Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Marquez'den bir sinernacının serüveni k~ Şili'de İllegal Şili'niıı CotKcpiion kentindeki Plaza Sebastian Acevedo Mcydam'nm öyküsünü bılıyor musunuz? Augusto Pinochet adlı diktatörün şiddeı vc öldürme sanatında usulaştığı bu kentin bir başka acıklı oykusünü daha anlatıyor Miguel Littin. 22 yajındaki o|lu ile 20 yaşındaki kızı gizli silah bulundurmaktan askerı yönetimce tutuklanınca, Sebastian Acevedo adlı çaresiz baba, çocuklarının daha fazla ijkence görmesini engelleyebilmek için yaptığı tüm yasal girişimlerin ardından kendini bu meydanda yakar. Hastaneye kaldırıldıktan sonra 7 saaı daha yaşar ve kızı ile mikrofon aracılığıyla konuşur. Doktorlar Acevedo'nun o halini kızının görmesini istenıezler, Ama Acevedo "Senin gerçektcn Candelaria olduğunu nereden bileyim" diye sorar, o zaman kızı, babasının küçükkcn kendine taktıgı ismi hsıldar mikrofona. Bo$a feda etmemiştir kendini Acevedo. Çocukları bu olayın ardından sivil mahkemeye devredilir. Şili üzerine sayısız kitap yayımlandı, bunJarın bir kısmı Türkçcye dc kazandırıldı, ama bunların yanında Miguel I.itıin'in gizlice Şili'ye ginp dört saaılik televizyon fılmiyle iki saatlik sincma filmi çckmesinin oykusünü Gabriel Garcia Marquez'in anlatımıyla okumak başka bir tat veriyor. Nereden bakılırsa bakılsın, belki Batılıların okuduğunda şaşkınlık içinde kalacağı, ama bizinı için GG Marçuez yabancı olmayan, birçok sahneyle karşılaşmak mümkün: Askeri yönetimle birlikte sayıları bir çığ gibi artan işportacılar, soğuk tren ıstasyonları, ağır aksak çalışan demiryolu agı, sokağa cıkma yasağının getirdiği ölümcül .sessizlik, insanların şaskın ve ürkekliği, sokaklarda çabuk ve sessiz dolanmaları, her kiliı noktasında "hazır kuvvet" timleri, yü/ nıctrede bir kimlik kontrolü, asık suratlı "carabinero"lar dalu bir sürü jey, Tiirk okuru için hiç de yabancılık çekmeyeceği anılan çağrıştıracaktır. Kitabın bir yerinde şöyle yazıyor Miguel Littin: "Çıt çıkarmamaya çalısarak soyundum ve deliksiz bir uykuya hazırlandım, ama ne mümkün. Yatağıma uzanır uzanmaz sokağa çıkma yasağının korkunç sessizliğini hissettim. Dünyanın hiçbir yerinde benzer bir sessizlik düşünemiyordum. Üstüme çökmüş, giderek ağırlaşan ve hiçbir zaman gecmeyecek bir sessizlik' diyor. Oysa bütün sokağa çıkma yasakları, bunun ne anlama geldiğini bilenlerin üzerinde aynı etkiyi yaratır ve Miguel Littin'in "düsünemediğinin" tersine, "aünyanın birçok yerinde benzer sessizlikler" yaşandı. Miguel Lııtin'in Şili içinde gereekleşıirdiğı illegal çekimler belki bir sinema harikası olarak larihe gecmeyecek, ama bir sanatçının yaşamını hiçe sayarak ülkesinde yaşanan diktatörlügü ve onun yıkınıılarını bütün dünyaya ve daha da önemlisi geleceğe aktarmak üzere böyle bir tehfikeye girişmesi kujkusuz umıtulmayacak. Kitap bir polisiye roman gibi okuru içine alıyor.ve bir solukta da okunuyor. Benzerlikleri gördükçe jâjırtıyor insanı. Kitabın bir yerinde Miguel Littin, Marquez'in ağzından, 12 yıl MJnra ülkesine döndüğünde dikkatini en çok çeken jeylerden birinin isportacıların .ınmasının olduğunu söylüyor. Ve bu saıırları okuduktan sonra da Ankara'nın o çok bilinen Yüksel Caddosi'ndc gezmek, boğazında düğümlenip kalıyor insanın. . ıji|(2 Uu Şili'de tllcgal Miguel Linin'in Macerajı / Gabriel Garcia Marauez / Çevircn: Hatico Tış / Afa Yayınları / 165 s. / 3.750 TL. / Kod No: 011.058 Doğayı korumaya çağrı Göç Edecek Yer Kalmadı (Rasgele 2) / Raif Ertem / Yasa Yayıncılık / 139 s. / 6.300 TL / Kod No: 138.039 SEVİM ÇİĞDEM RaifErtem bir sorumlulukla başbaşa bırakıyor okuru Raif Ertem, Nisan 1990 tarihli bu eserinde, "doğa" ve "insan" arasındaki alijverişte onaya çıkan dengesizliği, çarpıcı ve yaşanmakta olanı niteleyen başlıklar altında ele almış. Her yazı, değişik tarihlerde yazılmış olmasına karşın, sonuçta he'psı, "doğayı koruma" bilinç ve sorumluluğunu güçlendirme amacını taşıyor. "Çevre"sorunlarına çözüm üretmek için, "esin kaynağı" olabilecek bu kitap, güncel olan öbür kitaplann arasından sıyrılıp öne çıkabilecek kadar ciddi uyarıları içeriyor. Ertem, dar anlamda yaşadığımfz çevreye, geniş anlamda da dünyamıza sahip çıkmaya çağtrıyor biîti. Bu şekilde, bakıj açımızı da geni^letmi} oluyor: "Önemli bir yanılgı var. Kirlilik ülke tanımıyor. Işte Çernobil'de patlayan santralın dalgaları Anadolu'ya vurdu... Aliağa'da ya da Gökova'da tüten baca Japonya'da, Amerika'da asit olarak dökülecek..." İnsanını düşüncn ve onun yaşadığı çevredeki olumsuz gelışme'ler ıçın sesini yükselten Ertem, "çoğunluğu yaşanan, yazılan" olayları bir çatı altında toplamış. Bazı ya zılarında, gözler önüne sermeye çalıştığı "çevre"ye ilişkin gerçeklerden yola çıkarak bir an için onu "karamsar" diye nitelendirebilirsiniz. Nitekim o da büyle bir saptamayla karşı karşıya kalabileceğini anlamış olacak ki kendısini şöyle savunuyor: "Çok karamsarsınız, diyeceksiniz. Karamsarım. Bu gidişi bu dünya kaldırmaz. Doğaya karşı sanayi büyümesini..." (s. 32) Göç Edecek Yer Kalmadı, göz ardı edilemeyecek bir > sorumlulukla baş başa bırakıyor bi/lerı: I 'rtem'ın deyişiylc "kemire kcmire son noktasına geldiğitniz" doğayı, sorumsuzca tüketmekten vazgeçip somut ve akılcı yöntemlerle onu yenidcn kazanmaya çalışmak... Eser bir anlamda bizleri, yaşadığımız çevre ve dolayısıyla "sağlıklı bir yaşam" için, ciddi bir mücadeleye, "çok sesliliğe" yönlendiriyor: "Doğanın sonu, yaşamın sonu! Bu gidişe dur diyecek beyinlcr, eller. Neredeler?" (s. 119) Göç Edecek Yer Kalmadı, içinde bulunduğumuz çevre sorunlarını tablolaştırmış âdeta. Doğa, birçok öğesiyle (kuşlar, balıklar, ağaçlar, denizler vb.) satır aralarında canlanmış gibi karşınıza çıkıyor. Ertem, şiirsellik, akıcılık ve hiciv taşıyan anlatımıyla doğayı konuşturuyor bir anlamda: Yanlış kullanım sonucunda, kendisine ihanet ettiğimiz doğanın çığlıklarını duyurmaya çalışıyor bize: "... Canlılığını yitiren doğa, güzelieşmekten vazgeçen hanımlar gibidir. Hırçınlaşır. Şimşekler yangın getirir! Sular sel!..." (s. 49) Kitapta yer alan yazılar, okuru, çevresindeki dcğişimler konusunda bilgılcndirdiğı için aynı zamanda bir "haber" niteliği taşıyor. Ayrıca bu yolla bize, "çevreci" bir bakış açısı da kazandırıyor. Böylece okur da "aktif bir konunıa sahip oluyor: "Çevre" ile ilgili gelişmeleri öğrendikten sonra, bu konuda doğanın dünü ve bıjgünü karşılaşttrma yapma fırsatını da bulmu^ oluyor: "Sokağın ölümü", "Kumkapı'dan Agora'ya", "Enez Kurtanlabilir" vb. yazılar, böyle bir oluşuma zemin hazırlayanlardan sadece birkaçt... Ertem, iyi bir gözlemci ve bu gözlemlerini "sözünü sakınmadan" dile gethip "çevre"ye ilişkin gerçekleri en belirgin şekliyle sergiliyor. Bu şekilde, okurla kendi arasında sağlam bir köprü kurabiliyor. Yine belirteyim: Göç Edecek Yer Kalmadı, tüm insanların "ortak cvi" olan dünyayı korumaya ilişkin, "düşündürücü", aynı zamanda sıcak ve içten çağrıları içeriyor: "... Doğamızı öldürtmeyeceğiz. Haydin toparlanın!" D K İ T A P T A N B İ R B Ö L Ü M Ölüm Tanrısı ... Hey insanoğlu! Ayak bastığın yerde ot bitmiyor artık. Göç edeceğin yer kalmadı. Helc ülkemde, Göç içeriye başladı. Milyonlara milyonlar katılıyor. Doğadan doyunuyoruz. Doğadan giyiniyoruz. Yaşam kaynağımız doğa. Üstclik biliyoruz. Söylüyoruz, konuşuyoruz. Yapanlara, yakanlara kızıyoruz. Yangınlar durmuyor! Bir terslik var bu işte... İş yalnızca yangınla da kalmıyor. Ormanlar kesiliyor, iş merkezleri, turizm merkezleri kuruluyor. En büyük oteller ormanların olduğu yerde yükseliyor. Kesilerek, biçilcrek. Kentler ormanlara doğru yürüyor. Denizler, göller bitti. Bitirdik. Sıra ormanlara geldi. Bu bir intihar girişimi. İnsanoğlu intihar ediyor. Ateş çemberinde kalan akrep gibi. Son zehrini kendine akıtıyor..." S A Y F A Çizgi Tan Oral CUMHUHİYET KİTAP SAYI 16 1