24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Müfit Akyos mufıta@ttmail.com 8 Araştırma CBT 1499/11 Aralık 2015 21. Yüzyıl Planlanıyor “Akıllı uzmanlaşma” bölgesel kalkınmanın yeni modeli olarak kalkınma iktisatçılarının gündeminde 2012 yılından bu yana A.Ü Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Araştırma ve Uygulama Merkezi (KAYAUM) ve Mülkiyeliler Birliği tarafından Prof. Dr. Bilsay Kuruç önderliğinde düzenlenmekte olan 21. Yüzyıl İçin Planlama Kurultay’larının” devamı olan “Güz Seminerleri”nin (1114 Kasım 2015, Ankara) başlıkları “Bilim ve Aydınlanma”, “Teknolojiye Nasıl Bakabiliriz?” ve “21. yüzyılda Toprak, Tarım ve Gıda” idi. 2012 yılından bu yana yapılmakta olan “Kurultayların” önemi, ülkemizin geleceğini inşa etmeyi dert edinen ilerici, demokrat, Cumhuriyet değerlerini savunan entelektüellerin cehalet ve dinci ideolojiden beslenerek ülkemizi geleceksizleştirmek isteyenlere inat hâlâ düşünmeye, üretmeye ve paylaşmaya devam edenlere aracı olmasıdır. “Teknolojiye Nasıl Bakabiliriz?” konulu seminere kalkınmada yerel dinamiklerin öneminden hareketle “Bölgesel Üstünlüklerin İnşasında Yeni Bir Yaklaşım: Akıllı Uzmanlaşma (Smart Specialisation)” başlıklı bir bildiri sundum. Kuramcılarını bile hayrete düşürecek bir hızla AB Horizon 2020 bağlamında kabul gören “akıllı uzmanlaşma”, yapısal fonlardan yararlanmanın bir ön koşulu haline getirilerek bölgesel kalkınmanın yeni modelini oluşturmuştur. “Akıllı uzmanlaşma”, yeni bilginin artan getirisinden kaynaklanan ekonomik büyümeyi esas alan bilgi temelli ekonomiden hareketle geliştirilen bir kavram. Kavramın kuramsal temelini oluşturan Dominique Foray “ülkenin diğer verimli varlıkları arasında tümleyicilik ilişkisi kurarak, gelecekte yerel kapasiteler ve bölgesel göreceli/mukayeseli üstünlük sağlayabilecek yatırımları özendirmek daha vaat edici bir strateji olarak görünmektedir” demektedir. Uygulamada ise kavram, “uluslararası pazarlarda rekabet potansiyeli olan ve diğer bölgeler üzerinde rekabet avantajı taşıyan yeni faaliyetleri yaratabilecek bir grup sektörün/teknolojinin bölgesel düzeyde önceliklendirilmesi” olarak tanımlanmaktadır. AB, 1994 yılından bu yana sürdürdüğü bölgesel yenilik stratejileri (RIS, RITTS, RISI) ve pilot uygulamalarıyla (RIS+, RISI+) ulusal ve bölgesel kalkınma konusunda geniş bir deneyim kazanmıştır. AB’de geliştirilen hemen bütün siyasaların arkasında geniş ve etkin akademik grupların çalışmalarının olması “akıllı uzmanlaşma” için de geçerlidir. AB’nin (dünyanın) kıyısında durup entelektüel faaliyetlerinin uzağında kalarak siyasa ve araçların geliştirilmesi sürecinde yer almadan ortaya çıkan araçların kullanılması, araçlara biçimleriyle (formatlara) sahip olup konunun düşünsel yanını içselleştirememe ve “çeviri” esaslı uygulamaları doğurmaktadır. Bu nedenle “akıllı uzmanlaşma” modelinin doğrudan uygulanmasına özenilmesine değil başta kalkınma iktisatçılarımız olmak üzere kendi entelektüel faaliyetlerimiz sonucunda ortaya çıkacak ülkemize özgü modellere gereksinimimiz vardır. Bölgesel kalkınma stratejilerinde ağyapıların oluşturulmasının, tamamlayıcı yetenek ve kapasitelerin bir araya getirilmesinin ve karar süreçlerine katılımın önemi artmaktadır. Bilim, teknoloji, mühendislik bilgisinin pazar bilgileri ile birleştirilmesinin gerektiği uygulamalar bütün tarafların “keşfetmedeneyimlemeöğrenme” bağlamında etkin bir yönetişim modeliyle bir araya gelmelerini gerektirmektedir. Bölgesel kalkınma sisteminin önemli bir elemanı üniversitelerdir. YÖK Başkanı Prof. Yekta Saraç’ın ve danışmanı ve YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Hasan Mandal’ın “… Bunun için üniversitelerimizin bir kısmının araştırma ve teknoloji üretiminde bazılarının da bölgesel kalkınmaya katkı sağlamakta farklılaşmasını istiyoruz” açıklamaları (CBT1496) gerçekleşmesi durumunda bölge ve ülke kalkınmasına çok önemli katkıları olacak bir girişimdir. YÖK’ün bu çalışmalarıyla ilgili ayrıntılı bilgi sahibi olmamakla birlikte bazı noktalara işaret ederek katkıda bulunmak istemekteyiz. Konu öncelikle bir kalkınma konusudur ve kalkınma iktisatçılarının söyleyeceklerine kulak kabartılmalıdır. Bilgi temelli ekonominin gelişmesini tarih, kurumlar ve coğrafya birlikte biçimlendirirler. Siyasi otoritenin kaynak sağlamaktan kaynaklanan gücü sınırlandırılmalıdır. Bölgesel kalkınmada çok taraflılık ve iyi yönetişim esastır (üniversite bu taraflardan yalnızca birisidir!). Özgün bölgesel kalkınma modellerinin oluşması özendirilmeli ve uygulamada “bizim de hata yapmamıza izin verilerek” öğrenme özendirilmelidir. Konu devam etmeyi gerektirecek kadar önemli.. Yoksulluk beyni nasıl etkiliyor? Yoksul çocuklar sıklıkla dil konusunda eksikliklerin yanı sıra, istenmeyen ve dikkati dağıtan konuları elemeden geçirerek sınıf etkinliklerine odaklanma becerisi olarak tanımlanan, seçici dikkat becerisi açısından da birtakım güçlükler yaşıyorlar. Y oksul bir ortamda yetişmek çocuklukta başarıya ket vurup, yaşamın akışını olumsuz yönde etkileyebiliyor. Ekonomi ve toplum bilimleri dallarında görev yapan araştırmacılar bu farklılığı kapsamlı bir biçimde belgelemiş olsalar da, sinirbilim uzmanları bebeklerin ve küçük çocukların beyinlerini inceleyerek yoksulluğun etkileri konusunda çok daha derinlikli bilgilere ulaşabilirler mi? Sinirbilimsel araştırmalarda beynin içinde olup bitenlerin incelenerek bu farklılıkların kökenlerine inilmesi durumunda söz konusu eksikliğin en aza indirilmesi yolunda benzersiz bir bakış açısına ulaşılabilir. Ekim’de Chicago’da yapılan Sinirbilim Derneği’nin yıllık toplantısı kapsamında önde gelen sinirbilim uzmanlarından oluşan bir grup, yoksulluğun beyin üzerindeki etkilerini somut kanıtlarla ortaya koymak ve bu kanıtlardan yola çıkarak söz konusu etkilerin azaltılması yönünde olumlu bir politika değişimine gitmek amacıyla bir yuvarlak masa tartışmasında buluştular. Ne var ki, bu konuyla ilgili araştırmaların büyük bir bölümü yalnızca yoksulluk ile beynin yapısı arasındaki bağlantıları gözler önüne serdiklerinden sorunun tanımlanması bile başlı başına bir güçlük olarak karşımıza çıkıyor. Columbia Üniversitesi Tıp Merkezi’nde doktora sonrası çalışmalarını yürüten ve araştırması Nature Neuroscience dergisinde yayımlanan Natalie Hiromi Brito, daha düşük gelir düzeyine sahip ailelerde yetişen çocuklarda beyin yüzey alanlarının daha küçük ve bilişsel becerilerin de daha az olduğu yönünde somut kanıtlar sundu. Gelgelelim, bilişsel beceriler ve beynin yapısıyla ilgili bu farklılıkların yoksul bir ortamda yetişmenin doğrudan bir sonucu olup olmadığı henüz tam olarak bilinmiyor. Yoksul çocuklar çoğu zaman dil konusunda birtakım bozukluklarla birlikte, gereksiz ve dikkati dağıtan konuları elemeden geçirerek sınıftaki etkinliklere odaklanma becerisi olarak tanımlanan, seçici dikkat becerisi açısından da güçlükler yaşıyorlar. Oregon Üniversitesi Beyin Gelişim Laboratuvarı çocuklukta seçici dikkat, stres yönetimi ve çocuk yetiştirme gibi konularda becerilerin geliştirilmesine yönelik sekiz haftalık bir programın tasarlanması amacıyla ABD’de federal hükümet tarafından düşük gelir düzeyindeki aileler üzerinde başlatılan bir eğitim hareketi olan Head Start Projesi gibi yerel örgütlerle ortak bir çalışma başlattı. Rastgele denetimli bu deney kapsamında bu türde bir girişimin tek başına Head Start projesinden daha etkili olup olmadığına bakılacak. Laboratuvar şimdilerde bu programın yöredeki sınıflarda uygulanmasına çalışıyor. Bu alandaki çalışmaların tüm dünyada uygulanması yönündeArjantin’deki San Martin Ulusal Üniversitesi araştırmacılarından Sebastian Lipina tarafından başlatılan bir başka girişim de küçük çocuklara yardımcı olabilecek belli programların etkili olup olmadıklarını belirlemek amacıyla bilgisayar benzeşimlerinden yararlanıyor. Beynin içini incelemenin sağlayacağı olası yararların farklı gelir düzeylerine sahip ailelerde yetişen çocukların beyinlerindeki farklılıkların bir bakıma kalıcı ve değiştirilmesi olanaksız bir durum olduğunu öne sürmenin yaratabileceği çekinceler karşısında enine boyuna tartılması gerekiyor. Gelişimin ilk evrelerinde beyin yoksulluk ve buna benzer birtakım olumsuz koşullardan kolaylıkla etkilenebildiği gibi, yaşamın ilk beş yılından sonra izlenen yollarla farklı kalıplara da girebiliyor. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden John Gabrieli ile ortaklaşa bir çalışmayı yürüten Kaliforniya Üniversitesi’nden Silvia Bunge, şimdilerde daha çok doğumdan beş yaşına dek uzanan evreye odaklanılması yüzünden daha sonraki evrelerde yapılacak yardımlardan yarar sağlayabilecek çocukların gözden kaçırılabileceğini düşünüyor ve, “Sonradan sistemi değiştirmenin olanaksız olduğu gibi bir durum söz konusu değil. Yalnızca bu kemikleşmiş yapının kırılması, yaş ilerledikçe beynin esnekliğinin yeniden sağlanması çok daha ciddi bir çabayı gerektiriyor,” diyor. Uzmanlar sinirbilim dalında küçücük çocukların bile beyinlerinin izlenmesine olanak tanıyan yöntemlerin her geçen gün daha da gelişmesinin yoksulluğun beyinde yarattığı ve henüz tam olarak bilinmeyen etkilerin aydınlığa kavuşturulmasına ve belki de bu etkilerin en aza indirilmesine yardımcı olacak kanıtlara dayalı adımlar atılmasına olanak tanıyabileceğine inanıyorlar. Rita Urgan, Scientific American Online/ 23 Ekim 2015
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle