Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
\ nır. Üstelik bu görüşlerin dünyadaki tüm insanlar için 'doğru' sayılması gerektiğini düşünür. Para onun için de "önemli"dir. Kendisine tutkun bu delikanlının tutkusunu dilediğince yönlendirebileceğini sanır. Kendisinin nasıl olümsüzler arasına konduğunun farkında değildir. Bu yüzden başka kadınlar gibi olmanın ya da 'biriktirdiği' yargılara grire davranmanın bu delikanlıyla ilişkilerini nasıl ters etkileyeceğini sezmez bile. Bu iki genç insanın ilişkileri estetik, yaşam, aşk, dünyada olup bitenlcr üstüne tartışmalarla sürüp gider. Biri ötekinin tutsağı gibi gorunse de, düşünceler ve davranışlarla yoneten tutsaktır. Kullandığı "hazır yargılar" yoluyla da olsa, seçkinci bir dünyanın bakış açısını izleri/ onun konuşmalarında. Bu seçkincilik, onun, kadınlık özelliklerini kullanarak, bir başka delikanlıyla "oynamasını" engellemez. Gençkız için "aşık olunacak kişj" düşüncelerini ve davra den ayn ayrı anlatılan bu olay, romanda anlatılan bir masalın temasını yineler gibidir: Güzel ve canavar. Güzel bir kızı şatosuna kaçıran çirkin canavarın masalını biraz değiştirerek anlatan genç kız, kendi anlattığıyla büyülenmiş gibidir. Onu kaçıran "canavarın" içinde gizli prensi ortaya çıkarmak için "sert" davranır. Ve bir prensi canavara dönüştürür. Koleksiyoncu, değişik okumalara açık bir kitap. Krotik bir gerilim öyküsü gibi okunabileceği gibi bir toplumun çeşitli sınıflarının sanata ve aşka bakış açısı, çocııkluktaki olayların kişilerin ruh dünyasını nasıl etkileyebileceği biçiminde de okunabilir. İnsanların kendi hazır yargılarıyla, dünyayı ve insanları nasıl yanlış değerlendirdiklerininkaragülmeceyleanlatımıdabulunabilir satır aralarında. Koleksiyoncu, bir biriktirmecinin yanılgılarının romanı da sayılabilir. Ender canlıların cilüleriyle yetinen kişi ğını tumcanlılara uygulamaya çalışa caktır. Yanıldığını anlaması bile caydırmayacaktı r onu. Yitirdiğinin yerine benzer bir başkasınıarayacaktu. Koleksiyoncu, bence bir başka soruyu da getiriyor. Bu tüketim çağında herkes biraz koleksiyoncu değil mi? • ]ohn Foıvies'm "Koleksiyoncu"su çeşitli okumalara açık bir kitap Fowles'ınbu ilk romanı 1965 yılında William Wyler yönetiminde filme alınmış, Terence Stamp ve Samantha Eggar'ın oynadıkları film olumlu eleştiriler almıştı. IJOHN FOWLES Biriktirmenin yanılgısı nışlarını etkileyemediği, sanat görüşii aykırı hir ressamdır. Kendinden çok yaşlıolan bu "çirkin" adamın bakı^ açısmı tekrarlar koleksiyoncııya. Ona gövdesini sunarak egemen olabileceğini sanır. Ve savaşı yitirir. Çünkü bu davranışı, koleksiyoncııya elindekinin 'sıradan'lığını kanıdayacaktır. Genç kızın ve delikanlının gözün SENNUR SEZER ir güzclliğe tutulmak, onu görmeden edememek, belki de insanoğlunun dogasında vardır. Bu güzelliğin görece bir güzellik olduğu, bir süre sonra alışılacağı, dayanılmaz dcrecedc biradan geleceği başlangıçta düşünülınez bile. Belki de, bir güzelliği kurmak, yava^ yavaş ona alışmak, onsuz edemeyeceğini düşünmektir bu. Güzel olduğu düşünülen "şey", kendi başına hareket edemeyen türden bir ozcllik taşıyorba bu vurgunluğun pek zararı yok gibidir. Bir görünümse fotoğrafyla 'babitleştirilir', bir takıysa satın alınır (ya da çalınır) bir köşeye konur. Ona sahip olmanın tadı çıkarılır. Bir canlıysa vurulunan ne yapacağız? ü canlının da bizden hoşlanması, çevremizde dönüp durmat.1 bizim elimizde değil ki. B manında ana tema olarak bu ikilemi işlemİ!). Bir delikanlı, aşık olduğunu sandığı derecede bağlandığı bir gençkızı kaçırır. Onıınla başka türlü ilişki kurabileceğine inanmamaktadır çünkü. Onu, sahip olduğu köşkün alt katındaki bir odada hapseder. Onun da zamanla kendisini seveceğine, evlenme teklitini kabul edeceğine inanır. Ona bu güvenci veren, bir rastlantıyla eline geçen bol para ve kendisinin öteki erkeklerden farklı olduğu düşüncesidir. Delikanlının bu davranışının altmda kelebek koleksiyonculuğundan gelen bir alışkanlık da yatmaktadır. F'.şi az bulunan güzel canlıları, doğal ortamından ayırarak da olsa, kendinin kılabilmek. Bu alışkanlığınm, ona canlı kelebekler değil, yalnızca ölü örnekler sunduğunun farkında bile değildir. Gençkız, bir ressam adayıdır. O da delikanlı gibi yoksul bir sınıftan gelmektedir. Yeteneği ona eğitim kapüarı açmıştır. Ama, o da kendine göre bir "koleksı yoncu'dur. Unüne ya da davranışlarına hayran olduğu kişilerın göriışlerini bi riktirir. Bu aykırı görüşlcri ozümseme/c, yalnızca kulla Koleksiyoncu/ john Vuıvles/ Türkçesı. Mümr H. Golel Afa Yayınlanl 305 sayfa. John Fowles, onu üne kavuşturan Koleksiyoncu ( The Collector) adlı roC U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 176 11 ncp S t a m p ve S a m a n t h a Eqqar "Koleksıyoncu f ılmının bir s a h n e s ı n d e SAYFA 11