24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@Gmail.com) BİLİM TARİHİ Sosyal medyada paylaştığı bilgilerden dolayı kişiyi olumsuzluklardan kim koruyacak? Devletler mi, teknoloji şirketleri mi, kişinin kendisi mi? Peki sigorta şirketleri bu tabloda yer alabilir mi? Büyük teknolojik icatlar sona mı erdi? Büyük teknolojik icatların yerlerini artık teknolojik iyileştirmelere bırakmaya başladığı söylenebilir mi? Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com Dijital Sigorta Hiç tanımadığınız birisi yolda yürürken sizi durdurup, bir gece önce katıldığınız etkinlikle ilgili olarak sizinle sohbet etmeye başlasa ne yaparsınız? Ya da detaylı bir şekilde en çok gittiğiniz piknikte neler yediğinizi, yemeklerle ilgili yaptığınız yorumları anlatmaya başlasa? Veya bir hobinizle ilgili yakın bir zamanda yaşadığınız deneyimden, sizin kendi sözlerinizle, bahsetse? Eskiden olsa acaba bu adam ajan mı, beni takip mi ediyor diye düşünebilirdiniz. Ama şimdi birisi hakkında bu seviyede detay bilgiye sahip olmak için ajan olmaya gerek yok. Sosyal medya araçları yeter. ABD’de bu türden deneyler yapılmış ve gizli kamera ile kayda alınmış. Yine sosyal medya ortamlarında biraz araştırma yaparsanız, bu tür videolara erişebilir ve kişilerin verdikleri tepkilerin neler olduğunu gözleyebilirsiniz. İnsanların genel tepkisi önce kişiyi tanımaya çalışmak ve tanıyamayınca da “bu kişi benimle ilgili bu kadar bilgiyi nereden biliyor?” endişesine kapılmak oluyor. Oysa o bilgileri şahsen kendisinin günlerdir, yıllardır Facebook gibi sosyal ağ sitelerinde paylaştığını anımsamıyor. Ya da bu tür sitelerdeki kişisel paylaşımlarının karşısına bu şekilde çıkabileceğini beklemiyor. Şimdi bir de bu bilgilerin, kişinin kendisi aleyhine kullanmaya hevesli kötü niyetli birilerinin eline geçtiğini düşünün. Bunun ilk örnekleri, tatil için evinden çok uzakta olanların evlerine hırsız girmesiyle görüldü. Çünkü aynı sosyal ağ sitesinde kişinin ev adresi bilgisi de yer alıyordu. Sosyal medyada kişinin yaşamını başkalarıyla paylaşması sosyalleşmek açısından önemli bir olgu. Ancak bunun olumsuz yanlarını da dikkate almak gerek. Öte yandan bu işin görünen kısmı. Bir de görünmeyen kısmı var. Yani bu tür açık istihbaratı profesyonelce değerlendiren mekanizmaların, kurumların da tam teşekküllü olarak orada olduğunu anımsayın. Herhangi bir kişi amatörce bu denli şaşırtıcı düzeyde bilgi toplayabiliyorsa, profesyoneller neler yapmaz? Görünen o ki sokaktaki dijital vatandaşın bu riski yönetme modeli, “kim benimle ne yapsın?” güveni. Zaten kendisi ile ilgili “bir şeyler yapılacak” gruba girenler de (varsayılıyor ki) sosyal ağ sitelerinde bu kadar detaylı bilgi paylaşmıyorlar(?) Böylece çember (dertsiz bir şekilde) kapanmış oluyor. Bu durumda gelecekte hakkında bir şeyler yapılacaklar statüsüne geçecek olanların tavrı ne? Herkesin ilgi odağı olduklarında, gidip sosyal ağ sitelerindeki o içerikleri sileceklerini mi umut ediyorlar? Eğer sığınak buysa ne yazık ki pek işe yaramayacaktır. Çünkü dijital dünyada bırakılmış olan izler asla tam olarak silinmez. Her araç için olduğu gibi sosyal medya araçları da arzu edilen amaca hizmet etmede rahatlıkla kullanılabilir. Amacın kötü olması, aracın kullanılmasını engellemez. Peki bu denli kaygan bir zeminde bireyi olumsuz gelişmelerden kim koruyacak? Devletler mi, teknoloji şirketleri mi? Hayır! Kişinin kendisi. Belki de sigorta şirketlerinin bu tür risklere karşı da dijital (ya da sanal) sigorta ürünleri çıkarmanın zamanı geldi. B ilim olmadan teknoloji de olmaz. İnsanlar ilk zamanlardan itibaren, düşünerek, doğayı taklit ederek, tasarlayarak ve deneyerek icatlar yaptılar. Bazıları ortada yazılı belge ve kuram görmedikleri için teknolojinin bilimden önce başladığını ileri sürüyor. Fakat bilim, yazılı bilim ve kuramsal bilimden ibaret değildir. Yazılı bilim dönemi öncesinde insanlar bilimsel düşünebilmeyi öğrenmişler ve buna uygun ve bağlı keşifler ve icatlar da yapmışlardı. Bilimsel düşünme becerisi kazanılmış olmasaydı tekerlek icat edilemezdi. Bilimsel düşüncenin, bilimin ve teknolojik gelişmenin süreklilik özelliği vardır. Teknoloji tarihine baktığımızda, çok büyük teknolojik sıçramaların, büyük bilimsel keşiflerle bağlantılı olduğunu görüyoruz. Termodinamikteki gelişmeler, büyük buhar makineleri teknolojisini yarattı. Elektrik teorisindeki ilerlemeler de devasa elektrik ve elektronik teknolojisine yol açtı. Fakat bilim ve teknoloji arasındaki etkileşim, bilimin önceliğine karşın gerçekte çoğu zaman karşılıklı, karmaşık ve iç içedir. Galilo Galilei kendi teleskopunu yaparken ışık ve mercek teorilerinden yararlandı, fakat yeni teleskop teknolojisinin yardımıyla da büyük bir bilim devrimi yarattı. Tales’le başlatabileceğimiz 2600 yıllık bilim ve teknoloji tarihinin sonunda bugün, bilimin ve teknolojinin birbirlerine olan etkileri ve katkıları o kadar iç içe geçmiştir ki, bu evrimin eksiksiz bir soy ağacını çıkartmak neredeyse imkânsızdır. Fakat teknolojik gelişmenin nispeten özerk kendi tarihine baktığımızda, özellikle son yarım asırda başlıca alanlarda büyük teknolojik sıçramaların olmadığını görüyoruz. (Gen teknolojisinde, tıp ve cerrahi teknolojisinde ve malzeme teknolojisinde elbette çok önemli gelişmeler oldu. Ama bunların çok büyük icatlar niteliğinde olduğunu söyleyemeyiz. Örneğin kanser hastalığının kesin tedavisinin yolu hâlâ bulunamadı.) Bilgisayar teknolojisi hiç şüphesiz çok önemlidir. Özellikle son 30 yılda tüm dünyada bilgisayar teknolojisi, iletişim, üretim ve eğitim başta olmak üzere toplumsal yaşamın tüm alanlarında büyük dönüşümlere yol açtı. Cep telefonu teknolojisi için de benzer şeyler söyleyebiliriz. Fakat her iki teknoloji de, esas olarak Maxwell’in 1873’te ortaya koyduğu elektromagnetizma teorisinin bir asır kadar sonraki uygulamalarıdır. Otomobil teknolojisinde son asırda sadece iyileştirmeler oldu. Uçak teknolojisinde de öyle. Ulaşım sistemlerinin esasında ve hızında yapısal bir değişiklik yok. İletişim sistemlerinde ışık hızıyla çalışıyoruz ve bu belki de insanlık tarihinin ve insan zekasının en büyük yaratıcılığı oldu. Fakat ulaşım sistemlerinde klasik hızda kaldık. Işık hızıyla ulaşım teknolojisine geçemedikçe (ki bu mümkün olabilir), galaksimizde bize en yakın çevreye bağımlıyız demektir. Fakat ışık hızı da sınırlı ve bu ne denle o hıza ulaşsak bile evrenin uzak köşelerine gitmemiz yine de zor olacak. Ancak ışık, bugün bilim yapmamızda ve evreni tanımamızda en büyük imkân ve araç. Günümüzde teknolojinin imkânlarından yararlanmadan büyük bilimsel keşiflerin yapılması artık imkânsız. Fakat bu gerçeğin diğer yüzü de şudur ki, çok yeni bir teknolojik sıçramanın olabilmesi de çok büyük bir bilimsel keşfe bağlıdır. Sonuç olarak, teknolojik gelişmeler bilimsel gelişmelere bağlı olduğu için, bilimsel ilerlemeler ve keşifler sürdüğü müddetçe, büyük teknolojik icatların sonlarının geldiğini ve artık yerlerini teknolojik iyileştirmelere bırakmaya başladıklarını söyleyemeyiz. Bilim Akademisi’nin Yeni Üyeleri Bilim Akademisi’nin 26 Nisan 2014 tarihinde yapılan 6. Genel Kurulu’nda, yeni 10 asli üye ve 1 onursal üye seçildi. Yeni onursal üye: İskender Sayek, Hacettepe Üniversitesi Yeni asli üyeler: Murat Akova, Hacettepe Üniversitesi, Mikrobiyoloji Aydın Alatan, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Elekt CBT 1416 12/ 9 Mayıs 2014 rikElektronik Mühendisliği Ercan Alp, Argonne National Laboratory, Fizik Mustafa Arıcı, Hacettepe Üniversitesi, Tıp/Nefroloji Zeynep Çelik, New Jersey Institute of Technology, Mimarlık Tarihi Atilla Gürsoy, Koç Üniversitesi, Biyoenformatik Reşat Kasaba, University of Washington, Tarihsel Sosyoloji Reyhan Küçükkaya, İstanbul Bilim Üniversitesi, Tıp/ Hematoloji Haluk Özen, Hacettepe Üniversitesi, Tıp/Üroloji Lale Tokgözoğlu, Hacettepe Üniversitesi, Tıp/Kardiyoloji
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle