02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ANTROPOLOJİ Yeni bir akrabamız daha bulundu: DENİSOVANLAR Onbinlerce yıl önce modern insanlar ile belli bir dönemi paylaşan Neandertaller, zaman içinde yok olmuşlardı. Şimdi Sibirya’daki bir mağarada bulunan bir parmak kemiği ve iki dişten oluşan fosil parçalarından, Denisovan denilen kadim bir insan grubunun, 50.000 ile 30.000 yıl önce modern insanlarla yollarının kesişmiş olduğu anlaşılıyor. Bu buluş insanlık tarihi ve evrimi açısından çok önemli. Bu çalışmanın bir diğer önemli yönü de, geleneksel yöntemlerle okunamayacak kadar parçalanmış bir genetik malzemenin DNA’sının dizilimini çıkartabilecek yepyeni bir tekniğin geliştirilmiş olması. Daha kadınsı, daha az hakimiyet Büyük gözler, dolgun dudaklar: Birçok erkek, dişiliği yansıtan kadın yüzlerinden hoşlanıyor. Uluslararası bir araştırma bu fenomenin hangi ülkelerde daha belirgin olduğunu ve nedenini açıklığa kavuşturdu. Özellikle de sağlık düzeyi yüksek olan ülkelerde yaşayan erkekler kadınsılığı daha çok seviyorlar. Sonuç Turku Üniversitesi’nden (Finlandiya) Urszula Marcinkowska yönetiminde çalışan uluslararası ekibe ait. Buna göre kadınsı yüz hatlarına en fazla düşkün olanlar Japon erkekleri. Kadınsılığı en az tercih edenler ise Nepallı erkekler. Biology Letters dergisinde yayımlanan araştırmada bir bilgisayar programıyla, dişi veya erkeksi hatlar verilen kadın fotoğraflarından yararlanılmış. Cilt rengi ve yüz biçimi değiştirilmemiş. Kadınların gözleri genelde daha büyüktür, dudakları dolgun ve çeneleri daha dardır. isconsin Üniversitesi’nden biyoloji antropoloğu John Hawks, “Denisovanların keşfi son yılların en önemli bilim olaylarından biridir” diyor. Sibirya’da Denisova adı verilen bir mağarada (Bu mağaraya Denisova adının verilmiş olmasının nedeni 18. yüzyılda burada Denis adında bir münzevinin yaşamış olmasıdır) bulunan küçük bir parmak kemiğinin ilk önce insana, daha sonra Neandertale veya insansıya ait olabileceği düşünüldü. Ancak 2010 yılında fosillerin DNA’sının küçük bir kısmı ilk kez çözülünce bunlardan hiçbirine ait olmadığı anlaşıldı. Leipzig’teki Max Planck Enstitüsü’nden (M.P.I) evrim biyoloğu Svante Pääbo, bu buluşun önemini şöyle açıkladı: “İlk kez anatomik tanımlama yerine genetik analiz yoluyla bir yeni bir insan Sibirya’daki Denizova Mağarası’nda fosil arayan grubunu keşfetmiş bulunuyoruz.” bilim insanları Pääbo ve meslektaşları geliştirdikleri bu yeni genetik analiz yöntemi sayesinde tüm Denisovan genomunu çözdü. Bu genom yalnızca bu gizemli grup ile değil, evrimsel geçmişimizle ilgili de çok önemli bilgiler içeriyor. Denisovanların insanlardan çok Neandertallere benzediği, ancak modern insanla da çiftleştiği anlaşılıyor. Bu yeni buluşun yardımıyla ilk insanın dünyaya yayılırken, bilinenlerin dışında farklı yollar izledikleri, farklı bölgelerde yerleşim alanları oluşturdukları anlaşılıyor (Science online, 30 Ağustos 2013). Ne yazık ki Denisovan genomu, bu insanların neye benzediği ile ilgili yeterli bilgi içermiyor. Araştırmacıların tek emin oldukları nokta, bu insanların koyu renk bir cilde, kahverengi göz ve saçlara sahip olması. Ayrıca bu yeni genetik analiz, Neandertal ile Denisovanın modern insandan çok birbirlerine benzediklerini ortaya çıkartıyor. Tahminlere göre modern insanın soyu Denisovan ve Neandertal W DENİSOVANLAR KİMDİ? soyundan 600.000 yıl önce ayrılmaya başlamış ve bu tarihten 200.000 yıl sonra da Denisovanlar, Neandertal soyundan kopmuş. Bu ayrışmanın Ortadoğu’da gerçekleşmiş olduğu; Neandertallerin Avrupa’ya, Denisovanların ise Asya’ya doğru yol almaya başlamış oldukları düşünülüyor. Pääbo ve ekibine göre Denisovanlar modern insanlarla da çiftleşmiş olabilirler. Bu insanlara ait sınırlı bulgular yalnızca Sibirya’daki Altay Dağları üzerindeki bir mağarada bulunmuş olsa da günümüzde Melanezya’da* yaşayan insanların Denisovan DNA’sı taşıdıkları ortaya çıkmış. Bilim insanlarına göre bugünkü Papuaların genomlarının % 6’sı Denisovan kökenli. Avustralya ve Güneydoğu Asya adalarındaki yerlilerin de Denisovan DNA’larının izlerini taşıdıkları belirtiliyor. Bir başka varsayıma göre modern insan ve Denisovanların yolları Orta Asya’da kesişmiş ve daha sonra modern insan Okyanusya adalarını işgal etmek üzere yoluna devam etmiş. Genetik analizler ayrıca Denisovanların dünya üzerinde 400.000 yıl kalmış olduklarını işaret ediyor. “Çok ilginç bir popülasyon senaryosu üzerinde çalışıyoruz” diye konuşan Hawk, Asya kıtası sakinlerinin DNA’sında Denisovan izlerinin görülmeyişine şu açıklamayı getiriyor: “Bu çok ilginç bir varsayım. Bu senaryo, modern insanların Asya’nın içlerine ve Okyanusya’nın adalarına uzanan göç dalgalarıyla ilgili bugüne dek doğru bildiklerimizin tümünü çürütüyor. Yeni genetik kanıtlara göre Asya’nın içlerine doğru yönelen ilk göç dalgasında insanlar Denisovanlarla karşılaşmış ve adalara bundan sonra gitmiş olabilirler. Daha sonraki göç dalgalarında, Afrika’dan gelen insanların Asya’yı işgal etmiş olabileceklerini düşünüyoruz. Ancak bu varsayımın Asya ve Avustralya’da görülen çeşitliliği açıklayabileceğinden de emin değiliz. Belki ileri genetik çalışmalar bu sorunu netleştirebilir”. kendimizi genetik açıdan karşılaştırarak insan beyninin evrimini açıklamak için yeterli olmadığını ileri süren Hawk, beynin genetik haritasının şifresini çözmek için daha çok yol almamız gerektiğini söylüyor. Kaldı ki bugünkü teknoloji ve bilgilerimizle cilt renginin bile tahmin edilmesi çok zor. Denizovanlara ait olduğu düşünülen iki diş. göre genomlarımızın her biri, anne babamıza ve onların anne babalarına ve ötesindeki nesillere ait bilgileri içerir. Bilim insanları her bir kromozom üzerindeki gen setini her bir ebeveynden miras kalan karşılaştırır ve bu işlemi nesiller boyunca geriye doğru götürerek tahmin yürütür. Başka bir deyişle bu çalışmalar atalarımız halen içimizde yaşamakta olduğunun kesin kanıtıdır. CBT 1416/10/ 9 Mayıs 2014 Modern Homo sapiens’te olduğu gibi, tek bir bireyin genomu, Denisovanlara özgü genler ve özellikler hakkında kesin bilgi vermez. Buna karşın tek bir genom tüm popülasyonun genetik çeşitliliğini net bir şekilde ortaya koyar. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden (M.I.T.) David Reich’a oldukları düşünülüyor. *Melanezya   Avustralya’nın kuzeyinde ve  Endonezya’nın doğusunda  Okyanus  adaları;  Yeni Gine, Bismarck takımadaları, Louisiade takımadaları,  Salomon,  Santa Cruz  ve  Fiji  adaları,  Yeni Kaledonya  ve ona bağlı adalar ile  Vanuatu  adalarıyla onlara bağlı adalardan meydana gelir. *Okyanusya,  Büyük Okyanus’a dağılmış  adaları  içine alan ülkelerden ve Avustralya’dan oluşan kıta CBT 1416/11/ 9 Mayıs 2014 TEK BİR GENOMDAN ÖĞRENDİKLERİMİZ Yeni genetik araştırma Denisovanların çok düşük bir genetik çeşitliliğe sahip olduğunu gösteriyor. Bu çeşitlilik bugünkü Avrupa ve Asya popülasyonunun genetik çeşitliliğinin % 2633’ü civarında. Denisovan popülasyonu bütün olarak küçüktür ve tarihleri boyunca görece olarak çok az genetik bir çeşitliliğe sahip olmuşlardır. Science’da yayımlanan araştırmada şu tespit özellikle dikkat çekiyor: “Denisovan popülasyonu, modern insan popülasyonu genişlemeye başlayınca ciddi biçimde azaldı.” Modern insanlar hayatta kalma konusunda bu kadar başarılıyken, Denisovanlar (ve Neandertaller) niçin yok oldular? Pääbo ve makalenin diğer yazarları bunun altında genetik bir faktörün bulunup bulunmadığını araştırdı. Ekibe göre kilit farklılıklar beynin gelişimi ve sinaptik bağlantılar üzerine yoğunlaşıyordu. Pääbo’nun bu konudaki düşünceleri şöyle: “Beyindeki sinaptik bağlantılarda çok küçük bir fark, çok önemli sonuçlara yol açmış olabilir. DENİSOVANLAR NİÇİN YOK OLDU? Denisovanların keşfine yol açan yeni genetik analiz yöntemini, makalenin yazarlarından biri olan M.I.T.’den Mattias Meyer geliştirdi. Bu yöntemi öncekilerden ayıran en önemli özelliği genomu çözerken, genetik malzemenin tek bir iplikçiğinden yararlanmaları. Önceki yöntemlerde tipik çifte iplik kullanılıyordu. Tekiplikçikli örnek hazırlama tekniği denilen bu yöntemde, saflaştırma Üstte, Neandertallere ait bir aşamasına gerek kalmadığı için genetik malayak parmağı kemiği, Denizo zemenin bozulma riski ortadan kalkıyor. vanlarla çiftleştiklerini ortaya Karbon14 yöntemi ile yaş tayini yapıkoyuyor. Yanda ise Denizolamayacak kadar küçük olan parmak kemiği vanlara ait olduğu düşünülen fosili, genomdaki genetik mutasyonların saküçük parmak kemiği parçası yılmasına izin verecek kadar büyük bir bilgi hazinesiydi. Meyer ve meslektaşlarının çalışmasına göre kemik 74000 ile 82.000 yaşları Neandertallerin beyinvücut orantısı, modern in arasındaydı. Oysa daha önceki arkeolojik tahminsanlarla aynıydı. Dolayısıyla bu ikisinden birinin lere göre kemiğin yaşı ancak 30.000 ile 50.000 arayok olup, diğerinin hayatta kalmasına yalnızca nö sında olabilirdi. Şu anda ortalama genetik mutasyorolojik farklılıklar yol açmış olabilir.” nun hızı konusunda tam bir görüş birliği olmadığı Elimizdeki verilerin kadim akrabalarımızla için kemiğin yaşı hakkında belirsizlik söz konusu. Ancak makalenin yazarları her şeye karşın gelecekte bir fosilin yaşının genom dizilimine bakarak çözebileceğinden umutlu. ESKİ DNA İÇİN YENİ ÇÖZÜMLEME likle bireyin DNA’sının % 5’ini içermesi beklenir. Ancak Denisovan kemiğinde bu oran % 70’ler civarındaydı. Avrupa’nın pek çok araştırma merkezinde bulunan çok sayıdaki Neandertal parçası DNA içeriği bakımından bu kadar zengin değil. Yeni teknik, bilinen türlerin ve evrimsel geçmişimizin bütün olarak anlaşılmasında da çok büyük yarar sağlayacak. Hawks beklentilerini şöyle açıklıyor: “Diğer fosillerden çıkartacağımız bilgiler de artacak. Örneğin Neandertal türü genomunun çok küçük bir bölümü çözümlenebilmiştir. Genomun % 2’inin üzerine çıkabilirsek zamanın gerisine gidip çok değerli bilgilere erişebiliriz.” Denisovanlar, Neanterdal dışında genomu çözülen ilk kadim insan türü olabilir, ancak sonuncu olmaması çok büyük bir olasılık. Bu yeni çalışmanın ardındaki isimler şimdiden tekiplikçikli örnek hazırlama tekniği ile eski fosilleri yeniden analiz etmeye hazırlanıyor. Meyer “hobbit” olarak bilinen H.floresiensis türüne öncelik veriyor. Pääbo ise Denisovan benzeri diğer grupların bulunmasında, Asya’nın en umut vaat eden kıta olduğunu düşünüyor. Bu teknik yardımı ile Afrika’dan da yeni haberlerin gelmesi bekleniyor. Hawks’a göre en zengin evrim tarihine sahip olan Afrika’nın en büyük genetik çeşitliliği içeriyor olması kimseyi şaşırtmayabilir. Örneğin günümüz Afrikası’nda yaşayan pigme ve avcıtoplayıcı kabileler, modern Avrupalılar ile Neandertallerin arasındaki farklılığa benzer farklılıklar içeriyor olabilir. Derleyen. Reyhan Oksay DENİSOVANLAR SONUNCU OLMAYABİLİR Ayrıca kadınlarda çene açısı ve kaş kemerleri daha az belirgindir diye açıklıyor Marcinkowska. Yirmi sekiz ülkeden iki bin kadar erkek, yirmi fotoğraf çiftinden hangilerini daha çekici bulduklarını seçmişler. Gerçi tüm ülkelerin erkekleri genelde kadınsı yüzleri beğenmiş ama Ulusal Sağlık Endeksi yüksek olan ülkelerde bu eğilim daha yüksek. Araştırmacıların bu fenomen için çeşitli açıklamaları var. Bu çalışmanın bir diğer önemli yönü de, geleneksel yöntemlerle okunamayacak kadar parçalanmış bir DNA’nın dizilimini çıkartabilecek yepyeni bir tekniğin geliştirilmiş olması. Meyer bu yeni yaklaşımın, hem eski DNA kalıntılarının, hem de günümüzün adli tıp vakalarının çözümünde çok büyük yarar sağlayacağını düşünüyor. Denisova Mağarası’nda bulunan bu parmak kemiği de farklı özellikler taşıyor. Denizovanların koyu renk tenli, kahverengi gözlü ve saçlı Fosilleşmiş bir kemik parçasının genel YEPYENİ BİR GENETİK ANALİZ TEKNİĞİ Kaynaklar: http://www.scientificamerican.com/article/denisovangenome/ http://www.nature.com/nature/journal/v468/n7327/full/nature09710.html http://blogs.scientificamerican.com/observations/2010/12/23/notneandertalgenomefromfossilfingersanewrecentlyextincthuman/ http://www.scientificamerican.com/article/neandertalgenomestudyr/ New Science, 5 Nisan 2014 Marcinkowska, daha fazla dişilik, daha az hakimiyetle ilişkilendirilmekte diyor. Bu yüzden daha zorlu koşullarda yaşayan erkeklerin daha az kadınsılık aradıkları düşünülebilir. Nitekim bu tür kadınlar gerekli kaynaklar için daha iyi yarışabilirler diyor araştırmacılar. Ayrıca farklı testosteron değerleri de sonuçlar için bir açıklama getiriyor. Testosteron önemli bir cinsellik hormonudur. Araştırmaya katılan yüksek testosteron seviyeli erkeklerin kadınsı yüzlere daha düşkün olduğu görülmüş. Daha önceki araştırmalarda ise düşük sağlık düzeyine sahip ülkelerdeki erkeklerin genelde daha düşük testosteron seviyesine sahip oldukları ortaya çıkmıştı. Yeni araştırma sonuçları böylece daha fazla dişilik yansıtan kadın yüzlerinin, verimliliği ve daha iyi genleri temsil ettiğine ve sağlık düzeyi düşük olan ülkelerdeki erkeklerin, olasılıkla bebeklerin hayatta kalma şansını artırmak için bu özellikleri tercih ettiklerine dayanan hipotezi çürütmüş oldu. FAZLA DİŞİLİK AZ HAKİMİYET SOSYOLOJİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle