05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

15 Temmuz 1892'de Berlin'de doğan Walter Benjamin 1940 yılında Fransa'nın İspanya sınırında hayatına kendi eliyle son vermişti. İlk dönem yapıtlarında metafizik düşüncenin etkileri; Alman romantizmine dönük bir karamsarlık ve duygusallığın ağır bastığı görülen yazarın "Estetize Edilmiş Yaş?.m" ve "Brecht'i Anlamak" adlı yapıtları Türkçeye çevrilmişti. Yüzüncü dogum yıldönümünde Walter Benjamin 'Yazı eylemdir' diyordu DİLEK ZAPTÇIOfiLU BFRLİN 5 Temmıı/ 1892'de Berlin'de doğan, 21 Eyliil 1940da Fransa'nın İspanya sınırında hayatına kendi cliylc son veren Walter Benjamin kendi deyimiyle bir "sınır kaşifiydi". Hayatı çeşitli ülkelerin ve kültürlerin arasında; faşizmin Avrupa'du yükselişi sırasında bir Alman Yahudisi olınanm getirdiği güçlüklerle geçti ve noktalandı. Ya/mayı başlı başına bir eylem olarak görüyor; ya/.ıyı sadece bir düşüncenin yansıtılması değil, düşünme eyleminin gerçekleşmesi kabul ediyordu. Ardında bıraktığı kapsamlı eserleriyle ancak yüzyılımı/ın ikinci yarısında, ölüıııünden sonra hak eltiği yeri aldı. Varlıklı Musevi bir aileden dünyaya gelen Walter Benjamin Berlin, Freiburg, Münih ve Bern üniversitelerinde relsefe öğrenimi gördü. 1920de doğduğu şehir Berlin'e dönerek edebiyat eleştirmeni ve çevirmen olarak çalıs,maya başladı. Bu dönemde Charles Baudelaire üzerine bir çalışmayia Goethe'nin "Göniillü Akrabalıklar" adlı yapıtı iizerine kapsamlı bir değerlendirmesi yayımlandı. Akademik kariyeri 1928'de, "Alman Tragedyasının Kökeni" üzerine hazırladığı doktora tezinin Frankfurt Üniversitesi'nce "fazla radikal" bulunarak geri çevrilmesiyle 1 daha basjamadan sona erdi. Tez aynı yıl Berlin'de basılarak üniversite dışı çevrelerdebüyük ilgigördü. Benjamin 1933de Nasyonal Sosyalistlerin iktidara gelmesiyle ülkesini terkederek Paris'e yerleşti. Paris'ten bir dostuna yazdığı mektııpta Almanya'yı terketme nedenlerini şöyle anlarıyordu: "Bireysel terörden çok genel kültürel durum önemli. Kuşkusuz insanlar geceleri yataktan kaldırılıp işkenceye tabi tutuluyor veya öldürülüyor. Ama beni Almanya'yı terketmeye bu itmedi. Yazılarımın her yerden neredeyse matematiksel bir eşzamanlılıkla geri çevrilmesi; sonuçlanmasını beklediğim görüşmelerin birden kesilmesi; dilekçelerimin yanıtsız bırakdması buna neden oldu. Resmi tavra tıpatıp uymayan bütün davranış ve ifade biçimilerine karşı yürütülen terör artık tarif'siz boyutlara varmıştı." Walter Benjamin Almanya'yı vatanı olarak bilen sayısız Musevi gibi Nazilerin terörünü üzerinde hissettikten sonra Berlin'den ayrılıp bir süre Akdeniz'de İbiza Adası'nda, bir süre İsveç'te, Svendborg'da Bertolt Brecht'in yanında yaşadı. Yedi yıl oturdıığıı ve çok sevdiği Paris'i de 1940'da, Hitler ordularmın Fransa'yı işgaliyle terketmekzorundakaldı. Daha önce Tlıeodor Wiesengrund (Adorno) ve Herbert Marcuse gibi, "Frankfurt Okulu'nun kurucularıyla birlikte Amerika'ya kaçmış olan Marx Horkheimer ona New York'tan bir Amerikan vizesi yolladı. Pirene'leri aşıp maceralı bir yolculuktan sonra îspanya'dan bir gemiye büıecekti. FransaIspanya sınırındaki Portbou kasabasında Fransız yetkililer onıı "çıkış belgesi olmadığı" gerekçesiyle alıkoydular. Kasabanın emniyet müdüriinden ertesi giin Gestapo'ya tesliın edileceğini öğrenen Walter Benjamin aşırı dozda morlin alarak intihar etti (Walter Benjaminin kısa bir süre önce bulunan mezarıua Alman Cumhurbaşkanı Richard von Weizsaecker'in talimatı üzerine bir anıt inşa edilccek; Mermer anıt İsrailli sanatçı Dani Karavan'ın imzasını ta^ıyor). Walter Benjamin'in ilk dönem eserlerinde metali/.ik düşüncenin etkileri; Alman romantizmine dönük bir karamsarlık, nostalji ve duygıısallık ağır basar. 1930'larda bu yerini, benimsediği Marksisr düşüncenin etkisiyle materyalist bir dünya görüşüne bırakır. En ünlü ürünlerinden biri olan "Teknolojik Çoğaltılma Çağında Sanat Yapıtı"nda sanat yapıtlarının teknolojik olarak çoğaltılarak kitleselleşmesinin sanata ve edehiyata devrimci etkisini; estetik süreçlerle tarihsel ve sosyolojik gelişmelerin etkileşimini anlatır. Brecht'in epik tiyatrosu ile Charlie Chaplin'in filmlerinde sinemaya getirdiği yeni soluktan etkilenmiştir. Tarihsel materyalizm; tarihin yalnız "kazananlar" değil "kaybedenler" perspektifinden bakışla yeniden yazılması Walter Benjamin'in çok önem verdiği düşüncelerdcn biriydi. Sosyalizme bakarken "bayağı sosyalistlerin işçi tanımını" eleştiriyor; işçinin yüceltilmesinin aslında faşizmin söylemlerinden biri olduğunu yazıyordu. Çoğaltılarak herkese ulaşabilen sanat yapıtının tckilliğini kaybettiğini ve "demokratikleştiğini" düşünüyor; toplumun bu sayede asgari değil azami kültürel düzeyde eşitlenebileceğini savunuyordu. Paris'te yazdıklarını New York'taki arkadaşlarınca kurulan "Sosyal Araştırmalar Enstitüsü"ne yollayan ve mektuplaşmaları dışında yalnız bir hayat süren Benjamin 1930'ların sonunda umutsuzluğa kapıldı. Hitler ve Stalin arasında imzalanan saldırmazhk paktı onu büyük hayal kırıklığına uğrattı. 1940 yıhndaki son yazılarında karanlık ruh halinin izleri ağır basıyor. Walter Benjamin hayatına umutsıızluk içinde son vermeden önce bir dostuna şöyle yazmıştı: "Kafka'nın dediği gibi dünyada sonsuz unıut var, ama bu bizim için geçerli değil." M. Stokes'dan Arabesk Yabancı gözüyle S ftlA TANSUĞ on yıllarda Türk müzikleri üzerine yapılan araştırmaların yoğunluğu bu alanda Türkçe ve batı dillerinde birçok önemli yapıtın ortaya çıkmasına neden oldu. Bunların arasında Türkiye'de son on yılın en canlı tarttşmalarından biri olan arabeski konu alan İngiliz etnomüzikolog Martin Stokes'un yeni hazırlanan kitabı da yer alıyor. Önümiizdeki günlerde Arabesk Tartışması: Çağdaş I ürkiyc'de Müzik vc Müzisyenler adı ile Oxford Üniversitesi'nce çıkacak kitap arabesk müziği üzerine bir dışkültürlü (outsider) tarafından yapılan ilkçalışmaolmaözelliğinesahip. Oxford Üniversitesi'nde antropoloji doktorasını tamamlayan Martin Stokes, geçen yıl yitirilen ünlü etnomüzikolog John Blacking'in yerini almak üzere Kuzey İrlanda'nın Belfast kentindeki Queen's Üniversitesi'nde etnomüzikoloji bölümü başkanlığına getirilmişti. Türkiye'de uzun süre arabesk popüler kültürü üzerine yaptığı araştırmalarıyla tanınan Stokes bu konııdaki yazılarını çeşitli yabancı dergilerde yayımlıyor. Oxford sosyal ve kültürel antropoloji çalışmaları arasında yer alan yeni kitabı, bu alanda Türkçe yayımlanan sınırlı sayıdaki çahşmayı izliyor. Bu konuda Türkiye'de daha önce yayımlanan kitaplardan Ertan Eğribel'in Niçin Arabesk Değil (1984), Nazife Güngör'ün Sosyokültiirel Açıdan Arabesk Müzik (1990) ve daha kapsamlı ve çözümlemeci bir çalışma olarak Meral Ozbek'in Popüler Kültür ve Orhan Gencebay Arabeskr (1991) adlı yapıtlar okuyuculara değişik çizgilerden sesleniyordu. İçlerinden yalnız Meral Özbek, çalışmasında arabek müziğini yığın kültürü bağlamında ele alarak önyargısız ve daha nesnel bir görüş ortaya koymayı başarmıştı. Martin Stokes'un kitabı da bir ölçüde özbek'inkine yakın bir görüş sergiliyor. Martin Stokes'un yakında çıkacak kitabı Türk müziği literatürüne önemli bir katkıda bulunmakla birlikte tarih, antropojoji ve popüler müzikoloji ile ilgilenenlerin de severek okuyacakları bir yapıt. Arabesk Tartışması aynı zamanda Türk müziği üzerine yayımlanan ilk etnomüzikolojik çalışma olmasıyla da dikkat çekici. Tlıe Arabesk De^ate: Music and Musicians in Modern Turkey / Martin Stokes / New York: Oxford University Press, 1992. S A Y F A 7 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 2 8
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle