Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
y ClaudioMagrisy 'kafilelerlegeçtiğimiz' 'Tuna'yı CumhuriyetKitap'a anlattı İtalya'da yayımlanan Corriera della Sera gazetesinde yazan, aynı zamanda Trieste Üniversitesi'nde Alman dili ve edebiyatı dersleri veren Claudio Magris, bestseller olan kitabı "Tuna"da bu tılsımlı riehrin kentlerini anlatıyor. Tuna'nın saklı tarihi NİLGÛN CERRAHOĞLU TRİESTE laudio Magris'in İtalya'da İ30 bin kopya satan " T u n a " s ı Danimarka'dan, Sırpça'ya ve Hırvatça'ya dek 14 Batı diline çevrildı. Kitabın İsveççe, Lehçe, Çekçe, Macarca ve Norveççe çevirileri de çıkmak üzere. Sohbetimize Türkce çevırinin de yakında çıkrnasını umarak başlıyoruz. Çünkü "Tuna 'nın tarini, siyasi ve kültürel serüveninı anlatan kitap Türkleri yakından ilgilendiriyor. Yazarhğının yanı sıra bır OrtaAvrupa uzmanı olan Magris, TurkJerin Avrupa'da bıraktıjğı ızlere büyük ilei duyuyor. Batı Avrupa tarihi ve kümirü içinde Türklerin yerinin önemini yazılarında pek çok kez dile getiren Triesteli yazar, bu konuya "Tuna"nın sayfalarında geniş yer verıyor. Trieste'nın en karakteristik kahvesi "Cafe San Marco"da buluşuyoruz Magris'le. Yazar çoğu öğleden sonrasıni bu kahvede okuyarak ve yazarak geçıriyor. Yeni restore edilen kahvenin mermer rnasaları ve altın yaldızlı aynaları arasında Vivana'daki "Cafe C e n t r a f ' ı n ve Prag'ın "Cafe Slavia' sının atmosferi koklanıyor. İtalya'nın en tipik Orta Avrupa kentlerinden biri olan Trieste'nin kültürel merkezini oluşturan kahvede öğrenciler ders çalışıyorlar. İnci kolyeli yaşlı hanımlar ise Viyana usulü bol kremalı "Sachertarte"lerini fısıltılı dedikoduları arasında atıştırıyorlar. Sakin bir köşeye çekilnıiş emekliler ise kahvede herkesin okuyabilmesi ıçin çıtalara geçirilmis gazetelerini inceliyorlar. Corriere dalla Sera" da yayımjadığı başyazılarının yanı sıra aynı zamanda Trieste Üniversitesi'nde Alman " D i l i " ve Edebiyat hocalığı yapan 50 yaşındaki Magris, bestselleri " T u n a " da DU tılsımlı nehrin kentlerini anlatıyor. Viyana'dan Bratislava'ya, Budapeşte'ye, Mohaç'a, Temeşvar'a, Belgrad'a, Vidın kalesine, Plevne'ye uzanan Magris'in yolculuğunda Türklerin varlığı sürekli olarak nissediliyor. Magris'in gözlemleri ve nüktesi yazarın sözlerijle " T u n a ' n ı n çözümlenmemiş tarihini' süzgeçten geçıriyor. Tuna manzaralanndan ve günlük yasamaan hareket eden yazar geçmiş ve bugünü daima belli bir paralellik içinde götürüyor. Tuna'nın dolambacında OrtaAvrupa evreninin klasik korkuları ve gerilimleri arasına dalıyor Magris. Ve bizi Kara Mustafa Paşa'nın dehşet saçtığı günlere dek götürüyor. Adı üstünde. " T u n a " , T u n a ' n ı n serüveninı, tarihini ye OrtaAvrupa uygarlığını işliyor. Buna rağmen kitap, Italya dışında yalnız O r t a Avrupa ülkelerinde değil, tspanya ve lskandinavya çibı Tuna'nın çerçevesine uzak ülkelerde de büyük ılgi gördü. " T u n a n ı n başarısı nasıl açıklıyorsunuz? Evet beklenmedik bir ilgi gördü kitap. Yayınevi ilk baskı için 5 bin adet bastıgında ben bu 5 bin satarsa, ben de yayıncı da memnun kalırız diye düşünmüştüm. Almanca tercümenin iyi satacağından ernindim çünkü, şimdiye dek Almanca cıkan pek çok kitabım ojdu. FaKat arkadan bu hiç beklemedığim "sükse" geldi. Sanıyorum kitabın yayımlanmasınaan kısa bir süre sonra Doğu Avrupa ülkelerinin teker teker "Avrupa 2 |ya dönmesi etkili oldu bu başarıda. Avrupa'nın yalnız İtalya, Almanya ve Fransa olmadığı anlaşıldı. S A Y F A C Claudio Magris'in kitabı 'Tuna" yalnızca İtalya'da 130 bin adet sattı Magris 14 dile çevrllen kitabı Için 'Tuna kitabım bir tarıh yapıtı deflil. Kendini keşfetmek içın yapılmış bir gezintinin serüvem" dıyor. Son altı ay içinde "Tuna"nın evreninde yeniden bir kavimler Avrujpa'sı doğdu. Siz yetişkin yaşamınızın büyük bir bolümünu OrtaAvrupa'yı inceleycrck gcçirdiniz. Yalnız bir yazar olarak değil, bu ülkelerın tarihleri, kültürleri ve gelenekleriyle yakından ilgilendiniz. Sizce bu ülkelerdeki milliyetçilik neden boylesine koyu? Orta Avrupa'da karşılaştığımız bu yeni tabloyu nasıl açıklıyorsunuz? Sanıyorum herkeste bir tedirginlik var. Yüzyılın sonu, yüzyılın ba$ına giderek daha fâzla benziyor. Zaman dondurulmuş, gibı dünün hortlakları Alman sorunu, Balkan sorunu birden bire yeniden canlanıyor. Sanıyorum bütün bir yüzyıl boyunca çözümlenmemiş fakat buzdolabına kaldırılmış olan milliyetçilik sorunu ile karşı karşıya kalmayı göze almamız gerekecek. Neden OrtaAvrupa'da fanatik bir milliyetçilik var sorusunun yanıtını ıst bu ülkelerin istikrarsız tarihlerinde aramak lazım. Buralarda önce Osmanlı, sonra Habsburg ve nihayet Sovyet hâkimiyeti görüyoruz. Değişik ülkelerin ve kültürlcrin sürekli hâkimiyeti altına girmi^ olan bu halklar kendilerini sürekli tehdit edilmis hıssetmislerdir. Sürekli olarak tehdit edilenin bir süre sonra tehdit eden haline gelmesı kacınılmazdır. Bir de bu ülkelerde devamlı olarak bir kendı kimlieini öne çıkarmak saplantısı var. Ben bunun da pek saglıklı olduğunu düsünmüyorum. Neticede biz nepimız aynada kendi yüzümüze değil, başkaJarının yüzüne bakmak için yaratılmışız. Oysa bu yoğun "Ben kimim" saplantısı, hep köklerini hissetmek arzusu biraz tehlikeıı. Tabii bu arayışın erdemli bir boyutu da var. Ama bu tehlikeyi yok etmiyor. İşte tüm Tuna boyunca bu tehlıke hisseailiyor. Ben açıkçası Sovyet rejiminin bu tehlikeyi, bu sorunu bir ölçüde bertaraf ettiğini düşünüyordum. Yanılmışım. Demirperde ortadan kalkar kalkmaz "Tuna"nın ne kadar az değismiş olduğunu gördük. Hiç şüphesiz son ayların en büyük sürprizlerinden biri de ouydu. Bugün yeniden bir Alman tehlikesinin söz konusu olabileceğine inanıyor musunuz? Ben artık günümüz Avrupası'nda bir Alman tehlikesinin yaşanabileceğine inanmıyorum. Almanlann da böyle bir tehlike varatmak niyetinde olduklarını sanmıyomm. Yalnız Dana bu soruyu aralık ayında sormuş olsaydınız "Hadi canım sende" derdim. Oysa bu arada bir kısım Alman basınının aldığı bazı tavırlar, Kohlün bazı yaklasımları, insanın aklına şüphe düsürüyor. Ben şahsen Alrnan birliğinin, Avrupa birliğinaen sonra gerçekleşmesini isteroım. Beni en çok tereddüte düşüren unsurlar bir ara örneğin OderNeisser sınırı üzerinde yapılan deklarasyonlar olmadı. 56 ay öncesine nazaran bugün Almanya'nın Avrupa birliğinden söz ederken kullandığı ton baska, Almanya'nın Avrupa birliğinden bahsederken kullandığı ton değişti. Bence işte bu biraz can sıkıcı. tsterseniz eene "Tuna"ya dönelirfı. "Tuna"da sık sık bizden, Türklerden bahsediyorsunuz. Kitabın bir yerlerinde, "Avrupa ve Osmanlı İmparatorluğu arasındaki karşılasma ' diyorsunuz. "Karşılıklı saklırı ve birbirini parçalama eylemi içinde farkına varılmadan ic içe giren ıki evrenin öyküsüdür. Bu karsılaşmadan her iki taraf da zenginleserek çıkmıştır." Sonra gene başka bir yerde istifacı Türklerden bahsederken İstilacılar da uygarlık gctirir" diyorsunuz. Bu görüsler bana ilginç geldi. Çünkü biz hep Batı'nın klije kalıplan içinde aeğerlendirilen bir ulusuz. Biliyorsunuz biz Batı'da Hıristiyan Ermeni ve Yunanlıların katilleri olarak, bozkırdan inmiş barbarlar olarak anılıyoruz. Biraz basitlestiriyorum ama, anafikir bu. Nitekim siz de kitapta Balkanlar'da Türklere karşı duyulan nefretten söz ederken Lamartin'e atıfta bulunuyorsunuz ve Fransız yazarın Avrupalıların Avrupa'daki Türklerden "nefret ettiğini ve onları küçük gördüğünü" yazdığını söylüyorsunuz. Sizin kendi değerlendirmeıeriniz farklı. Bana bu yaklaşım farkını biraz anlatır mısınız? Evet evet Şulgarlardan söz ederken buralan bir zamanlar gelip görmüş Lamartine, "(Bulgarlann) Türkleri hakır gördüğünü ve onlardan nefret ettiğini" yazıyor. Bana gelince bu konuda ben bilinçli olarak belli bir yaklaşım içine girmedim. Ben içgüdüsel olarak hissettıklerimi, düşündüklerimi yazdım "Tuna"da. Daha doğrusu "Tuna"yı hissettiğim gibi yazdım. Bu arada karşılıklı olarak yapılan korkunç Katlıamları da hos görmeye çalışıyor da değilim. Fakat bu iki evrenin Dir iç içe geçmişli|i var ki bunu görmemek olanaksız. Bunun sayısız örnegi var "Tuna"da. Ük aklıma gelenlerden biCUMHURİYET KİTAP SAYI 19