Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Pazar gününün kasabasında yaşanan biçimini uzun, kendi seçtiği biçimi kısa dizelerle anlatan Emily (Some keep the Sabbath going to Church/.../ bobolingk for a chorister/ orchard for a dome), güzel sesli göçmen kuşun ilahi okuduğu, meyve ağaçlarının oluşturduğu çatısının altında Tann'nın kendisinin vaaz verdiği bir tapınağın ilahileıini yazmaktadır. Cennetin yolunu çoktan tuttuğunu, kilise "müdavimlerine" müjdeleyerek. Şiirlerinin sağlığında yayımlanmasını cngelleyişi, kolejden sonra gönderildiği "misyoner eşi yetiştiren okul", Mound Holyoke Semineri'ndeki aykın tavırlan gibi, şiirleri yüzünden dışlanmamak isteğindendir, belki. Belki de, kendi güzellik anlayışının, geçerli güzellik anlayışıyla çatışmasının "ucube"liğini, yadırgatıcılığını vurgular: "Güzelliğin ortasında bir kanguru" (A kangroo among the beauty). Kanguru sözcüğünün kurallann geçerli olmadığı mahkemeler için de sıfat olarak kullanıldığı anımsanırsa, Emily'nin şiirinin belli bir bilinçle kurulduğunu, biçimin içerikle doğuşunun rastlantı olmadığı anlaşılır. Avukat ve senato üyesi Edward Dickinson'ın üç çocuğundan biri olan Emily," Anne insanların zorda oldukları zaman koştuklan biriyse benim hiç annem olmadı" diye yazar.. Yine de "koltuğunda otururken bütün evi doldurur", "benzeri yoktur, yüreği saf ve korkuçtur" diye tammladığı babasının evinde, kendi deyimiyle mutludur. Evden uzaklaştığında "mutlu" olduğunu yazar bir arkadaşına. Sonra hemen düzeltir: "Mutlu mu dedim. Hayır mutlu değil halinden memnun" (Abiat Root'a 1846'da Boston'dan yazdığı mektuptan). Ağabeyi Austen, Emily'nin okul arkadaşı Susan ile evlenip, ayrı eve çıktığında, Dickinsonlar'ın iki evi arasındaki fark iyice göze batar duruma gelecektir. Biri müzikli ve neşeli bir yuva, öteki önce sorumlulukların düşünüldüğü bir görev yeri. Ne var ki sorumlulukların önde geldiği yeri, ailenin ikinci kızı Lavinia da terk etmeyecek, ölene kadar bekâr kalacaktır. Emily Dickinson'ın şiirlerindeki dünyada bu kızkardeşin payı hiç saptanmamıştır. hi. Belki de Susan'ın torunlanndan bi ** Emily Dickinson, şiirlerinde coşkun bir tutkuyu da anlatır. Peki bu hiç evlenmemiş, ömrünün büyük bir bölümünü evine kapalı yaşamış şair, kime aşıktır? Doğru yanıt, Dickinson'ın Leonard Humprey'e yazdığı mektuptadır "Tanımımın coşkunluğunu bağışlayın, bilin ki, öğretmenlerime, hep aşığımdır" " love with my teac1 her). Gerçekten | ona dış dünyanın elçiliğini yapan, edebiyatta ya da dinbilimde yol gösteren erkeklerin hepsi için bu tür bir ruhsal yakınlık düşünüIebilir. Babasının bürosunda çalışan genç avukat Benjamin Franklin Newton, ona edebiyatta yol göstermiş, babasından gizli kitaplar getirmiş bir "öğretmen". Sapkın bir inanç sayılan unitaryan (teslis/ Baba, oğul, RuhülKudüs/ karşıtı) bu genç adam, Emily'nin dinsel inançlarını da etkilemiş olabilir. 1849'da Worchester'e giden, kendinden 12 yaş büyük bir kadınla evlenen ve 1853 'te ölen Nevvton, Emily için yaratılan mutsuz aşk söylencelerinin bir kahramanıdır. Emily onu şöyle anacaktır: "Küçük bir kızken, bir arkadaşım vardıbana ölümsüzlüğü öğrettiama kendisi fazla yakınına sokulmuştu^rtık geri dönemedi" (Çev. Oğuz Cebeci). 1850'de ölen Leonard Humprey, Samuel Bowles, Rahip Charles Wadsworth, Yargıç Otis P. Lord, onun dış dünyaya pencereleridir. Bu öğreticilere "hep aşıktır". Emily'nin coşkusu da hep tetiktedir. 1851 'de Prof. Park'ın bir vaazını şöyle aktarır mektubunda "...Öğrenciler ve öteki cemaatin üyeleri, hepsi, kilisemize geldi, çok kalabalık ve sessizdi, öyle sessizdi ki, sinek vızıldasa, top sesi gibi gümlerdi." Ancak Emily'nin tüm öğretmenleri onu ölerek terk edeceklerdir. O, bu kayıpları anar belki "iki kez yitirdiğinden", "iki kez ömrünün sona erdiğinden" söz ederken. Belki de bu iki kez yitim babasının ve annesinin ölümüdür. Ama, üçüncü kez yinelendiğinde ona cehennemi yeğletecek kayıp, daha genç bir erkekle, yeğeninin ölümüyle gerçekleşir. 1883'te Gilbert'in ölümü, onu ölene kadar sürecek bir bunalıma sürükleyecektir. Emily'yi sarsan bir başka kayıp ise, arkadaşı, kızkardeşim Sue (sisterSue) diye adlandırdığı, ağabeyinin karısı Susan'a güvenini yitirmesidir. Şiirlerini gösterdiği bu eski arkadaş, yeni akraba, onayını almadan şiirlerini bir dergiye gönderip yayımlatmıştır. Emily'nin dış dünyada duyulan bu sesi, Susan (Gilbert) Dickinson ile arasını açar, Emily şiirlerinin "çalındığından" söz eder acı acı. 1937'de basılan "daha önce yayımlanmamış" Emily Dickinson şiirleri seçmesinde yine bir Dickinson'ın (düzenleyici olarak) imzası vardır: Martha Dickinson Bianc Emily Dikınson'un şiirleri, iki ayn düzenleme ve çeviriyle Türkçe'de yayımlandığı şu günlerde, sanırım edebiyatımızı da etkileyecek. Çeviri edebiyatının, edebiyatımızı etkîlemesi neredeysegelenek. Ancak, 19. Yüzyıldayaşayan ve 20. Yüzyılda bütünüyle yayınlanıp, anlaşıldığı, değerlendiği söylenen Dickinson'ı bu seçmelerden okuyanlar, çevirilerle yetinmemek zorunda. Şiirlerin asıllarını, hiç olmazsa ses, uyum, harf benzeşmesi yönünden irdelemek için, görmek zorunda. Selahattin Özpalabıyıklar'ın lyi Şeyler Yayıncılık'ta yayımlanan seçmesi okura bu olanağı sağlıyor. Korsan Yayınlar'daki seçme ise şairin yaşam öyküsü ve şiiri ile ilgili denemeleri içeriyor. Kitapta Denis Donoghue'nun da (Dub lin University College) bir denemesi özet olarak yer alıyor. Dickinson'la ilgili bir deneme de Sombahar dergisi'nin OcakNisan 1994 sayısında yer aldı. Denemeyi yazanlar Aslı TekinayOğuz Cebeci. Aynı dergide Güven Turan'ın Amerikalı Kadın Şairler: Küçük Bir Tarihçe adlı denemesi ve Dickinson'un iki şiirinin çevirisideyeralıyor. Okur, şiirlerini yayımlatmamakta direnen bir şairin, sonradan ünlü olmayı düşleyip düşlemediğini sorabilir kendine. Ipucu yine Dickinson'ın dizelerinde: Şöhretbirarıdır. BirşarlusıvarBiriğnesivarAh, bir de kanadı var. (S. Ûzpalabıyıklar çevirisi) Ünlü olmayı düşlese bile, yaşamında bunu denemeyen Emily, şiirlerini bir mektupsaymıştı: Bu benim mektubumdur dünyaya Bana asla yazmayan,O, hep doğanın bir habercisidir. Onun "muhteşem ve müşfik" bildirilerini aktarır. Carl Sandburg "Sen bize bir ruh olan yabanarısını verdin/ Gülhatmiler arasındaki o kalıcı gezgini/ Ve Tann'nın bir arka bahçede nasıl oynadığını" dizeleri, Dickinson"ın şiirini temel ögeleriyle özetler. Dickinson, kendisini değerlendirecek ya da eleştirecek herkese, hep yardım vaat eden 'd oğa'yı hatırlatır, doğa da kadındır. Ve ekler: Onun aşkına, sevimli hemşerim Şefkatleyargılabeni.. • "Oönya'ya Mektupter" "Coşkunlujjumu bağışlaym..." Emily Dickinson, şiirlerinde coşkun bir tutkuyu da anlatır. Peki bu hiç evlenmemiş, ömrünün büyük bir bölümünü evine kapalı yaşamış şair, kime aşıktır? Doğru yanıt, Dickinson'ın Leonard Humprey'e yazdığı mektuptadır "Tanımımın coşkunluğunu bağışlayın, bilin ki, öğretmenlerime, hep aşığımdır" (Forgive my glowing description, for you know, I am always in C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 2 1 8 **Emily Dickinson'ın ataları 1742'de Amerika'ya gelmiş. Siyasal bir yanı da olan, hoşgörüsüz bir dinsel topluluk (püritenler) üyesi olan bu atalar, Emily'nin doğduğu kentin (AmherstMassachuset) ve eğitim gördüğü okulun (Amherst Koleji) kurucularından. îngiltere'yi, dünyayı ve dünya işlerini reddediyorlar. Önların kasabasında ne tiyatroya ne de bu tür eğlencelere yer vardır. Günlük uğraşlar, vaizler, dinsel konuşmaların ağır bastığı ev ziyaretleriyle "renklenir"." Seçilmiş Şiirler / Emily Dtckinson / Çeviren: Oğuz Cebeci / Korsan Yaytn / 112say/a. S A Y F A