Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kim yazdı bu denemeyi? Yaz oyunu bulmacamtzın 4.süyle birlikte yolun yansını geçtik. 4 hafta sonra sevdiğiniz kitaplara kavuşabileceksiniz Lütfen bulmaca yanıtlannızı biriktirin. Biz 7. haftada birform yayımlayacağız. Ve sizler oraya bulmacaların tamamının yanıtlarını yazacak, lOOkitaphk listemizden seçtiğiniz üç kitabı belirtecek, bize postalayacaksınız, Kolay gelsin. Hâkim Bey'in söylediği opera parçaları, bilmem nedense bana onun Shakespeare'i çok sevdiği fikrini vermişti. Hem gönlünü almak, hem de belki okumaya tekrar başlar da rahat ederim ümidiyle İstanbul'dan kendisine hediye etmek üzere bir İngilizce Shakespeare getirmeyi düşündüm. Aylarca bekledikten sonra nihayet kitap geldi. Büyük sürprizi yapmak için akşamı zor ettim. Eve döndüğümüz zaman evvela kendi okuyacağım kitabı çıkardım. Sonra da ona Shakespeare'i uzattım. Hafızası yerinde, anlatacağı hatırayı, bütün teferruatıyla anlatabilen insanlardan olmadığıma şu anda çok müteessirim. Çünkü Hâkim Bey'le o anda aramızda geçen sahne hakıkaten emsalsizdı. Dostum kitabı, İncil kâğıdına, bir tek ciltte basılmış nüshalardandı bir müddet ne yapacağını bilmeden elinde evirdi, çevirdi. Sonra yüzüme bakarak hakikaten sevimli bir hayretle "Bunu ben ne yapacağım?" diye sordu. Gözlerinde bütün bir çocuk masumiyeti vardı. "Ben kitap okumam, diyordu. Hele ecnebi dilinde hiç okumam. Bana Kuran yeter. Zaten hafızım. Sonra hafızamda "Muallâkat" var. Kelâmı Kibâr'ın en faydalılarını, hadislerin en sahihlerini biliyorum. Ben bu kiBirden bire karşımdaki adam benim için hakiki bir uçurum olmuştu. Hâlâ bile Hâkim Bey'i korkunç bir boşluk gibi düşündüğüm, gördüğüm olur. Kitabı sevmiyen ve korkan adam... Tecessüsünü öldürmüş insan... O günden sonra kitap meselesi daima aramızda bir münakasa mevzuu oldu. Hâkim Bey'i kitaba alıştırmak için değil sadece kitap diişmanlığının sırrını öğrenmek için. Her defasında, şu cevabı aldım: "Kitap, bir hakikat için okunur. Hakikat ise Allah'ın hakikatidir ve kendi kitabındadır. Onun dışında insan benliğinin yalanı ve karanlığı vardır. Bu karanlık çeşit çeşit şekillere girer ve aslında bizden çıktığı halde her an bizi yeniden aldatır; dalâlete düşürür. Kendi yalanımla bile bile neden uğraşayım?.." Bazan DU müdafaa baska şekiller de alırdı: "Arap dili ve edebiyatı kâfi derecede zengindir. Garp medeniyeti son sözünü söylüyor. Yapıcı kitap orada bulunmaz. Hâkim Bey'in fikirlerini bir türlü değiştiremedim, ona hatta hiçbir ezeli hakikatin, insani hakikatle yan yana gelmekten zarar duymayacağını dahi anlatamadım. O zihnini, hayatına istikamet veren muayyen bir sistemden ayrı hisle yormak istemiyordu. Bununla beraber mutaassıp bir Müslüman, hatta namazjnda, orucunda bir adam bile değildi. Hâkim Bey, kitap düşmanı idi. Düsünceyi insan için lüzumsuz, hatta zararlı bulurdu. Kafasının bozulmamasını istiyordu. Gençliğinde okuduğu şeyleri de bir cemiyetin kefaleti ve vesayeti altında okuması, öğrenmesi lazım olduğu için okumuştu. O, ortalama Müslüman Şark'ın, dinlenmek için aramıza gelip bizi metheden, methede ede anlatan frenklerin nayran oldukları, Şark'ın bir nümunesiydi. Böyle olduğu için de huzur içinde, genis kahkahalarını satabı ne yapayım?" vurarak operalarını, hapishane türkülerini söyleyerek gramer metotları icat ederek yasıyordu. Ömrü bulutsuz bir gökte, bir edebilik venmini peşinden sürükleyerek sevrini yapan bir güneş gibi lekesiz ve arızasız geçiyordu. Hâkim Bey'i ilk tanıdığım kitap düşmanı olduğu için daima hatırlarım. İlk tanıdığım ve en az kızdığım... Çünkü kitabı toptan reddediyordu. Ve reddederken de muayyen bir teklifi vardı. Başka bir cins insanın peşinde idi. Hatta belki de bu insanın, nesli kurumuş bir hayvan gibi günün birinde öleceğine de inanıyordu. Zaten meselesi oldukça kanjıktı. Kitap düşmanlığı, onda, biraz da Garp istilasrna karşı duyduğu dargınlıktı. Ömrünün tek macerasından bu kUskünlükle çıkmıjtı. Garp sanatına, Garp tefekkürüne boykot yapıyor. Bir deve kuşu gibi kendi zihniyetinin kısır kumlarına başını gömüyordu. Bunu yaparken her muhitte yalnız kalacağını biliyor ve söylüyordu. Bununla beraber Hâkim Bey halisti, bütündü, çünkü pazarlık yapmıyordu. Kitabı ve hatta insani toptan reddediyordu. Ondan sonra tanıdığım kitap düşmanlarının hemen hiçbiri halis değildiler. Hem insani kabul ediyorlar hem de düşüncesine bir had çekmek istiyorlardı. İnsani korumağa hakları olmayan noktalarda korumağa çalışıyorlar, yani içlerinde ve dıslarında küçültüyorlardı. Bir gün Ankara Palas'ta, benden yaslı ve çok zeki tanınmış bir münevverimizle konuşuyordum. Elimde bir Kafka vardı. Kitabı aldı, elinde evirip çevirdikten sonra yüzünü buruşturdu. Benim gibi zeki bir gencinzekâmı bilmem ama o zaman hakikaten bana genç denebilirdi böyle mülevves şeyleri, bu cinsten dejenere muharrirleri okumasını hiç doğru bulmadığını, fakat kabahatin bizde olmadığını, asıl kabahatin bu gibi kitapları memlekete serbestçe sokan hükümctte olduğunu söyledi. Hayretimden donup kalmıştım. Bir lahzada 1923 inkılabından seksen sene evveline, Abdülmecid Han'ın kitaba ve gazeteye sansür koyduğu devre dönüvermiştik. Kendisine düşüncemi söyleyince masasını bana bırakıp gitti. Hayatta övünebileceğim tek zaferim belki budur, yani kitaptan korkan, düsünceye had çekmek isteyen bu adamı yanımdan kaçırtmamdır. Kitaptan niçin korkarlar? Bunu bir türlü anlavamadım. Kitaptan korkmak, insan düşüncesinden korkmak, insani kabul etmemektir. Kitaptan korkan adam, insani mesuliyet hissinden mahrum ediyor demektir. "Bırak, senin ytfrine ben düşünüyorum!" demekle "Falan kitabı okuma!" demek arasında hiçbir fark yoktur. İnsanoğlu her şeyden evvel mesuliyet hissidir ve bilhassa fikirlerinin mesuliyetidir. Ondan mahrum edilen insan, kendiliğinden bir paçavra haline düşer. Şüphesiz insani Korumamız lazım gelen vaziyetler vardır. Fakat bu vaziyetler daha ziyade ferdin kendi dışındaki vaziyetlerdir. Bir insani kendi içinde, düşüncesinin mahremiyetinde korumağa hakkımız yoktur. Ortaçağ'dan bugüne kadar gelen zaman içinde insanlığın belki en büyük kazancı bu basit hakikati kendisine maletmesidir. Üç Ipucu 1. Şiir, roman, hikâye de yazdı. 2. Edebiyat Üzerine Makaleler'i ile kimi yazılannı derleyen, 1951'de Cumhuriyet'te çıkan yazının da yer aldığı bu kitabı ölümündcn sonra yayımlandı. 3. Yahya Kemal'in başucunda yatıyor. Kitabın adı: Yazarın adı: CUMHURİYET K İ T A P SAYI 19 S A YF A 27