05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

• rek." îşte bu, aynı zamanda, Şükran Kurdakul'un Dıranas'ın ilk dönem şiirlerini tanımlamasına da bir kanıt. Söz, Şükran Kurdakul'un: "Nedir ki doğa karşısında Haşim gibi edilgen, Ahmet Hamdi gibi 'rüya nizamı' avuntusunda olmadığı için evreni geniş boyutlan ile aJgılar Ahmet Muhip. Ötekilerin sözcük dünyasını, başvurulan bir aracı durumuna sokan bu genişleme isteğidir. Bakarken karşısına çıkanla yetinmek işine gelmez onun. Görünenin içeriğine sinmiş olanı aramaya ve daha uzağa bakmaya beraklıdır." (Çağda§ Türk. EdebiyatıCumhuriyet Dönemi) VeDıranas'ınyukarıdaadıgeçenyazısından bir saptama daha: "Demek oluyor ki sanatkâr, bir defa dış aJemi kendi süzgecinden geçirmesinibilenkişidir." Şairin dış âlemi kcndi süzgecinden geçirmesi, Dıranas'ın şiirinde benzer temaları yansıtma olarak yer bulur. Sözün ırmağını burada, "yazı"dan alıp "şiir"in deltasına akıtmaya çalışalım. Şükran Kurdakul, şöyle özetlemiş bu ırmağın debisini ki, ey okur bir bardak su da senin nasibin olsun: "Ahmet Muhip'in şiiri, ilk başladığı yıllardan itibaren, genel görünüşü ile kendi kendini aramaya doğrudur. Şair çağının, ülkesinin varlığı Lle kendi varIığı arasında kalın bir çizgi çekmeyi özlemiş gibi görünür. Bu nedenle şiirlerinde genellikle benzer temalar işler. Geniş bir dünyaya açılamaz, zaman zaman kendini yinelemek durumuna düşer. Bu durum hem zayıflığıdır, hemgüçkaynağı... Zayıflığıdır, yıpranmış temalarla çıkar birçok dizede karşımıza. Gücüdür, birkaç şiirde genişlemekten korkarak, sanki el yordamı ile yürür gibiyken, tümeli yaratma isteği, bu aşamada yeni bir şiirde şaşırtıcı boyutlara ulaşıvermiştir." Yine yazılara dönecek olursak, Dıranas'ın Istanbul üzerine dört yazısı var ki, aynca üzerinde durulmaya deger. 1950 yılının sonlarında yazdığı bu yazılarda Dıranas, son elli yılda Istanbul'da görülen yozlaşmaya ışık tutuyor. Dıranas, îstanbul'un gerçek efendisinin artık yoksul düştüğünden söz ediyor. Buna karşılık "türedi bir kalabalık, uydurma mimarili, sonradan görme eşyalı, suni bahçeli ve tarhlı köşklerinde zevksiz, fıkirsiz fakat alabildiğine lüks bir hayatı ona buna caka satma vasıtası olarak har vurup harman savuruyorlar." Bugün de öyle değil mi? Şu son yıllarda "Istanbul" kitapları oldukça revaçta. îstanbul adına dergiCUMHURİYET KİTAP SAYI 331 Şilr'ln dettası ler yayımlanıyor, hatta ansiklopediler çıkıyor. Çokgüzel. Dıranas'ın " YazılaVını okuyunca şu geldi aklıma. Neden şairlerin gözüyle, onların "süzgeç"inden,geçmiştengeleceğebir îstanbul kitabı hazırlanmasın? Sözü bunca "yazı"dan sonra Dıranas'ın bir şiiriyle bitirmek istiyorum. Nedense Dıranas, hangi antolojiyi açsanız belli, birkaç şiiriyle bilinir: Fahriye Abla, Bulutlar, Olvido, Ağn, Kar, Serenad... Örneğin Edip Cansever'e göre "Olvido" Türk şiirinin başyapıtlarından biridir. Hatta Dıranas adını kimse anımsamaz da "Fahriye Abla" şiirini neredeyse hemen herkes bilir. Ey okur, işte şiirimizde "murlu bir raslantı" olarak yerini alan Dıranas'ı yakından tanımak için sana iki anahtar. Biri"Şiirler"i,öteki"Yazılar"ı... "Çeşme Başında" şiiri de anahtarlık olarak elindebulunsun: "Türkü söyleyip bir kız sudan gelirdi Ayışığıyla dolu testilerinden Içirdi biryudum su testilerinden. Sen misin içen sudan? kalbim delirdi; Tutmak için koştum ayışıklarına, Dağılıp kanştım ayışıklarına. "• Ahmet Muhlp Dıranas, eşl ve kızı. Ahmet Muhip Dıranas: Şiirler, 1993/Yazılar, 1994/Adam Yayınları. • ( D.1909, Sinop ? ö. 21 Haziran 1980, Ankara), bireysel konuları işlediği ince duyarlıklı şiirleriyle tanınan şair. Bazı kaynaklara göre 1904 Sinop, bazılarına göre de 1908 îstanbul doğumludur.tlkokulu Sinop'ta okudu. Öğretmenleri arasında Faruk Nafiz Çamlıbel ve Ahmet Hamdi Tanpınar'ın da bulunduğu Ankara Erkek Lisesi'ni 1930'dabitirdi. 193035 arasında Hakimiyeti Milliyegazetesinde çalıştı. Bu arada Ankara Hukuk Fakültesi'ne girdiyse de, iki yıl sonra öğrenimini yarıda bırakarak Istanbul'a gitti. Güzel Sanatlar Akademisi'nde kitaplık müdürü oldu. Bir süre Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne devam etti. îstanbul Devlet Resim ve Heykel Müzesi Müdür Yardımcılığı'na getirildi. Daha sonra Ankara'ya döndü. 193842 arasında Halkevleri Kültür ve Sanat Yayınları yönetmenliğini üstlendi. Üç yıl süren ve II. Dünya Savaşı yıllanna rastlayan yedek subaylığını Ağrı'da yaptı. Askerlik dönüşünde 1946'da Çocuk Esirgeme Kurumu yayın müdürü oldu. 1957'de aynı kurumun başkanlığına getirildi. 1949'dan başlayarak uzun yıliarZafergazetesindeköşeyazılarıyazdı. Bu arada siyasete de yöneldi; birkaç kez Demokrat Parti'den milletvekili adayı gösterildiyse de seçilemedi. Anadolu Ajansı ve lş Bankası Yönetim Kurulu üyeliklerinde (196672) bulundu; Devlet Tiyatrosu Edebi Kurul üyesi oldu. ilk şiiri "Bir Kadına" 1926'da Muhip Atalay imzasıylaMilli Mecmua'da yayımlandı. Daha sonra Serveti Fünun, Varlık, Çığır, Ağaç, Yücel, Oluş, Ülkü, Şadırvan, Yeni Li Ahmet Muhip Dıranas san, Hisar dergilerinde yayımladığı şiirleriyle cumhuriyet döneminin en seçkin şairlerinden biri olarak tanındı.Dıranas, Hecenin Beş Şairi (*) olarak anılan şairlerin başlattığı şiir akımı ile Garip (*) akımı arasında yer alır. ilk şiirlerinde Baudelaire'nin etkisi görülür; Fransızca'yı Baudelaire'in şiirlerini okuyup anlayabilmek için öğrendiğini söylemiştir. Zamanla bu etkiden sıyrılan Dıranas şiirinde dil ve üsJuba ağırlık vermiş, Türkçe'ye, konuşma dilinin olanaklarından süzülmüş yeni tatlar kazandırmıştır. Şiiri plastik bir söz bütünü haline getirene kadar yoğuran bir şair olmuştur. Başka şairlere göre az şiir yayımlamasına karşın, "Olvido", "Kar", "Fahriye Abla", "Selam" gibi şiirleri en çok ezberlenen, okunan şiirler arasındadır. Dıranas, Orhan Veli ve arkadaşlarının çıkışından sonra unutulmaya başlayan hece şairleri arasında geçerliğini yitirmeyen, bir süre sonra da yeniden yüceltilen tek sanatçıdır. Düzyazıları, çevirileri, tiyatro yapıtları da ilgi uyandırmıştır. Şiirler (1974) kitabında topladığı bütün şiirleri, yaşamöyküsünü de içeren bir incelemeyle birlikte Şiirler: Ahmet Muhip Dıranas (1982) adıyla yeniden yayımlanmıştır. Kırık Saz (1975) adlı yapıtı Tevfik Fikret'in günümüz Türçesi'yle söylenmiş şiirlerini içerir. Başlıca oyunları arasında Gölgeler( 1947), OBöylelstemezdi (1948), Oyunlar (1977) sayılabilir. "Fahriye Abla" şiiri Yavuz Turgul'un aynı ad la çevirdiği filme (1984) konu olmuştur.» SAYFA 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle