30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

kekler korosu Tutiyi Mücize Guyem'i söylemiş sonra da aynı yıllarda, 1740'da dağların öbiir tarafından Monteverdi'nin Madrigalleri seslenmiş. Nccdet Yaşar geleneksel ud'ıı anlatırken Ersu Pekin geleneksel çalgılanmızın minyatürlcrdeki yerine değiniyur. Kudsi Ergunerin "Herkes bakırları sattı plastikler aldı" başlıklı yazısı oldukça sembolik. Neriman ve Nida Tüfekçi ile yapılan söyleşide, halk mü/.iğinde yöresel tavrın değişmediği üstüne bir güven geliyor insana. Tüfekçilcr o kadar emin ki, halk müziğinin gücünü hiçbir dış güç yenemeyecekmiş gibi. Tarihten Günümüze bölümü ülkemizde birden çok önem kazanan caz müziğini sorgulayarak bitiyor. Nereden çıktı bunca caz tutkunu, kim bu kadar caz biliyor, nedir ülkemiz kiikurüne caz müziğinin yakııılığı? Filiz Ali, Neşel Ruacan, Saadettin Davran, Teoman Baber ilginç yanıtlar veriyorlar. Ayrıca caz müziğinin veya yeni boyutlarda gelen, görsellikle birleşen müziğin Türk öncülerini de tanıyoruz: Can Kozlu, Semih Fırıncıoğlugibi. Müziğin Kanatlarında Söyleşiler'in son bölümü her kuşak tan on yedi Türk çoksesli müzik beslecisine aynlmış. Cemal Reşid Rcy ile başhyor. Taa 1920'lerin müzik dünyasına değiniyor: "Çarşaflı hanımlar fesli beyler"e Cemal Reşid'in Mozart'ın Requiem'ini söylettiğini öğreniyoruz. Bugün Cemal Reşid'i nasıl da çabuk unuttuğumuzu; çokseslilik yaşamımıza bunca hizmetinden sonra nasıl da böyle bir besteciye sahip çıkmadığımızı düşünüyoruz. Necil Kazım Akses, çokseslilik ilk kuşağının, Türk Beşleri'nin en genç ve halen hayatta olan tek üyesi. "Beşler" adını nasıl aldıklarını pek anınısamıyor. Ve ne ilginç ki halen "Beşler" aparunanında oturuyor. Bülent Tarcan'ın söyleşisinden önce yazarbirnot düşmüş: "neyazıkki Bestecilerle Söyleşiler başlıkh 52 programlık bu dizide her besteciye iki program ayırmıştım, TRT'de bant yetersizliği öne sürülerek silindi. Hiçbiri arşivlenmedi. İyi ki ham bantların kopyasını saklamışım!" diyeyakınıyor. Bu da arşivciliğimizin nasıl yoksun olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Söyleşilere katılanlardan Cemal Reşid, Ekrem Zeki Ün, Bülent Tarcan, Kemal İlerici bugün artık yok. Sesleri kalsaydı TRT'de ne olurdu? tlhan Mimaroğlu, müziğini besleyen kaynakları şöyle anlatıyor: "Biri, gelenekselin ya da tarihin birikimi; ikincisi de sosyal çevrenin içinde yaşadığımız gün. Gelelim üçüncüye, geleceğe yönelik kuşkular konusuna: Gelenekselin birikimi bugün ulaşılmış, olması gereken yerden daha geride bir yerdeyse, geleceğe yönelik kuşkular belirmeye başlar." Ve ekliyor MimaC U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 150 rasından dergi veya gazete sayfalarından uçup gittiği kaygısına kapıldığını anlatıyor. "Ülkemi/de müziğin fikriyatı pek yapılmaz. Konuşmaya kalktığınızda zaten hangi müzik sorusuyla karşılaşırsınız. Müziğin perde arkası, müzik dünyasındaki DoğuBatı çelişkisi, yorumcunun çilesi, bestecinin hakları, öğrencinin kadersizliği, öğretmenin yoksulluğu ve dinleyicinin nasıl bu sanattan 'kâm' alacağı nedense hep gizlidir. Diğer sanat dallarında nedense böylesi tabulara rastlamazsınız" diyor. Sonra neden söyleşi yolunu seçtiğini açıklıyor: "Neden söyleşi? Sana'tçıya kendi konusunu kendi dilinde anlattırmak, kendi sorununu kendisine eleştirtmek!" Ve onca yıl kimler konuk olmamış ki İlyasoğlu'nun söyleşilerine: "Türkiye'de ortama küsüp yurtdışında olanak arayanlar yıllarca aynı köşede beste yazıp, hâlâ hiçbirini duyuramamış olanlar; sayısız öğrenci yetiştirip artık unutulanlar; müziğe tüm bir yaşamını verenler; tüm yaşamını verecek gibi başlayıp yarıda kalanlar; yurtdışında sesini duyurmayaçalışanlar.Cumhuriyet'in ilk coşkusunu yaşayan sanat neferlerimiz; ilk konseri düzenleyen, ilk plağı satan, ilk plağı satın alan, halk müziğimizin otantik sesleri; Klasik Türk Müziği'ni koruyup değerlendirenler; New York'da ünlenen Türk cazcıları;hafif müziğin öncüleri; günümüzün son akımlarını izleyenler." îlyasoğlu'nun son cümlesine göre: "Ne de olsa müzik kanatlannda uçmayı başar mış her biri1.". Kitabın sonuna eklenen özgeçmişler dizini bu çalışmayı iyice belgesel kılıyor. Cumhuriyet'ten bu yana besteci si, yorumcusu ve düşünürü ile müziği anlatıyor. Müziğin Kanatlarındaki söyleşiler. • Müziğin Kanatlarında/fiV/M tlyasoğlu/PanYayıncılık/224s. "tartışma" olabilmeli; surata puding fırlatmak yerine. Haysiyetli, kültürlü ve özerk kişiliklerpekfazladeğil. Matadorun ölümü Mehmet Altan'ın dünya kültüründe yaptığı gezintilerden izdüşümler. 2^engin bir burukluk var çoğunda. Neşe eksik değilse de. Sosyal ilişküerinde rahat ve espritüel olan Mehmet Altan'ın duygu âlemi yazılarında ağır basıyor. Matadorun ölümü'nde gezinirken engintatlaraldım. Sizi bu duyarlı esere davet ediyorum. • Matadorun ölümü / Mehmet Altan I Nisan Yaymlan, lGOs. S A Y F A 7 CurerAykal Renglm Cökmen roğlu: "Müzik sinematografikbirolaydır. Kulağı gözeten sinema." Usmanbaş'ın yirminci yüzyılı değerlendirmesi çok ilginç: "20. yüzyıl müziğinde fırtınaların, öbür yüzyıllarda da benzerleri görülen, müzik tarihinin gelişimi içinde her yeninin getirdiği fırtınalardan ayrı bir yeri yok, kanımca" diyor. Ve "Bjr yapıtınızı kendi eleştirel gözünüzle anlatır mısınız sorusunu, "Kurtuluş Savaşı Adına" senfonik bölümün yazılış süreci ile yanıtlamış. 1/11/65 tarihiyile başlayıp, her gün bu yapıt için tuttuğu günceyi 19/ 9/67'ye dek sürdürmüş. Bir bestecinin kendi ürününe nasıl yaklaştığının sergilenmesi. Cengiz Tanç ilginç bir noktaya parmak basıyor: "Gönül ister ki ciddi sanat müziği ortaya koyduklarını savunanlar dünyanın tarihsel süreç içinde geçirdiği, diğer sanat dallarında olduğu gibi, müzikteki evrimini de izleyebilsinler. Izleyebildikleri oranda nele rin nasıl değişime uğradığını fark edebileceklerdir. Sanatçı bu evrimin içindeyse zaten gereken noktaya varacaktır." İlhan Baran ise bestelediği yapıtların çalınmamasından yakınırken, "yapıtın mevcudiyetini bile unutursunuz" diyor. Bu da bestecinin Türkiye'deki en önemli sorunlarından birini dile getiriyor: Eserini duyamaması. Sonra Deniz Ülben gibi New York'da ün yapmış bir hanım bestecirnizi, Nazife Guran gibi Berlin'de sesini duyurup yurt içinde anılmayan bir başka hanım bestecimizi tanıyoruz. Ve de daha genç bir kuşaktan Ali Darmar ile bitiyor kitap: "Besteci artık dar bloklar arasında". O da yaktniyor bestecilerin eski yüzyıllardaki gibi kendilerine özgü bir dünya kuramamasından, büyük kentlerin dar bloklarına sıkışmasından. Evin İlyasoğlu, giriş yazısında bugüne dek yaptığı yüzlerce söyleşinin radyo mikrofonundan, televizyon kame Mehmet Altan dan Dünya kültüründen izdüşümler TARIK GÜNERSEL Matadorun Ölümü Akıl, kafa karıştıranbirşeydir. Ülkemizde haysiyetli bir aydının yapayalnız kaldığı çok dönem oldu. Bu tür aydınlar genellikle çapraz ateşe maruz kaldı. Mehmet Altan bu aydınlardan biridir. 0zerk bir kişilik olarak ülkemizin bazı temel sorunlarına kültür ve cesaretle dikkat çekmiş, öneriler getirmiştir. Aykırı gelen zihinlere buldozerle cevap vermenin bu topraklarda gelenek olduğunu bildiği halde. Bazılarıınız onun liberalizm konusunda çok iyimser olup olmadığını tartışabilir. Tartışssın da. Ama bu,
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle