02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Tartışma CBT 1464/10 Nisan 2015 19 HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz [email protected] Halkın özde katılımı olmadan Prof. Dr. Erdal Beşer ADÜ Tıp Fak Halk Sağlığı Anabilim DalıAydın, [email protected] [email protected] H alkın gerçek katılımı genelde halkın katkısını almakla karıştırılır. Ancak hizmetlerin planlanması, kararların uygulanması, değerlendirme vb. her aşamada halkın aktif katılımı ile gerçek katılım gerçekleşebilir. Köylümüz ve köy yaşamını çok iyi bilen İsmail Hakkı Tonguç tarımsal kalkınma için uzmanlarla bir toplantı yapar. Uzmanlar yapılmasını istedikleri önerilerini sıralarlar: 1.Tarım arazilerinde taşalar toplanarak araziler ıslah edilmelidir. 2. Tarım arazileri birleştirilerek daha kapsamlı üretime geçilmelidir. 3.Karasaban yerine pulluk kullanılmalıdır. Tonguç uzmanların önerilerini köy halkına sorduğunda aldığı yanıtlar şöyledir: 1. Taşlar kurak olan bölgemizde suyu tutmaktadır. Dikkat ederseniz ağaçlar kaya diplerindedir… 2. Arazilerimizi birleştirirsek birbirimizle sürekli sorun yaşarız, kavga ederiz. Ayrıca ayrı yerlerde ki küçük arazilerimizden bazılarına dolu yağsa veya afet olsa diğer yerlerde ki arazilerimizden ürün alabiliyoruz… 3. Karasabanın ucu taşa çarpsa veya arızası olsa kendimiz tamir edebiliriz. Pulluk bozulsa yolumuz yok, ilçeye gidip nasıl tamir ettireceğiz… Gerçekten halkın katılımını almadan halk için yapılanlar genellikle kalıcı olmuyor. Halkın katılımını almak iyi planlanmalı. Halkta öğrenilecek, etkilenilecek çok birikim var. Köylümüz için Nazım Hikmet “Topraktan öğrenip,/kitapsız bilendir./Hoca Nasreddin gibi ağlayıp,/Bayburtlu Zihni gibi gülendir” diyor. TÜBİTAK Yayınlarından “Yenilik İktisadı” (Yazarlar: Chris Freedman ve Luc Soete) kitabında halkın gerçek katılımı olmadan iktisadi bir başarı elde edilemiyeceği, Emre Kongar Hoca’nın “Kültür Üzerine” kitabında halkın gerçek katılımı olmadan sanat dahil, kültürü oluşturan saç ayaklarının yere basamayacağı vurgulanıyor. Gerçekten halkın katılımını almadan halk için yapılanlar genellikle kalıcı olmuyor. Halkın katılımını almak iyi planlanmalı. Halkta öğrenilecek, etkilenilecek çok birikim var. 197475 yıllarında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Toplum Hekimliği Bölümü’ne bağlı Etimesgut Uygulama ve Araştırma Bölgesi’nde sağlık ocağı stajımı yaparken uygulamalar çok etkili idi. Dünyada bebek ölüm hızını en hızlı düşüren Bulgaristan, ikincisi Etimesgut Uygulama ve Araştırma Bölgesidir. Kişilerin sağlam iken de izlenip sağlık düzeylerinin iyileştirilmeye çalışılması beni çok etkilemişti. Sunulan hizmet modern sağlık hizmeti gereği üç tip korunmayı kapsar. Birincil korunmada kişi hasta olmadan sağlık düzeyini artırıcı örneğin sağlıklı beslenme, aşılama vb. vardır. İkincil korunma hastalıkları çok erken evrede saptayıp tedavi etmektir. Üçüncül korunma hastalığın hasarlarını en aza indirmek, hastayı rahatlatmak vb. uygulamaları kapsar. Birinci basamakta hastalıklar büyük oranda önlenip tedavi edildiği, kalan çok azı bir üst basamağa sevk edildiği için çok ekonomiktir. Sağlık hizmetlerinde ki sosyalleştirme ve eğitimde Köy Enstitüleri uygulamaları bir çok ülkeye örnek olmuş olağanüstü uygulamalar bütünüdür. Böylesine güçlü modeller ortadan kaldırılınca halkımızdan hiçbir reaksiyon gelmiyor. 224 Sayılı Yasa ve Köy Enstitülerinin amacında halkın katılımı vardır. Keşke gerek 224 gerekse Köy Enstitüleri uygulamalarında halkın gerçek katılımı biraz daha fazla alınabilse, halkın hizmetle bütünleşmesi daha fazla sağlanabilse, hem halkın hizmete yabancılaşması azalırdı hem de hizmetlerin kalite ve kalıcılığı giderek artardı. Hiçbir iktidar bu tür halkla bütünleşmiş yararlı uygulamaları ortadan kaldırmaya cesaret edemezdi. Atatürk, Kurtuluş Savaşımızın tüm safhalarında halkımızın katılımını çok iyi alabilmiş bir liderdir. Zaten “Kurtuluş bütün ulusundur!” diyerek Türk Ulusunun fedakârlığını, cesaretini ve yaşamını feda etmekdeki büyük inanç gücünü sürekli artırarak başarıya ulaşmıştır. 20. yy’ın en büyük destanı olan Anadolu direnişi ve onu tamamlayan devrimler Atamız’ın liderliğinde halkın gerçek katılımı ile başarılmıştır (Doğan Kuban, Yarını Baştan Tanımlamak, Cumhuriyet Kitapları, 2014). Dört Yol Var Cumhuriyet Avukatları’na... • Dört yol var: Özerklik verilmesi, bastırma, devlet kurmaları ve üniter bir devlette birlikte yaşama... Özerklik ülkenin tümüyle kaybının kapısıdır. Bastırmak da yol değil. Laik, demokratik sosyal bir hukuk devleti olarak Türkiye Cumhuriyetiıni kurtarabilmenin yolu, Kürtlere devlet kurma seçeneğinin sunulmasıdır. O bölgedeki halkın bunu isteyeceği, zayıf bir olasılıktır, ancak bu seçenekle tüm taşlar yerine oturacak, tüm maskeler düşecek, kavga bitecektir. Bu bildirim birlikte yaşamak bilincini ve yeteneğini kazanmak bakımından yararlı olacaktır. Etnisitelerin, dinsel cemaatlerin kurallara uymak yerine özerk, yani başına buyruk kural koyma hevesleri dışlanmalıdır. Bizim görevimiz her bir birey için onurlu, özgür bir yaşamı güvence altına alan bir Cumhuriyet Ulusu kurmak ve her yurttaşı buna katılmaya çağırmak olmalıdır. Benim tüm Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına çağrım, Anayasa’nın ikinci maddesi çerçevesinde modern yetkin bir demokratik hukuk devletini elbirliğiyle kurmaya girişmektir. • Yılda bir trilyon dolar rüşvet alınıp veriliyormuş dünyada. Bu gücün karşısında yalnız başına kim durabilir! Dünyayı içinden yiyip bitiren bu kurdun soyunu tüketmeden insanca yaşamamız olanaksız. Sömürünün bu makine yağına kum doldurmalıyız. Sömürüye ve rüşvete karşı eşzamanlı savaş açmalıyız. Saydamlık bu savaşın en güçlü silahıdır. Saydamlığı da gerçek demokratik bir hukuk devletiyle sağlayabiliriz. İşimiz zor, ama en azından ne yapacağımızı biliyoruz. Bu da başarının üçte ikisidir. Yılmayalım, başlayalım! • Toprağın altıyla üstünü birbirine karıştırmamalıdır. Biriyle ötekini anlatmaya çalışmak insan aldatır. • İçinde onca yolcuyla uçağını dağa çarparak intihar eden pilota şaşırıyorlar da aynı biçimde intihar etmekte olan bir devlet başkanına niye şaşırmıyorlar? • En önyargısız olması gereken kişi yargıçtır. Her yargıç hüküm kurarken bir kartezyen olmalıdır. • Kimse kimsenin söylediğine dar bir açıdan bakmasın. Her söz üç yüz altmış derecedir. • Hepimiz pek çok şeyin cahili değil miyiz? Bu kasılma, birbirini aşağılama gülünç değil mi? • Bilmek, düşünmek sürüden ayırır. Sürüden ayrılanı da kurtlar ham yapar. • Müslüman olmak, vatansever olmak, milliyetçi olmak, sosyalist olmak, Atatürkçü olmak vs. cehaleti kendiliğinden gidermez. • Toprak, üstünde hukuk varsa vatandır. Yoksa yine vatandır, ama hukuk uğruna savaşanı varsa... O da yoksa, toprak topraktır. Alınır, satılır. • Özellikle son on yılda Türkiye tüm bilincini yitirdi, tüm evrensel değerlere yabancılaştı. Geriye birbirimizi boğazlamamız kaldı. Bunu görememek bile bunun belirtisi... Henüz kendinde olan varsa ötekini uyandırsın lütfen! • Savcılar, Cumhuriyet’i koruyun ki, o da sizi koruyabilsin! Önce Cumhuriyet, sonra Savcı’sı katledildi. Yurttaşlar Cumhuriyet’i koruyun, kollayın, savunun! • Bir tv kanalında kanser hücresiyle sağlıklı hücre karşılaştırmasını izledim. Kanser hücresi sanki kapitalist değer ve tutkulara kapılmış bir bireyi betimliyordu. • Cumhuriyet İslamı’yla yaşayan bir halkı çölün kumlarına gömdürmeyin! • Rektörlük seçimleri üniversitelerin kıvamını ölçmek içindir. Hocalarsa rektör seçtiklerini sanıyorlar. Çok saflar doğrusu! • Oy siyasetçinin para’sıdır. Yani o da bir tür kapitalisttir. •İstiflenemez şeyler vardır. Hergün yeniden üretmelidir. • Otoritenin en güçlü silahı itaattir. Bunun için herşeyi göze alır. •“Cui bono” diye bir soru vardır, pek aydınlatıcıdır. • Özgürlüğe özgürlük! • Her zaman bir ninnimiz vardır. • Her toplum insana acı verir. • Faşist bir söz daha: Ortak akıl... • İktidar iktidarsız ruhlar için... • Sözü tersinden de okumalıdır. • Örtülü ödenek, ört ki öldürek ödeneği... • Gerçek sözler cesaretle söylenir, gerçek kitaplar cesaretle yazılır. • Avukatlar iktidarların başlarının belasıdırlar. Sanat ve Bilim R. Ruşen Dora İki kere iki ve iki çarpı iki eşittir dört. İşte bilim ve sanatdaki anlamların ilk yapıtaşı. Uzay’ın her yerinde geçerli doğru düşünce. Eğer bu sonuç için başka bir sayı söylenirse artık bu yanıt bilim ve sanat dışıdır. Oysa böyle uydurma allı pullu yanıtları, uydurmalar ile kandırmalar o kadar çok ki. Genellikle ile eğitimsiz, görgüsüz, cahil olupda, “ben bilirim”ci geçinenlerin söylemleri nasıldır? Bir sanat yapıtına “Ha! ha bunu bende yaparım!.” diyenlerin topluma ne verip ne veremediği mesai nedir? Sanat, bilim, kültür gibi değer yargılarına küçümsemeler ile toplum nereye yönlendirilir? Müzik denince arabesk türü cıvık sesler ile, opera, bale gibi yapıtları göbek dansı ile karıştıranlar ne yapmaktadırlar? Bir sanat sezgisinde, hâlâ piyasa şovları ile “Hadi bu yapıtlar bana fon olsun çekin resmimi...” söylemi bile cahil atmacılıktan bile daha iyimidir? Atom, proton, kuark, lepton, taçton gibi tanımlamaların bilimselliği ile naymaylı şarkı sözleri eşleştirilir mi? Kutupları, kıtaları, dağları, deniz diplerini ve benzeri aramaları yapanlar ile hiç ilişkisi olmayan isimli fışfış lar yaptı ,buldu, gibi yakıştırmaları kim söyler? Bilimsanat adamı korkaktır. Cahil ise cesaretlidir. İki metrelik tuvaline bir nokta koymak için yüzsayıda örnek çizen sanatçı ile bir noktanın özünü aramaya yıllarını, veren bilimciler neden o anda uydur gitsin hemen işbitsin demezler? Evet eskisi yenisi sanat ve bilim sonuçlarına şüphecilikle yani çekince ile korkakça yaklaşılır. onlar bir şey söylerken dikkatlidirler. Araştırıp, alın teri emek, eğitimleri, ile sonuca gidişlerde zor engebeli yollar aşarlar. Bir toplumu “ben bilirimci”lere bırakırsanız “vay o insanların haline...” der misiniz? Yok, korkar dediklerimiz ülkelerini yüceltirler mi? Bu sorulara korkarak deyimi gibi (çekiceli, düşünceli) yanıt verelim. Atmasyonlu cahillerden olmayalım.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle