Katalog

Tarihi saptırmak modası ya da.. "Sureti haktan" görünmek 1 stanbul'un Son Sürgünleri" başlığı ile îletişim Yayınları arasında bir kitap çıktı. Yazarları Hülya Demir ve Rıdvan Akar. îlginç bir "beğeni kazandı" kısa sürede. Ama çok aklı başında sandığım kimi yazarlarımızın da bu kitabı övmelerini, biraz yadırgadığımı belirtmem gerek. TOKTAMIŞ ATEŞ on yıllarda moda olan bir "entel" yaklaşıma baktığımız zaman, "Nerden kurdular bu Cumhuriyeti" diyeceği geliyor insanın. "Her şeyi doğal akışı içindc bıraksaydılar. Sevr uygulansaydı. Doğuda bir Ermcnistan, Güneydoğu'da bir Kürdistan oluşturulsaydı. tzmir bölgesi Yunanistan'a verilseydi. Aynı biçimde Çatalca'nın Batı'sında kalan Trakya bölgesi Yunanistan'ın olsaydı. tstanbul ve Boğazlar uluslararası denetime bırakılsaydı. Kapitülasyonlar sürseydi. Tabii salt ekonomik olarak değil hukuksal açıdan da sürseydi. Nerden çıktı bir ulusdevlet? Barbar Türklerkendi ulus devletlerini kurabilmek için, kendilerinden on kat fazla olan azınlıklara olmadtk ezacefa yaptılar"... Ne kötü, ne gaddar insanlarmış bu "Kuvayı Milliyeciler", bu "Müdafai Hukukçular". Zatenbunlann ağaları olan "tttihatçılar" da zalim insanlardı. Kendi işinde gücünde olan ve gündelik ekmeğini çıkarmak için barış içinde kuzu gibi çalışan Ermenileri kesen, bu insanlara soykırım uygulayan dabunlardı. Osmanlı tmparatorluğu dağılırken, Araplar bir sürü devlet kurdular ama, Kürtler'in bir tanecik olsun devlet kurmalarına izin verilmedi. Ne kadar insanlık dışı bir tutum bu. Oysa ki tngiltere sırf insancıl nedenlerle, bir Kürt devletinin kurulması için tam destek veriyordu. Zalim Mustafa Kemal.neolacak... Hele Yunanlılar'a yapılanlar? Hiç insanlığa sığar mı, misafırperverliğe sığar mı Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yaptıkları. Adamlar Ankara'nın ta dibine Haymana'ya kadar gelmişler. tnsan güleryüzle karşılar, bir acı kahve ikram eder. Ama bunlar ne yapmış? Milletin elinde avucundanevarsayarısınıalıp.toplatüfeklekarşılamışlar adamları. Bu yetmemiş, bir de önlerine katıp îzmir'e kadar kovalamışlar zavalhlan. Birçoğu denize düşmüş. Hiç yapılırmı böyle şeyler?.. Daha sonra da her şeyi "tepeden inme" getirerek, sözde çağdaşlaşmışlar. O canım tekkeleri kapatmışlar. Oysa ki o insanların ibadetlerini nuzur içinde yapmaktan başka amaçlarıyoktu... Çağımızın en süzme diktatörlerindcn olan Atatürk öldükten sonra da devam etmiş zulüm. Varlık vergisi gibi, 6/7 Eylül olayları gibi olaylar yetmemiş, bir de Istanbul'da oturan Yunan uyrukluları sınırdışı CU MHURİYET KİTAP SAYI 235 etmişlcr. Insan utanır yahu. Ama tarih affetmez... Yukardaki satırları, kendi akJımca "kara mizah" olarak yazdım. Ama kimileri buna gerçekten inanıyor ve bilimsellık adına bu saçmasapan görüşleri kaleme alıp yayınlıyorlar. Ve entellektüel bir terör uygulayarak, bu saçmalıklara karşı çıkanları "resmi ideolojinin ajanı" olarak karalıyorlar. Üstelik "son yetmiş senede yapılan ne kadar kötü iş varsa" bunun da sorumluluğu altına sokuyorlar. Dokunulmazlık elde ediyorlar. Bunlann son bir örneği" Istanbul'un Son Sürgünleri" başlığı ile îletişim Yayınları arasında çıktı. Yazarları Hülya Demir ve Rıdvan Akar. Îlginç bir "beğeni kazandı" kısa sürede. Ama çok aklı başında sandığım kimi yazarlarımızın da bu kitabı övmelerini, biraz yadırgadığımı belirtmem gerek. "Üstünü örtemeyeceğiniz, yaşanmışlıklan yok sayamayacağınız ve doğal olarak değiştiremeyeceğiniz tek şey Tarih'tir" diye söze başlıyor yazarlanmız. ama yaşanmış bir sürü "acı şeyi " yok sayarak sürdürüyorlar çalışmalarını. Bu konuda Tansu Çiller'in kendine Monaco'da sorulan bir soruyu yanıtsız bırakmasına da değinen yazarlarımız, Çiller'in "hazırlıksızyakalanmasını" görüşlerinin kanıtı olarak sunuyorlar. Allah akıl versin... Kendilerine "kurı.msal bir gerckçe" hazırladıkları anlaşılan giriş bölümünde, başka inciler de döktürüyorlar. "...Biz bu çalışmayla, rcsmi tarihin Türkiye eşittir Türkler şeklindc formüle edilen yaklaşımını sorgulamayı amaçlıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin kısatarihi içinde Türk olmayanlara yönelik politikalardan en çok etkilenen ler Kürtler ve Müslüman olmayanazınlıklaroldu.... ...Paradoksal olarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin varlık nedeni ve senedi sayılan Lozan Anlaşması hükümleri ihlal edilerek gerçekleştirilen bu politikalar sonunda, Lozan'ın demokratik içeriği de tartışılırhalegeldi..." Bu muhterem arkadaşların ne "Türklük tanımından" haberleri var, ne Lozan'dan. Ama ne önemi var? Cumhuriyet'e çattıklarına ve resmi tarihe karşı çıktıklarına göre, nasıl olsa "şakşakçılan" hazır bekliyordur. Nitekimöyleoldu... Kitabın içeriğindeki tartışılması gereken hususlara hiç değinemiyorum. Zira buna yerım yok. Ama giriş bölümündeki kimi noktalara değinmeden olmayacak. Yazarlarımız şöyle buyuruyorlar: "...Türkiye'de yaşayan 12 bin Yunan pasaportlu Rumun sınırdışı edilmeleriyle başlayan bu süreç aynı zamanda Atatürk veVenizelos tarafindan inşa edilen ıki ülke diplomasisi arasındakiiyiilişkilerinsonuoluyordu..." Bu arkadaşlar "Megalo îdea" diye bir şey duymamışlar herhalde. Zaten herhalde Yunanistan kurulduğu günden beri barış içinde yaşamak istemekte, Türkiye Cumhuriyeti Atina'ya ve Akropol'e göz koymuş bulunmaktalar. Kıbrıs'ta barışı bozanlar da Türklerdir, insanları katledenler de Türlder. Zaten Batı Trakya Türk halkına Yunan hükümeti hiç zulmetmemiş, bu işe başlayan Türkiye olmuştur. Yazarlarımız şöyle diyorlar: "...Rumların sınırdışı edilmeleri nedeniyle özellikle 1967'den itibaren Batı Trakya Türkleri'ne yönelik baskılarda önemli artış oldu..." Sanki daha önce baskı yoktu. Hay siz çok yaşayın... Türkiye'yi "ulusdevlet batağında" gören yazarlarımız, dünyanın en şoven ve şımarık ulusdevleti olan Yunanistan'ı ne kadar kolay aklıyorlar. Inanılır gibi değil. Bozacının şahidi şıracı olur. Yazarlarımız Kıbrıs konusunu tam bir soykırıma çeviren Makarios'u aklamak için, Birikim yayınlarından 1979'da çıkan bir "broşüre" dayanıyorlar. Zahariadis KarolosAlp Yusuf; "Kıbrıs". Şu satırları okuyoruz: "Zürih Anlaşmasını hazırlayanlar, Kıbrıs'a hiçbir zaman işlemeyecek bir anayasa verdiLer. Bu anayasa Ada'nın taksimini hazırlıyordu ve amaçlarına varmak için de Kıbrıslı Türk kurmaylarını kullandılar, 1963 bunalımı 'Taksimin gerçekleşmesiiçin'hazırlanmıştı." tnsan bu satırları yazarken kızarır. Eğer doğrusunu bilmiyorsa, "utancından", eğer doğrusunu biliyor da saptırmaya çabalıyorsa, bu saptırmanın "ayıbından" kızarır insan. 1963 bunalımı Makarios'un Anayasayı uygulamamak istememesi ve Kıbrıs Türk Cemaati'ni sindirme arzusundan kaynaklanmıştır. EOKA'dan birkaç satırla söz eden yazarlarımız "Kıbrıs sorunu ile Rumlar'ın sınırdışı edilmeleri arasında doğrudan bir bağlantı vardır" (s. 17) dediklerine göre, şu Kıbrıs işini biraz kurcalamalan ve haklıyı haksızı ayırmalan gerekmez miydi? Korkanm gerekmezdi. O zaman Türkiye'yi değil, Yunanistan'ı suçlamak gerekirdi ve bu da muhterem yazarlarımızın hiç işinegelmezdi. Benim çocukluğum Laleli'de geçti. Komşularımız arasında bir sürü | Rum vardı. Benim kankardeşim Rum'du. Bu göçün acısını çok çekmişimdir. îlk gençliğim en güzel anılarının değişmez mekânı, Rum meyhaneleriydi. Şimdi işin içine nostalji katmak istemiyorum ama, Rumların sınırdışı edilmesiyle, bir yönüm eskik kaldı. Peki bunun suçlusu kimdi? Megalo tdea'sını gerçekleştirmeye çalışan Yunanistan ve Kıbrıs'ı Yunanistan'a katmak isteyen Grivas mı, Kıbrıs Türk Cemaati'nin yaşam güvencesini sağlamaya çalışan Türkiye mi? Bu kitabın yazarları için "tarih" olan pek çok şey, benim kuşağım için "anı"dır. içinde yaşadık. Acısıyla ve tatlısıyla. Ama otuz yıl sonra böyle şeyler yazılabileceğini, böyle yorumlar yapılabileceğini düşünemezdik. tnsan yaşadıkça nelergörüyor... Ama bunlan "sureti haktan" görünerek ve "bilimsellik" ve "objektiflik" adına yazabilnıek için, adamda surat olmalı. Fakat ülkemizin içinde bulunduğu tüm "entellektüel karmaşaklığa" karşın, yakın tarihimizin bu kadar saptırılmasına da elbette izin vermeyeceğiz. Meydanı boş sananlar çok aldanıyorlar... Istanbul'un Son Sürgünleri/ Hülya DemırRıdvan Akar/ ltetijim Yaytnlart/250s. SAYFA 7