14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

www.iku.edu.tr BİLİM KÜLTÜR VE EĞİTİM Zeytin Ağacının Öyküsü Prof. Dr. Ömür CEYLAN İstanbul Kültür Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi Dekanı B ir asra yaklaşan modern eğitim serüvenimizin canlı tanığı; Kültür Kolejleri ve İstanbul Kültür Üniversitesi kurucusu Fahamettin Akıngüç’ün biyografisi kitaplaştırıldı. Şu tarihte şurada doğdu, şu okulda eğitim aldı, şu işleri yaptı türünden sıkıcı bir biyografi kitabı değil bu. İşgal yaralarını sarıp yeni yeni toparlanmaya başlayan küçük bir Cumhuriyet şehrinde hayata başlamış ve tıpkı Cumhuriyet gibi her defasında küllerinden doğmayı başarmış bir adamın hikâyesi; bir Zümrüdüanka masalı... Toprağı merak, can suyu ümit olan ve boykotların, ihtilallerin, iflasların gölgesinde bin bir emekle büyütülen zeytin ağacının öyküsü… İnsan hayatları, “kariyer” ve “CV” kelimelerine hapsedileli beri, eskilerin hal tercümesi dedikleri biyografiler de büyülerini kaybettiler. Halbuki iyi yazılmış her bir biyografi, o insanın yaşadığı çağın gerçeklerine tutulmuş bir mercek gibidir. Hele ki hayatın durağan akışıyla derdi olan ve kendi zamanını aşmak için inat ve gayretle çalışan insanların yaşam öyküleri… Onların başlarından geçenler ve verdikleri mücadele yalnız kendi kişisel tarihlerini anlatmaz; aynı zamanda bir devrin panoramasını da sunar bizlere. Hatta resmî tarihin satır aralarını dolduran bu biyografiler sayesinde, tarih dediğimiz “dün” bilgisi önce bilince dönüşüp “bugün”ü, sonra da vizyon ve perspektife evirilip “yarın”ları şekillendirir. “Kendini Eğitime Adamış Bir Mühendis” adıyla yayımlanan Fahamettin Akıngüç biyografisi, işte tam da bu türden bir eser. Çevirdiğiniz her sayfası ile birlikte, Eskişehir Şimendifer Mektebi’nin yoksul sıralarında atılan tohumun gelişip serpilerek nasıl meyveye durduğunu adeta mevsim mevsim izleyebiliyorsunuz. 1960 yılında 143 öğrenci ile başlayan yolcuğun bugün anaokulundan üniversiteye, 15.000’e yakın öğrencinin öğrenim gördüğü kocaman bir eğitim kompleksine dönüşmesine tanıklık ederken, okul koridorlarının cıvıltısı ve sıcaklığı, ihtilal kışlarının kargaşasına ve ayazlarına karışıyor. Dile kolay; Kültür Koleji’nde çalan ilk ders zilinden bu yana tam 55 yıl geçmiş. İlk mezunlar, mezunlar gününe kendileri gibi Kültür Koleji mezunu olan torunları ile birlikte katılıyor artık. Fahamettin Akıngüç’ün yarım asırlık arkadaşı Ömür Candaş, yalın ve sıcak üslubuyla bu 55 yılı bir belgesel tadında aktarıyor okurlarına. Fahamettin Akıngüç, Yüksek Mühendis Mektebi sınavlarını kazanarak İnşaat Mühendisliği okumak üzere İstanbul Teknik Üniversitesi’ne kaydolur. 1943’te başlayan üniversite yılları, onun mesleki eğitiminin yanı sıra sosyal ve kültürel gelişimi için de çok verimli bir dönem olur. Ömrünce vaz geçmediği okuma tutkusu ile beraber şiir ve edebiyat ilgisini besleyen etkinlikler, yıllar sonra bir araya gelecek önemli ve değerli bir koleksiyonun ilk habercileri olan resim sergileri ve tabii büyük haz aldığı klasik müzik konserleri, resitaller... Kendi ifadesiyle “taşra”dan gelen bu gencin “kent kültürüne uyum” süreci, sanıldığı kadar kolay olmaz. Fakat tüm ömrü boyunca yaptığı gibi vazgeçmek yerine kendince pratik çözümler üreterek yoluna devam eder. Örneğin, hayranlıkla dinlediği resitallerde, parça sonlarını kestiremeyip uygunsuz yerlerde alkışladığı ve mahcup olduğu için, tüm konser boyu ellerini cebinden çıkarmamak bu çözümlerden sadece bir tanesidir. leler… ziyareti, buralarda görülüp Türkiye’ye taşınan iyi uygulamalar; Hertfordshire ve California State üniversiteleri ile ortak yürütülen öğretmen yetiştirme programları, ebeveyn eğitimleri, öğrenciler için rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetleri, söyleşiler, imza günleri, tiyatro gösterileri, müzik dinletileri, sınav hazırlama ve test merkezi; öğretmenlerin keyifle yaz tatili yapabilecekleri dinlenme tesisleri; her yıl artan öğrenci sayısı ve tabii yeni inşaatlar, yeni binalar, yeni ruhsatlar, yeni mücade Fahamettin Akıngüç için kaleme alınmış dost yazılarıyla başlayan kitap, yalnız onun yaşam öyküsünü değil; üç kuşak boyunca eğitime gönül vermiş bir Cumhuriyet ailesinin, zamana meydan okuyan koşusunu anlatıyor aslında. Akıngüç ailesinin üçüncü bin yıla taşacak eğitim macerası, devlet bursu ile Almanya’da mühendislik eğitimi görmüş; baba Halil Akıngüç’le başlıyor. Onun Eskişehir’de açtığı “ders evi” ve Türkiye’nin ilk uzaktan mühendislik eğitimi (Fernschule) deneyimi sırasında Fahamettin Akıngüç bir lise öğrencisidir. Eskişehir Lisesi’nde, devrine göre oldukça nitelikli bir eğitim alan, sanata ve edebiyata hatırı sayılır bir ilgi geliştiren, hatta arkadaşlarıyla birlikte bir de dergi çıkaran Elleri cebinde bir üniversite öğrencisi… Mezuniyet sonrası, özellikle Demokrat Parti iktidarı sırasında hız kazanan yatırımlarla birlikte Fahamettin Akıngüç de müteahhitlik piyasasına hızlı bir giriş yapar. Birkaç yıl sonra Emlak Bankası çevrelerinde “Zehir Faham” diye bilinen genç ve başarılı bir iş adamıdır. İstanbul ve farklı illerde pek çok projeyi aynı anda yürütmekte; yılın önemli bir kısmını yollarda ve bakımsız otel odalarında geçirmektedir. Sağlığını tehdit eden bu çalışma şartları, müteahhitlikten yavaş yavaş soğumasına sebep olur. Nihayet 4 Ağustos 1958’de yaşanan ve %300’lere varan devalüasyonla birlikte, Fahamettin Akıngüç de uzun zamandır keyif almadığı müteahhitlik defterini kapatır. Fakat üzgün değildir; kafasına koymuştur; en sevdiği işi yapacak; bir özel okul kuracaktır. Okul inşaatı 27 Mayıs darbesiyle kısa bir süre kesintiye uğrasa da Kültür Koleji, 143 öğrencisiyle, 26 Eylül 1960 günü ders başı yapar. Yapar yapmasına ama Kültür Koleji’nin sahibi, müdürü ve Matematik öğretmeni Fahamettin Akıngüç’ü pek çok zorluk beklemektedir. Okulun bitişiğindeki tank taburundan Milli Eğitim Bakanlığı’na, yeniliğe direnç gösteren öğretmenlerden “denize nazır diploma hazır” düşüncesindeki öğrencilere, hayalindeki “farklı” okulu anlatabilmek için gecesini gündüzüne katar. Yeni işine iyiden iyiye ısınmıştır ve Kültür Koleji’ndeki “farklı” uygulamalar tüm İstanbul’da ve Bakanlık’ta konuşulmaya başlanmıştır. Disiplinsizlikleri nedeniyle öğrenciler ilk kez bir özel okuldan toplu olarak gönderilmekte, ulaşım için öğrenci servisi kavramıyla Türkiye ilk kez tanışmaktadır. Kültür Koleji’nin öğrenci sayısı üç yıl içinde 460’a ulaşır. Müteahhitlikten eğitime… 1978’e gelindiğinde Kültür Koleji’nin öğrenci sayısı 3299’a ulaşmıştır; fakat Türkiye artık eski Türkiye değildir. Sokak çatışmaları, anarşi, sendika adı altında örgütlenmeler, boykotlar, adam kaçırmalar ve hatta cinayetler sıradan olaylara dönüşmüş; üniversitelerde başlayan öğrenci hadiseleri liselere sıçramıştır. Kendisini sosyal demokrat olarak tanımlayan ve o yıllarda İşçi Partisi’ne yakınlık duyan Fahamettin Akıngüç, yine kendisi gibi sol görüşlü olduğunu savunan ve Eğitimİş Sendikası’nda örgütlenen öğretmenleriyle büyük sıkıntılar yaşamaktadır. Maaş ve diğer sosyal güvenlik haklarına dair sendika ile yapılan ilk toplantıda, çalışanların tüm istekleri kabul edilmesine karşın okuldaki olaylar bir türlü durulmayıp, bir de üstüne üstlük öğretmenlerin öğrencileri örgütlemeye başladığı fark edilince Fahamettin Akıngüç kararını verir ve 2 Haziran 1978 tarihli dilekçesini Vilayet’e kendi elleriyle teslim ederek Kültür Koleji’ni kapatır. Öğrenci sayısı binleri bulan, 20 yıllık örnek bir özel okul deneyiminden sonra Fahamettin Akıngüç artık işsizdir! Okulumu, ben kapatırım! Altmışlı ve yetmişli yıllar, Kültür Koleji’nin hızla büyüdüğü ve tabiri caizse eğitimde “ezber bozduğu” yıllardır. Bizim çocuklarımızın da dünyadaki gelişmiş ülke çocukları gibi en iyi eğitime layık olduğuna inanan Fahamettin Akıngüç, dünyanın eğitimini yerinde görmek için hiçbir fırsatı kaçırmaz. Avrupa, Amerika ve Japonya’da yapılan onlarca okul Ezber bozan okul: Kültür Koleji 02 23 Aralık 2015 “Başarılı Mezunlar” Karma Sergi Hem evladı gibi özenle büyüttüğü okulunun kapanması hem de buna ideolojik olarak kendisine yakın hissettiği insanların, en kutsal bildiği değer olan emeği suiistimal ederek sebep olmaları Fahamettin Akıngüç’ü çok üzmüştür. Fakat bu üzüntü uzun sürmez. Farklı sektörlerde birkaç iş teşebbüsüne niyetlense de aklı her zamanki gibi yine eğitimdedir. Önce ilkokullar için yardımcı ders materyali mahiyetindeki “Ünitelerle Beşyıl” dergisini çıkararak tüm ülkeye yayılmış bir dağıtım zinciri oluşturur; ardından da 1980 yılında Kültür Koleji 200 öğrencisiyle yeniden eğitime başlar. Bu ikinci kuruluşun henüz 5. yılında öğrenci sayısı yine 3000’e yaklaşmıştır. Yeni yerleşkeler, anaokulları ve Fen Lisesi ile istikrarlı bir büyüme çizgisine oturan okullar, 1986 yılında kurulan Kültür Eğitim Vakfı ile taçlandırılır. Bu vakıf 11 yıl sonra, Fahamettin Akıngüç’ün ömürlük hayali olan; “anaokulundan üniversiteye kesintisiz eğitim zinciri”ni gerçekleştirecek ve şu an 12.000’i aşkın öğrencinin yüksek öğrenim gördüğü İstanbul Kültür Üniversitesi’ni kuracaktır. Yerimiz olmadığı için aktaramadığımız ilgi çekici daha pek çok detayı; “Fahamettin Akıngüç: Kendini Eğitime Adamış Bir Mühendis” adlı kitapta okuyabilirsiniz. Ama öykünün devamını merak edenler için ekleyelim: Bugün 90 yaşında olan ve tüm aktif görevlerini kızlarına devreden Fahamettin Akıngüç’ü görmek isterseniz, onu bulabileceğiniz yer İstanbul Kültür Üniversitesi Ataköy Yerleşkesi’nin 5. katındaki ofisidir. Ofis koridoruna doğru yöneldiğinizde ise sizi, özel bir cam bölme içerisinde yükselen iki vakur zeytin ağacı ve ağaçların altına uzanmış bir büyük şair karşılar: Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, Yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, Yaşamak yanı ağır bastığından… Bir hayalin peşinde: Kesintisiz eğitim zinciri…
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle