02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

sanayileşme süreçlerinde önemli işlevler görmüş olan tersine mühendislik, taklit ve yenilik yaparak) teknolojide atılımlar gerçekleştirmeleri ya yasadışı hale gelmekte ya da büyük ölçüde imkânsızlaşmaktadır. TRIMS’de (Ticarete İlişkin Yatırım Önlemleri Anlaşması/Trade Related Investment Measures) tıpkı TRIPS gibi çevre ülkelerin sanayileşmesini kısıtlayıcı öğeler içeriyor. GATS ise ülkelerin kendi ulusal hizmet (başta eğitim ve sağlık gibi beşeri sermayenin niteliği ile ilgili alanlar başta olmak üzere) pazarlarını yabancı yatırımlara açmayı ve yabancı yatırımların etkinlikleri üzerindeki kamusal düzenlemeleri sınırlayıcı öğeler içeriyor. Sermaye hareketlerinin tam liberalize olduğu günümüzün dünyasında ulusal politikalar ile kalkınma hedeflerini gerçekleştirmenin önünde önemli engeller bulunuyor. Başka bir anlatımla, birçok göreli fiyat ve makroekonomik büyüklük artık ulusal politikalar ile belirlenememekte, sermaye giriş ve çıkışlarına bağlı olarak ekonomiye dışsallaşmaktadır. Bu ise ekonomide belirlenen büyüklüklere ulaşma hedefinde, artan riskleri ve belirsizlikleri beraberinde getirerek kalkınma politikalarını olumsuz etkiliyor. ÇÖZÜM: YENİDEN KALKINMACI DEVLET Evans1 üç çeşit devlet tipi tanımlıyor: Bunlar; Yağmacı (Predatory), Vasat (Intermediate) ve Kalkınmacı (developmental) devlettir. Evans, kalkınmacı devletin Kore ve diğer Doğu Asya ülkelerinde ekonomik kalkınmanın düzenleyici ve öncü aktörü olduğunu ileri sürüyor. Adda’ya2 göre ise kalkınmacı devlet; yol gösterici bir planlama çerçevesinde, seçici bir sanayi politikası uygulayarak, büyüme için gerekli fiziksel ve toplumsal altyapıyı kurarak, ARGE faaliyetlerini teşvik ederek ve çoğu kez özel sektörle sıkı bir işbirliği yaparak kalkınma sürecini yönlendirmiştir. Güney Kore ve diğer yeni sanayileşen Asya ülkeleri kalkınmacı devletin en temel araçlarının başında gelen müdahaleci sanayi politikaları sayesinde önemli gelişmeler sağlamış, 1960’lı yıllarda birincil malların üretimine dayalı ekonomik yapıları hızla değişerek 1990’lı yıllara gelindiğinde yüksek teknolojilere dayalı bir üretim yapısına dönüşmüştür. Türkiye ekonomisinin tarihsel kalkınma başarımı incelendiğinde iki dönemin öne çıktığı görülüyor. Bu dönemler; 19301939 ve 19631979 dönemleridir. Hemüz kalkınma iktisadının ve kalkınmacı devletin gündemde olmadığı 1930’lu yıllarda, o dönemin kurucu iradesinin büyük bir uzak görüşlülükle uyguladığı ve sonraki dönemlerde kalkınmacı devlet olarak tanımlanacak olan politikalar sayesinde Cumhuriyet tarihinin en hızlı sanayileşme dönemlerinden biri yaşanıyor. Kadro dergisinin Teşrinievvel 1933 tarihli 22. sayısında, Başvekil İSMET ismiyle yayımlanan “Fırkamızın Devletçilik Vasfı” isimli makalede,3 henüz 1930’lu yıllar gibi erken bir dönemde, kalkınmacı devletin öğelerini görmek mümkün gözüküyor: vazifelerin en ağırı ve en mühimidir. Türlü krizlerden dolayı, en serbest nice müesseseleri, senelerden beri, sert fırtınalara karşı tutunduran, DEVLET’tir. Ticaret gibi en serbest sahada, dar vaziyete düşen tüccarları (meselâ tütün tüccarlarını) korumak için, hükümet, geçen senelerde hususi tedbirler almıştır. İnhisarlar, her sene hasat zamanında, piyasaya müdahale ederler. Ve, bir sene, «devlet inhisarı» ve «devletçilik» aleyhinde hayalât kuran nice müteşebbisler görmüşümdür ki, mevsiminde inhisarların piyasaya müdahale etmesi için, bütün idraklerini sarf ederler. Devlet şimendiferleri, bazı yerlerde ve bazı mahsuller için, yaktığı kömür parasını çıkarmayacak kadar ucuz tarife ile nakleder. Devlet elinde olmayan bir şimendiferin böyle bir tedbir almasına imkân var mıdır? Bu misallerle, devletçilik aleyhindeki en büyük iddiayı iyzah etmiş oluyorum: Hususi müesseseler daima kârlı çalışırlar ve devlet müesseseleri daima masraflı ve zararlı olur, iddiası.Bütün memleketin menfaatine tedbir alırken bazen yaktığı kömürün bedelini veya inhisarın varidatını düşünmemek vaziyetinde kalan Devlet, elbette serbest bir bezirgân gibi, birçok ahvalde kâr etmeyecektir. Bundan daha tabii ne vardır? Ve zaten devletçilik ’in memleket için en büyük bir faydası da, ancak bazı ahvalde bu kadar cesurane tedbirler almasının mümkün olması ile iyzah edilebilir...” Keza 19631979 döneminde kalkınmacı devlet sayesinde uygulamaya konan ve Ahmad4’ın “bu neredeyse bir sanayi devrimiydi ve pek az Üçüncü Dünya ülkesinin başarığı bir atılımdı”olarak ifade ettiği planlı kalkınma yılları da sanayileşme açısından Cumhuriyet tarihinin en parlak ikinci dönemi olarak öne çıkıyor ve ekonomide önemli yapısal dönüşümler sağlanıyor. İ Bulaşıcı esneme: Nedeni empati, dayanışma... nsan türünü anlamak için çoğu zaman köpeklere ve şempanzelere başvururuz. Şempanzeler (ve bonobolar) türümüze en yakın akrabalar olarak bilinirken, yüzyıllara uzanan seçici üreme süreci de köpekleri, insana özgü toplumsal işaretleri kavramamız açısından, son derece elverişli bir türe dönüştürdü. Öyle ki, bulaşıcı esneme konusuna en çok ışık tutabilecek canlılar onlar olsa gerek. Emory Üniversitesi Yerkes Ulusal Primat Araştırma Merkezi primatologlarından Matthew Campbell ve Frans de Waal tarafından yayımlanan bir araştırma, yıllardır süregelen bulaşıcı esneme tartışmalarında yeni bir sayfa açtı. Ancak bu araştırmadan elde edilen bulguları anlamak için bulaşıcı esnemeyle ilgili çalışmaların ve bunun eşduyum (empati) yaratıp yaratmadığıyla ilgili olarak yıllardır sürdürülen tartışmaların geçmişine uzanmakta yarar var. Bilim insanları bir zamanlar esnemenin beyni serinletmek, ya da gerginliği yatıştırmak gibi bir işlevi olduğuna inanıyorlardı ve kimi zaman gerçekten de böyle bir işlev görüyordu. Ancak çok geçmeden esnemenin son derece ilginç bir eylem olduğunun ve başkalarına da geçebildiğinin ayırdına varıldı. Esneyen birini izlediğinizde büyük bir olasılıkla sizin de esnemeye başlamanız, ardından başkalarının da aynı şeyi yapmaları işten değildir. Bu durum esnemenin toplumsal bir unsur olduğu anlamına geliyor. Gerçekten de, toplumsal birtakım yetersizliklere yol açan gelişimsel ve kişisel bozuklukları olan kişilerin bulaşıcı esnemeye daha az duyarlı oldukları görülüyor. Ayrıca, esnemenin yabancılardan çok, birbirlerine yakın insanlar arasında yayıldığına tanık olunuyor. Üstelik bu yalnızca insanlar için değil, aynı zamanda şempanzeler, bonobolar ve gelada babunları için de geçerli bir durum. Sıçanlar, fareler, filler ve kuşlarda bulaşıcı esneme henüz araştırılmamış olsa bile, tanışıklık ve eşduyum arasındaki bağlantı bu canlılar için de söz konusu. Esnemenin toplumsal bir unsur olduğu açıkça ortada, ancak esneme ile eşduyum arasındaki ilinti konusunda kesin kanıt göstermek güç. “...Memleketin muhtaç olduğu sanayii, teşkilâtı, vasaiti, devletin yardımcı nazareti ve hatta doğrudan doğruya teşebbüsü olmaksızın kurabilmeyi, safdil olanlar düşünebilir. Asır, çok amansızdır. Ve, seneler geçtikçe, zamanın insafsızlığı azalmıyor; her hududu aşacak kadar azgınlaşıyor. Geri ve eksik vasait içinde bırakılmış olan kahraman ve büyük bir milletin sanayini ve iktisadi düzenlerini, devletin bütün vasıtaları ve imkânları ile bir an evvel vücuda getirmek, taşıdığımız BAŞVEKİL İSMET’İN YAZISI 1 Evans, Peter (1989). “Predatory, Developmental and Other Apparatuses”, Sociological Forum, Dec.1989, s.56187. 2 Adda, Jacques (2002). Ekonominin Küreselleşmesi, çev.Sevgi İnce , İletişim Yayınları, İstanbul. 3 İnönü İsmet (1933). “Fırkamızın Devletçilik Vasfı”, Kadro, 2(22), s.46. 4 Ahmad, Feroz (2002). Modern Türkiye’nin Oluşumu, Kaynak Yayınları, İstanbul. Yazının devamı 17. sayfada CBT 1416 9 /9 Mayıs 2014 Sonuç olarak, kapitalizmin 1970’li yılların karşısında karşı karşıya kaldığı sistemik kriz ve kriz sonrasında gündeme gelen neoliberal yeniden yapılanma politikaları sonucunda ekonomi hızla finanslaşarak, reel ekonomiden (kalkınmadan) uzaklaştığı görülüyor. Sermayenin önündeki tüm engellerin kaldırılması ile gündeme gelen finansal liberalizasyon politikaları, Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerin özerk politika uygulama olanaklarını son derece sınırlandırarak, birçok makroekonomik büyüklüğün yönünü sermaye hareketleri belirliyor. Sermaye hesabının serbestleştirildiği ve ülke ekonomilerinin uluslararası sermaye hareketlerine denetimsiz bir şekilde açıldığı 1990’lı yıllarda ve izleyen dönemlerde birçok çevre ekonomisi ağır finansal krizler ve döviz krizleri ile yüzleşiyor. Hiç kuşkusuz bu krizlerden en temel olanlarını; 1997/1998 Asya krizi, 1998 Rusya krizi, 1999 Brezilya Krizi, 19941995 Türkiye ve Meksika’daki krizleri ve 2001 Türkiye krizi olarak sıralamak mümkün gözüküyor. Yaşanan krizler sonucunda ulusal gelirler hızla aşınırken, yatırımlar çöküyor, işsizlik ve yoksulluk hızla artarak önemli sosyoekonomik sorunlar gündeme geliyor. Ekonominin geldiği bu aşamada yağmacı (predatory) devletten hızla uzaklaşarak, yeniden kalkınmacı (developmental) devlet ve onunun araçlarına sahip çıkmak gerekiyor. Kaynakça FİNANS, EKONOMİDEN UZAKLAŞTI 2009’da ruhbilimci Ramiro JolyMascheroni, esnemenin köpeklerde bulaşıcı olduğunu ortaya kopmasına rağmen, kesinlik kazanmadı... 2012’de Karine Silva, köpeklerin tanıdıkları bir insanın esnemesi karşısında esneme olasılığının, tanımadıklarına kıyasla daha yüksek olduğunu gösterdi. Bu gerçekten anlamlı bir durumdu: esneme eşduyumla bağlantılı bir olguysa, o zaman köpekler tanıdıklarıyla empati kurmaya daha istekli olabilirlerdi. 2011’de Campbell ve deWaal şempanzeleri incelemeye koyuldu. Bulaşıcı esnemenin temelini eşduyum oluşturuyorsa, o zaman şempanzeler kendi topluluklarından bir üyenin esnemesi karşısında esnemeye daha yatkın olmalıydı. Şempanze toplumunda, tanımlama gereği, benzer olmayan şempanzeler başka bir toplumsal grubun üyesi olarak nitelendirilir. Şempanzelerle ilgili veriler gerçekten de bu savı doğruluyor: tanıdık şempanzelerin esnemelerini görüntüleyen videoları izleyen şempanzeler, esnemeye başlıyor. Geçen yıl Elainie Alenkær Madsen Afrika’da, insanlardaki esnemenin genç KÖPEKLER BİZLE ESNİYOR DAVRANIŞBİLİM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle