Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Tartışma CBT 1494/6 Kasım 2015 19 HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz okcesizhayrettin@gmail.com Güdümlü medya, seçmen tercihi üzerinde etkili Ferhat Özen Bilinç altına zihinsel operasyon yaparak, seçmen nasıl yanıltılıyor? İktidar partisinin oy oranı, kontrolündeki medyanın izlenme oranı kadar. Eğitimci, Okuma Araştırmacısı, Okuyan Toplum Projesi Yürütücüsü, www.okuyantoplum.com T V çağında, anlatabilmek, bilmenin önüne geçti. Yalan gerçeği; kara maviyi, para erdemi yendi. “Gerçek ayakkabılarını giyene kadar, yalan dünyayı dolaşır” sözü asıl yaşadığımız bu televizyon çağında gerçek oldu. İktidardaki partinin oy oranı, kontrolündeki yazılı ve görsel medyanın izlenme oranına çok yakın çıkıyor. Özel yayın yapan ana akım ticari medyanın, iktidar kontrolündeki devlet televizyonu gibi yayın yaptığını düşünürsek, muhalefet aleyhine olan bu izlenme oy oranı denkliğinin sağlaması kendiliğinden yapılmış olur. Artık hiçbir kanalın ve gazetenin patronu, çalışanlarının maaşını ödeyen kişi değil. Türkiye’de, 70 yıl sonra George Orwell’in 1984 romanı (ya da Barry Levinson’un yönettiği Başkanın Adamları filmi) hayat buluyor ve romandaki gizli patron (Büyük Birader) ‘Alo Fatih’ hattıyla ülkede her yayına hakim oluyor. Bu da gerçekleri gizleyen özel ticari kanallarla, seçmen tercihinin, nasıl iktidar lehine değiştirildiğini gösteriyor. cahil bir halk vereyim” diyordu. Çünkü Medyanın fikir dönüştürücülüğü ve karar vericiliği (4), rejimi, Televizyon Cumhuriyeti üzerinden bir monarkın despotik rejimine dönüştürmektedir. “Totaliter devlette cop neyse, ‘demokraside’ Propaganda o d u r ç ü n k ü. (Chomsky, N. Medya Denetimi, aktaran, Hediye Aydoğan, Akdeniz Üniversitesi) Daha 1922 yılında Rızanın İmalatı kavramını ilk kez kullanan Walter L i p p m a n’a göre, propagandanın yeni yöntemlerini uygulayarak, halkın istemediğini halka kabul ettirmek çok kolaydır. Batı’da demokrasi krizine çözüm aranırken, Immediast Bildirgesiyle, (199)“Medyayı nasıl kendi gücüyle hareketsiz hale getirebiliriz?” sorusuna yanıt arandı (5). “Medyanın büyüsünden kamunun kurtarılmasına, ticari medyanın yerini kamu medyasının almasına, medyanın tutsak dinleyicileri izleyicileri ele geçirmesine karşı çalışmalar yürütüldü, yürütülüyor (6). Demokratik ülkelerdeki televizyon yayıncılığı üzerinde bulunan resmi kontrol mekanizmasının, bizim ülkemizde tersine işlemesi, kitap okumayan, sorgulama ve akıl yürütme yeteneği gelişmemiş izleyiciyi (seçmeni) savunmasız bırakıyor. Yine bir yıl önce Cumhuriyet Bilim Teknoloji Dergisi’nde, demokrasilerde “Düzenleyici yasalar, televizyon yayınlarının siyasi konularda tarafsızlık ilkesine ödün vermeden uymalarını zorunlu kılar, siyasi tartışmalarda, tüm görüşlere eşit ağarlık verilmesini şart koşar“ demiştim (3). Bizde ise, bu tarafsızlığın ve eşitliğin olmamasının, diğer hileler yanında asıl büyük seçim hilesini oluşturduğunu henüz anlamış değiliz. Her seçimde şapkadan kuş çıkarır gibi aynı partiyi birinci çıkaran medya kanalları karşısında, muhalefetin çaresizliği acınacak boyuttadır. Batı demokrasilerinde medya gücü, parayı verenin çaldığı bir düdük değildir. Anayasal kuralları vardır. ‘DEMOKRASİ KRİZİ’ Her ne kadar, “Halkla ilişkiler endüstrisinin amacı bizdekinden çok daha ince yöntemlerle halkın aklını denetlemek” ise de, halkın kendisi için uygun olana kayıtsızlığı, itaat ve pasifliği durumu, oralarda bile ‘demokrasi krizi’ne neden olabiliyor (2). Televizyona, kendi anavatanında bu kadar ağır hücumlar yapılmasının (Televizyon Öldüren Eğlence, Niel Postman, Ayrıntı Yayınları) en önemli nedeni, televizyonun bir yalan makinesi gibi kullanılmasıdır, Hitler’in Popaganda Bakanı Göbels: “Bana vicdansız bir medya verin size COP VE PROPAGANDA Batı’da artık burjuva demokrasisi anlamında, kapitalist demokraside bile ‘bilgisiz bir toplumun, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse bile hiçbir zaman özgür bir seçim yapamayacağı’ (7) anlaşıldı. Günümüzde TV’nin algı operasyonları oluşturmadaki gücünü iktidarın çok iyi kullandığını görüyoruz. Onun seçim başarısının arka planında bu başarısı etkili. Kendi aklını kullanma cesaretini (8) gösterecek erginlikte olmayan Türkiye toplumu, iktidarın işini kolaylaştırıyor, doğrusu. Bu nedenle, AKP’nin hükümet olur olmaz ilk iş olarak kendine bağlı bir medya yarattığını ve muhalefetin sesini, seçmenin duyamayacağı kadar kısarak iktidarını sürdürdüğünü biliyoruz. . Özellikle CHP’nin yaşadığımız bu savaş koşullarında o kadar haklı, doğru, inandırıcı söylemini ve barış dilini kitlelere ulaştırabilmek için, bu yalan ve yandaş propaganda medyasının etkisini azaltıcı önlemler alması ve ekranlarda görünür olmak, olumlu resim vermek için gündem yaratması zorunludur. Muhalefet partilerinin, teknolojinin kötü kullanımının önüne geçmek için, yine teknolojiden yararlanarak kara propaganda yayınlarını belki de kesmeyi öğrenmesi gerekecektir Bugün Türkiye’de, propaganda kanalları seçmene karşı psikolojik bir saldırı aracı olarak kullanılıyor. Teknolojinin, okuma kültürüne karşı bu orantısız kullanımı, Benjamin Franklin’in dediği gibi demokrasi kültürünü tuzağa düşürmüştür. (1) Okuma Kültürü, Demokrasi ve Seçmen Tercihi, 12 .09. 2014, Cumhuriyet Bilim Teknoloji Dergisi, sayı 1434 s.13; (2) Chomsky, N. Medya Denetimi (Çev. Elif Baki).stanbul : Everest Yayınları, 3.Baskı, Haziran 2013. (3) Frankfurt Okulu Düşünürlerinden aktaran Özgür Arun Doktora Tezi, Selçuk Ünivesitesi. (4) Noam Chomsky Medya Denetimi, Propaganda Modeli ve Rızanın İmalatı (Hediye Aydoğan, Akdeniz Ünivers İtesi); (5 ve 6) age. ( 7 ) T i z i a n o T e r z a n i . ( 8 ) A y d ı n l a n m a N e d i r ) K a n t İKTİDARIN BAŞARISI, MEDYA GÜCÜNÜ SINIRSIZ KULLANMASI Kaynaklar • Beklentiye girme. Çıkamazsın. • Devlete karşı ne demek? Suç insana karşı işlenir. • Özgünlük özentisi yeteneği kısıtlar, kısırlaştırır. • Neye inanırsan, bir sömüreni hemen yanı başında bitiverir. • Hâlâ Atatürk’ü anlayanlarımız varsa, umut da var demektir. • Belli sözleri şairlere söyletiriz. • Bir acı ötekini duyulmaz kılar. • Susmak söylemekten zor bugünlerde. • Yanlış metafor, yanlış hayat! • Sözle, sözcükle oynamaktan başka bir şey kalmadı elimizde. • İnsanın bu denli aşağılandığı başka bir yüzyıl var mıdır acaba? • Dayandığın sana dayanır. • Ölüme ağır gelen güzellikler vardır. İsyan ettirir. • Tanrı uludur’la Allahüekber bir değildi. Tanrı yenildi. • Sorulmayacak şeyleri düşünmeye vaktiniz, yasaklanan şeyleri düşünmeye cesaretiniz olmalı. • Sandık soyanın bomba kuşananın... Yeni Türkiye! • Bedenin ölümü nedir ki! Ruhlarımızı öldürüyorlar. Yaşasak ne kıymeti var? • İhtişam iktidarın parfümüdür. Kötü kokusunu bastırır. • Bugün söyleyeceğini elli yıl önceden düşünmeye başlıyorsun. • Az bilen çok bilir, çok bilen az bilir. • Polisin her bir kurşunundan her bir yurttaş sorumludur. Hesabını sormalıdır. • Bana/bize bir şey olmaz’ın ülkesinde hergün herkese her bir şey olur. • Herkesin mutluluğu, mutsuzluğu parmak izi gibidir. Taklit edilemez. • Hakimlerin hukuku bilmeleri gözlerimi yaşartır oldu bu ülkede. • Ölmeye aç ve inanmış olmak yeter, öldürmeye de... • Artık destanlar yazılmıyor. Programlar yazılıyor. • Matematik insanın varlığına meydan okumasıdır. • Yorgun bir araba atının kendisini sahibinin sevmediğini düşünmesi denli acıdır bu yaşam. • Bir kadını sevmek, kadınları sevmek, kadın sevmek çok ayrı şeylerdir. • Olur dediğiniz olmaz, olmaz dediğiniz olur. • Kitap kadın olsa gerek... • Başkasına yapılan haksızlığa başkaldırmak denli insanı insan yapan bir şey yoktur bu evrende. • Barışmak bağışlamakla olur. Bağışlamak kendinizden bir şey vermektir. • Sözcükler benim istediğimi söyleyebilselerdi, ben de onların istediklerini söylerdim. • Bir insan bu kadar mı az anlaşılır! • Bir bayrak kolay dikilmez, ama kolay iner. • Yaşayıp görmek yerine, biraz da okuyup görmek zarar etmez. • Şeytan giderken not bırakmış. Sizin var demiş. • Refah toplumuna refah devletiyle gidilmez. • Bir seviyesiz yükseldikçe herkes onun seviyesine düşer. • Ortadoğu cehenneminden bu ülkeyi koruyacak olan Atatürk Cumhuriyeti’dir. Tabii, biz onu kurtarmayı başarabilirsek! • Entelektüeller bir işe yaramazlar, siz yararlanmayı bilmezseniz... • Çoğulcu, çok partili parlamenter demokratik bir sosyalizmi başarmak zorundayız. • Hedef ne denli büyük olursa şiddet o denli korkunç oluyor. • Siyaset şiddettir. Hukuk bu şiddeti taksim eder. • Zeki insanların iyi niyetine güvenin, tabii ikisini bir arada bulabilirseniz! • Bugün ülkem bir sarayın mahzenlerinde zincire vuruldu. • Güzel insanların kötüyü seçtikleri bir ülke burası. *** •“İstanbul 55. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen ve 255 sanığın yargılandığı Gezi davasında 4 sanığa ‘camiyi kirletmek’ten 10’ar ay hapis cezası verildi. Davada birçok sanık çeşitli oranlarda ceza aldı, bazıları da beraat etti. Mahkemenin haklarında mahkumiyet kararı verdiği sanıkların işlediklerini belirttiği suçlar şöyle: 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet; görevi yaptırmamak için direnme; kamu malına zarar verme; özel kıyafetleri usulsüz kullanma; ibadethaneyi kirletmek suretiyle zarar verme... Mahkeme, ikisi asistan doktor olan dört sanığı, ‘ibadethaneyi kirletmek’ten suçlu buldu. Sanıklar onar ay hapis cezasına çarptırıldı. Cezaları ertelendi.” (Basından)... Türk Ceza Kanunu’na göre suçu ve suçluyu övmek suçtur. Ben bu çocukları, işledikleri suçları burada övüyorum ve kendimi bu suçu işlemiş olmakla savcılara ihbar ediyorum! *** • Sanırım SEÇSİS’ten kuşkulanmanın zamanı geldi de geçiyor bile! AYM’ye yaptığım bireysel başvuruyu hatırlayın lütfen. AYM yetkisizlik kararı vermişti. SEÇSİS Anayasa’ya aykırıdır. Gezi Eylemleri Sivil İtaatsizlik Hakkıdır!