Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
B İ R D E R G İ Behiç Ak'tan yeni bir çizgi kitap Toplum ve Billm Toplum ve Bilim Yaz/Güz 1991 / Birikim Yayınları Üç ayda bir yayımlanan "Toplum ve Bilim" dergisi Yaz/Güz 1992 sayısını tarih ve tarihçilik üstüne kaleme alınan makalelereayırdı. Derginin bu sayısında Sencer Divitçioğlu'nun "Nasıl Bir Tarih" başlıklı antropolojik tarihe ışık tutan bir yazısı yer alıyor. Halil Berktay ise, "Dört Tarihçinin Sosyal Portresi"yle Türk tarihçıliğınin biyografisine eğiliyor. Berktay'ın ele aldığı portreler, Yusuf Akçura, Fuat Köprülü, Ömer Lütfi Barkan ve Halil Inalcık. Selçuk Esenbel, "Japonya'da Islahat Düşiincesi ve Ulusal Kimlik" başlıklı yazısında tarihçiliğin başka bir boyutu olan "kimlik" surununa yaklaşıyor. Toplum ve Bilim'in sürekli yazarları arasında yer alan Zafer Toprak, "Sosyal Tarihin Alanı ve Türkiye Gerçeği" başlıklı yazısında, toplum bilim ile tarihin 19. yüzyıldan bugüne kesişükJeri vc ayrışttkları alanların bir dökumünü veriyor. Derginin "İletişi" bölümünde, günümüz tarihçiliğinden bir örnek olarak akademisyen yazar Simon Schama tanıtılıyor. Son bölümde ise, Zafer ve Deniz Yenal ile Ayşe Üncü'nün kitap eleştirileri yer alıyor. Korkma ben hümanist değilim Korkma Ben Hümanist Değilim Behiç Ak / Afa Yayınları, İst. 1992 Behiç Ak, "Ben Yapmadım Öğretmenim" ve "Galiba seni Seviyorum" dan sonra, Afa yayınları çizgı dizisi içinde üçünciı kitabını yayımladı: "Korkma Ben Hümanist Değilim". Behiç Ak yeni kitabında, dünyamızdaki hızlı değişimler karşısında bireylerin diıştüğü şaşkınlığı sergiliyot. Behiç Ak, her türlü toplumsal kargaşa ve savaşın "seyirlik" hale geldiği, medyanın alanına girdiği günümu/ ortamındaki iletişimsizliğe parmak basıyor. lumsallaştırma"programı) "özgün" yani yüzyılın başındaki sosyal demokrasinin değil, olsa olsa 1950'lerde ortaya atılan ve hayli marjinal kalmış olan "piyasa sosyalizmi"nin programına benzeyebilir. "Özgün" sosyal demokrasi, piyasanın yerine planın geçirilmesini savunmuştur. Emrealp'in zihinlerde sorular uyandıran bir başka iddiası da çağdaş sosyal demokrasinin, sosyalizm kavramına "gelirin daha cşitlikçi dağılımı, artan refah harcamaları, planlı gelişme, ekonomik rasyonellik gibi özünde kiiçük burjuvanın sosyalist topluma bakış açısını çağrıştıran yeni bir tanım" getirmiş olması (s.120). Anlaşıldığı kadarıyla Emrealp, üretim araçlarının "toplumsallaştınlmasını" öngören bir sosyalizm programının işçi sımiımn; bunu öngörmeyen bir programm ise küçük burjuvazinin bakış açısını yansıttığını söylemektedir. Toplumsal sınıflarla siyasal ideolojiler arasında ilişki kurma çabaları pek çok güçlüklerle karşılaşmıştır. İşçi sınıfının "doğuştan" sosyalist olmadıği; işCUMHURİYET KİTAP SA Yl 132 çilerin (veya "kiiçük burjuva'ların) dünyanın her yerinde komünizmi, laşizmi, sosyal demokrasiyi, muhafazakârları veya liberalleri destekleyebildikleri goriılmüştür Bunlar bir yana, "sosyalizm = üretim araçlarının toplumsallastırılması" fikri savunulabilir bir görüş değildir. Proletarya diktatörlüğü ve planlı ekonominin yanısıra toplumsallaştırmanın, Marxist sosyalizmin programı olduğu doğrudur. Ama unutmamak gerekir ki sosyalizm ve Marxizm'le başladı ne de yalnızca Marxizm'den ibaret oldu. Sosyalizm fikrini, proletarya diktatörlüğü veya plan ekonomisiyle özdeşleştirmek mümkün olmadıği gibi, üretim araçlarının toplumsallaştırılmasıyla özdeşleştirmek de mümkün değildir. Bunlar sosyalistlerin bazıları tarafından savunulmuş "araç"lardır. Sosyalizm, bireylerin her türlü baskıdan uzak, serbestçe geliştirebilecekleri bir toplum kurma idealidir. Hiç kuşku yok ki, bugüne değin bu ideale hizmet etmeyi başaran tek sosyalizm türü de, "devleti daha demokratik ve daha sosyal" bir hale getirmek gibi mütevazi bir hedefle yola çıkan, çağdaş anlamda sosyal demokrat partilerın temsil ettikleri sosyalizm anlayışıdır. Emrealp'in "sosyalist yaftalı ülkelerdeki baskıcı rejimlerin kitle hareketleri sonucu birbiri ardına yıkılıp gitmcsi Marxizm'in çöküşünü değil, tcrsine, sosyalizmin demokrasi üzerine bina cdilmemiş olmasının getirdiği tıkanıklıkları nitelemektedir" (s. 212) iddiası, Marxizm'in Doğu Avrupa, Sovyetler birliği ve başka yerlerde kurulan diktatörlüklerdeki sorumluluğunu göz ardı ediyor. Rıı ülkelerde uygulanan totaliter sosyalizm elbette ki Marxizm'in mümkün olan tek yorumu değildi; ama hiç kuşku yok ki geçerli bir yorumuydıı. MarxizmLeninizm, Leninizm olduğu kadar Marxizm'dir. Kitabın sosyal demokrasinin genel bir değerlendirmesinin yapıldığı "Günahları vc Sevapları ile Ssoyal Demokrasi" başlıklı bölümünü okurken uyanan izlenim o ki, yazar çağdaş sosyal demokrasiye, şimdi artık felsefi ve siyasi olarak "çökmüş" olan, devlet, toplum sallaştırma, sınıf, mııtlak eşitlikçilik, merkeziyetçilik gibi temel değerlere dayalı bir paradigma açısından birtakım "günahlar" yüklerken; o/gürluk, çoğulculuk, birey, sivil toplum, yerinden yönetimgibi farklı ve zıt değerlere dayanan başka bir paradigma açısından bazı "sevaplar" atfediyor. Yazarın kendisinin de bu iki paradigma arasında bir yerdekaldığını düşünduruyor. Emrealp, kitabının Turkiye'de sosyal demokrasinin evrimine ayırdığı son çeyreğinde ilginç gözlcmlerde bulıınuyor. Bunlardan biri, Marxist kökenli Batı sosyal demokrasisi ile Devletçilik kökenli Türk sosyal demokrasisinin toplumsallaştırma = devletleştirme tasarımlarından giderek uzaklaşmalarındaki koşutluk. Öte yandan CHP'nin "devletleştirme politikasına belirli bir amaca götürmesi öngörülen bir araç olarak değil, kendi başına bir ideoloji olarak bakma eğiliminden kurtulamamışoluşu"(s. 173). Emrealp'in kilabı, "günahları" ve "sevaplanyla" okunmaya değer bir kitap. S AY F A 11