24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 TartışmaEditöre Mektup CBT 1499 /11 Aralık 2015 Yüksek öğretimin uluslararasılaşması küreselleşmesi mi? Yavuz Odabaşı yodabasi@anadolu.edu.tr 1 çok kültürlülük, farklılık, ayrışma konularına odaklanırken, küreselleşme daha çok standartlaşma, merkezileşme ve yakınsama ile açıklanabilmektedir. 980’lerde kendini açık ve güçlü biçimde gösteren küreselleşme, eğitim sektöründe de yeni yaklaşımları şart koşmaktadır. İşletme okulları başta olmak üzere üniversitelerin de şirketler gibi uluslarasılaşmada benzer bir yolu takip ettikleri görülebilmektedir. 20132014 akademik yılında Amerikan ekonomisine sadece İşletmecilik eğitimi alanındaki uluslararasılaşma 27 milyar dolarlık bir katkı sağladı. 2014 yılında network türünde yayılan İşletmecilik okullarının dünyadaki sayıları, üç yıl önceki 183 sayısından artarak 201 sayısına yaklaştı. Böylesine büyük bir katkı, her ülkeyi bu konuda arayışa sürüklemekte. Örneğin, INSEAD, ilk uluslararası kampüsünü 2000 yılında Singapur’da açtı, ikincisinin açılışı Abu Dabi‘de 2007 yılında gerçekleşti. New York Üniversitesi günümüzde, altı kıtada 15 farklı noktada eğitim veriyor. Küreselleşme ile Uluslararasılaşma aynı şeyler mi? Bu iki kavramın hem kendi içlerinde hem de birbirlerinden farklı ve sorunlu tanımları olsa bile eş anlamlı olarak birbirlerinin yerine kullanıldığı da görülmektedir. En genel anlamıyla küreselleşme, ürün ve hizmetler başta olmak üzere her konuda ulusların aralarındaki bütünleşme olarak açıklanabilir. Kısaca, dünyanın birleşik, bütünleşik hale gelmesidir. Uluslararasılaşma ise, eğitim kuruluşlarının küreselleşmenin etkisi ile politikalarında, stratejilerinde uyum sağlamak için değişiklikleri yapmasıdır. Uluslararası faaliyetler olarak da hareketlilik, araştırma ve bağlantılar gösterilebilir. Bu açıdan bakıldığında uluslararasılaşma; İşletme eğitimi özelinde örnek vermek gerekirse, bilgi üretmede küreselleşme; küresel bakış, küresel görgü için evrensel doğruları kabul edip, daha merkezi ve disiplin odaklı olmadır. Uluslararası işletmecilik eğitiminde ise, bilgi ve bilginin üretimi daha çok yerel piyasaların, kültürün ve düzenlemelerin etkisindedir ve bu özellik özenle korunmaya çalışılır. Uluslararasılaşmada birçok ülke, kendi modelini ve yaklaşımını dışardaki başka ülkelere götürüyor. Amerikan ile Avrupa tanımları, farklı noktaları öne çıkartarak kısmen ayrışma gerçekleştirirler. Tek bir tanım verilemese bile bazı konularda farklılık çok açıktır. Avrupa görüşünde farklılıklar ve kültürler arası zenginlik öne çıkarken, Amerikan görüşünde ise uluslararasılaşma ile küreselleşmenin eşitlenme eğiliminde olduğu ve farklılıkların daha az önem taşıdığı görülebilir. Küreselleşmede; öğretim tarzı, standartlaşmış program, Harvard Business tarzı vakalar, araştırmada mükemmeliyet modeli gibi konularda benzer biçimde tekrarlarla uygulama gerçekleştirilir. Hiç şüphesiz bu farklılıklar akreditasyon için de geçerlidir: • Avrupa akreditasyonu sistemi uluslararasılaşmayı baz alırken, Amerikan akreditasyonu küreselleşmeyi baz alır. • Avrupa akreditasyonu; farklılık, kuramsal bağlantılar, entelektüel katkılar ve uluslararasılaşma gibi dört temel üzerine inşa edilir. AVRUPA VE AMERİKA TANIMLARI • Amerika akreditasyonu ise; daha çok akademik odaklıdır, programa yoğunlaşır ve uluslararasılaşmaya daha az önem verir. Uluslararasılaşma stratejileri ile ABD standartlarında küresel yöneticilerin yetiştirilmesinde uygulanması amaçlanırken, Avrupa ise Avrupa Birliği’nin oluşturulmasında katkı yapacak biçimde öğrenci ve akademisyen hareketliliğine odaklanır. • Uluslararasılaşma yakın ve uzak paydaşların taleplerine, ihtiyaçlarına göre hareket ederken, küreselleşen yükseköğretim daha çok küresel yöneticiler yetiştirmeye, küresel deneyim yeteneği kazandırmaya ve en önemlisi de küresel vatandaşların yaratılmasında küresel görgü vermeye çalışır. Uluslararası geçerliliği olan akreditasyon kuruluşlarının ve bunların farklı ölçütlerdeki değerlendirmelerinin yanında, 2000’li yıllarda başlayan sıralama fetişizmi geniş bir yelpazeye yayılarak yüksek öğretimde rekabeti evrensel ölçülere taşımaktadır. Sonuç: Ülkemiz açısından yeni düzenlemelerin yapıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Yerel, bölgesel bir yapı ile “küresel doğanlar” ve “bölgesel doğanlar”, bizim yükseköğretimimizi etkileyerek uluslararasılaşmamızı ve küreselleşmemizi gündemimizin zirvesine oturtmaktadır. Farklı küreselleşme ve uluslararasılaşma süreçlerinin olduğunu kabul edersek, her birinin taşıdığı riskler ve avantajlar farklı olabilecektir. Birçok yazar ve düşünür, dünyanın düz olmadığını, birçok engebelerin olduğunu, hala küreselleşmenin tamamlanmadığını ve küreselleşmenin zorunlu, kaçınılmaz olduğunu ileri sürmekte. Belki de en akılcı yol, üniversitelerin yüklenecekleri misyonlarda bu konuların açık biçimde belirlenmesi ile kavram karmaşasını önlemek olabilecektir. Yıldız Teknik’te ARGE Yaklaşımı Ve fren teknolojisini geliştirme çalıştayı Erdem Bektaş, Yıldız Teknopark Yön. Kur. Başkanı, ebektas9@gmail.com Y ıldız Teknopark, üniversite ve sanayiciyi yakınlaştırmak, aynı dili konuşmalarını sağlamak için çeşitli çalışmalar yürütüyor. Bu kapsamda, önemli bir otomotiv sanayi kuruluşu ile yapılan çalışmalar fren, kampana, disk ve balatalarının yerli üretimle karşılanmasında zorluklar olduğunu ve Türkiye’de öncelikli olarak ticari araç segmentinde ARGE yapacak, test edebilecek ve sertifika verecek kuruluş olmadığını tespit ettik. Otomobil sektöründe de firma bazında ARGE dinamometresi var, ancak henüz bu sektörde yerli kullanımı yaygın değil. Türkiye’de üretilen 1 milyondan fazla motorlu aracın ve 800.000 civarında ithal malı aracın çok büyük bölümü ithal malı frene sahip ve hepsine ithal aşıntı parçası tabir edilen kampana, disk ve balata ile servis edildiği anlaşılmakta. Halbuki ülke mizde bunları üreten sanayimiz var. Türkiye’de bulunan 15 milyondan fazla aracın hergün aşındırdığı fren parçaları çoğunluğunun ithal malı olduğunu düşünürsek, (2015 yılı ilk 9 ayında sadece balata ithalatı  için 293.706 dolar  yurtdışına gitmektedir) zor kazanılan dövizlerimiz değirmende öğütür gibi dışarı atılıyor. FREN DİNAMOMETRESİ KURMA ÇALIŞTAYI 20 Ekimde YTÜ’de gerçekleştirilen çalıştayın hedefi,  otomotiv ve fren üretici ve kullanıcılarının bir araya gelerek ortak akılla Türkiye’de taşıt araçları fren sistemlerinin yerli kullanımını ve ihracatını artırmak için çözümler üretmekti. Bu yönde üniversite, sanayi ve YTÜ Teknopark, sektörde araştırma anketi düzenleyerek, ihtiyaçları belirledi. Araştırmaya 35 kuruluş katıldı ve acilen Fren Dinamometresi tesisi kurularak Türkiye’de sertifikasyon verilmeye başlanması ve bu sahada ARGE yapılması gerektiğinin önemi ortaya çıkarıldı. Fren sistemlerinin ARGE’si ve beynel milel sertifika verilmesi için gereken tesisler oldukça pahalı, güç bir geçerlilik süreci gerektiren, üst düzey yetkin kadroların yöneteceği bir tesis olmakta ve bir üniversite ile yapılması ve bağımsız bir kuruluş olarak işletilmesi uygun görülmekte. Bilim Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı, teknoparklara üniversitesanayi işbirliğinde öncü olma görevi verdi, fren dinamometresi ihtiyacı bu ortak çalışmanın neticesidir. Tesisin hizmete girmesi ile irili ufaklı sanayicimizin üniversite ile birlikte ARGE yapması, üretimini geliştirmesi ve beynelmilel sertifika alması mümkün olacak. Halen bazı yerli üreticilerimiz yurt dışından sertifika almak için zaman ve para sarf etmekte. Türkiye’de üniversite sanayi işbirliğinde eski alışkanlık ‘sorunlarınızı üniversiteye getirin biz çözelim’ şeklinde idi ve bu söylem ile ilişkiler yeterli oranda gelişemedi. YTÜ teknopark sanayinin ayağına giderek gelişmeleri beraber yapalım diyor. YTÜ Teknopark aşağıdaki çözümleri uygulamaya koydu. 1. Öğretim görevlileri ve öğrencilerle, YTÜ TEKNOPARKYENİ YAKLAŞIMLAR sanayi ziyaretleri yaparak staj imkanları yaratarak üretimi ve ARGE çalışmalarını inceliyor ve ortak ARGE alanları belirliyoruz. 2. Öğrencinin ilgi duyduğu konuda, öğretim görevlisi ile birlikte ve sanayicinin katılımı ile ARGE projesi geliştirmeye yönelik fizibilite çalışması için, iki ay süre ile, ‘Proje ön Araştırma Desteği’ (PAD) adı altında aylık ücret ödüyoruz. Bu destek öğrenci ve öğretim görevlisine yöneliktir. 3. Öğretim görevlisine sanayi ziyaretlerinde harcırah ve öğrenciye yol masrafları ödemekteyiz. 4. PAD projesinde ortaya çıkan fizibilite onaylanırsa, ARGE projesi işveren tesisinde veya teknoparkta yürütülmek üzere başlatılıyor. Proje süresince öğrenci ve öğretim görevlisine ücret Teknopark tarafından ödeniyor. Burada sanayicimizden beklenen, gerekirse çalışma yeri, malzeme temini ve işveren elemanlarının projeye katılması şeklindedir. 5. YTÜ ve Teknopark, üniversite sanayi işbirliğinde öncü ve örnek olan Warwick üniversitesi, Warwick Manufacturing Group ile YTÜ de, ’Endüstriyel ARGE ve Teknoloji Yönetimi’ lisans üstü eğitim vererek, Türkiye’de ARGE kültürünü geliştirmeyi amaçlıyor. Üç yıldır verilen bu programa 60 kadar sanayicimiz katıldı ve halen bir bölümü Warwick üniversitesi master tezi hazırlığı seviyesine geldi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle