Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Son Araştırmalardan sında kalan buzdolapları ve klima cihazlarından da yine ozona zarar veren hidrokloroflorokarbon (HFC22) açığa çıkmış. Bu iki gazın emisyonu depremden sonra yüzde 3872 oranında artmış. Tabii ki iklime zarar veren gazlar da yoğun bir şekilde çevreye yayılmış. Hesaplara göre depremden sonra açığa çıkan halojen bileşimleri yüzünden Japonya’nın ozona verdiği zarar yüzde 38’e, iklim değişimindeki payı ise yüzde 36’ya çıkmış. CBT 1464/10 Nisan 2015 7 Kitap/Dergi İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bilim Tarihi Bölümü’nün yayın organı olan Osmanlı Bilimi Araştırmaları dergisinin (Ed. Prof. Dr. Feza Günergun) yeni sayısı (Cilt XVI, Sayı 1, 2014) çıktı. Bu sayıda şu makaleler yer almaktadır: 1 Şinasi Acar, Atilla Bir, Mustafa Kaçar; “Son başmuvakkit Ahmed Ziya Bey’in Güneş saatleri tasarımıyla ilgili bir yazısı”... s.118. 2 Ahmet Yüksel; “Osmanlı devlet dairelerinde mesai kavramı ve uygulaması (18.20.Yüzyıllar)”...s.1948. 3 Mehmet Karayaman; “Ankara Elektrik Türk Anonim Şirketi tarihçesi (19291939)”... s.5072. 4 Volkan Çeşme; “Halkalı ziraat mektebi: Eğitimi, eğitimci kadrosu, örnek çiftliği ve yayınları”...s.7399. 5 Şeref Etker; “21 Ağustos 1914’te Trabzon’da (gözlenemeyen) tam Güneş tutulması”...s.100105. 6 Feza Günergun; “2014 yılında bilim, teknoloji ve eczacılık tarihi konularında Türkiye’de veya Türkiye bağlantılı olarak düzenlenen bazı etkinlikler”...s.106107. İlk kopya mamut üretiminde rekabet Genetikçiler harıl harıl soyu tükenmiş mamutu yeniden yaşatmak için çalışıyor. Kısa bir süre önce mamut DNA’sı bir filin hücresini aktarılabildi. Güney Koreli klon araştırmacısı veteriner Hwang WooSuk, Amerikan Wired dergisindeki bir habere göre, geçen haftalarda yine Sibirya’da 28.000 yıllık bir kürklü mamutun kemiğinden iyi korunagelmiş DNA ayıklamış. Sibirya’nın perm buzunda bulunan bazı mamut kalıntılarındaki doku çok iyi korunagelmektedir. Bu sayede de 2008 yılında kürklü bir mamutun kalıtım bilgilerinin yüzde yetmişi çözülmüş ve Nature dergisinde yayımlanabilmiştir. Hwang Sibirya’da mümkün olduğu kadar sağlam mamut DNA’sı ararken, Harvard Üniversitesi genetikçisi George Church farklı bir yol denedi. Church Crispr/Cas9 teknolojisi sayesinde küçük DNA parçaları yeniden doğru yerlerinden birleştirilebiliyor. Church bu sayede mamut kalıtımını günümüzdeki yaşayan en yakın akrabaları olan Asya filleriyle karşılaştırabildi. Şu sıralar ilk kopya mamut üzerinde en az üç araştırma grubu çalışıyor ve teknolojik açıdan bakıldığında olay pek de imkansız değil. Sibirya’nın perm toprağında yeniden yaşayacak olan mamut sürüleri, oradaki ekosisteme iyi gelebilir. lar buldu, hem de milyarlarca yıl önce. Beden büyüklüğüne göre yapılan hesaplar mikropların saniyede 500 beden boyu hızıyla dünyanın en hızlı canlıları olduğunu gösterdi Wagner. Buna göre çitadan 25 misli hızlılar. Bu rekorun arkasında çeşitli yöntemler gizli. Mesela mikropların kendilerini sıvılar içinde ve yüzeyde itmelerini sağlayan pervane tekniği gibi. Ayrıca yüzeydeki hareketler için mikropların kendilerini öne doğru çekmelerine izin veren kancaları da var. Mikropların hareketlerindeki bazı mekanizmalar hâlâ tam olarak anlaşılmış değil. Örneğin sıvılar içindeki hareketlerde. Bakteriler için hareketlilik çok önemli, milimetrenin binde biri büyüklüğündeki bu canlılar kendilerine göre uzak olan yaşam alanlarına sürüklenebiliyor. Mesela bir bakteri birkaç santim uzağa gittiğinde, bu bir insanın yirmi kilometre uzağa gitmesi gibi oluyor. Bu nedenle de koşullar birkaç saniye içinde tamamen değişebiliyor. Buna reaksiyon göstermek için de hızlı hareket etmek gerekiyor. Bakteriler çabucak kendilerine uygun yerlere yüzebilmeliler. Wagner bakterilerin tamamen yalnız hareket ettiklerini de söylemek doğru değil diyor. Mikroplar sürekli birbirleriyle temas halindeler. Kimyasal bir madde salgısı sayesinde çevrelerinde kendi türlerinden ne kadar canlı olduğunu kestirebiliyor. Popülasyonun büyüklüğüne göre mesela bir konakçıya saldırılıp saldırılmayacağına karar veriliyor ve hareket hızı da buna göre ayarlanıyor. Yeterli miktarda mikrop bulunduğunda, içinde atıklar ve besleyici maddeleri taşıyan kanalların bulunduğu kentler kuruyorlar. Kentlerdeki popülasyon büyüdüğü zaman mikroplar, pervane sayesinde başka bir yere giderek orada yeni bir şehir kuruyor. Osmanlı Bilimi Araştırmaları #tarih Nisan sayısından Mikroplar çitadan daha hızlılar Modern teknoloji dünyasında hareketlilik söz konusu olduğunda, genelde trafik sistemleri ve lojistik akla gelir. Ancak “doğal hareketlilik” insan icadı değil, doğanın her yerinde görülür diyor Viyana Üniversitesi’nden Michael Wagner. Doğadaki hareketlilik denince de hemen çita ve kartal gibi hayvanlar öne çıkar. Oysa hareketliliği mikrop Beynin gelişiminde sosyal çevrenin büyük bir etkisi var. Ekonomik durumları iyi olan ve iyi eğitim almış anne babaların çocuklarının beyin yüzeyleri daha büyük. Türünün en kapsamlısı olduğu söylenen yeni araştırma için, toplumun farklı kesimlerinden yaşları 320 arası 1.099 erkek ve kızın zihinsel gelişimi incelendi. Özellikle de okuma ve yazmadan, bellekten, belirleyicilik kapasitesi ve mekansal tahminlerden sorumlu beyin bölgelerinde çok büyük farklılıklar saptandı. Çocuk beyninin işleyiş biçiminde toplumsal etki önemli diyor Elizabeth Sowell (Los Angeles Saban Araştırma Enstitüsü). İnceleme anne babanın eğitimi, geliri ve çocukların bilişsel yetileri arasındaki bağlantıyı ortaya koydu. Ekonomik duruma bağlı farklılıklar özellikle de listenin alt kısmında yani yıllık gelirleri 28.00046.000 Avro arasında değişen gruplarda kendini gösteriyor. Okuldaki düzenli beslenmenin fark yaratabileceği düşünülmekte. Çevrenin, aile gelirinin ya da beslenme ve eğitimin desteklenmesi, beyin gelişimini etkileyebilir. Bu, genç yetişkinler için de geçerli. Nilgün Özbaşaran Dede nilodede@hotmail.com Eğitim ve gelir düzeyi beyin gelişiminde etkili Yakın tarihimizin belki de en kara sayfası olan Ermeni tehciri, bu topraklardaki yüzbinlerce insanın hayatına maloldu. Gerek 1915’te yaşanan hadiselerin, gerekse bugüne uzanan algı tarihinin, inkâr politikalarının satır başları... #tarih Şubat sayısının kapak konusunu Ermeni katliamlarının 100. yılına ayırdı. Dosya kapsamında. Anadolu Ermenilerinin büyük çapta yurtsuz kalmasına sebep olan 1915’teki trajedi, 19. yüzyıldan beri süren bir dizi sorunun sonucuydu. Türkiye, ölen ya da göç etmek zorunda kalan yüzbinlerce Ermeni’yle birlikte çok önemli bir zenginliği yitirmiş oldu. Peki 1915’i yaratan koşullar nelerdi? İnsanlık suçunun tarihsel arka planını Ahmet Kuyaş kaleme aldı.Türkiye’de Ermeni sorunuyla yüzleşme konusunda son yirmi yılda dikkat çekici bir mesafe alındı, toplumdaki farkındalık hissedilir biçimde arttı. Etkinlikler çoğaldı ve çeşitlendi. Son yirmi yıllık zaman diliminde hızlanarak gerçekleşen bu dönüşümü Ahmet İnsel ele aldı. Kapak Konusu: Ermeni Katliamları100. Yıl ANILARDAKİ AŞKLAR Çocukluğun ve Gençliğin Psikoseksüel Tarihi Bekir Onur KalemKitap Yayıncılık, Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara Şubat 2015, 396 sayfa. Ankara Üniversitesi emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Bekir Onur, yeni kitabı Anılardaki Aşklar’da psikolojik bağlamda aşkın ve cinselliğin tarihsel gelişimini inceliyor. Prof. Onur, kitabında bir yandan gelişim psikolojisi, öbür yandan anı edebiyatı çerçevesinde çocukluğun ve gençliğin aşk ve cinsellik tablosunu çizmektedir. Bu tablonun içinde cinsel meraktan cinsel eyleme, bireysel yaşantıdan toplumsalsiyasal denetime kadar pek çok öğe yer almaktadır. Başka bir deyişle; bu kitapta platonik ya da romantik aşkın, karşı cinsel ve eşcinsel ilişkinin, mastürbasyonun, genelevin, masumluğun ve istismarın, cinsel toplumsallaşmanın ve toplumsal cinsiyetin, cinsler arasındaki engellerin, cinsel eğitimin tarihteki ve günümüzdeki gelişimini bulmak mümkündür. Bunların hepsinin canlı yaşantılara, anılara, yaşamöykülerine dayandırılmış olması, kitabın en özgün yanını oluşturmaktadır.