23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Metin Üstündağ ikinci 'langplay'ini anlattı Aslında film eleştirisi de değil... ^ Ayının kuyruğu uzun olur mu? Olmaz. Bir cek ayının haricinde. Fitaş Sineması'nın önündeki Ayı'nın kuyruğu uzundur." Cankut Şamlı, uzunca bir sürcden bcri günlük gazetelerden birinin sanat sayfasına yazdığı sinema yazılarını bir araya toplanıış. Toplam altmış yazı. Şamlı'nın kitabma seçtiği ad şöyle: "Ben Aslında Hiçbir Filmin Aleyhine Yazmam"... O, aslında sinema yazarı da değil. Kitabının "jenerik"inde böyle yazıyor. "Ben bir sinema seyircisiyim, sizin gibi. Sinemayla ilişkim, bir bilet seviyesinde. Sizden tek farkım, filmi izledikten sonra onun hakkında içimden gelen bir şevleri yazmak. Yazdıklarım da genel olarak insanların film çıkışlarında aralarında konuştukları şeyler..." Alçakgönüllülük olsun diye söylemiyor bunları. Gerçekten, toplamı altı saatte okunan altmış yazının muhasebesinden iddialı bir sinema eleştirmeni havası çıkmıyor. Ya ne çıkıyor? Sinema duygusu! Eleştiri, bu duygunun altında gtz.lt. Bazen yaztnın ironik başlığında, bazen esprili bir tümcenin içinde ya da safdil görüntUlü kalem sahibinin ortaya attığı sorunun ardında... Cankut Şamlı, alışılmıj sinema yazıları yazmıyor, özetle. İzlenimci bir yaklaşım sergiliyor. Sinemanın çıkışında, kendisinde kalan izleri aktarıyor okuruna. Bunu yaparken "kolejli fırlama" zekâsının pırıltılarını da serpiştiriyor aralara. Bu pırıltılar, altmış yazıyı altı saatte keyifle okutuyor size. Hele filmi seyretmişseniz, konuyu bijiyorsanız, yazarın satırlara döktüğü duyguyu, izlenimi, yargıyı, deştirel takılmayı paylaşmadan edemiyorsunuz. Son iki yılın (yazılar 1988'den berj yayımlandığına görc iki buçuk yılın) önemli filmlerı, gündemdeki yönetmenleri ve tartışılmış konularını panoramik olarak izleyebilirsiniz Cankut Şamlı'nın kitabında. Yönetmenlerin filmografısi ya da sinema tekniğinin incelikleri, yazarı pek ilgilendirmez. Bu alanda okurun bilgilenmesine çaba harcamaz. Ama 1 bir filmi izlerken hissedip de adlandıramadığınız noktalarda Cankut Şamlı âdeta sizin yerinize konuşur. Onun gözüyle, kimi ayrıntıları daha bir yerine oturtursunuz. Şamlı için sunu da söyleyebilirsiniz: Sinemayı, izledikçe öğrenen, öğrendikçe düşünen biri. Ya da öyle görünüyor. Okurunu da kendisiyle birlikte, sanki ayaküstü, hemen sinemanın çıkışında düşünmeye çağırıyor gibi. Hatta bazen düşüncesi, salt izlediği filmle de ilgili olmayabilir: Filmin oyuncusundan, reklamına kadar, seyircisinin tutumundan sinema salonuna kadar, jişirilmiş tilmlerin gördüğü aşırı ilgiden, temanın sığlığına kadar her konu, yazarın eleştiri tırmığına takılabilir. Kleştirinin sivriliklerini yontmak, ıncelikli yargılara dönüştürmekse, Şamlı'nın yazılarının en önemli niteliği. Kısa tümcelerle örülü, kcyifli taşlamalarla süslü ve değişik bir gözle • güncel sinema konuları. Kitabın özeti bu... Aslında hiç de fena yazılar değil. Necati GungAr Ben Aslında Hiçbir Filmin Aleyhinde Yazmam / Cankut Şamlı / Özgür Dağıtım / 160 s. / 000 T L / CKK Kod No: 000.000 'Reklamlarla büyüdüm' KEMAIGÖMMN Heey Kımıl Zararlısı Olma Kımılda Biraz / Metin Üstündağ / Güneş Yayınları / 150 s. / 7000 TL. / CKK Kod No: 055.036 Şöyle sunturlu bir küfrün, Aksaray'daki biracının kapısından çıkıp da Yüksek Kaldırım'da bedenle buluştucu, Dolapdere'de çingene cazına dönüştüğü, denize ulaştıkça argo destanına tırmandığı bir seyrin kıtabi zenginliğine Eşref ten, Neyzen Tcvfik'ten sonra Can Yücel'de tadına varmıştık ki genç kafakâğıdı ve elem kokan çığlığı ile Metin Üstündağ çıkageldi. İkinci "Langpla/'i ?< Hev! Kımıl Zararlısı Olma, Kımılda Biraz"la şiirden sökağa bakan kuranderli bir hemzeminde mesken tuttuğunu belgeledi. Samimiyet, nefret, buhran ve akıl yazıları bunlar. "Manidepressif manifestolar yazıyorum. Analizler, tahliller yapıyorum. Saptamalarda bulunuyorum. Tarih düşüyorum. Çığlık atıyorum. Küfür ediyorum. Rengim bu. Konuşurken de böyleyim, yazarken de seyiurken de,.." İlk kitabında ve ilk langadanklarında kaçınaseçe, iyice imbikleyip piyasa hedefinin buralara varacağını düşünmediği, ama tümüyle önceden tanımlı bir arka planın izleri vardı. Pek temiz bir cilt ve deri. İkinci langplayinde ise Metin Üstündağ yetişmek ister gibi "her jey" üstüne yazmış. "Her şey" de onun üstüne bocalama aökülmüş sanki. Kimi kendiyle iyice örtüşen; "Bir sabah / bir uyandım / tstanbul SİSTANBUL" gibi veva "Akıp giden ne oluyor / biz böyle ne yaparken / ille replik gerekli mi / tanışmalar bir diiello / bol bolşevik bir duygu bu / mor ötesi uçuk hanım / orda öyle durma / soyun da sevişelim" gibi başlangıçta daha çok Üstündağ'ı karaktenze eden şiirlerken ikinci kitabında "duvar yazıları"na namzet, vureusu sonda şiirleriyle çıkıyor karşımıza. Kirli havasında Ginsberg'in, Ferlinghetti'nin başkaldın duygusunu taşıyan, acıl ihtiyaçtan, acil öfkeleriyle süssüz ama civcivli, namahremiyet gözetmeyen ve yazımından grafik düzenlemesine dek sokağa çıkmak için kitabın içinde tepişen yazılarıyla (şu batıcıl yönetmenlerimizin kendi filmierine yakıştırdığı gibi) "Bir Metin Üstündağ Kitabi"... "Bize doğum itibarıyla "televizyon kuşağı" denilebilir. Reklamlarla büyüdüm. Taktak spotlar. Dilimc egemen olan unsurlardan biri bu sanıyorum. tlk âşık olduğum kıza Laura Ingıls'a benziyor diye işık olmuştum. Dilimin ayıpçı olması da İstanbul'un en muzır mahallelerinde oturmama bağlanabilir. Tarlabaşı'nda oturduk misal. Sonra Karaköy'de Tophane'de kerhanenin iki sokak üstünde oturuyorduk. Bir gün yangın çıktı, cıscıbıldak kaçtı kadınlar kerhaneden. Hayat sokakta geçerdi. Tophane'de sokağın iki ;irişini halıyla kapar, dügün yaparlardı. Sonra 12 Eyül geldi. Kucağımda en sevdiğim arkadaşlarım öldü fılan. Şimdi 25 yaşındayım. Gereğinden fazla olgun hissediyorum kendimi. Biz biraz doldurulduk sanıyorum, fason yaşadık. Bunları sinemaya saklıyorum. 30 yaşına gelince her seyi bi kenara birakıp sinema yapacağım..." Metin Üstündağ, beraberinde furyalaşan bir yazı türünün öncülüğünü yaptı. "Akıl yazılan"nın dışında ka Metin Üstündağ: "ilk âşık olduğum kıza, Lora Ingıls'a benziyor diye âşık olmuştum. Dilimin ayıpçı olması da istanbul' un en muzır mahallelerinde oturmama bağlanabilir.'' lan tüm grafittiler bu adla anılmak ister gibidir. Ancak Üstündağ bunu şiirden bozarak yarattı. Yoğun ret birikimiyle bütünleştirdi ve kaosa saldı. Başından sonuna ne olmak istediğini bilen sözcüklerin patronluğunu yaptı. Bunu takip etmek isteyen bir çok kişi çıktı ve çıkacaktır sanırım. "Eskiz insanlar üretiyoruz. Hemen furyalaşıyoruz, hemen tüketiyoruz. Hemen harcıyoruz. Repliklerimiz Amerikan filmlerinden alınma. Fon müziğimiz arabesk. tnsan olmak, tutarlı olmak marjinal kılıyor kişiyi artık..." Genç okurlar önceden kestirilemez bir biçimde kendi "hit"lerini abartılı bir biçimde destekliyorlar. Limon dergisi yazar çizerleri, birbiri ardına altı yedi baskı yapan kitaplarıyla daha önceleri mizah yazarlarımızın düşünemeyecekleri sonuçlar elde ediyorlar. "Okuyucuyla ilişkimiz her kula nasip olmaz türden. Ankara'da kızlar ellerine imza attırıp 'Bir hafta yıkamıycaz' diyorlar. Fanatik bir güruh tarafından seviliyorum. Limon'un militan okurları bunlar. Beni kendileri gibi biliyorlar. 'Meraba moruk, nas'sın' diye başlıyorlar söze. Aile fertlerinden daha yakınım onlara. Sevgilileri gibiyim. Müthiş bir sıcaklık. İmza günlcrimiz Rio karnavalı gibi geçiyor..." Metin Üstündağ'ın erkek hayranlarından bahsettiğini pek sanmıyorum. Bütün bu ilişkinin popüler çizgisinin ötesinde, Metin Üstündağ kendi dünyasını çevreleyen çoğun kederli atmosferinde, bizde az yetişen gazoz ağacının yapraklarını suluyor, toprağını eşeliyor, samimiyet buhranlarının kapısını çalacağı gece karanlıklarını düşlüyor. D S A Y F A 2 1 Î C U M H U H İ Y E T K İ T A P SAYI 1«
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle