28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

'Seni İçime Gömdüırf Seni tçime Gömdüm / Andrew Jolly Çeviren: Tomris Uyar / Ara Yayıncılık 174 s. / 5.000 TL/CKK Kod No: 308.003 NESRİNKASAP Yayınevinin. "en iyi badseller" diye sunduğu talihsiz bir kitap: 6 nisan tarihli Cumhuriyet Kitap ekinde ilginç mi ilginç bir kitap ilanı vardı. Şakacı (biraz da kırgınca) bir üslupla "en iyi badseller" nitemi kondurulan bir kitabın Türkiye'de yalnızca 38 kişi tarafından okunduğu beliıtiliyordu bu ilanda. Kitabın çevirmeni Tomris Uyar'm da önsözünde belirttiği gibi kimliğine ilişkin hiçbir bilgi kaynağına ulaşılamayan Andrew Jolly adlı meçhul bir yazarın Seni İçime Gömdüm adlı romanıydı söz konusu kitap. Oysa benim büyük bir keyifle okuduğum, ardından eşe dosta hararetle önerdiğım bir romandı Seni tçime Gömdüm. Gerçi Hürriyet Yayınlan'nca 1973 yılında bir ilk basım olgusu vardı kitabın geçmişinde, ama 1988 yılında Ara Yayınlan'nca yinelenen basımında, aşınıma uğrayıp ışıgı sönmüş bir kitap olabileceği aklımın köşesinden bile geçemezdi; öylesine yeni, öyîesine canlıydı çünkü. İlanı gördükten sonra, kafamda oluşan pekçok soru imiyle birlikte, kitabı çıkarıp yeniden ve daha dikkatli bir biçimde okumaya koyuldum. Duyduğum haz aynıydı. O zaman, çeşitli okuma düzlemlerine koşut çeşitli ölçütlerin ve beklentilerin varlığını da gözden ırak tutmadan, öznel bir yaklaşımla, sevdiğim bir kitabı savunma gereksinmesini duydum; duygusallığın tuzaklarına düşmckten korkmadan hem de. Seni İçime Gömdüm, yalnızlığın, tutku ve başkaldırıyla iç içe dolanmış bir yalnızlığın öyküsüdür. Güçlülerin sömürgesi olmuş, çeşitli kültür bireşimlerinin etkisiyle kimlik bunalımına düşmüş, çelişkiler içinde yaşayan bir toplumdaki aykırı kişinin öyküsüdür bu. Meksikalı Kabrero (Dağlı), içinde yaşadığı toplumun toplumdışı kişiyle suskunluk dolu yalnızlığını paylaşacaktır. Şiddet bilgiye baskın çıktığı için "Artık öğretecek bir şey kalmadığı" için öğretmenlikten ayrılan "uzun boylu haydut" da başkaldırıyı seçmiştir. Gelgelelim, onun tutkusu ölüm tutkusuna dönüşmüştür; ancak birini öldürdüğü zaman büyük bir özgürlük duygusu tatmaktadır. Onaylamadığı bir davranış biçiyetke sahiplerince küçümsenen bir sınıftan gelme, Kımine aynı yolla karşı koymayı seçmiştir o. İşte bu iki zılderili bir kadınla yaşadığı tutku dolu birlikteliğin yüsıradışı insan, aralarında garip bir bağ oluşturarak rokünü taşımaktadır. Karısının ölümüyle sonlanan bu iki manın odağına yerleşirler. Kurdukları iletişim, öyle yıllık birlikteliği, bir dağın tepesindeki kulübelerinde uzun boylu konuşmalara da dayanmaz pek. "Ey tutrahatlık verici pek çok nesneden uzakta yaşamışlardır: kun gönül, sakla derdini kendine" diyen bir Meksika "İki yıl süren aşklarının böylesine çabuk toparlanabilhalk türküsünü anıştırırcasına, örtmecelerden uzak, yamesi, atılan, saklanan, yürekte tutulan nesnelerin bunlın ve kopuk sözcelerle içlerindeki duygu karmaşasına ca azlığı inanilacak gibı değildi. Kulübe boşalmıştı bile. küçük küçük ışıklar sızdırırlar yalnızca. Birkaç kapkacak kalmıştı yalnız. Tavandan kırmızı biUnlü Meksikalı ozan Octavio Paz da Yalnızlık Doberler, kurutulmuş biberler sarkıyordu. Yağ lambası lambacı adlı yapıtında, kadının edilgın, neredeyse kimmasanın üstündeydi, incecik eğreltiotlarından paravaliksiz bir varlık olduğu Meksika geleneğinde, Meksikalı nıyla döşek çırılçıplaktı. Geriye kalan her şey sedyeerkeği (macho) içine kapanık ve ona emanet edilmiş her deydi." (s.24) Oysa Kabrero'nun yabancı malı pijamalar ve pabuçlar giyen uyumlu bir ağabeyi vardır. Ve bu şeyi savunmaya hazır bir varlık olarak niteler. ($.44) Sabırlı, acıya dayanıklı olmak ve yakınmamak en büyük ağabeyin kasaba eşrafı katmanında ne de rahat ne de erdemdir Meksikalı insana göre. Ve yalnızlık, bir bagüvenli bir yaşamı vardır. kıma bu toplumun bütününün duyumsadığı bir duyRomanı başlatan "Tan ağarırken ölmüştü kız", tümgudur. Octavio Paz, "Çok başkayız gerçekten ve bir cesiyle birlikte, Kabrero'nun önce doğaya, ardından da o kadar da yalnızız" der. (s.31) Ozana göre "Meksika insanlara karşı vereceği yeğin bir savaşıma katılınz. ortamında insan kendini cennetle dünya arasındaki o Özenle yıkayıp bir sedyeye bağladığı karısının cesediünlü boşlukta kalmış bulur, karşıt güçler, taşlaşmış gözni insanca bir biçimde, temiz bir mezarlığa gömmek ler ve obur aeızlar arasında salınır durur." (s>.31) ve için verecektir bu savaşımı Kabrero. Usta bir kalemin "Meksika tarini, yitirdiği anababasını, soyunu sopubetimlemeleriyle neredeyse capcanlı bir varlığa dönünu arayan "insan'm öyküsüdür. Serüveninin ayrı döşen doğa, çok da acımasızdır. Karısının cesedini evinin nemlerinde Fransa'nın, İspanya'nın, Birleşik yakımna gömmesi için bir avuç toprak bile sunmaz Devletler'in ve kendi zorba liderlerinin etkisi altında Kabrero'ya: "Bir çukur kazmak geldi içinden... Ne var kalan bu insan, tarih sahnesinde zaman zaman göz kaki bir şeye yaramayacaktı bu çaba. Beş on santim demaştıncı bir kuyrukluyıldız gibi dolaşır." (s. 3132) Coşrinde sapasağlam kayalar çıkacaktı karşısına. Aslında kulu bir arayıj içindeki bu yalnız insan, çoğun dağ, yekpare bir kayaydı, çorak ve yabansıydı. Hiçbir suskunlukla savunur kendini. Çünkü "Sömürge anılaşey gömülemezdi buraya, zaten kaç dirim banndırıyorrı çok gerilerde kaldıysa da onun korkusu, kuşkusu ve du ki..." (s.23) Karısına bir mezarlık bulmak için girişgüvensizliği hâlâ içimizde. Onun için türkü söylerken tiği yolculuk sürecinde de hiç aman vermez doğa. bağrını açacağına, dişlerini kenetler Meksikalı "der Kabrero amansız doğayia baş etmeyi ozan. (s.57) becerecektir; çünkü doğayı iyi tanımaktır, çünkü oraKabrero, yalnızlığını, suskunluğunu biraz da bilinçda insan ve insanın yalnızlığı doğayia neredeyse bütünli olarak seçmiştir, ama bu seçimın nedenini tam olaleşmiştir. "El değmemiş bir yalnızlık" olarak toprağa rak çözümleyememektedir. Dışlanmışlığın ve öfke, verdikleri babası da "aşınmış bir kaya" gibi yıkılıversevgi, özlem, dahası kimileyin pişmanlık gibi duygulamiştir zaten. rın yükünü de duyumsamaktadır çünkü. Bu bağlamKabrero, yolculuğu sırasında karşılaştığı bir başka da, yazarın insan yüreğinin eizlerine ulaşma çabasındaki ustalık ve duyarlık iyice belirginleşir. Ustelik yalın bir dil, duru, ancak o denli de derinlikli ve şiirsel bir anlatım biçimiyle. Kabrero'nun genç bir fahişenin tenine sığınarak kendi varlığını ve cinselliğini sorgulayıp yaşamını onunkiyle özdeşleştirdiği hüzün dolu satırlarda, bu duyarlık artık doruğundadır: "Onun hayatının korkunçluğu, körpe bedeninden kazınarak çıkan bozuk paralar, öğleüstü çölün görünümü kadar çorak ve bitimsiz o alacakaranlıklar, o geceyarıları canlandı gözlerinin önünde, sanki bütün hayatı boyunca yanıbaşındaydı şu kızcağızın. Bu hayatı bunca iyi bilmesıne şaşmıyordu aslında; baştan beri sürdüğü bir hayattı, kendisinin de içinde yer aldığı bir hayat." (s.104) ' Seni tçime Gömdüm, büyük bir aşkın yanı sıra Meksikalı insanın kimlik arayışının öyküsüdür temelde. Ama zaman ve mekânı bir yana bırakıp içinde yalnızhğın çağrısını duyan her insanın öyküsü olarak da okunabilir gibi geliyor bana. Yazar ününün, kitap basım sayısının en önemli ölçütler olduğu koşullanmasına eirmemişseniz, Tomris Uyar'ın ustaca çevirisiyle Seni içime Gömdüm'ü okumak, hele Bozkurt Güvenç'in özen dolu çevirisiyle Yalnızlık Dolambacı'nın aydınlığında okumak, çok zevkli anlar yaşatacaktır size. Ben kendi adıma, Seni tçime Gömdüm'ü bir kez daha okuma isteğini duyduğumu söyleyebilirim rahatlıkla. Bu gizemli yapıtta kcşfedebileceğım daha neler vardır kimbilir. D S A YF A 1 3 CUMHURİYET'KİTAP SAYI 1 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle