Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bilgi ve siyaset ilişkisinde bir usta: John Locke 300 yıl sonra Türkcede însan Anlığı Üzerine Bir Deneme John Locke / Çev. Vehbi Hacıkadiroğlu / Ara Yayıncılık, 1992 DOfiANÖZLEM Yeniçağ felsefesinde epistemolojinin bir felsefe disiplini olarak ortaya çıkışıilebir siyaset felsefesi türü olarak felsefi liberalizmin ortaya çıkışı, John Locke (16321704) adına bağlanır. Ayrıca Locke, siyaset felsefesini epistemolojik temellere dayandırmak istemesiyle de bu iki felsefe alanını birbirine bağlamayı genişliğine ilk deneyen filozoftur. Locke, kendisine kadar felsefe tarihi içinde yüzyıllar boyunca ontolojinin, metafi/iğin, teolojinin ve ahlak öğretilerinin izindeve uzantısındaelcalınmış olan "bilgi sorunıTnu, bunlardan bağımsız olarak ele almak ve tam tersine biryol izleyerek, ontoloji, metafizik, teoloji ve ahlakın ne olduklarına, ancak "bilgi nedir" sorusuna yanıt verildikten sonra geçilebileceğini vurgulamakla, epistemolojinin Yeniçağ'daki kurucusu olma onurunu tam olarak hak etmiştir. Fakat Locke'u epistemolojinin kurucıısu kılan yön, onun aşağıda değinilecek olan kendi özel bilgi görüşü değü, epistemolojiyi bııgün de genellikle kabul edilen şu görev çerçevesine göre tanımlamış olmasıdır: Epistemoloji, a) insan bilgisinin kaynağı, doğruluğu (kesinliği) ve sınırlarını araştırmak, b) bu araştırnıanın sonuçlarına göre başta metafiziksel, teolojik, ahlaksal ve siyasal olmak üzere, her tür inanç, kanı ve yargılarımızın kökenlerini görebilmek ve bunları bilgi açısından değerlendirebilmektir. Locke, bilgi kuramının görev çerçevesini böyle çizmekle, aynı zamanda tüm yaşamı boyunca izlcyeceği kendi felsefi programmı da belirlemiş oluyordu. Onun felsefedeki başlıca ilgi Ahmet Azcanlıdan otomobil dünyasımn öyküsü Direksiyondaki gizem Otomobil... Uzay Çağının Dünyalısı Ahmet Azcanlı / Alkım Kitapçdık 276 s. / 20.000 TL. İnsanoğlu en büyük mekanik aşkı otomobili yarattığından bu yana onunla göz göze diz dize, kucak kucağa yaşıyor. Sevgili otomobil için nelere katlanmıyor ki: 20 ay, 30 ay, 40 ay vadeli horçlanmalara giriyor bir kere. Sonra işten kaytarıp bir güzel yıkayıp temizliyor sevgilisini. Herhangi bir yerinden küçük bir inleme sesi gelse doktor tamircisine koşuyor. Normali beğenmezse süper benzin alıyor ona. Koltuklarını kaplatıyor. 100 watt gücünde müzik setiyle onurlandırıyor. Otomobil ve otomotiv ailesiyle yoğun ve keyifli birlikteliğini halen görevli bulunduğu Emniyet Genel Müdürlüğü Taşıt Planlama' Ünitesi'nde sürdüren Ahmet Azcanlı, kitabında insanotomobil ilişkisini ve otomobilin tarihçesini seygiyle, keyifle anlatıyor. Işte kitaptan küçük bir alıntı: "Bu yoldaki bir yığın güzel hayalin ta kendisi demek olan otomobil, evin kapısına çckilmiştir. Ailenin hemen tüm fertleriyle bazı konu komşu, sevgili otomobilin etrafındadır. Sanki pervane dlmuş gibi fır dönmektedirler. Rastgelen her bir yerini parmaklayarak turlamaktadırlar ctrafında. Kimi fiyatını, kimi "kaça olduğunu" sorup durmaktadır. Gençler kaç model olduğunu araştırırken, evin küçükleri cıvıl cıvddır. Günlerdir yolunu gözledikleri pandayla nihayet sarmaş dolaştırlar. İçine binmişler, kucaklaşmışlardır onunla... Sevinç içinde hem orasını burasıru karıştırırlar... alanlarıolan "bilgi" ve "siyaset", önüne, bilgi sorununun derinliğine incelenmesine bağlı olarak bir siyaset felsefesi ortaya koymak gibi bir program çıkarmıştır. "Locke'un, kurucusu olduğu epistemolojinin kendisinden önceki ve kendisinden sonraki tarihsel gelişimi içerisindeki yeri nedir?" sorusuna verilecek yanıt, onun özel bilgi görüşünün ne olduğunu yanıtlamaktan geçer. Locke'un epistemolojinin hem yukarıda anılan görev çerçevesini ve hem kendi özel bilgi görüşünü serimleyen ana eseri, 1689 tarihli Insan Anlığı Üzerine Bir Deneme'dir. Eser, 1. Doğuştan Kavramlar (îdeler), 2. Tdeler, 3. Sözcükler, 4. Bilgi ve Kanı, başlıklarını taşıyan dört kitaptan oluşur. 1. Kitap, Descartes'ın "doğuştan ideler" (ideaeinnatae)öğretisininbireleştirisidir. Rasyonalist Descartes, mantık ilkeleri ile başta tanrı idesi olmak üzere bazı teolojik ve metafiziksel idelerin insan anlığında doğuştan bulunduğunu savunmuştu. Oysa Descartes'ın çağdaşı Hobbes'a göre "doğuştan ideler" yoktıır, bütün bilgilerimizin kaynağı duyumlarımızdır, deneydir. İşte Locke, bilgimizin kaynağını yüzyıllardır tartışagelen rasyonalizm ve empirizm karşıthğında Hobbes'u izleyerek, kendisini Yeniçağ'da empirizmin ilk önemli temsilcisi saymamızı sağlayacak yoğunlııkta bir temellendirme girişiminde bulunur. Locke, "ide" terimini "tasarım" veya "kavram" anlamında kullanmakla, terime rasyonalistlerin yüklemış oldukları anlamı empirist yönde sınırlamak ister. Böyle olunca, ne formel mantığın özdeşlik ve çelişmezlik ilkeleri ne deörneğin tanrı idesi, bizde doğuştan var sayılabilirler. Mantık ilkelerinin kaynağı duyumlarımızdır; tanrı idesi ise her toplumda bulunmadığı gibi bu ideden çok farklı şcyler anlaşılagelmiştir. 2. Kitapta bilgimizin kaynağı sorunu ele alınır. Artık idelerin "doğuştan" olmadıklannı kanıtladığına inanan Locke, bu idelerin kaynağını soruşturur. Ona göre anlığımız (zihnimiz), başlangıçta düz bir beyaz kâğıt, boş bir levhadır (tabula rasa). Tüm idelerimiz, deneyden gelir, deneye dayanır ve deney den çıkarlar. Deney de, 1. dış deney (sensation) ve 2. iç deney (reflection), olmak üzere ikiye ayrılır. Dış deneyle nesneleri, iç deneyle kendi psişik hallerimizi, psişik işlemleri tanırız. Bu psişik işlemler, algılama, düşünme, şüphe etme, inanma, akıl yürütme, bilme, isteme türünden etkinliklerdir. İşte tüm idelerimiz (kavramlarımız, tasarımlarımız) bu iki deney kaynağından türerler. idelerimiz tek veya birkaç duyumun aracıhğıyla oluşmalarına göre ba Ç O C U K K t T A P L A R Alis Harfler Diyarında Harflerle gezlntl HARFLER OIYARIKDA Roland Topor / Çeviren: Turhan Ilgaz / Yapı Kredi Yayınları / 38 s. Roland Topor, "Alis Harfler Diyarında" adlı kitabını Alis'in yaratıcısı Lewıs,CarroH'a adamış. Topor kitabında küçüklere harflerin dünyasında bir yolculuk yaptırıyor. Turhan Ilgaz tarafından Türkçeye çevrilen kitap Yapı Kredi Yayınları Doğan Kardeş Kitaplığı'nın 26. sı. Çocukların evrenl Çocuklardan Tanrıya Mektuplar/Eric Marshall Stuart Hample Çeviren: Işıtan Gündüz Sarmal Yayinevi "Çocuklardan Tanrıya Mektuplar", çocukların evrenini, onların düşünce ve özlemlerini dile getiriyor. Mektupların tümü onların güven duydukları Tanrıya yazılmış. îşte bunlardan birkaç örnek: "Sevgili Tanrı, şu andaki eksiklerimi yazıyorum." "Sevgili tanrı babam çok akıllıdır. Belki o sana yardım edebilir. Margo." sit ve bileşiktirler. özellikle bileşik ideler, bağlama, birleştirme, karşılaştırma ve soyutlama edimleriyle oluşturulurlar. Son aşamada anlığımız genel kavramlan kurar. 3. Kitapta bilginin değeri (doğruluğu) sorunu bağlamında bilgidil ilişkisine yönelen Locke'a göre sözcükler idelerin (kavramların) işaretidirler. Aslında her tekil nesneye karşılık olacak bir ses topluluğıı olarak bir sözcük uydurmak olanaklıdır; fakat bu, sözcük enflasyonuna ve anlaşma (bildirişme) güçlüklerine yol açacağından, bir soyutlama edimi ile tekilleri bir genel altında toplayıp bir genel kavrama ulaşırız ve ona bir ad takarız. Dolayısıyla kavramlar anlığımızın ürünüdürler, onların bir gerçeklikleri yoktur, onlar sadece ad (nomina) olarak değer taşırlar. Tüm bu edim ve aşamalarm bir ürünü olarak gösterilen bilgimizin değeri nedir? Bilgimiz nesneyi aynen verir mi? Doğruluğa (hakikat), bilgimiz ile nesnesi arasındaki upuygunluk S A Y F A 12 CUMHURİYET KİTAP SAYI 124