27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

yukarıda vurguladığım insanmerkezci bakış açısından uzaklaşmaya açıkça davet eder ve yaşama daha geniş, daha evrensel bir perspektiften bakmaya yönlendirirgibidir. Ne var ki Barncs'ın Dünya Tarihi'ne yaklaşımı, sadece Nuh efsanesi vakası ile sınırlı değildir; çünkü bu efsane onun için yalnızca bir çıkış noktasıdır. Barnes, yapıtinın öteki bölümlerinde, bu efsaneyi çağdaş dünya sorunlarına ancak satır aralarından okunabilen ustaca yazınsal ilmeklerle eldemleı. Sözgelimi; efsanenin değişik bir bakışla anlatıldığı Kaçak Yolcu başlıklı birinci bölüm ile, Ziyaretçiler başlığını taşıyan ve Girit açıklarında çevrilen bir yolcu gemisindeki FUistinli teröristlerin eylemlerinin anlatıldığı bölüm arasındaki anlamsal koşutluk, son derece zekâ doludur. Teröristlerin istekleri yerine getirilmediği takdirde, yolcuları ikişer ikişer öldürmekle tchdit etmeleriı hem bir yandan Nuh efsanesine ironik bir göndermede bulunur; hcm de bizleri efsanede geçen 'temiz olanlar' ve 'temiz olmayanlar' ka\ ramı üzerinde, enine boyuna düşünmeye yöneltir; çünkü teröristlerin ilk boy hedefleri, 'temiz olmadıklan' varsayılan îsrail devletinin yurttaşları olacaktır.Barnes böylelikJe; mitik olan ile güncel olanı, zekice bir yazınsal leitmotif kullanaı.ık birleştirir. Keza, romanboyuıı ca bu leitmotif sürekli yinck nir. Sözgelimi, Çernobil faciası nın bir birey üzerindeki derin etkilerinin anlatıldığı Kurtulan başlıklı bölümde; nükleer tehdit sonrası ayyaş ve anlayışsız, darkafalı kocasını terk ederek iki kedisiyle birlikte biri erkek, öteki ise dişidir bu kedilerin ıssız bir adaya kaçan Kath'in serüveni; yakıcı bir iç sorgulamanın serüveni olduğu kadar, kedi çiftinin düşündürdüğü bir umut ütopyası olarak da okunabilir. Çocukluğunda söylediği bir şarkıda adı geçen Kolomb'un yeni bir kıtayı keşfetmesi gibi, Kath de yaşanabilecek yeni bir dünya keşfedebilme özlemindedir. 10 1/2 Bölümde Dünya Tarihi'nin temcl izleklerinden bıri de, gerçek/ efsane ilişkisidir. Barnes; 1891 yılında James Bartley adındaki bir denizcinin Falkland AdaJarıacıkldiındabirbalina tarafından yııtuluşunun ve balinanın karnında yarım gün kaldıktan sonra denizciler tarafından kurtuluşunun anlatıldığı anektodu aktarırken; bizi C U M H URİ Y E T K İ T A P SAYI 2 5 2 "Kırk vıl vlrajına azatnl hızla glren serdar Rlfat Kırkoğlu, ellllerlne yelken açan Juilan Barnes'asızlanmalı, matrakmektuplar yazdı vekarşılığındaondan matrak mektuplarvekartpostallar aldı. Işte onlardan bir tanesl: "Arzuhalcl de olduğunuzu bllmlvordum, Mr Barnes!* efsane/gerçek ilişkisine değişik bir açıdan bakmaya davet eder ve şöyle yazar: "Çünkü önemli olan, kolektif hafızanın süzgecinden geçen ve mantığımızı zorlayarak bize anlatılmış efsanenin çok eskiden olmuş bir olaya atıf yapması degildir; önemli olan bizi ilerde olacak, olması muhakkak bir şeye yöneltmesidir. Ne denli kuşkucu olursak olalım efsane gerçeğe dönüşecektir." (s.204) Barnes'ınromananlayışındaanektodik bilgi, sadece 'I'arih'in belli bir anınagöndermeyapansaltbiranektodolmakla olmakla kalmaz, tersine, öteki anektodlarla birlikte kimi zaman belirgin kimi zaman örtük bir anlam bütünlüğü oluşturarak, bu anlayışın temelinde de yeralır. Böylelikle; XVI. yüzyılda Besançon Belediye Arşivleri'nde ele geçen belki de I'arih'in en tuhaf davası, Mamirolle kasabası sakinlerinin kasabalarını istila eden böcekleri mahkemeye vermeleri; böceklerin avukatları aracılığıyla kendilerini yöre sakinlerine karşı savunmaları; tumturaklı benzetmeler ve ağır bir hukuk diliyle aktarılan mahkeme kayıtları; biz okurları hem benzersiz bir hicvin matrak cümleleri arasında yazınsal bir yolculuğa çıkarır, hem de bizlere alttan alta 'hayvan haldarı' diye çağdaş bir sonunun var olduğunu, yeryüzünün sadece ınsanlardan ibaret olmadığını düşündürtür. Benzer biçimde romanda; ressam Gericault'nun Medusanın Salı (1819) adlı tablosundan yola çıkılarak anlatılan Deniz Kazası bölümü; biz okurları bir sanatçının sadece yapmış olduğu mevcut tablosunun üzerinde değil, yapmış olamayacağı olası alternatıf tablolarının üzerinde de düşünmeye çağırır. Bir anlamda, olup biten, felsefi anlamda olduğu gibi olan reel Tarih ile; sanat dolayımıyla, imgelem gücüyle yaratılan olası bir Tarih'in karşı karşıya gelmesinden doğan bir ikiliktir söz konusu edilen. Yine Barnes, romanın bir başka yerinde; 13 Mayıs 1939'da, içinde Nazi rejiminden kaçmaya çabalayan Musevi yolcuların bulunduğu St. Louis gemisinin, Hamburg limanından demir alıp Küba'ya vardığı ve Küba hükümetinden umutsuzca sığınma hakkı talep ettiği o talihsiz serüvenin anlatıldığı anektodda (s. 204); bizlere bir kez daha, Nuh efsanesindeki bahtsız hayvanlar gibi itilip kakılan ve sonra da ölüme yollanan Yahudiler'in trajik yazgılarını anlatarak, mitik olan Ue güncel olan arasındaki koşutluğu gösterir, Yine bir başka bölümde, Ararat Projesi başlığını taşıyan bölümde; Barnes Tanrı'ya inanmayan babasının ruhuna şefaat dilemek için, Nuh'un gemisinin bulunduğu rivayet edilen Ağrı Dağı'na bir yolculuk yapan Miss Amanda Ferguson'un sonu gönüllü bir ölümle bitecek serüvenini, çok güzel bir buluşla, Nuh'un Gemisi'ni aramak için yola çıkan ancak sonunda onun kemilderini bulduğunu sanan eski astronot ve rugby oyuncusu SpikeTiggler'inserüvenineeklemler. Kanımca, 10 1/2 Bölümde Dünya Tarihi'nin en can alıcı bölümü, Parantez başlığını taşıyan ve Barnes'ın aşk ile Dünya Tarihi'nin bağlantısını ele aldığı bölümdür. Romanın 263. sayfasında şöyle yazar Barnes: "Dünya tarihine bakacak olursak, aşkın bu tarihe dahil edilmesi insana şaşırtıcı geliyor. Aşk bir ur, bir canavar, gündeme geç kalmış bir ek (...) Aşk bana harita okumanın normal kıstaslanna göre mevcut olmamasıgereken yarım evlerianımsatıyor." Beri yandan birkaç sayfa ötede de şunları söyler Barnes: "Çünkü buldozer gibi yıkmak için aşkın yarım SA YFA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle