Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
"Şiir, şiirde kalmaz cfendiler ! / Kalmamıştır da! / Evct, bir şiirde dizgi yanlışı olabilir! / Ama, baba d'işüncede? Asla!" (SonŞiirler Say. 13) diyeyazan siz, bu "şairdüşünce" bağlamında ne düşünüyorsunuz? "Kim bilir belki de duşünce' denince başka şey anhyorlar. (Oktay Rifat 1970de padişahların içine girerek konuştuğu yeııi şiirleıinde bır ortaokul tarih öğrctmenin durgun ve eskimii} bakışıydı. Nedense onun kuşağı tarihi kurcalamaktan kaçındı. Belki de düs,ünmek onların işi değildi.) 'Her şeyi kurcalamak' sivil şairlerle geldi galiba. Bu uslu coğrafyada düşünce diinyası dcnen şey 'meıiHirlar dalaşı' değil mi sanki? Gü/.elim 'Ren Düşüncesi' ne kadar da uzaktadır? Ben kendi küşemde 'baba düşünce' derim. Sezai Karakoç, İsmet Ozel 'sıkı . düşünce' diyebilirler." Bilcbildiğim kadarıyla, Tiirk edebiyatında elli yıldır bir düşünce (fikir) eksikliği krizinden dem vurulur: "Türk cemiyetinin en büyük ihtiyacı Türk fikir adamınadır. Bizde niçin yetişmemiş,tir?" (Necip Fazıl Kısakürck 1941) Türk düşünce adamlığına ivedi zorunluluklar gereği, "soyıınan" kimi C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 7 6 "Şairinsan kimlikIeri"ni düşününce şimdi, ister istemez sizin adınızı da andım, kalınca. "Bir dabaki geliştc dünyaya" tarihçietikçi olmak istediğinizi bilerek, soruyorum: Sözkonusu 'Şairdüşünce adamlığı kimliği' sizi ürkütmedi mi, ürkütmüyor mu hiç? Bir de, "Tarih" deyince aklmıa lıep "Devlet" gelir. Ya sizin? "Toplumbilimciliği ve sivasset bilımciliği aşmış bir düşünür Şerif Mardın örnek verılseydı yerindeolurdu. Verilmeliydi. Yoksa biz meramımızı anlatmak için Türkçe kullannııyor mıı yuz? Şerif Mardin bu dıınımda "Nietzsche'ye benzer birinibiliçıkaramayacağımı/ı" söyler. Şimdı 'Ren Düşüncesi'ni lilanbiryanabırakalım. Ankara'daki Devlet ve İsetanbul A^ıretı düşünceyp izin vermez. Vermiyor vesselam! Eük(,i olmak isterdim elber. Ama haddim değil. Beıı yalnı/. okıp bıtenle ri, insanı ve in.sanlı tarihi bita/. ve ken dimce ve bir ucundan kurcalıyorum o kadar. Ey Mustafalrgat! 'Tarih' deyincebenim aklıma 'devlet' j^elir demi^sin. Sakız gazeteler Kamu Iktisadi Teşcbbüsleri devlete kambur oldıığu gelmiyor! Bir gün 'Devlet Adlı Bir Kambur' anlatısını yazacağım. Ben, olsa olsa, deni/ kıyısında ayrıkotlarını yolmaya çalı^an küçük bir ke§iş adayı olabilirim ancak." "Toma mabi tomuni!" "Ahbarın gıdın gıdın gıllangur!" (Son Şiirler. Say. 17) Sanırım ilki Rumca, ikincisi Ermenice "sinkaf küfiirleri", Ama yinc de bana "akılötesi bir dil"in parçaları gibi geliyorlar. Sahi, sizin neredeyse kırk yıllık şiir serüveninizde "akılötesi" (suprarasyonel) bir dile de bitiştiğiniz, u dili de kitaplarınızda zaman zaman içkin kıldığınu görülüyor. Yoksa yanılıyor muyum? "Benim kurmaya çalıjtığım dile gerçekliği kurcalamak isleyen Gcrçekötesidıldenebilirse.' Yazmakta "bir olmaz'ın, ham haya lin arkasındayım, peşindeyim!" diyorum demesine ama, Son Şiirler'dcn gayri bir de tuğlakitap çıkarttmız işte: Şiirin Bir Altin Çağı (Gözleri açınak için ustura olarak da kullanılabilir, o ayrı). Şimdi bir liseli parmağını kaldırsa ve sorsa (hele şiikiir var böyle liseliler, tanıyorum): "Bu kitabınızı neresinden okumaya basjayalım? Baştan sona mı, sondan başa mı? Ya da sayfalara kuş (atmaca) bakı^ı dalıçı yaparak mı?" Siz o liseliyi nasıl yanıtlardınız? "Zaten benıyalnız liseliler ilgilendiriyor. ükunuısa, verevine ve tersinden okımahilir. 'Şiirin Bir Altın Çağı'nın alt adı 'Ya da Fuhşun Bir Altın Çağı' olacaktı. Çünkiı bi/. luhu^la içiçe iki kaşık gibi ya^adık." Şiirin Bir Altın Çağı'ndaki bir'den çok yazınızı, söyleşinizi (özellikle Acaba Fatih Kokmadı mı? Say. 37. Bir Kent KütüğüDenemesi: Beyoğlu 12)45 Say. 107117) bir şiir, daha doğrusu bir "düzşiir" tadı alırcasına yeniden okudıım. Hal böyleyken, sizderT hâlâ "orman kitabı"nız Devlet ve Tabiat (1973)'dakine benzer (koşut) sayfalar bekleyen şiirsever(!)ler mevcııt. Bu vahim durumu ('vahim' çünkü birokııyucu olarak kanım >JU: Bu okur toplulğu için, fazlasıyla fazlaiyi şiirler yazdınızsiz) neyeyoruyorsunıız? "Bir adanıı lanımak i(,ın ara konaklarönemli değil. Onun neredeotuıduğunu anlamak için bira/ düzşiirlete bakılırsaiyiolur!" • Patron! Y?. da Bir Patron! 1. Artıkyeterveyetti patron! (Gerçeklikte 'patron' diye yazılan bir sözcük var mıdır diinvada? Yalnız bir ho ru bu.) Gerçeklikler, bataklıklarda, patrona benzer bir şey, bir hece bile, olmakla başla mışttr. Baylar! Ama AvaryadaIbuhbirtıırküsündensonra. Ama? 2. İki insanın, iki^ehirlebirliktedüşünülmesi. Evet, iki şehirle, iki kadınla ya da ikioğlanla birlikte tasarlanması yani, Ama iki şehrin de bir denizleri olacak. Hiçdeğilse adı Altın Boynuzolan ama^imdi BokluBoynu/.. (İstanbul'unbütiinlağımlarıorayadökiılür. I Biri boklu, öteki koyu mavi ve Sığırgeçidi! İki de asma köpruleri var. En u/akı.ı ki Kavacık ile Dolaybağı arasın da. ömer Uluç'un akide şekeri resimlerinde tankerler döneme^leri onun altından dönerler. 3. Ve üç denizle üçe böliinmüş. bir kent olarak; biraz tskenderiye'ye benzeyecek. Zaten Kavafoğlu'nun annesibabası ve hısımları lstanbulludur. Ve kirli, soba pası ve küçük kafalı kumruları da olacak. Beyoğlu'ndaki fuhusja, pezevenklerle ve orospularla iç içe yaşıyorsun. Zatcn sendeonlardanbirisin. Toprakzeminlibitirimhanelerdesenli İx*nİisin. Şiir de öyle değil midir? Gerçeklikte şiir fuhusla iç içe gider Böyle yaşanahilir ancak. Benim senlibenlideyişimbudur. 4. Büıün dileğim, herkes bir şey ister ya, küçük şekerler, karamelalar satarak geçinmeyeçalışankör bir yasjıkadın bile! Ben deşunu istiyorum: Çanakkaleli Mehalat dahir Analartalıdır. ÇanakkaleCumhııriyet meydanııula birheykelinindikilmesi! Lapsekili Priapos'un hevkeli tam karşısında. Ve dönecek! 5. 1 Evet, kimse artık onun peşinde tleğil. Feki ama gerçeklık nereve gidiyorr A^k veşiirnereye? J Şimdi vaktin padişahı ya da padişahları kimdir yahu patroıı. ECE AVHAN J SAVFA 13