Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
POLİTİK BİLİM Ali Akurgal ali@akurgal.com 8 İklim AraştırmalarıEvrim CBT 1490/ 9 Ekim 2015 Otomasyon Ankara’daki otobüs kazasında, o otobüs otomatik vitesli değil de düz vitesli olsaydı... Evinizde veya ofisinizdesiniz. Akşam oluyor, hava kararmaya başlıyor. Işığı yakıyorsunuz. Evdeyseniz, çocuğunuz odasında oyun oynuyorsa, gidip onun ışığını da yakıyorsunuz. Bu eylemleri kendiliğinden yapan bir eviniz ya da ofisiniz varsa, ışıklar kendiliğinden yanıyorsa buna “otomatik” diyoruz, ve bunu olanaklı kılan sisteme de, “otomasyon” diyoruz. Otomasyon alanında çalışanlar, “otomatik” hâle getirecekleri eylemleri, insan davranışlarından kopya çekiyorlar. Geçmişte salt elektronik veya mekanik otomasyon uygulamaları varken, artık hemen her uygulama bir yazılım tarafından yönetiliyor. İnsan davranışları yazılım ile benzeştirilmeye çalışılıyor. İnsan beyninde, bilgisayardakinden çok daha karmaşık bir hesaplama ve karar verme yöntemi var. Eğer bu süreci yürüten algoritmaları bir gün ayırt edebilirsek, bunları “kopyalayapıştır”, otomasyon sistemimize aktarır, kolayca otomasyonu “bir insanın yapacağı mükemmeliyette” gerçekleyebiliriz. Günümüzde “gözleizlebenzerini yap” yöntemiyle kuruyoruz otomasyon sistemlerini. Elbette tam “insan gibi” olmuyor. Örneğin, hava kararınca ışıkları yakan otomasyon, boş bir odayı aydınlatmasın diye beden sıcaklığına duyarlı PIR duyargalarla odaya bakılıyor, ve odada bir sıcak beden yoksa ışık yakılmıyor. Bu yaklaşım, insan davranışlarına yakın olmakla birlikte, bir odadaki bir evcil hayvana da ışık yakmakta. Halbuki, insanın karmaşık karar verme yöntemi, odadaki canlının bir evcil hayvan olduğunu algılamakta ve ışık yakmamakta. Dolayısıyla, algoritmayı insan beyninin karar yöntemine tıpatıp uydur(a)mayan uygulamalar “mükemmel” olmaktan uzak. Mükemmel değil diye otomasyondan uzak mı duracağız? Hayır. yarım asır önce sokak aydınlatması, ya bir “görevli” tarafından elle yakılır, ya da zaman saatine bağlı olarak her gün aynı saatte yakılır söndürülürdü. O dönem, TÜBİTAK Gebze yerleşkesinin yol aydınlatmasını, kendi tasarlayıverdiğimiz bir devre ile havanın aydınlık düzenine göre “otomatik” yanar hâle getirmiştik. İşletmeden sorumlu mühendis arkadaşımız, bu sistemciğe mesafeli durmuştu. Bir gün, fırtına koptu, gün ortası hava karardı ve direklerdeki ışıklar yanıverdi. İşletme mühendisimiz, tasarımımızı o zaman benimsedi. Gene de, aydınlık düzeyini ölçen “fotosel”e gecenin karanlığında cep feneri tuttuğunuzda, tüm yerleşkeyi karanlığa gömebiliyordunuz! Mükemmel değildik. Yıllar önce Airbus 320 modelleri Paris’te uçak fuarında, “bakın bu bilgisayar kontrollü otomatik uçak o kadar güvenlidir ki, piste tekerlek koyacak kadar yaklaşmışken bile pas geçebilir” gösterisini yaparken, bilgisayarı “bu kadar alçalmışken ve bu kadar yavaşlamışken pas geçilmez” kararını vermiş ve uçağı ormana, ağaçların arasına “indirmiş”ti. O da mükemmel değildi, sonra iyileştirildi. Dizel motorun, düşük devirlerde yüksek çekiş gücü sağlaması, gaza basınca altındaki aracın fırlamasını beğenenler tarafından “tutuluyor”. Ayrıca, benzinli motora göre daha düşük devirde çalışabilmesi de, daha da az yakıt tüketmesine neden oluyor. Ama, bu motorun bu özelliklerini gösterebilmesi için aracın vites sayısının artırılması gerekiyor. Benzinli motorlarda alışılagelmiş 3 vitesten sonra, önce 4 ileri vitesle tanıştık, şimdilerde 7 ileri vites “sıradan” sayılmaya başladı. Elbette bu kadar çok vites olunca, şoförleri ha bire vites değiştirmekten kurtarmak için, “otomatik vites” göze girmeye başladı. Şimdi, gaza basınca zahmetsizce 7 vites değiştirip, sizi çok kısa sürede sıfırdan son hıza ulaştıran modeller kullanılıyor. Mükemmel’e yakın. Ancak, insan sormadan duramıyor: “Ankara’daki otobüs kazasında, o otobüs otomatik vitesli değil de düz vitesli olsaydı, acaba, gene aynı kısa mesafede o hıza ulaşıp o kadar insanın ölümüne neden olur muydu?” İnsan inisiyatifini azaltarak önemsizleştiren otomasyon, eğer mükemmel değilse, kötü sonuçlar doğurabiliyor. Belki, araçlara, gaza basılınca çabucak hızlanmayı sağlayan beygir gücü, çekiş, çok sayıda otomatik vitesi, bunun devreye girebilmesi için önündeki yolun uygun olduğunu denetleyen bir düzenek olmadan koymamak gerek. İKLİM VE ÇEVRESEL DEĞİŞİM: YOK EDİYOR / VAR EDİYOR İnsanoğlu varlığını göktaşı çarpmasına borçlu İnsanoğlu, büyük memelileri ve canlıların yüzde 90’ını yok eden 66 milyon yıl önceki dünyaya bir göktaşının çarpması ile gerçekleşen yeryüzü çapındaki büyük yok oluş süreci sonucu ortaya çıktı! Yeryüzünde sulak alanlarla kurak alanlar arasındaki dalgalanmalar kimi canlı türlerini yok ederken, kimilerinin yeni özellikler edinmelerine yol açtı. D oğu Afrika çöllerinin arasına sıkışmış Turkana Gölü, varlığını, yüzlerce kilometre kuzeyinde yer alan ve yazları muson yağmurlarıyla beslenen Etiyopya’daki Omo ırmağına borçlu. Turkana Gölü ve çevresi şimdilerde güneşin kavurucu sıcaklığıyla bir maden ocağından farksız olmakla birlikte, bir zamanlar burada çok daha sulak dönemlerin yaşandığına işaret eden kanıtlar her yerde var. Gölün çok daha geniş ve derin olduğu, 3,6 milyon yıl öncesine uzanan göl çökeltilerinden elde edilen göl yosunu ve büyük balık fosilleri geçmişte bu kayalık çölün çayırlıklar, ağaçlar ve göllerle kaplı olduğuna işaret ediyor. Bu tür iklim değişikliklerinin insan evriminde önemli bir rolü olabileceğine inanan bilim insanlarının sayısı giderek artıyor. Turkana Gölü çevresiyle Doğu ve Güney Afrika’nın kimi bölgeleri ilk atalarımızın yedi milyon yılı aşkın bir süre önce maymunlardan ayrılarak çıktıkları evrim yolculu Doğu Afrika’nın çöllerinin ortasında bulunan Turkana Gölü’nün suları, atalarımız evrim geçirirken onlarca kez kabardı ve kurudu... ğunun izlerini sürmemize olanak tanıyan zengin fosil kaynaklarını barındırıyor. Fosiller, Afrika’da çarpıcı iklim değişikliklerinin yaşandığı, yaklaşık bir milyon yıl arayla meydana gelen, iki farklı dönemin insanın soy ağacında belirgin değişikliklerin olduğu dönemlerle çakışıyor. “Lucy” ve onun türünden olanlar (Australopithecus afarensis) yok oldu ve oldukça farklı iki tür ortaya çıktı. Bu türlerden biri bizim soyumuzu oluşturan Homo idi. Aynı dönemde ortaya çıkan ikinci tür çok farklı bir görünüme sahip olan Paranthropus idi. İkinci değişiklik de 1,9 ile 1,6 milyon yıl önce yaşandı. Bu değişiklikle birlikte çok daha büyük beyinli ve etçil bir tür olan Homo erectus sahneye çıktı. Bu, Afrika’yı terk edip Güney Asya ve Avrupa’ya yerleşen ilk türdü. Evrim sürecinde çağdaş insanın habercisi sayılan bu dönüm noktalarında neden böylesine bir kümelenme söz konusuydu? Kimi bilim insanları artık bu durumun iklimde yaşanan iki önemli olaydan kaynaklanabileceğine inanıyor. Son derece yavaş ilerleyen uzun değişim dönemlerinin ardından yaşanan iki çarpıcı çevresel değişiklik, insanlığın beşiğini giderek kurak ve açık çayırlıklara yöneltti. İklim de hızla sulak ve kurak dönemler arasında gidip geldi ve atalarımız da ayakta kalabilmek için hızla değişen bu ortama ayak uydurmak zorunda kaldı. Beslenme düzeni çevresel değişime uyumlu olarak değişiyor, değişikliklere uyum sağlayacak esnekliğe sahip olan canlılar daha başarılı gelişiyor. Smithsonian Enstitüsü uzmanlarından Rick Potts insanı insan yapan bu esnekliğe “seçilimde değişkenlik” diyor. Evrimsel açıdan ilk önemli değişiklik 2,9 ile 2,4 milyon yıl önce meydana geldi. Ünlü atamız İKİ FARKLI TÜRÜN ORTAYA ÇIKIŞI İKLİMİN BİÇİMLENDİRDİĞİ YAŞAM İklim değişikliğiyle evrim arasındaki bağlantıyı savunan kuramlar Charles Darwin’e dek uzanır. Darwin iklimdeki çarpıcı değişikliklerin belli