı yeni bir soluk oldu: Konuları çcşitlilik kazandı, dile ilişkin değişiklikleri yansıtma gereğini duydukları için üslupta yeni kaygular belirdi. Dursun Akçam, Anadolu insanının Almanya gerçekliği karşısındaki sendeleyişini, çeşitli öykü ve anlatılarında işler. "Dağların Sultanı", konusu ve biçimiyle, Türk edebiyatında bu olgunun güzel bir örneği. Uzun anlatı olarak niteleyebileceğimiz "Dağların Sultanı", başlıklı 19bölüm. Başlıklar, anlatının konu çizgisini belirledıği için tümünü sıralamak istiyonım: "Kaffee Meran'dan Hero Dağı"na, "Cevo'yu Sevmişti Gönülden", "Ha Diyende Gidemezdi", "Lakin öldürmeye Mecburdu", "Kadın Her Zaman Paradır", "Ich liebe dich", "Schweinehund", "Kocamış Avradı Genç Diye Sattı", "Ölme Eşeğim Ölme", "Suzi Setter'ın Resmi Namusu Değildi", "Bize Bir Alman Karısı Lazım", "Kadın Gebe", "Dağlarla Avundu Hep", "OPlu Şükrü", "Kuşlar Gibi", "Okusun Mektubu O Serseri", "Evdeki Pazar Çarşıya Uymuyordu", "O Can tnsanlar", "Hepsi Mektupta Yazıh". Anlatının odak fîgürü Şito adında, Doğu Anadolulu bir sığınmacı. Bir Alman'la evlenmek, Almanya'da, oturma izni almayı kolaylaştıran bir yas;> olduğundan Şito, vatandaşlarına bu konuda yardımcı olmayı kendine iş edinmiş: Para karşılığı Alman kadın nikahlanıyor. Parayla alınıp satılan "nikah" kavramı, anlatıda ahlak değerlerinin bir yandan yozlaşmasını öte yandan Alman ve Türk ya da Batılı ve Doğulu ahlak anlayışlarındaki farklılığı çarpıcı şekilde yansıtıyor. "Kaffee Meran" nikah alışverişinin yapıldığı nerdeyse bir işyeri nitcliğinde. Anlatının ilk bölümünde Şito'nun günlük yaşayışı canlandırılırken Anadolu'dan Almanya'ya bütün hayatı okuyucuya özetle tanıtılıyor. Şito için Kaffee Meran Almanya, Hero Dağı Türkiye dcmektir. Almanya'ya ekonomik nedenleıle gitmemiştir, bir kanun kaçağıdır ve kendisi gibilerc yardımcı olarak hayatını kazanmaktadır. Yaptığı "iş"in Almanya'da farklı farklı değerlendırildığini bilir. Amcası Mirzo, onun gözünde memleket değerlerinin ölçütüdür. her davranışında, her karannda ya da kararsızlığında Mirzo'yu hatırlar. ZaSAYFA 8 ten onun el postasıyla gönderdiği birmektup, anlatının adeta çerçevesini oluşturur. Ilk satırlarda Şito'yla bu mektubu beklerken tanışırız, geciken ulak Şito'nun günlük hayat ve iş temposunu karıştırır ve son bölümde Şito'nun bu esrarengiz mektubu okutuşuna tanık oluruz, aldığı habcrle nasıl sarsıldığını görürüz. Anlatının odak motifleri nıkah ve namus, Şito'nun kaderinin belirleyicileri niteliğindedir. Bir leitmotif olarak ortaya çıkan "Türk cendermesi Alman polisi" korkusu, Şito'nun olduğu gibi onun çevresindeki sığınmacılar grubunun hayatının biçimleyicisidir. Şito sevdiği kız Cevo'yu dağa kaçırmış, onu izleten babasının adamlarıyla çıkan çatışmada Cevo ölmüş, Şito da karşı taraftan birkaç kişiyi oldür müştür. Uzun süre dağlarda yaşamak zorunda kalmış sonra genel af sayesinde köye inme cesareti bulmuş, amcasının bulduğu bir kızla evlendirilmiştir. "Dağların Sultanı" lakabını dağlarda etrafa yaydığı efsanevi cesaretiyle kazanmış, lakin Almanya'da bu lakabı ancak ironik bir anlama bürünmüştür. Şito, uğruna adam öldürüp dağa çıktığı scvgilisi Cevo'yu unutamaz, Almanya'da bile ona benzeyen bir kadına romantik bir duygu bağı kurar. Lakin Almanya'daki "kaaınticareti"sırasındailkebellediği şey, bir atasözüdür: "Kadına, ata, ite güven olmaz." Kadın konusundan aklından çıkarmadığı bir inanış da "kadının şeytanın kaburgasından yaratılmış bir man luk" olduğu, bu yüzden ona güven olmayanüşmüştür. Hatta bir başka sayfada "azülicağıdır. Dursun Akçam anlatısında leitmoyet" sözü türetilmiştir (s. 33). Almanca tiv niteliğindeki bu gibi kalıplan ustalıklı isimleri Türk dil geleneğine uyarak yeni kekullanıyor. "Dağların SultanTnda Anadolimelerin türetilmesinde kullanmanın ötelu kökenlilerin "trajedisi", nikah kavramısinde Almanca fiillerde de bu işleme başvunı, çevrelerindeki Almanlardan farklı deruluyor: ğerlendirmeleridir. Alman kadınları için "Suzi, 'komm!' dediği zaman 'kommipara getiren bir formalite niteliğindeki yordu' Şito, 'Nein!' dediği zaman 'kommiTürkJc nikahlanma işi, nikahlanan Anadoyordu'."(s. 107) lu erkeği için bir sahiplenme, bir "namus" Dursun Akçam, Almanva'daki Anadolu anlamına bürünüyor. Şito'nun bir bakıma işçisinin, sığınmacısının hayatını, konuşkanıksadığı bu alışveriş, onun mesela yakımalarındaki tuhaflıkla yansıtmayı başarırnı Settar'ın sevgilisi, lakin ni ^ ^ ^ ^ ^ ^ ken bu insanların iç dünyalarını da mmmmmmmm tmmmmm kahlısı olmadığı için "resmi naokumayı biliyor. Şito'nun kadın mus"usayılmamasıgereken SuDAĞLARIN SULTANI yüzünden katil zannıyla hapse zi ilc yakınlaşmasını sakıncalı düştüğünde neler hissettiğini, Dunw Akçam görmeme giib bir eğilim yaratyurdunun dağlarını nasıl özlediğimıştır. Ne var ki Settar, tatile ni etkili tablolarla dile getiriyor. köyüne gittiğinde öcünü almış, "Dağlarla Avundu Hep" başlıklı Şito'nun karısının ırzına geçebölüm baştan başa bu tablolarla rek onu rezil etmiştir. Anlatının donatılmış. lki paragrafı örnek çerçeve motifi önemli mektuvermekisterim: bun içeriği budur ve amca Mir"Güneşi, gökyüzünü yitirmişti zo, Şito'yu namusunu temizleDağların Sultanı, Herodağın karmeye çağırmaktadır. talı Şito! Davrandı bir keresınde, "Dağların Sultanı", kurgusu basarılı bir tepedeki pencereden gökyüzünü görmek uzun anlatı. Dursun Akcam, Türk ve Alistedi, güneşi, dünyayı, büyük özgürlüğü!.. man mentalitesini kutupluluğu yansıtacak Sandalyeyi altına koydu. Duvarı tırnaklayabiçimde ustaca dile getirmeyi biliyor. Anlarak, boynunu uzatarak tırmandı tavana tıcı, Şito'nun aklından gönlünden geçenledoğru. Başaramadı, devrildi düştü taş tabari bilen olimpik bir konumda ve anlatım na! Kocakartal,beli kırıkböcekler gibi çırdüzeyi, onun köylüsü olduğunu hissettirepınıyordu beton bir kuyunun içinde!.." cek nitelikte. Sunuş tarzı çoğunlukla yaşan"Hangi fırtına atmıştı onu, Herodağın maktaolanıaktarma: başından bu zindanın dibine? Hangi sihir, "Nesi eksikti Settar'dan. Dağlarda yaşahangi zulüm, hangi kasırgaydı bu böyle! mış, kan dökmüş, can almıştı Şito, dağlarDağlar duman duman olmuştu gözünde. da 'Sultan!' olmuştu. Meydan okumuştu Herodağını çok özlemişti. Herodağı bir Herodağında Türk cendermesiateşti yüreğinde, ekmeğinde, taşında, düne karşı, köylülerin yiğidi olmusşünde! Yücelerde bir özgürlüktü, Herodatu! AJaman'a da keyfinden gelğı ferman okumaktı dünyaya! O dağlar, memişti! Şito da bildirdi Settar can dağlardı, ser verir sır vermez dağlar, yigibi para kazanmayı, davar almağidi namerdin kucağına atmayan dağlar!.." yı ve de yaz gelende Herodağın (s. 122) vaylalarında tatil yapmayı!.. Bu Dursun Akçam "Dağların Sultam"nda, bir yiğitlik değildi. Yiğit ona deŞito'nun dramını hafif ironik bir tonda anmişim silahla oynaya, düşmana latırken zaman zaman tek kişinin dünyasınkarşı koya, ferman okuya cendan yolaçıkarak kapsamlı genellemelere, dermeye!.. Settar'da bu niteliklerin hiçbiri yoktu. Şito, cender yargılara varıyor. Mesela Almanya'daki yabancı düşmanlığı konusunu alışılmışın dımeden söz açanda o, ağzını çarşında şöyle değerlendiriyor: şambaya çeviriyordu. Aklınca "'Bunlar hep boş laflar. Alamanlar yokküçümsüyordu Şito'yu. Bir kez sulu, garip işçiyi sevmezler! Anadolu köymayası bozuktu, aşireti karışık!" lerinden dökülmüş gelmiş dilsiz köylüleri (s.107) sevmezler!' Türkiye'de de sevmezlerdi bu Dursun Akçam, Almanya koinsanları, kaymak tabakadan beyler, paşanulu anlatılarında, öykülerinde lar, esans kokulu avratlar sevmezlerdi. Oyoradaki Türkler'in konuşma tarsa Alaman'ın beyi, paşası, tüccarı, efendisi, zını, Almanca'yla Türkçe'yi nasıl sarmaşdolaştı Türkiye'nin paşaları, tüccarkanştırarak uydurma bir dille ları, beyleri, efendileriyle... Onlar birbirle(Kaudenvelsch) meramını anlatrini gördükleri yerde kucaklaşır, öbüşürtıklarını yansıtmaya özen göstelerdi he vallah! Kıyamet yoksulun, garibin rir. Gelişmiş bir Türkçeleri olbaşında kopardı her zaman, dünyanın her mayan, şehir ve iş hayatının keliyerinde.herülkesinde!..." (s. 140) me hazinesine daha önce sahip olmayıp Bu tür ilginç saptamaların ötesinde Anadolu'nun kırsal kesiminden gelip ken"Dağların Sultanı", Anadolu insanının Aldini Almanya'nın büyük şehir hayatının manya gerçekliği karşısında yaşadığı sariçinde buluveren bu insanlar, doğrudan sıntıyı, değerler çatışmasını, gurbet duyguAlmancasını öğrendikleri kelimeleri Türksunu bütün canhlığıyla işliyor. Bu konuyu çc cümlelerine katarak konuşmaktadırlar. benzer ya da başka bakış açılarından Al"Dağların Sultanı"nda bunlarla çok sık manca anlatan Türk yazarlarının kitapları, karşılaşıyoruz. Mesela Türk okuyucusuna bir şey söylemediğine "Şito isteseydi, dcrhal 'Behördelere bigöre, Dursun Akçam gibi Türkçe yazarak rer antrak yazarak' ödenek bile alabilirdi." Almanya'daki insanımızın dünyasını bizle(s.9) re başarıyla yansıtan yazarlarımızın kıymeAlıntıladığım bu örneklerde "Behörde" tinibilelim. • (resmi makam) kelimesi, Türkçe çoğul ve çekim ekleriyle kullanılmakta, sığınma anDağlann Sultanı/ Dursun Akçam/ Arkalamındaki Asyl sözü, sığınmacı kelimesinin Ja}Yayınlan/176s oluşum kurallarına göre "azülcü'ye döCUMHURİYET KİTAP SAYI 235
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle