Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Küaplar ve önsözleri Bir evin girisi gibi Önsözler, kitaba giriş niteliğinde olup, yapıt hakkında kısa bilgiler verirler. Aynı bir evin girişi gibi. Ama önsözlerin kitap hakkında bilgi vermeyenleri de vardır. Biz burada önsözler hakkında kısa bir gezintiye çıkarmak istiyoruz sizleri. celeme, eleştiri, hatta çeviri kitaplara önsöz çok yakışır. Girişteki kimlikle ilgili ipuçlarına gereksinimimiz vardır. Roman.öykü, şiir gibi türlerde böylesine bilgiye pek gcreksinim yoktur: Daha çok, okundıığu sırada yani odaları geçerken "bilmek istenir. Gündüz Vassaf, İngilizce yazdığı Cehenneme Övgü adlı kitabının başına "Ben" başlıklı bir "önsöz" yazmış. Bıı yazıyı yazmaya beni, bu "Ben"in götürdüğünü itiraf etmeliyim. Klasik bir önsöz değil, daha çok, kısa bir yaşamöyküsel tanımlama. Dahası kitabın başına yazılanbirsöz: "Bir kez TorpiT yaptırdım oğlum TC vatandaşı olabilsin diye. Hem de Atatürk'ten. Londra'daki TC Başkonsolosluğu'ndan bana: 'F.vli değilsin' dediler, 'Oğluna nüfus kâğıdı veremeyiz. Üstelik soyadın Arapça; soyadı kanununa aykırı. Nasıl alabildin bıı soyadı?' Görevliyearkasındaki devasa Atatürk portresini işaret ettim: 'Rahmetli babamın akrabası olur, herhalde onun sayesinde' dedim. Şaşırddar. Akan sular durdu: Oğlum TC vatandaşı oldu. Hakkıydı." Memet Fuat, Yazko'da o yıllarda (1982/83) Makyavel üzerine konuşurken, "o dönemi" çağdaş Makyavelizm diye tanımlardı. Memet Fuat, yine bu içerikteki bir yazısını Adam Sanat'ta Mayıs 1990'dayayımladı. Denemelerini topladığı son kitabının adı da: Çağdaşımız Makyavel. Kitabın başındaki "Sunu" gayet net, yalın ve kısaca yazıların kapsamını özetliyor; hem de "küçük" bir deneme: "Toplumsal yaşamda sanatın hem çok seçkin bir yeri, hem de siyasal etkinlikleri aşan vazgeçilmez bir önemi olduğu kanısındayım. İnsanın, toplumun, inançların belirlenmesinde sanatsal etkinliklerin önemi yadsınamaz. Sanat bu öneminden soyutlandığı oranda toplumsal yaşamdaki seçkin yerinden de uzaklaşır, sıradan bir eğlencelik durumunadüşer." Kemal özer de yazılarını "Ozan Göziiyle Sanat ve Yaşam" başlığı altında topluyor. Birinci cilt: Umut Edebiyatı H ATİLLÜ BİRKİVE er nc kadar, bir yılda yayımlanan kitap sayısının azlığından yakınsak da, yayımlanan kitapİara yetişmenin de pek olanağı yok. Bir kısmına yetişseniz de şayet kitap tanıtımını kendi kendinize bir görev olarak vermişseniz, bunJardan hangi birini tanıtacaksınız? Yeni çıkan kitaplar birdenbire, masanızın üstünii, kitaplığınızın "yeni kitaplar" raiını işgal ediverir. Hllerinizde, sıcaklığını, tazeliğini duyumsadığınız onca kitaptan söz edemeyeceğiniz gibi bir çoğunu da sonra okunmak üzere bir başka raf a yerleştirirsiniz. Bunlann bir kısmı giin gelir okunur, bir kısmı ise öylecesizibekler... Ben de okuyamama ve seçim yapaıııanıa yiizünden tanıtamadığım kitaplar için bir formül buldıım: önsözlerini okuyup (zaten okıırdum), tanıtmak. Aşağıya sıraladığım kitapların bir kısmını, özellikle şiir ve deneme kitaplarını okumuştum ama bir kısmıru henüz okumamıştım. Her şeyden önce önsözler kitaba giriş niteliğinde olup az da olsa kitap hakkında genellikle kısa bilgiler verirler. Tabii vermeyenleri de vardır. önsözlerin başlıkları da değişir, "sunu", "sunuş" vb. ve bu da daha çok kitabın niteliğinebağlıdır. Önsözler aslında bir evin girişine benzerler. İlk girdiğiniz bir evin holü gibidirler. Bir hol, bir antre, o ev hakkında küçük küçük ipuçları verebilir. Romanlarda genellikle önsöz yoktur. Çünkü ronıanlar, daha çok, onlarca odadan oluşan ve her odadan bir ötekine geçebileceğiniz yapılara benzerler. Şiir kitaplarında da genellikle önsöz yoktur. Onlar da son zamanlarda bizde de yıygınlasan stüdyo evlere ya da doğrudan sanatçı atölyelerine benzerler. Büyücek tek bir mekândır, ama içinde binlerce ayrıntı bulunur. Deneme, in Yedi Canlıdır. Kitapdaki "önsöz" de, "Yazıları Sunarken" başlığını taşıyan işlevselbirönsöz: "Derlediğim 100 dolayında yazı, şunu da gösteriyor: Sanat anlayışımı oluşturan yapı taşları üzerinde yazmışım çağunlukla. Araştırmalara, uzun incelemelere yönelmek yerine, tepkiler beni yazmaya itmiş. Birtakım kavramları kurcalamayı, sorunları deşmeyi yeğlemişim. Bunları yazarken, birtakım gözlemlerden, güncel belirtilerden yola çıkmışım." Demirtaş Ceyhıın'un oldukça ilginç bir konııyu içeren, Ah, Şu Biz "Kara Bıyıklı" Türkler adlı kitabı bir büre önce yayımlandı. O da "Önce Birkaç Söz" diyor ve okuru kitaba ısındırıyor, ipuçları veriyor, merakta bırakıyor: "Gene, Osmanlılar, gerçekten ac aba niçin, örneğin, Sadrazam Lala Yörgüç Paşa'nın, ülkenin dört bir yanına tellal çıkararak, 'Kendisine bir Türk kellesi getirene, bir Osmanlı kaftanı armağan edeceğini' ilan ettirecek denli, daha XV. yüzyılda, Sultan II. Murad döneminde korkuç bir Türk düşmanı kesilmişlerdi? Oysa, İmparatorluğun kurucuları da, yani ataları da aynı soydan, aynı budundan insanlardı." Zühtü Bayar Nâzım Hikmet Üzerine incelemesinin 4. basımına kısa da olsa bir önsöz yazmış. İyi deyapmış.Çünkü 3. basımı 1978'de yapılmış. Birkaç cümle de olsa, insan bu 14 yıl için bir şeyler okumak istiyor. Tarık Zafer Tunaya'ya Armağan'a; Orhan Veli'nin Biitün Yazılan'na yazılan önsözler özlü ve işlevsel. Yeni yayımlanmaya başlayan Binbir Gece Masalları'nın başında bir, değil birkaç önsöz var: Türkçeye çeviren Alim Şerif Onaran'ın, Fransız yayımcının ve masalları derleyip, Fransızcaya çeviren Dr. Mardrus'ün. Tahsin Yücel'in Sevgili'nin önüne yazdığı "Sunuş"u, Duras ile ilgili bir inceleme. Talât Sait Halman'ın yayımlanan iki antolojisine (Amerikah Kadın Şairler, Yaşayan Amerikah Şairler) yazdığı önsözler tanıtıma yönelik. Antolojilerde şiirler Türkçe/İngilizce olarak yer alırken, önsözler yalnızcaTürkçe. Sulhi Dölek çevirisini yaptığı Karanlığın Kahkahası adlı kitap için yazdığı "önsöz"de kitabın yazarı Ambrose Bierce'i tanıtıyor. Dölek'in yazdığı tarih 14 Şubat 1992, yani "Sevgililer Günü". Zaten önsözlerin altındaki tarihler önemli ipuçları veriyor. Yazanın nerede, Paris'te mi, Çamlıca'da mı, Ankara'da mı olduğunu; hangi tarihte yazdığını, dolayısıyla kitap ile önsöz'ün zaman farkını ortaya koyabiliyor. Türkçede ilk kez yayımlanan Jan Potocki'in Zaragoza'da Bulunmuş El Yazması adlı romanın başına yazılmış ve Remzi Kitabevi imzasını taşıyan "Potocki'yi sunarken" başlıklı yazı gerekli ve kısaca yazara ilişkin bilgiler veriyor. Michel Foucault'dan Dostluğa Dair adıyla bir derleme yapan Cemal Ener, "Çevirmenin Notu"nda şöyle diyor: "...Bu kitaptaki metinlerin büyük çoğunluğu bildiğim kadarıyla, Fransa'da bir kitap olarak derlenmedi. Bu durum, okuyacağınız metinlerin Almancadan çevrilmiş olmasını bir ölçüde de olsa bağışlatır sanırım." Aslında, bu önsözler de uzayıp gidiyor. Bir yerlerde kesmesem, neredeyse bir seçki olabilecek çoğunlukta. Belki böylesine bir antoloji ya da seçki hazırlanabilir. Hiç kuşkusuz önsözleri tanıtmanm birçok yararı var. Ilem birçok kez okuyabiliyorsunuz hem de kimse kolay kolay sizin hakkmızda "okumadan" tanıtıyor diyemez. Tabii biz de okura yalnızca önsözleri değil, önsözleri ve de kitaplarıöneriyoruz. Bu kitaplar, daha doğrusu bu önsözler içinde en güzeli hiç kuşkusuz Arif Damar'ın Onanrken Kendini adlı şiir kitabındaki "Sunu"su: Bir şair kendinden başka / nereye gidebilir ki. K A Y N A K Ç A Cehenneme Övgü, Gündüz Vassaf, (îngilizceden çev: ömer MadraZehra Gençosman), Ayrıntı Yayınlan, 1992. Çağdaşımi2; Makyavel, Memet Fuat, Adam Yayınlan, 1992. Umut Edebiyatı Yedi Canlıdır, Kemal Özer, Yordam Yayıncılık, 1992. Ah, Şu Biz "Kara Bıyıklı" Türkler, Demirtaş Ceyhun, E Yayınları, 1992. Tarih ve Demokrasi Tarık Zafer Tunaya'ya Armağan, Üniversiteöğretim Üyeleri Derneği, Cem Yayınevi, 1992. Bütün Yazılan, Orhan Veli, Adam Yayınları, 1992. Binbir Gece Masalları, Der: JosephCharles' Mardrus, çev: Alim Şerif Onaran, Afa Yayınları, 1992, 1. cilt. Sevgili, Marguerite Duras, çev: Tahsin Yücel, Can Yayınları, 3. Basım, 1992. Amerikah Kadın Şairler, der ve çev: Tâlat Sait Halman, Varlık Yayınları, 1992. Yaşayan Amerikah Şairler, der ve çev: T.S. Halman, Varlık Yay. , 1992. Karanlığın Kahkahası, Ambrose Bierce, çev: Sulhi Dölek, Altın Kitaplar, 1992. Zaragoza'da Bulunmuş El Yazmaları, Jan, Potocki, çev: Melis Ece, Remzi Kitabevi, 1992. Dostluğa Dair, Michel Foucault, Çev: Cemal Eren, Telos Yayınları, 1992. Onanrken Kendini, Arif Damar, Varlık Yayınları, 1992. S A Y F A 6 CUMHURİYET KİTAP SAYI12S