03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Çevreyi kim koruyacak? Yann / Robert Hawemann / Çeviren / Erol Ozbek / Ayrıntı Yayınları / 194 s / 10000 TL. / CKK Kod No: 303.002 MEHMET ALİ KILIÇBAY Doğu Avrupa ülkelerinde yaşanan ve son yıllarda dünya gündeminde giderek daha büyük yer tutmaya başlayan ekonomik, toplumsal vc siyasal dönüşümlerın hangı düşünsel mayalanmalara yaslandığı ve hangi yenilcrini oluşturduğu, insanların çoğu tarafından ihmal edilmektedir. Televizyonun, temel değişimlcri bile Hollywood üslubu içinde verme alışkanlıği, insanların "esas çocuk" üzerinc yoğunlaşmalarına yol açmakta, arka plan, hemen her zaman daha önemli olmasına rağmen, hemen hiç görülmemektedir. Oysa gelişmelere serin kanlı olarak bakıldığında bu cins entelektüel mayalanmalar hakkında bilgi sahibi olmadan, Doğu Avrupa'yı ve dolayısıyla tüm dünyayı etkileyen derin dönüşümlere teşhis koymanın olahaksızhğı ortaya çıkacaktır. Doğu Avrupa, bugünlcrde çok canlı bir entelektüel ortamın odak noktasını oluşturuyor ve ürünlerinden bazıları da ne mutlu ki bize kadar yansıyor. Bunların dikkatli bir şekilde okunması ve bütünsel bir analize ve değerlendirmeye tabi tutulması halinde, bugün mass media'nın dünya ölçeğinde oluşturduğu kamuoyunun yerleşmiş kanılarını büyük ölçüde sarsacak sonuçlara ulaşmak mümkün olacaktır. Birçok diğerinin arasında, asıl önemli nokta, Doğu Avrupa'da sosyalizmin yıkılarak, yerine kapitalizmin Çevre sorunlannı aşma konusunda bir model taslağı: Yann' geçmekte olduğuna dair "Batılı" kanının yanlışlığına ilişkin olanıdır. Bu kanı iki nedenden ötürü yanlıştır. Birincisi, Doğu Avrupalı yazarların eserlerınden de ortaya çıktığı üzere sosyalizm bu bölgede zaten hiçbir zaman kurulmamıştır. Reel sosyalizm adı verilen "Doğu Avrupa sosyalizmi" veya "Devlet despotizmi adına ben ne yaparsam sosyalizm odur" fırsatçıhğının, teorik sosyalizmle fazla bir ilişkisi yoktur. Ikincısı ıse kurulamayan bir sosyalizmin yıkılması mümkün olmadığına göre Doğu Avrupa'da yıkılan "reel sosyalizm"dir, yani devlet despotizmidir ve yerine de kapitalizmin geçip geçmeyeceğini zaman gösterecektir. Bir Doğu Alman düşünürü olan Robert Havemann son derece îlginç kitabında, Doğu Avrupa'nın şu anda karşısında bulunduğu yol ayırımını dolaylı bir söylem içinde dile getirmektedir. Kendine seçtiği araştırma modeli ve teorik çerçeve, günümüzün fazlasıyla revaçta olan konusu, ekolojik bunalımdır. Havemann sanayıleşmenin yol açtığı çevre tahribatını, ne kapitalizmin (Çünkü o neden olmaktadır) ne reel sosyalizmin (Çünkü o da kapitalizmi taklit etmektedif) önleyebileceğini çok inandıncı bir şekilde kanıtladıktan sonra bir ütopya denemesine girişmekte ve çevre sorunlannı aşma konusunda bir model taslağı çizmektedir. Eser, çatısının çatılış biçimiyle klasik ütopya denemelerinin oldukça tipik bir örneğini oluşturmaktadır. Çünkü her ütopya, asıında yazarı her neyi savunursa savunsun, özü ve esası itibarıyla ütopya sahibinin kcndi çağını sorgulamasından ibarettir. Havemann da bu tavrın dışına çıkamamakta ve ütopyasında bir antişimdiki zaman kureularken yalnızcaçağının, kendi kavrayışı içindeki aksaklıklarını ortaya koymaktadır. Bu, neden boyle oluyor? Çok basit bir nedenden ötürü. Her ütopyanın aslında radikal bir ret olmasından ötürü. Ret radikal olunca, şimdiki toplumun tamamen tersi, ütopya biçi Havemann sanayileşmenin yol açtığı çevre tahribatını, ne kapitalizmin, ne reel sosyalizmin önleyebileceğinı söylüyor. C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 18 minde ortaya çıkmaktadır. Ama bu terstoplum, temel eklemleşmeler açısından asla işlevsel olamayacağından ötürü (Çünkü eskı toplumun eklemleşmelerini tersine döndürmek, onları korumak demektir), bir gelecek programı olma şansına hiçbir zaman sahip olamamakta, fakat şu andaki toplumun kapsamh bir eleştirisi olma gibi temel bir işlevi yerine getirmektedir. Havemann belki tark etmiyor ama eserinin değeri ileri yönelik önermelerinden değil bugüne yönelik eleştirilerinden kaynaklanıyor. Havemann'ın ütopyası, Platoncu ütopyanın bir antitezi olarak ortaya çıkmaktadır. Eski Yunan sitelerinin meydana getirdiği siyasal mikrokosmos içinde, insan hayatının her anını düzenleyen, otoriter ve son derece katı bir devlet modeli oluşturan Platon'jn Politeia adlı eseri, başlangıcı itibarıyla bir ütopya olarak ortaya çıkmıştır. Ancak Eski Yunan siyasal çoğulluğunun (Çoğulculuğunun değil) önce Iskender, sonra da Roma üniterliğiyle tarihe gömülmesi ve Bizans ile Islam devlet modcllerinin Platoncu çizgiyi mantıksal sonuçlarına kadar götürmeleriyle Eskı Yunan'ın bu ütopyası uygulanan model haline gelmiştir. Havemann kapiıalist ve reel sosyalist devletlerin de bu çizgi üzerinde yer aldıklarım düşünmektedir. Bu durumda Havemann'ın ütopyası, ilginç bir şekilde, Platon'la bir hesaplaşma olmaktadır. Okuyucunun yazılanlara bu açıdan bakması, ona zevkli bir okuma sağlayabilır. Havemann'ın çevre bunalımının sonuçları konusunda söylediklerine katılmamak olanaksızdır. Kapitali/.min, kâr hadlerinin düşme eğilimi karşısında, süreklı olarak yeni ihtiyaçlar yaratması ve israfçı bir ekonomıyi beslemesi, çevrenin sürekli tahribine yol açmaktadır. Ancak Havemann'ın burada ihmal ettiği nokta, kapitalizmin tüm dünya sosyal formasyonlarını tck bir ekonomidünya haline getirme zorunluğudur. Kâr hadlerinin düşme eğilimi, aynı zamanda tüm dünya toplumlarını kapitalist oyunun aktörleri veya kurbanlan haline getirir. Bu durumda reel sosyalist ülkeler de aslında kapitalizmin oyununu oynamakta, alternatif bir ekonomi ve toplum yaratamamaktadırlar, çevre sorunlarına onların da deva olamamalarının temel nedeni budur. Havemann'ın sonuçlarına geniş ölçekte katılıvor o\ınakla birlikte, nedenleri konusunda bazı tereddütlerimizı belirtmek gerekmektedir. Ekolojik bunalım yalnızca kapitalizme mal edilebilecek bir sorun değildır. Kapitalizmi yaratan tarih, çevre sorunlannı da yaratmıştır. Daha açık bir ifadeyle kapitalizm ile çevre sorunları arasında yaratanyaratılan ilişkisi yoktur. Her ikısi de insanlık tarihinin ana eğilimlerinden birinin eşanlı sonuçları olarak ortaya çıkmışlardır. Bu sorunun ortaya çıkışı (yani hem kapitalizmin, hem de ekolojik bunalımın) doğrudan, insanın üretici kimliğine bağlıdır. Çevrenin bozulmaması için insanın hiçbir üretim yapmaması ve doğal ekosistem içinde yer alması gerekir. Bu durumda dünyanın besleyebileceği maksimum sayı, 10 milyar kişidir. Açıktır ki bu sayının aşıldığı andan itibaren, üreticilik zorunlu olacaktır. (Zaten bu sayı ancak üreticiliğin daha önceden ba^lamasıyla aşılabilir), hem de doğanın kendi programının dışında bırprograma, yani iktisada uyarlanması zorunlu hale gelmektedir. Demek ki çevrenin bozulması (Biz ona iktisat diliyle düzenlenmesi veya üretilmesi diyelim) tarihin bir ürünü veya daha açıkçası, tarihin varlık nedenidir. Çünkü üretim olmasaydı insan ve değişme; insan ve değişme olmasaydı tarih olmazdı. Kapitalizm bu süreç içinde yalnızca bir yoğunlaşma odağıdır, neden olmadığı gibi sonuç da değildir. Havemann'ın ilginç ve yer yer öğretici kitabı karşısında, zaman zaman dikkatli olmakta yarar vardır. Ama nihayette, okuyucu Doğu Avrupa entelektüel mayalanmasının niteliği hakkında doğrudan fikirler edinme olanağına kavuşmaktadır. D S A Y F A 18
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle