Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
'Dünya kafamın içinde, bedenim dünyanın' YUSUF ERADAM Paul Auster'la "NeıvYork Üçlemesi"üzerine söyleşi aul Auster'la söyleşi yapmak isteğim üzerine, Amerikan Kültür Servisi yazarla temas kurmuştu. Auster 27 Nisan 199i günü, saat 15.00'e randevu vermiş, buluşma yerine nasıl varacağım konusunda ayrıntılı bir tarif de yapmış, bir de gelmeden bir gün önce kendisine telefon edip, randevuyu ona anımsatmamı istemişti. Las Vegas'tan New York'a hareket etmeden öncekendisini aradığımda Türkiye'den çevirmeninin kendisini görıneye gelmesinin kendisini heyecanlandırdığını söyleyip, kitabını çevirdiğim için leşekkür etmişti. Ru iyı bir başlangıçtı. Sevindim. Romanı üzerine söyleşi yapmak istediğimi söyleyince şaşırdı. "Öyle mi? Bana söyleşi dememişlerdi..." diye karşılık verdi. Ama daha sonra, söyleşinin de bir sakıncası olmadığı konusunda anlaştık. Buna da sevindim. Parayla söyleşi yapan yazarlardandeğildi. P Kitap okurları Paul Auster'ı Can Yayınları'nca yayımlanan "Ay Sarayı", "Şans Müziği", "Yalnızlığın Keşfi", "Son Şeyler Ülkesinde" ve yine aynı yayınevince Auster'ı tanıtmak amacıyla yayımlanan "Kırmızı Defter" adlı kitaplarından tanıyorlar. Auster'la geçtiğimiz günlcrde Metis Yayınları'nca yayımlanan "NevvYork ÜçlemesiCam KentHayaletlerKilitli Oda" üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. New York'a varır varmaz, ayağımın tozuyla yola koyuldum. Sorularım ve fotoğral makinamçantamdaydı. Şimdi kaldığım otelden oldukça uzakta, Brooklyn'deki yerine gitmek için ilk kez o namh New York metrosuna binmem gerekiyordu. Auster'la tanışacak olmanın getirdiği gerilime, şjddet dolu Amerikan lilmlerindeki ürküntü vericimetrosahnelerideekleninceiyice gerildim. Sağ kolum kaskatı kesilmişti. Kültür Servisi'nin bana yazılı olarak verdiği yul tarilinde bir belirsizlik vardı. Hangi duraktan bineceğim açıktı ama bangi durakta ineceğim konusunda benim anladığım ile yolda sorduğum New Yorklular'ın anladığı larklıydı. Trende de kimseyle gözgöze gelmemeye dikkat ederek, gizlice elimdeki mesajı gösterip, akıl danışacağım temiz yuzlü birisini seçmeye çalıştım. Kadınların daha az tehlikeli olduğunu düşünerek, gözünii kitabından ayırmayan bir siyab bayana yanaşıp elimdeki kâğıdı gösterdim Tarifteki belirsizliğiodafarkettivebana"İneceğiniz durağa daha var" dedi. ü kadar. SAYFA 12 Bir durak sonra da indi zaten.. Daha sonra, yirmi yaşlarında, öğrenti kılıklı, sarışın bir beyaz kızın (sarışın siyahlar da var da ondan böyle söylüyorum) yanındaki yer boşalınca, hemen hamle yaptım, yanına oturdum. Bir süre düşiindükten sonra, onıı da ya/gıma ortak etmeyekarar verdim. Kızcağız, başına geleceklerden habersiz, bozıık bir İngilizce'yle "Bilıniyorum" dedikten sonra, sırt çantasından metro haritasını çıkardı. Şıırada in, oradan yeşil hatta geç ve burada in diye haritaüstündeyolumugösierdi. Anla mıştım ama bana verilcn kâğıtta metroda hat değiştirmem gerektiği konusunda hiçbir not yoktu. Şaşkındım, paniğim büyüyordu. O sırada, başını kaldıran genç kız, az önceki durakta inmişolması gerektiğini anlayıp telaşla ayağa kalktı ama kapılar çoktan kapanmıştı. Bana yardım edeyiın der ken durağını ka<,ırnuşü. Şimdi bir durak geri yürüyecekti belki de. Onun da turist oluşu, çizdiği yoldan gitmememi söylüyordu bana. Kâğıtta yazılı talimata göre davranmaya karar ver dim. Yarım saat sonra, tren yeralımdan çıkıp New York'un banliyolerine dalınca bir şeylerin yolunda olmadığını anladım. Trene yeni binen bir gencin verdigi yanıt bardagı taşıran son damla oldıı: "C)hooo, o durağı geçcli çok oldu." tnip, ters istıkamete giden trene binin " dedi. Kolum kalkmıyordu artık. İlk durakta trenden attım kendimi. Demiryolundan aşağı inip karşıya geçtim. Yoksul bir mahalleydi burası. Her an öniimii keseceklerdi ya da biri beni sırtımdan bi(,aklayacaktı. ÜÇLEME'nin ü<,üncu bölüınü Kİ1JTI ,İ ODA'da Petcr Stillman'ın yaptığı gibi can havliyle koşmaya başladım. Saat üçü çoktan gt\mişti Şinulı iren daha güvenli geliyordu. İstasyon girişinde her yanı tel, metal ve kurşungeçirmez olduğunu diişündüğiim tanı kaplı kulübede oiuran siyah ba yan memura derdimi anlattını. Paniğimi hemen kavratlıveönündeki mikrofona bağıra bağıra, ne yapacağınıı anlattı. "Burada ne işin var? Ntredtvse Coney Island'.ı gclnıişsin," diyerek şaşkınlığını belirtirken, utanmamı da sağlamış oldu. Bütüıı bunlardan son ra bile, trenden iki durak crken inip birkaç blok yürüdiiğümıı anlaımayayım. Nihayet elimdeki adrese geldiğimde, dış kapıdaki zillerden birinin iistünde AUSTER ya/.dığını görünce zile bastım. Kurduğuın senaryoya go re, Auster içerden "Kim or1" diye soracaktı. Ben de, UÇLliMli'yi başlatan o teleton konuşınasını tersine çevirip, "Bay Daniel Quinn'le görüşınek isliyordum," diyecektim. Ben kendimi bu espriye hazırlarken ve Auster'ın yüzünde yaratacağım gülümsemenin | C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 9 6