28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CBT 1497/27 Kasım 2015 GERÇEKLER DOĞAN KUBAN BOZKURT GÜVENÇ G20 VE SURİYE Çürümüş bir dünya düzeni Gerçekler gerçek mi gerçekten? D ünya nüfusunun yedide biri açlık düzeyinin altında yaşar, iç savaştan dolayı 2.5 milyon Suriyeli ülkemize sığınır ve yüzlercesi göç yollarında ölürken, ulusal gelirleri dünyanın en yüksek 20 ülkesi Antalya’da neyi temsil ediyor? Dünya ekonomisine egemen olan kapitalizmin politik gösterisini! ‘Dünya ekonomisinin egemeniyiz. Temsil ettiğimiz sömürü düzeni biraz daha sürecek’ diyorlar. Dünyanın her köşesinden, çoğunluğu Müslüman olan milyonların, ölümü göze alarak Avrupa ve Amerikalara akması neyin göstergesidir? Neden olanakları olanlar çocuklarını yurtdışına gönderiyor, genç, başarılı çiftler yurtdışına gitmeyi planlıyorlar? Liste başında Birleşik Amerika, sonlarında, adam başına geliri ABD’den beş kat az Türkiye var. Bunların politik ağırlıkları çok farklı. Türkiye’yi Avrupa üyeliğine kabul etmeyenlerle birlikte dünya ekonomik liderliği oyununda küçük bir rolümüz var. Fakat İncirlik’tekiler istemezse dışarıya adım atamayız. Türkiye gibi ülkelerin, nüfuslarının büyüklüğüne bağlı olarak G20 üyeliği, teknolojik yetersizliği, eğitim, bilim ve araştırma geriliğini, yaşam standardı düşüklüğünü değiştirmiyor. Ama dünya ülkeleri arasında yaşam standartları o kadar düşük olanlar var ki, onlara bakarak, böbürleniyoruz. Aslında birkaç zengin ve güçlü ülkenin tasarladığı G20, utanç verici, demokratik olmayan bir politika örgütlenmesidir. Batı uygarlığının demokratik yapısına yakışmayan bir kapitalist zorbalıktır. Türkiye’nin insanlarını gelirlerine göre sınıflara bölüp en tepedekilere, ekonomik karar egemenliğini versek, bunu dünyaya demokratik sistem olarak kabul ettiremeyiz. G20 demokrasi için savaştığını söyleyen dünyada antidemokratik bir örgütlenmedir. Biz birbirimizi belki sömürüyoruz ama, dünyayı sömürmüyoruz. ABD, İngitere, Almanya gibi ülkelerle borçla yaşayan az gelişmiş bir ülke olan Türkiye neden aynı örgüte üye? Bizi yüceltiyor mu? Aldatıyor mu? Birleşmiş Milletler’de bütün ülkeler temsil ediliyor. Fakat Güvenlik Konseyi’nde veto sahibi sadece beş devlet var. ABD ve Rusya hiç değişmiyor. Birleşmiş Milletler’den ABD, Rusya karşıtı bir karar çıkar mı? Hayır. Büyük Millet Meclisi’nde AKP aleyhine bir karar da çıkamaz. Yine de bu daha demokratiktir. Çünkü bir oy sistemi sonucudur. Ama oy sistemi de demokratik değil. Çünkü daha fazla oya hükümet kurma şansı vermiyor. Çoğunluk, azınlıkta. İşte G20 böyle sistemlerin yaşamasını sağlıyor. Dünya ekonomisine zenginlerin egemenliğini sağlıyor. Dünya her tarafı dökülen bir yalan tiyatrosudur. Eskiyor, fakat kapanmıyor. Yeni aktörler kadroları dolduruyorlar. Kapitalizm, yani ABD ve Avrupa güdümlü ekonomik düzen, yaşamını sürdürmek için küresel bir ekonomi jargonu geliştirmiştir. Batılı kapitalist patronlarla onların yerel kahyaları bu dili konuşurlar. Bunu yaşatan söylemler, kurgular, kurumlar çürümüş bir Batı felsefesinin egemenliğini sürdürmeye yarar. Aslında bunlar Batının uygarlık normlarına aykırıdır. İslam ülkelerinde, ‘Vahşi Batı’da kent barlarında herkesin yumruklaştığı sahnelere benzeyen, hain, insan düşmanı olmuş, fakir bir dünyanın ölümlü trajedisi sahneleniyor. Bunlar sömürge döneminin artçı savaşlarıdır. Yerel dublörler asıl oyunculardan geri kalmamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Fakat artık dünya tiyatrosu çok pahalıya mal oluyor. Yaygın toplumsal cehaletin beslediği cinayetler dünyayı kan gölüne çeviriyor. Onlar da tiyatronun seyirciye hediyesi! Sürekli büyüme büyük bir yalan. Kuraklık, sömürü ve insanlıktan uzak maskeli insanlar asıl gerçekler. G Birlik ve Çeşitlilik Fransız Devrimi’nin sloganı, “ulusal birlik içinde kültürel çeşitlilik” ilkesi, günümüzde de geçerliği emek ve özveri isteyen bir ülküdür. Kültürel çoğulculuk umut verdi ama özümsemeye yöneldi. Ulusal Birlikler bölünüp karşıtını yaratıyor (Oscar Lange). Çağdaş toplumda uyum değil, “Ötekine karşı BEN” karşıtlığı egemen görünüyor: Öteki yoksa yaratılıyor.” (LeviStrauss). Yağmalanan demokrasi yüz yılda otokrasiye dönüşüyor. (J.Tayler). ünlük hayatımızda bol bol gerçeklerden söz eder dururuz. Tek, evrensel, bir gerçek (hakikat) mi; yoksa inandığımız, düşünce ve değer mi, pek de ayrım yapmadan. Nedir gerçek (lik)? Tanımlanması hiç de kolay olmayan, soyut bir kavram. Sorgulayıp tartışmaya açmadan ifade edilen her fikir, değer, gerçekten gerçek olsa, insan sayısı kadar çok gerçek var demektir. Gerçi, düşünce ve kültür tarihçileri, çağdaş uygarlığın temelinde, “Gerçek seni özgürlüğe ulaştıracak” önermesini buldular (Fromm); ama eğer varsa, o bizim bireysel görüşlerimizin ötesinde ve ideolojik kavgaların kavşağında, bu satırlara sığmayan, aşkın, ilahi veya bilimsel bir sorundur. Barış ve Savaş: Barış ve savaş, uygarlığın çözümsüz ikilemi. Savaş hazırlığı, barışı korumadığı gibi, barış andlaşmaları yeni savaşların tohumlarını atıyor (Fromkin). Savaşları önlemek ve yaşam küredeki kaynakların paylaşamındaki eşitsizliği gidermek söylemiyle gelişenler sunulan sosyalekonomik projeler, insanın insanı sömürmesine yol açıyor. Gelişmişlerle gelişmekte olanlar arasındaki uçurum büyüyor. “Küreselleşen Dünya” ve demokrasi: Sovyetler Birliği”nin dağılmasından sonra, dünyaya sunulan “Ulusal Devletin sonu, Son İnsan” gündemden düşünce; sözcü Fukuyama ayıldı, Ulus Devletin inşasını önerdi; ama, Huntington’un, Uygarlıkların Çatışması” tezindeki “Sovyetleri eledik, sıra İslamda” politikası yürürlükte.. ABD ve NATO müttefikleri, Arap Baharı ninnisiyle uyuttuğu Ortadoğulu Müslümanları uyandırdı; ama yarattığı IŞİD’in adaletsizliğe isyan etmesini önleyemedi. Ortadoğu toplumları teröre yüzlerce kurban verirken kılı kıpırdamayan Batı, terörden kaçan sığınmacılar kapıya dayanınca ve terör Paris’i vurunca, AB’de yeri olmayan aday Türkiye’nin, tampon bölge olması karşılığında, askıya alınmış dosyalarını açmaya hazırlanıyor Demokrasinin temelinde modal (%40 düzeyinde) bir orta sınıf egemenliği varsayılır. Oysa, Orhan Bursalı son bir yazısında, demokrasiyle gelişmeyi deneyen ülkelerdeki orta sınıflar normal dağılım eğrisinin tepesinde değil tabandaki %10’larda yer alıyor. Hür seçimlerde %25 üstünde oy alamayan CHP’nin yapısal sorunu da aynı orta sınıf olabilir: Eğitimli seçmenin mali gücü, mali gücü olanın eğitimi eksik. Bu koşullarda seçmenlerin ortalama eğitim düzeyi lider kadrolardan daha belirleyici oluyor; başkanlık, parti, kadroları, otokrasi ve iç çatışma sorunları gündemden düşmüyor. G 20 ÜLKELERİ ANTALYA ZİRVESİ Toplantı, küresel sorunların tartışılması ve sağlıklı kararlar alınması için tarihi bir fırsattı ama kaçırıldı. Masum sığınmacıların nerede, nasıl durdurulacağı gündeme geldi. Ortadoğu halklarının hak ve özgürlüğünü korumaya çalışan Rusya’nın askeri müdahalesi bölge barışının umudu oldu. Sebeplerle sonuçların birbirine karıştığı dramatik ortamda, kazaya uğrayan bir ailenin sahile vuran çocuğu, günlerce manşetlerde kalırken; Avrupa kapısında bekleyen Suriyeli bir delikanlının, “Biz hiçbir ülkeye sığınmak istemiyoruz, bırakın kendi evimizde kaderimizle yaşayalım” feryadı, Dünya’nın dikkatinden kaçırıldı. Sonuç olarak, Türkiye, iktidardaki yöneticilerin çıkarlarıyla, ulusal çıkarlar arasında bir seçim yapmak zorunda kaldı. İsmet Paşa, günün gerçeğini yıllar önce söylemişti: “Siyaset, iktidarda değil, itibarda kalma sanatıdır.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle