23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

'Ütopya gerçeğin bir parçası' "Selim ya da Konuşma Yeteneği" adlı romamnda bir güreşçi ve tesviyeci olan Selim ile konuşma sanatına büyük önem veren Alexander'ı kitabının odağına yerleştiren Nadolny, "Ben güzel konuşmayı güreşmeye benzetiyorum" diyor. Sten Nadolny yeni romamnda Türkleri anlatıyor: S BONER YÛREKLIK BERÜN ten Nadolny, 4O'li kuşağın önde gelen Alman yazarlanndan. Az ama öz yazıyor. 1942 doğumlu yazarın toplam üç romanı var. İlk romanı "Netzkarte" (Şcbeke Kartı) 1981'de yayımlanmıştı. Üç yıl sonra çıkan ikinci romanı "Die Entdeckung der Langsamkeit" (Yavaslığm Keşfi) olağanüstü büyük bir ilgi görmüş, çeşitli ödüller almıştı. Almanca baskısı 200 bini bulan ve 12 dile çevrilen bu romanındaNadolny, 19. yüzyılda yaşamış bir İngiliz gemicisinin yaşamını anlatır. "Selim oder Die Gabe der Rede (Selim ya da Konuşma Yeteneği) 502 sayfahk hacimli bir roman. Romanda çeşitli karakterler dantel gibi işleniyor ve son 25 yıl Federal Almanyası'nın toplumsal dökümü çıkarılıyor. Bir güreşçi ve tesviyeci olan Selim ile konuşma sanatına büyük önem vercn Alexander romanın baş kahramanlarıdırlar. Öykü 1965 yılında Selim ile arkadaşı Mesut'un Kiel'deki bir tersaneae çalışmak üzere Almanya'ya yolculuklarıyla başlar. Selim çok iyi konuşan, az Almanca bildiği halde hemen diyalog kurabilen, her derdini anlatabilen, ama yeri gelince susmasını bilen ve "Onassis'in gemileri kadar zengin düşleri olan" yaşam dolu bir insandır. Alexander ise konuşma sanatına meraklı, güzel konuşanlara hayranlık duyan biridir. Selim ile Alexander öğrenci hareketlerinin olduğu 68'li rak nitelendiriliyor. Yazarın bir önceki romanı olan "Yavaşlığın Keşfi" ise şu sıra Tevfik Turan tarafından Türkçeye çevriliyor, yakında yayınlanması bekleniyor. Sayın Nadolny, "Selim ya da Konuşma Yeteneği'nde, çeşitli kahramanlarda kendini gösteren ütopyalar var. "68'li yılların ütopik gerçeklifci" mi demek gerek buna? Ütopya ile gerçek arasındaiti ayırımınız, yıllarda Berlin'de tanışırlar. Alexander, Selim'in konuşdüşünceleriniz? ma yeteneğine, pratik düşüncelerine ve yaşam felsefesine Ben yetenekli bir ütopist değilim. Gerçeği seviyorum gitgide derinleşen bir saygı ve sevgi duymaya başlar. Bu ve onu yazmaya çalışıyorum. Ama gerçek de illüzyonlarıki karakter ekseninde Nadolny, okura şu mesajı verir: dan oluşuyor. Onun ıçin benim bir görevim de bu illüz"Konuşarak birbirimizi tanıyor, bütünleşiyoruz. Buyonlan yansıtmak. önyargüan, klişeleri, düşleri yazmak. nu ihmal edersek, üstünkörü yüzeysel bilgilerle yetiYani bu kitapta elbette ütopyalar da var. Her kahramanirsek aramızda insancıl baglar kurulamaz, dayaruşma nın bir ütopyası var, bizim ütopyalarımız olduğu gibi. O olamaz. Bütün sorunlar konuşarak halledilir". Fikir halde ütopya gerçeğin bir parçası ve romanda da geçmesi veren, düşünceyi geliştiren, yapıcıüretici konuşma ile gereken bir olgu. Ama ben ütopyaları ön plana çıkarıp gerkarşıdakini aptallaftıran yıkıcıyüzeysel konujmayı ançekleri göz ardı etmiyorum. latıyor bize Nadolny: "Günümüzde insanlar giteide Bunu yaparken de yine toplumsal bir soruna pardillerini yitiriyorlar. Konuşma, yıkıcı olmak için kullanılan bir araç haline geldi". Nadolny, işlediği öyküy mak basıyorsunuz ve konuşmanın, diyalog kurmanın önemi üzerinde duruyorsunuz bu kez. le ve çizdiği karakterlerle bunu vermek istiyor. Evet, teknolojinin gelişmesi, toplumların aşırı bir Sten Nadolny Türkiye'yi yakından tanıyan biri. Dedesi tempo içine girmesiyle ortaya çıkan insan tiplerini irilk Alman büyükelçilerinden. 6O'lı yıllardan itibaren çedeliyorum. Teknoloiiye karşı değilim elbette. Gelişen şitli kereler Türkiye'ye gidip gelmiş. İki yıl önce de Berteknolojinin, insan ilişkileri üzerindeki olumsuz etkiİin Senatosu'nun bursuyla üç ay İstanbul'da kalmıştı. Bu lerini göstermek istiyorum. İnsanlar giderek birbirlesüre içinde Nadolny, yeni romanının son bölümünü yazrinden uzaklaşıyorlar, duyarsızlaşıyorlar. Konuşamıyormış. Ama böyle bir roman yazma fikri Nadolny 'ye 70'li lar, meselelerini anlatamıyorlar. Televizyonlarının yıllarda gelmiş. "Daha o yıllarda tanıdıgjm çok Türk arkadaşım vardı. Bana Almanya'daki yaşamlarını, izle önünde derin bir zaman boşluğu içersindeler. Dillerini gitgide unutuyorlar, yitiriyorlar. Teknolojinin tutnimlerini, düşüncelerini anlatırlar, ben de notlar alır, sağı gıbiler. Ben "Selim yada Konuşma Yeteneği"nde bu anlatılanları günün birinde roman haline getirmek bunu vermeye çalı^ıyorum. isterdim" diyor Nadolny ve "Selim ya da Konuşma Ye Peki bunu verırkcn niçin Türkleri seçtîniz? teneği"ni yazmaya 1980'de başladığını söylüyor. Bir kez Türkleri iyi tanıyorum. Sonra Türkler, çok Sonradan gelişen yabancı düsmanlığı da romanını etkideğişik bir toplumdan, eleştirisini yaptığım modern bir lemiş ve Türkleri romamnda hiçbir zaman "aşırı sağın endüstri toplumuna gelmiş, insanlara ve insan ilişkilerikurbanı zavallı insanlar" olarak göstermek istememiş. Aksine onları, kendilerini savunabılen, planları olan, hat ne çok daha değişik bir gözle bakıyorlar. Henüz dilini yitirmemiş, konuşmasını seven bir toplum Türlder. ta sır'ası geldiğinde kötülük bile yapabilecek yaşam dolu Bajkahramanın, Selim'in güreşçi olmasının ne insanlar olarak vermeye çalışmış, klişelerden uzak, gerözelliği var? çekçi tipler çizmeye özen göstermiş. Ben güzel konuşmayı güreşmeye benzetiyorum. NaSten Nadolny'nin yeni romanı bir süre önce çıktı ve çısıl güreşte, her iki güreşçi de birbirıni nereden yakalayıp kar çıkmaz Alman basınında büyük bir ilgiyle karşılanalt edeceğine tüm dikkatini verirse, konuşmada da hatip dı. "Bestseller" listelerde Eco'nun romanıyla birlikte ilk neyi, nerede söyleyeceğini iyi bilir ve güzel, yerinde bir dört arasına giren "Selim ya da Konuşma Yeteneği" kisözle taşı tam gediğine oturtur, karşısındakini mat eder. mi edebiyat eleştirmenlerı tarafından yılın başyapıtı olaHer ikisinde de neyin nereden yakalanacağı konusunda tam bir konsantrasyon vardır. Güzel konuşma yeteneğine sahip olan roman kahramanı Selim, Türkiye grekoromen güreş şampiyonudur. Güreşte olduğu gibi konuşmada da ustadır. Ikisi arasında, Türklerin güreş ve konuşma tekniği ile Almanya arasında bir bac kurmaya çalıştım. Bunun için Berlin'de Türklerin birçok güreş müsabakasını izledim. Romanda 68 'li yıllan da anlatıyorsunuz. Selim ile Alexander'ın o yıllarda tanıjmasının belli bir nedeni varmı? O yıllar güzel konuşma tekniğinin alabildiğine geliştiği yıllardı da 6nun için. Berlin'deki öğrenci hareketleri sırasında herkes konuşuyor, bir şeyler anlatıyordu. Ütopya ve gerçek, çelişkilerle iç içeydi. Konuşmalarda terminolojı giderek ön plana çıkıyor, ütopyalar anlamım yitiriyordu. Yani binlerce insanı bir araya getiren güzel konuşma tekniği, insanları dışlamaya ve sekterliğe hizmet etmeye başlıyor, ütopik amacından uzaklasıyordu. Konuşmak, ekarte etmek, bölünmek içindi. Öğrenci hareketlerine yakınlık duyan, yürüyüşlere katılan Alexander bir süre sonra bunları görür ve hareketten uzaklaşır. Benim burada anlatmak istediğim, "güzel" konuşma tekniğinin yıkıcılığa ve insanların birbirlerinden uzaklaşmasına da hizmet edebileceğidir. Bu sadece politikacılar için değil, herkes için geçerli. İnsanlar birleşmek için, bütünleşmek için konuşmalı. D Selim oder Die Gabe der Rede (Selim yadaKonujmaYetenefti) Stcn Nadolny/ Piper Yayınları 502 sayla / +4. D M 8 A YFA 1 » ™ * r B ^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^« i^^^^^^^^^m Sten Nadolny, "Ben yetenekli bir ütopist değilim, gerçeflı seviyorum ve onu yazıyorum'' diyor. Nadolny gerçeğin de illuzyonlardan oluştuflunu belirtlyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI li
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle