Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hermann Hesse, 'Demian'da kişiliğin oluşma evrelerini anlatıyor * Ruhsal özgürlüğe kavuşma Demian/ Hermann Hesse / Çeviren: Kâmuran Şipal / Afa Yayınlan / 172 s. / 6500 TL. / KodNo: 011.095 İRİS KANTEMİR Tarih boyunca, olumsuz anlamda hiçbir savaş 1. Dünya Savaşı denli başarılı vc bircyi hiçe sayan bir savaş olmadı. Bınlerce ölü, ycrk' bır olan kentler ve değişen sınırlar görüntüsünün altında, toplumsal yargılar ve gelenekler kökünden sarsıldı; birey açısından da derin yaralar açan duygusal bir deneyim olarak bırçok dcğeri alıp götürdü. Bu çok yönlü yıtıklığin doğal sonucu olarak aydınlar ve yazarlar daha derin irdelemelere girerek savaşın gcrçek nedenlerini bulmaya yöneldiler. Kendini aldatmayı bırakıp gerçeklerk yüzleşmenin zamanıydı artık. Savaş öncesı medeniyeti toplumları nereye getirmişti, gcçmişin ölümcül yanılgılan ve yüzeyselin altında yatan, insanaözgü karanlık etkenler nelerdi? Prusyalıların katılığının ya da Viyanalılara özgü neşenin maskesi kaldırıldığında, irısanın gerçek yüzü neydi? Üstelik, anlamsızlaşan eski değer yargılannın yerine, yenilerı bulunmalıydı. Tünı bu nedenler 19181933 yılları arasındaki Avrupa romanının diğer devrelere oranla farklı olmasına neden oldu. Örneğin, Thomas Mann "Büyülü Dağ"ı, bır laboratuvar analizi titızliğinde ele aldı. Hermann Boch'un "Uyurgezerler"i de bu yılların tıpik örneklerinden biridir. 1919'da, ılk kez Emil Sindair ukma adıyla yayımlanan Hermann Hesse'nin "Demian" ya da diger adıyla "Emil Sinclair'in Kaleminden Bır Gencın Öyküsü" (Dcmian, Demon 'şeytan' sözcüğündcn iiretilmiştır) adlı yapıtı da aynı yılların ürünüdür. Goethe'nın "Wilhelm Meister'in Çıraklık Yılları" ve Hölderlin'in "Hyperion"u gibi, arayış içındeki bır gencin evrelerini anlaıır. Ozellikle Alman Romantiklerıyle gelişcn Eğiıim ve Gelijim Romanı (Bıldung.sroman) niteliklerıni ta^ımasına karjın, bu tür romanın gcleneksel formu genışletilerek, aynı cvrelcrden geçen belirli insanların aralarındaki görünmez bağlar nedeniyle karjılaşmalarının kaçınılmaz olduğu ve birbirlerini yüzlerindeki, onlar gibi olmayan insanların göremediği "Kabil izi"nden tanımalarından yola çıkılarak mitoslar ve ruhbilimsel simgelerle, bireyin bilinç, bilinçaltı ve bilinçsiz dünyası ırdelenmiştir. Daha önceden "Peter Camenzind" adlı yapıtında da kullandığı bu türde, Hermann Hesse, romanının kahramanı Emil Sinclair'in kişiliğinin oluşma evrelerini anlatır. Emil Sinclair çocukluk evresi, zihinsel ve ruhsal gelişimini sağlayacak 'yol gösterici' kişilerle kar şılajma ve değijik evrelerden sonra, tünı etkileri gerıde bırakarak kendini tanır, olgunluğa ve çok farklı da olsa çocuklugundakı doğallığına erişir. Hermann Hesse'ye göre toplumun büyük bir çoğunluğu düşünce ve duyguyu ön planda tutmaz, kendini tanıyıp yazgısını kenui yaratma çabasında değildir. Anlık düjünce ve doyumların peşinde koşarak oradan oraya süı uklenir. Nietzsche'nin etkisiyle romanda bilinçsiz toplum anlamında "sürü" sözcüğü kullanılır. Çoğunluk, iyilikle kötülüğün birlikte var olduğunun da bilincinde değildir. Onlara göre tanrı iyidir, şcytansa kötü. Savaş çıktığında da bu denli acımasızlığa ve kötülüğe jaşar, ama bunların kaynağının ne olduğunu irdelemez. Oysa iyilikle kötülük bir bütünün parçalarıdır ve insan hem tanrının hem de jeytanın çocuğudur. Romanda kullanılan değişik kültürlerin, öğretilerin ve kavramlann, ama ozellikle Jung'un etkisiyle ruhbilitnsel simgelerden bıri de tanrı ve jeytanın birleşimini simgeleyen Gnostik mistik tanrı Abraxas'tır. Emil Sinclair bajlaneıçta, çocukluk devresinin masumiyeti içinde anne ve babaMnın simgelediği aydınlık dünyadadır. Dinsel eğitim ona Havva'yı gunaha iten yılanın kötü olduğunu öğretmijtir. Kardeşini öldürdüğü için Havva'nın oğlu Kabil de öyledir. Ama çocukluğun saflığı ve doğallığı içinde kötülüklcrin ve günahların karanlık dünyası belirsizce sezinlenir yalnızca. Okul evresinde, karanlıkla ilk kez karşılaşmasını Kromer simgeler. Emil Sinclair'in korkularını tanımaya başlaması ve onlardan kurtulabilmesi için daha çok açmazlardan ve acılardan geçmesi gerckecektir. Ona korkularını yenmeyi, yaşamın aydınlık ve karanlık yüzünü tanıyıp kabullenmeyi, iç dünyasıyla dış dünya arasındaki dengeyi kurmayı ve sonunda tüm bunları aynı potada eritip yazgısını bağımsızca tek başına götürecek güce ulajmayı öğretecek olan simge Demian olur. Hermann Hesse'yı etkıleyen yazarlardan biri olan Dostoyevski'nin "K.aramazov Kardeşler"inin kötü İvan'ı ve iyi Alyo^a'sı, Demıan'da tek bir kijide bütünleşmiştır. Sinclair yabancılajma evrelerinden ve kendine benzeyen başka insanlarla bütünleşme girişimlerinden sonra, onları da aşarak kendi kisiliğini bulur. Aslında Demian, Emil Sinclair'in yansısıdır. Onu, sonunda çocukluktan değil de olgunluktan kaynaklanan bir doğallığa götüren ve yazgısını rahatlıkla yaşamaya hazırlayan da odur. Nietzsche'nin idealindeki yoldur bu. Kendini arayış evrelerinden birinde ruhsal açıdan gelişmesi için gcrekli işlevi olan yol göstericisi Pistorius'tan da, Beatrice'tcn olduğu gibi kopması ve ondan ayrılması doğaldır. Pistorius romanda geçmişi simgeler; değişik mistik öğretilere bağlı kalmıştır, çözümü geçmişte aramaktadır. Oysa Sinclair, geleceğe yöneliktir ve geçmişin verdiği hiçbir rahatlığa sığınmaz. Pistorius'a olan bağlılığı onun kendini yaratmasını engelleyecektir. Roıııan boyunca kullanılan en önemli ve karmajık simge, Emil Sinclair'in yaşamının en kritik anlarında yinelenen Bayan Eva motifidir. Birçok kavramı bir arada simgeler. Adının Havva olması da bir rastlantı değildir. Doğa Ana'yı, bilinçlenmenin getirdiği yeniden doğuşu ve de en önemlisi Emil Sinclair'in ruhunu, Jung'un dilindeki animayı simgeler. Yumurtasını kırarak uçmaya başlayan bir kuj simgesiyle iç içedir Bayan Eva. "Yumurtayı kırıp onu aşan kuş" klasik çağlardan beri, korku, bağımlılık, gelenek gibi bağlardan koparak kurtulan ruh ve onun yücelişi demektır. Tüm karşıt kutuplar, örneğin karanlıkla aydınlık, cennetle cehennem, dişille eril, yaşamla ölüın bu yumurtanın içindedir. Yumurtayı kırıp yükselebilenler, tüm bunların üstüne çıkarak, ruhsal özgürlüklerine kavuşabilenlerdir. Değişik etkilerin yıpratmasından arınıp çcİişkileri uzlaştırabilmişlerdir. İç dünyalarıyla dı> dünya barışıktır. Hermann Hess'nin "tam insan" kavramına yaklaşmışlardır. Çoğu kez toplumca yadsınsalar bile, toplumsal evrıınlere katkısı olan bıreylerdır bunlar. Emil Sinclair, uzun ve güç bir yolun sonunda, bu yere ula$abilcn azınlıktaki bireylerden biridir. Yol boyunca simgesel düşler görür. Yaptığı simgesel resimdeki insanlar evrelerine göre değişir, sonundaysa Emil Sinclair'in yü/ yüze gcldiği resim ne Demian ne de bir başkasıdır, yalnızca kendisidır. Yazgüi ne denli güç olursa olsun onu tek başına özgürce taşıyabilccek güce ulaşmıştır artık. U S A Y F A K İ T A P T A N B I R B Ö L Ü M ...Bu konuda da belli umutlara ve mutluluk öğretilerine bel bağlamış inanç sahibi kişiler görülüyordu. Avrupa'yı doğru yola çekmek isteyen Budistler vardı örneğin, Tolstoy'un peşinden gidenler vardı vc daha başka birtakım mezhepler bulunuyordu. Dar bir topluluk oluşturan bizlerse, söz konusu öğretilerden hiçbirine simgeden ayrı bir Ilk 'Dnmlan', 1919 gözle bakmıyorduk. Bir nişanla donatılmış bizlcr, geleceğe yön vermek gibi bir tasaya kaptırmıvorduk kendimizi. Her mezhebi, her öğretiyi daha baştan ölü doğmuş ve yararsız sayıyorduk. Bizim ödev diye benimseyip yazgı diye baktığımız tek şey vardı: İnsanın tanıamen kendi kendisi olması, doğanın kendi içindeki etkın özüne uygun davranması ve onun isteminden dışarı çıkmaması, belirsiz gelecek toplu olarak ya da tek tek önüne ne çıkarırsa, öpüp başına koyması. İster açığa vurahm, ister vurmayalım, hepimizin içinde yaşattığı açık seçik bir duyguya göre şimdiki dünyanın yıkılıp giderek bir yeniden doğuşun gerçekleşmesi yakındı ve şimdiden sczilmekteydi. Demian, bir ara şöyle demiştı bana: "İlerde bizi nelerin beklediği kestirilecek gibi değil. Avrupa'nın ruhu adeta oldum olası zıncire vurulmuş bir hayvandır. Özgürlüğüne kavuşmayagörsün, ılk kıp'ırdanışları hiç de kıpırdanışların en güzeli olmayacaktır. Ama bu kadar uzun süredir boyuna yalan dolana başvurularak varlığı yoksanmış ve uyutulmuş ruhun sefaleti bir kez kendini açığa vurmasın, hangi kestirme ya da dolambaçlı yollann izleneceği önenısizdir. lşte o gün•Lizim günümüz sayılacak, o zaman bize gereksinnıe duyulacaktır, ama yeni önderler ve yeni yasa koyucuları olarak degil yeni yasaları görmeye ömrümüz yetmeyecek çünkü yazgının bi/i çağırdığı yere koşar.ık orada olup bitecekleri benimsemeye ve yazgının bizi çağırdığı yere yollanmaya istekli kişiler kimliğiyle işe koyulacağız. Bak, bütün insanlar inanılmaz şeylere inanmaya ha/.ır durumdadır. Hermann Hesse, 1932 yılında kaleme aldığı bır yazısında şöyle diyor "Adımın hiçbir partiyle beraber anılmasını ıstemiyorum." C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 2