24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sağlık CBT 1494/6 Kasım 2015 17 2000’li yıllarda yeni bir alerji epidemisi: Besin Alerjisi Prof. Dr. Cansın Saçkesen Koç Üniversitesi Hastanesi Çocuk Alerji Bölümü Besin alerjisi sıklığı artıyor Konuyu biraz daha açarsak eğer örneğin Avustralya’da besin alerjisine bağlı anafilaksi nedeniyle başvurusu sayısında çocuklarda 1994 ile 2005 yılları arasında 5.5 kat artış, 2005 ile 2012 yılı arasında ise 3.3 kat artış belirlenmiş. Amerika, İngiltere, İtalya ve Çin’den de benzer oranlarda besin alerjisi sıklığında artışlar rapor edilmektedir. Bu artış erişkinlere kıyasla 014 yaş grubu çocuklarda dikkati çekmektedir. Besin alerjisi sıklığında artışa neden olan faktörler hakkında kanıta dayalı bilgi henüz yok ama ilişkili faktörleri sıralayabiliriz. Besin alerjisi tanısı özellikle Batı ülkelerinde, sosyoekonomik düzeyi yüksek ülke ve şehirlerde daha yüksek sıklıkta rapor ediliyor. Buna neden olabilecek faktörler arasında ailelerin ve hastaların besin alerjisi konusunda daha bilgili olup daha fazla sıklıkta doktora başvurmaları yanında maruz kalınan çevre, kültür, eğitim, beslenme, ve aileden miras alınan kalıtımsal (genetik) özellikler sayılabilir. Örneğin: i. Bebeklik döneminde alerjik besinin (ek besin olarak) geç başlanması, ii. Vitamin D düzeyinin düşük olması, iii. Şehirde yaşam, iv. Annenin yüksek eğitim düzeyi, v. Bebeğin beslenme çeşitliliğinin az olması, vi. Yüksek sosyoekonomik durum (Batılı yaşam), vii. Mide asidini baskılayan ilaçların kullanımı, viii. Erken yaşamda maruz kalınan çevre ile barsak mikrobiyotası gelişimi (kreşe erken yaşta gitme veya çiftlik hayvanlarına yakından maruz kalmaya karşılık evde çekirdek aile içinde yaşam), ix. Ailede alerjik hastalık, x. Genetik mutasyonlara bağlı deride filaggrin fonksiyon kaybı (egzemaya yatkınlığa neden oluyor), xi. Erken başlangıçlı atopik dermatit (egzema) gibi faktörler sayılabilir. Ancak bu faktörler ile besin alerjisi oluşumu arasında tüm hastalarda geçerli olabilecek doğrudan bir nedensonuç ilişkisi belirlenememiştir. Muhtemelen bireyde birçok faktörün bir arada bulunması sonucu besin alerjisi gelişimi riski artmaktadır. Çocuk ve erişkinlerde besin alerjisine neden olan besinlerin sıklığı farklı Bebeklik dönemi olarak isimlendirdiğimiz ilk iki yılda besin alerjisine en sık inek Son yıllarda besin alerjisi nedeniyle hastanelere başvuran hastaların sayısında dikkati çeken bir artış gözlemekteyiz. Çeşitli ülkelerden gelen karşılaştırmalı araştırma makalelerine göre besin alerjisine bağlı anafilaksi nedeniyle acil servis ve poliklinik başvuru sayılarında en az birkaç katlık bir artış gözleniyor. sütü ve yumurta neden olur. Amerika’da inek sütü ve yumurta alerjisi sonrasında yer fıstığı, soya, buğday ve ağaç kuruyemişleri gelir. Ülkemize baktığımızda ilk sırada benzer şekilde inek sütü ve yumurta geliyor. Ancak yer fıstığına göre fındık alerjisini daha sık görürken soya alerjisini nadiren görüyoruz. Coğrafi ve iklim özellikleri yanında yetiştirilen ve tüketilen besinler ile mutfak kültürümüz bu farklılıklara etkili olmaktadır. Soya tüketimi çok az olduğu için nadiren soya alerjisi görürken fındık üretimimiz ve tüketimi ülkemizde çok olduğu için fındık alerjisini daha sık görüyoruz. Yine ülkemizde mercimek ve susam alerjisi Amerika ve ortakuzey Avrupa ülkelerine göre daha sık görülmektedir. Okul çağına gelen çocuklarda süt ve yumurta alerjisi sıklığı azalırken, kuruyemişlerin (fındık, yer fıstığı, ceviz gibi) sıklığı artmakta ve ergenlik yaşlarından itibaren yetişkin yaş grubunda balık ile kabuklu deniz hayvanları, sebze ile meyve alerjileri de eklenmektedir. Besin alerjilerinin immünolojik ve klinik özellikleri birbirinden farklıdır Bağışıklık sisteminin alerjik besinlere verdiği reaksiyon tipine göre besin alerjileri 3 ayrı grupta incelenmektedir. A) IgE aracılı besin alerjisi: En sık karşılaşılan besin alerjisi tipi IgE adıyla isimlendiri B) IgE aracılı olmayan besin alerjisi (T hücre aracılıklı besin alerjisi): Günümüzde sık görülmeye başlanan bir diğer besin alerjisi formu sadece bağırsakları etkileyen ve IgE aracılı olmayan ve bu nedenle spesifik IgE testleri ve deri prik testlerinde pozitif sonuç alınmayan formudur. En sık inek sütünün neden olduğu ve besin proteinine bağlı enterokolit ismi verilen bu formda ince bağırsak ağırlıklı olarak etkilenir. Kusma, ishal ve kilo alamama yakınmaları görülür. Sıklıkla ek besinlere geçilen aylardaki bebeklerde görülür. Daha hafif seyirli olup bebeklerin keyfinin genellikle bozulmadığı ve sıklıkla kalın bağırsağın etkilendiği forma ise alerjik proktokolit ismi verilir. Alerjik proktokolitin başlıca bulgusu kakada kan görülmesidir. Bazen hafif ishaller de eklenebilir, kakada mukus görülebilir. Bu durum sıklıkla sadece anne sütü ile beslenen bebeklerde görülür, bebeğin kilo alımı genellikle etkilenmez ve bulgular 1 yaşından sonra hafifleyerek 1.52 yaşlarında Anafilaksi ismi verilen alerjik reaksiyonda alerjik sıklıkla düzelir. besinin alımından sonra hızla gelişen deride ürtiker C) Miks tip (IgE aracılı ve T ve ödem, solunumla ilgili öksürük, ses kısıklığı, nefes hücre aracılıklı besin allerjisi): darlığı, sindirimle ilgili kusma, karın ağrısı ve ishal, Bu tip ise en sık eozinofil isimli dolaşımla ilgili hipotansiyon bulguları görülür. Eğer hücrelerin sindirim sisteminde kişinin alerjik olduğu besini kazara aldığı biliniyorsa yoğunlaşması ile ortaya çıkan ve ardından sadece hipotansiyon ve buna bağlı serbir durumdur. Eozinofiller en semlik, kendinden geçme, bayılma yakınmaları olması sık özefagus ismi verilen yeanafilaksi tanısı koymak için yeterlidir. Besin alerjisi mek borusu duvarına yerleşedışında ilaç alerjisi, arı alerjisi olan kişilerin de anafirek alerjik reaksiyonu başlatır laksi geçirme riski vardır. ve bu hastalığa eozinofilik özefajit ismi verilir. Bu hastalar yutkunmada ağrı, göğüs ağrısı, kusma, len antikor aracılığı ile oluşur ve tanıda kan kilo alamama, karın ağrısı ve ishal nedenörneği alınarak besine karşı spesifik IgE öl leriyle başvururlar. Tanı ancak endoskopi çümü yapılır. Deri prik testleri sırasında da ile alınan biyopsi örneğinde eozinofillerin pozitif reaksiyon yine deri altında bulunan görülmesi ile konur. özgün (spesifik) IgE’ler sayesinde ortaya çı Tüm besin alerjileri yaşam boyu kalıcı dekar. IgE aracılı besin alerjilerinde deride ür ğildir tiker (kurdeşen), egzema, solunum bulguları Çocukluk çağının en sık görülen besin aler(öksürük, hırıltı, nefes darlığı) ve sindirimle jileri olan süt ve yumurta alerjileri çocuklar ilgili kusma, karın ağrısı, ishal ve anafilaksi büyüdükçe geçmektedir. Geçme yaşı çobulgularıyla ortaya çıkabilir. cuktan çocuğa farklılık göstermektedir. Son Anafilaksi nedir? 1. Mullins RJ, Dear KBG, Tang MLK. Time trends in Australian hospital anaphylaxis admissions in 19891999 to 20112012. J Allergy and Clin Immunol 2015;136:367. 2. Yavuz ST, Sahiner UM, Buyuktiryaki B, Soyer OU, Tuncer A, Sekerel BE, Kalayci O, Sackesen C. Phenotypes of IgEmediated food allergy in Turkish children. Allergy Asthma Proc. 2011;32:4755. 3. Bishop JM, Hill DJ, Hosking CS. Natural history of cow milk allergy: clinical outcome. J Pediatr. 1990;116:8627. 4. Yavuz ST, Buyuktiryaki B, Sahiner UM, Birben E, Tuncer A, Yakarisik S, Karabulut E, Kalayci O, Sackesen C. Factors that predict the clinical reactivity and tolerance in children with cow’s milk allergy. Ann Allergy Asthma Immunol. 2013;110:2849. 5. Wood RA, Sicherer SH, Vickery BP, Jones SM, Liu AH, Fleischer DM, Henning AK, Mayer L, Burks AW, Grishin A, Stablein D, Sampson HA. The natural history of milk allergy in an observational cohort. J Allergy Clin Immunol. 2013;131:80512. yıllarda besin alerjisi sıklığının artışı yanında IgE aracılı süt ve yumurta alerjisinin 6 yaş üzerinde de daha yüksek oranlarda devam ettiğini gözlüyoruz. Örneğin süt alerjisi 1990’lı yıllarda 6 yaşında çocukların % 78’inde tamamen geçerken, 2011 yılındaki çalışmada ancak % 53’ünde tamamen geçtiği rapor edilmiştir. IgE aracılı süt ve yumurta alerjili çocuklarda özgün (spesifik) IgE ölçümleri, deri testinde gözlenen reaksiyonun milimetre olarak ölçülen çapı, kazara besinin farklı formları ile karşılaşıldığında çocuğun verdiği alerjik reaksiyonun şiddeti bize süt ve yumurta alerjisinin geçme yaşı hakkında ancak tahmini bilgiler verebilir. Alerjinin geçip geçmediğine kesin olarak besin yükleme (provokasyon veya challenge) testleri ile karar verilmektedir. Besin yükleme testlerinin doktor kontrolünde, hastane koşullarında ve alerjinin geçme ihtimali yüksek çocuklarda yapılması tercih edilmekte ve herhangi bir reaksiyon gelişmediği takdirde diyette bu besinin tüketimine güvenle izin verilebilmektedir. Besin alerjilerinde tedavi seçenekleri Tüm besin alerjilerinde temel tedavi yaklaşımı reaksiyona neden olan besinin diyetten uzaklaştırılmasıdır. IgE aracılı besin alerjilerinde süt ve yumurta spesifik IgE değerleri yüksek olmayan bazı olguların fırınlanmış (200220°C sıcaklıkta 30 dakika fırınlanmış) süt ve yumurta içeren kek, kurabiye gibi ürünleri tüketebildiği ve bu olguların süt ve yumurta alerjilerinin daha erken yaşta geçtiğine dair gözlemler mevcuttur. Ayrıca süt, yumurta ve yer fıstığı alerjisinde ağızdan immünoterapi denilen besinin çok küçük dozları ile başlanarak gitgide artırılarak uygulandığı tedavi yöntemi konusunda çalışmalar devam etmektedir. Ağızdan immünoterapi tedavisi sırasında gerekse tedavi sonlandırıldıktan sonra alerjik reaksiyon görülme sıklığı çok yüksektir. Bu nedenle araştırma amacı dışında henüz günlük pratikte uygulamaya geçilmesi için tedavi yönteminin geliştirilmesi çalışmaları devam etmektedir. IgE aracılı olmayan ikinci grupta ise reaksiyona neden olan besinin diyetten çıkarılması dışında bir tedavi yöntemi yoktur. Miks tip diye isimlendirdiğimiz eozinofilik özefajitte ise besinin uzaklaştırılması yanında kortikosteroid tedavisi verilmektedir. Kaynaklar:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle