05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Zengin bir dünyamn satırbaşları üstüne bir kitap Modern bir problem olarak gelenek Gelenek / Mustafa Armağan Ağaç, Yayıncılık / 100 s. İBRAHİM KİRAS Ağaç Yayıncılık IKT onbeş günde bir yayınladığı 'Alternatif Üniversiu>' dizisinde yer alan kııapların her biri belırli bir konuda en tcmel bilgileri içeren.okonuyabirgiriş kılavuzu nıreliği taşıyan, 'anahtar kitaplar' denilen türden. Bu tür yaymlar Batıda ebeyce fazla. En tanınmışları da P.U.F.tPressesUniversitairesdeFrance)'ın yayınladığı 'Que SaisJe?' (Ne Biliyorum?) dizisi. Bu dizide on genel konu başlığı alrında birkaç bin kitap çıkmış. Bilindiği gibi iletişim Yayınları da 'Cep Üniversitesi' başilığı altında bu koleksiyonda yer alan kitapların çevirilerini yyınlıyor; Türkiye ile ilgili konular ise Türk yazarlarınca hazırlanryor. Hatırlanacağı üzere bir zamanlar Gelişim Yayınları da P.U.F.'ın 'Que Saisje?' dizisinden bir kısım kitapları 'Gelişim Dizisi' başlığı altında yayınlanmıştı. Bu arada Süreç Yayınları'nın 'Konular' dizisinde ve özellikle 'Niçin Değil?' dizisinde, Gerçek Yayınlan'nın,' 100 Soruda' dizisinde vc Simavi Yayınları'nın, o da bu yakınlarda başlatılan 'ABC dizisinde yer alan kitaplar bu türiin Türkçedeki başarılı örnekleri olarak zikredilmeli. Ağaç Yayıncılık'ın 'Alternatif Üniversite' dizisinin ayırdedici özelliği ise yerli imzalara ve nisbeten yerli konulara ağırlık verilmesi.Şimdiye kadar çıkmış olan on kitaptan dokuzutelif;yalnızcabiriçeviri. 'Alternatif Üniversite' dizisinin yeni çıkan onuncu kitabı Gelenek başlığı altında Mustafa Armağan tarafından imzalanmış. M. Armağan'ı F. Capra'nın iki önemli ve hacimli yapıtının çevirmeni olarak hatırlıyoruz. Bugüne kadar gereğince ele alınmamış olan bu çok önemli konuyu yazar sosyolojik boyutunu ve metafizik anlamını öne çıkararak incelemiş. Buna göre toplumsal kurumların ve kültürel yapıların transformasyonunu açıklamada gelenek terimine anahtar rolii verirken yeniliğin (modernliğin) öbür yüzii, negatifi olarak da geleneği öne çıkarıyor. Geleneğin mo dernizimle çatışması burada gündeme geliyor. Kuşkusuz, modernizme ve bütün olarak modern dünyayı oluşturan temel unsurlara yönelik en güçlü eleştinyı gelenekçiler gerçekleştirmiştir. Modemizmin kendi içinden yapılan eleştirilerin de esasen gelenekçilerin geliştirdiğiargümanlarıvegelenekselkavramları temel almak zorunda oluşlarından da moderne karşı duruşların modern olmayan bir dünya gerçekliğine yaslanması /.orunluluğunu farkedebiliyoru/.. Ne var ki gelenek problemini modern bir problem olması durumu, yazarın da yerinde değindiği gibi bir çelişki olarak anlaşılab'Jir. Geleneğin modernizm tarafından gösterilen, adlandırılan bir olgu oluşundan kaynaklanıyor bu. Gelenek bir vakıa olarak var ve özerk bir yapıya sahip yine de. Öbür yandan, zaten modernizmin (yenilikciİiğin) de gelenek tarafından ele alınışı kendi evreninin mantığı ile gerçekleşebilir. Bu anlamda bir çelişki yok diyebiliriz. Cîelenek savunucuları arasında en önemli grup geleneği metafizik anlamı ile ele alan R.Guenon, F.Schuon, A.K.Coomaraswamy'nin öncülük ettiönce kısa bir İzmir tarihçesi veriyor. Makal, daha sonra kentin ünlü eski sinemalarını anlatıyor: Pathe, Osmanlı, Milli Kütüphane, Lale, Sakarya, Asri, Safa, Yıldız sinemalan vb. İzmirlilerin kentlerini daha yakından tanımaları, yaşlıların anılarını canladırmaları, sinemayla ilgilenenlerin kaynak olarak başvurabilecekleri bir yapıt "tzmir Sinemalan". ği gelenekselci (traditionalist) akım içinde yer alan düşünürlerdir. Bu düşünürleregöre gelenek insanüstü alana ait bir içeriğe sahip ve hakikat, ortodoksi ve hatta din kavramlarıyla özdeş,lik içindedir. Mustafa Armağan kitabında gelenekselci düşünürlerin bu temel kavramlar konusunda birleştikleri ve ayrıldıkları noktalar üzerinde genişçedurmus,. Gelepek kavramını sözkonusu düşünürlerin alelade anlamıyla, görenek ya da âdet karşılığı olarak kullanmadığı açık. Ancak, öte yandan geleneğin metafizik yorumuyla mes,gul olan bu düşünürlerin işaret etmeye çalıştıklan gerçeklik, sosyologların gelenek kavramına yükledikleri anlamla da çoğu yer de örtüşmüyor. Burada "modern dil"in yetersiz kalı^ından da sözelmek mümkün. Bu yüzden Rene Cuenon İslam literatüründeki "din" kelimesinin batı dillerindeki karşılığının "rcligion" değil, "tradition" (gelenek) olabileceğini söyler. Gelenekselci düşünürlerin kitaplarıyla Türk okurunun tanışması çok yeni bir olay değil, fakat konuya giriş niteliğinde böylesi bir çalışmaya da ihtiyaç vardı. Mustafa Armağan'ın kitabı aynı zamanda sosyolojik anlamıyla gelenek konusunu ele alan çalışmalara da giriş içiniyi bir kılavuz. Yitik zamanın pesinde Tarihin Penceresinden İzmir Sinemalan (1900 1930) / Oğuz Makal / Alo Bilgi Kültür Yayını "Yıl 1900. Ağustos ayındayız. tzmir'de Balcılar İZMİR SİNEMAURI içinde, 170 no.lu dükkanında Eyüp Sabri Bey, Keçeciler Sokağı'nda, 18 No.lu dükkanda İsmail Efendi, yurtdışından getırttikleri, büyük olasılık Pathe marka olan fonografları (gramofon) satmaktadır. Fonograf bir iğne aracılığıyla döner bir diskin ya da silindirin üzerine oyularak kaydedilen sesleri ortaya çıkartan bir araçtır. Müzik sanatının yeni, şajırtıcı, ilgi çeken aracı, tıpkı sinematograf gibi... 2 Tarihin penceresinden Izmir Sinemalan B İ R Ş İ İ R K İ T A B I Tıpkı doğa gibi BİR A k s U ' i k KARISCA Bir Aksacık Karınca (Şür Atlası) / Hazırlayan: Erdal Alova / Yapı Kredi Yayınları / 260 s. Yapı kredi Yayınları, "Doğan kardeş Kitaplığı"ndan çıkan "Bir Aksacık Karınca", Türk ve dünya şiirinden seçilmiş örneklerden olujan bir yapıt. Erdal Alova hazırladığı "Şür Atlası"na yazdığı önsözde şiirin, bilim gibi, felsefe gibi kendimizi tanımanın, kendimizle karşılaşmanın, insan varlığımızı geliştirmenin yollarında biri olduğunubelirtiyor ve "Şür hepimizin paylaştığı şeydir, tıpkı doğa gibi" diyor. Alova'nın hazırladığı kitapta Kaygusuz Abdal'dan Kavalis'e; Max Jacob'dan Aragon'a; Jacques Prevert'den Ratael Alberti'ye; Ahmet Hamdi Tanpınar'dan Nâzım Hikmet'e kadar kadar bir çok ünlü şairin şiirleri yer alıyor. t îzmirliler "sinematograf" sözcüğüyle hangi yılda karşılaştı? İzmir'in ilk sineması Kramer Kardeşler'in "Pathe Sineması" (1909) lilmler göstermeye başlayıncaya dek, belki bu sözcüğü ya da "Kinetoskop"u yurtdışına gidip gelen beyler, efendilerden işittiler.Belki bir Fransız ya da İngiliz, belki bir İtalyan gazetesinden okudular. Ya da Pathe kardeşlerin Türkiye temsilcisi, bir lotoğrafçı olan Romanya uyrııklu Sigmund Weinberg'in 1897yılında İstanbullulara sinemayı tanıttığı "Sponeck Birahanesi"nin bulunduğu ve ondan sonra da bir sinemalar merkezi olatak Pera (Beyoğlu)'ya yolu düşenlerden öğrendiler..." Bu satırlar , Oğuz Makal'ın kitabının "Sinema îzmir'de" başlıklı bölümünde yer alıyor. Sinemanın çeşitli konularıyla iç içe yaşayan Oğuz Makal, "İzmir Sinemalan" kitabında Mıllı Sinemanın (Elhamra) llk yıllan. S A Y F A C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 125
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle