Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
de." "Hayat acıttığında" lcırık gülümseyişleri, bazı an ve durumlan sorgulayışları, insan onıırunu küçülten durumlarda dayamşmayı bir de son Zonguldak yolculuğunu hatırlıyorum. Uzak gezegenlerden inmiş gibi görünüşleri, yüzleri kömür karası işçilerin yanında bir Behçet Aysan; bir de onun kitapları; bir imza günü. "ona, öldiirülmüş bir arkadaşının/ fenerini/ tutuyor, içli bir madenci/ şarkısıyla/ geçerken/ şehrin dikenli telleri arasından." Eski defterlerimin arasından küçük bir kâğıt parçası çıktı. Altında imzası, kendi el yazısıyla şu şiiri yazmış: "bir vakti çağır, suların/ yandığı vakli, akşam çanlarını çalsııV ve ölüm/ upuzun sessizliğiyle/ kapıda/ kapdarın kapandığında/ yüzümüze örtsün/ yalnızlığtmızı." Ben de yanına "yüzümüzü örtsün yalnızlığımız!" demişim. Başka bir küçük kâğıt parçası, 19 Şubat '87 tarihli. () an yazılmış bir şiirin altında; Behçet, Zeynep, Savaş, Ahmet ve Tevfikimzalan... Bir akşamüstü hatırlıyorum. Kumrular ya da Sakarya. Cîün tortusunu bırakmış, yüz maskesini. Kalabalık bir masa. Kadınerkek fark etmez bütün şairlere karatutkulu, karabüyülü, onmaz sayrılıklı, sevdalı olan benim dışımdakilerin hepsi şair ve erkek» Gençten bir adam yaklaştı, "Merhaba Behçet ağabey" dedi. Behçet, hep olduğu gibi gözleri gülerek "Merhaba" diyeyansıladı. Delikanlı, sevinçli, gitti. Masadan biri "Kim bu yaa?" dedi. Behçet'in yanıtı şöyleydi: "Tanıyordur bir yerden. Şimdi nerden tanışıyoruz desem, polislik yapmış olurum." Gereksiz merak, insanları gereksiz açma/deşnıe girişimlerinden uzak bir insan tavrı. Yani tanış,malarda hemen çoklukla "Nerelisin, kökenin nere?" gibi sorulardan sonra ıızunca bir "Haaa!" çektikten sonra iletişimi geliştirmeyeçabalarlar. Çünkü mutlaka bir çerçeveye gereksinimleri vardır, kendUerince bir belirlemeye. Hele bir de başka imza kullanan yazarların gerçek adlannı açığa vurmayı akıllılık sayan, neredeyse çığlıklar atarak duyuranlar da yaptıklannın bir çe^it polislik olduğunu büiyorlar mıdır?.. Daha ondan öğrenecek ne çokieyimizvardı. Başka bir akşamüstü. Bu kez masada doktorlar çoğunlukta. Biri bezgin söylendi: "Ne biçim memleket burası; Türk, Kürt, Laz, Çerkez..." Behçet'in gözlüklerinin ardında gene yargısız bakışlar dolaştı. Böyle bir kritik konuda dahi kabul gören bir duruma hakim olmuş sakinliğindeydi. "Ama bunların hepsi, 'millct' çatısı altında birleşiyor. Biz bir milletiz. Bir coğrafyanın, bir sıC U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 196 Karşı Gece/ Behçet Aysan/ $iir/ Yeni Türku Yayınlan/ îstanbul, Eylül 1983/ 86 s. Sesler ve Küller/ Şiir/ Varlık Yayın larıl tstanbul, Nisan,1984/62s. Deniz Feneri/ $ür/ Pubu Kttaplar/ Mart, 1987/ İ8s. Eylül/ Hacan Yayınlarıl Ankara, Mart, 1988/80 s. Şiirler /Elyaztlan Yayıncdıkl Ankara, Ocak 1990/ 62 s. nırıni(,indekibütünüz..."Birdeşairle^ ri ayırıcı, bölücü, anarşist, terürıst, serseribilirlerü! Son yıllarda bir roman mı yazıyordu? Yoksayaşantılanmızgibiyarımmı kaldı o da?.. Onunla aynı insanın iki elini kavuşturduğunda çizgilerinin örtüşmesi gibi aynılıklarımız; ayrı duran iki elin asimetrik çizgileri gibi aykınlıklarımız; onunla uzak yakınlıklarımız, yakın uzaklıklarımız oldu. Artık uzunca bir süre şiir okuyabileceğimi sanmıyorum. Bu bir anlamda beynimi kastre (iğdiş) etmek olacak... Olsun. Acıdan yorulduk, acı çekmekten. Ne olacak bütün bunlar?.. Yazarlar, sanatçılar, özel yaklaşımlar gerektiren varlıklardır. Çünkü özeldirler. Ne kadar güçlü görünseler de çok hassastırlar. Ortalama insanın ortalama tepkiler vereceği bazı durumlarda onlar hırpalanırlar, yüreklerine kan oturur. Yara tıcılar, dünyanın bazı ycrlerinde çok farklıbirstatüyesahiptirler, elüstündctutulurlar. Bizim gibi memleketlerdc ise hapis ya da sürgün edilir; günliik ilişkilerin içinde yok edilir; bombala nıryadayakılırlar. "mistıkemuerotaahcrota" • S AYF A