24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TARIM VE UYGARLIK Baştarafı 1011. sayfadan devam Çin’de pirinç ekimi için yazdıkları, her ne kadar pirinç değil buğday, arpa vb ekilse de Ortadoğu için de geçerlidir. Önemli olan ekilen ürünün ne olduğu değil tarımın yapılabilmesi için kurulan sosyal düzen olmalıdır. Nil deltası ve Mezopotamya’da da, güney Çin’de olduğu gibi, büyük nehirleri ıslah edip denetim altında tutmak, sulama için kanallar açmak, bunların yıl boyunca bakımı, belli zamanlarda büyük arazilerin ekimi ve hasat, çok sayıda insanın aynı anda belli bir iş bölümüne göre çalışmasını gerektiriyordu. İlk şehirlerin, yazının, hesabın, devletlerin, dinlerin Ortadoğu’dan çıkması buralarda gereken sosyal düzeni sağlayabilmek içindir. Doğu’da şehirler gibi ordular da daha büyüktü, çünkü büyük toplumlar korunmak için büyük ordular gerektirir. Örneğin, 1066’da Normanların İngiltere’ye girdiği Hastings Savaşı’nda ordular 10.000 kişinin altındayken, 1071’de Türklerin Anadolu’ya girdiği Malazgirt Savaşı’nda her iki tarafta asker sayısı 50.000’in üstündeydi. 1415’te İngilizlerin Fransızları yendiği Agincourt savaşında her iki orduda yaklaşık 10.000 asker varken, 1402’de Timur’un Yıldırım Bayezit’i yendiği Ankara Savaşı’nda her iki orduda 100.000 asker vardı. Kuzey Avrupa halkı ise Roma İmparatorluğu’nun sınırlarında yaşıyordu ve bu yüzden uzun zaman şehirleşmemiş, küçük ve hareketli topluluklar olarak kalmıştır. Yerleşik hayata geçtikleri zaman bile Orta Doğu ve Doğu standartlarına göre yüzölçümü ve nüfus olarak çok küçük kontluklar, dükalıklar oluşturmuşlardır. Daron Acemoğlu ve James Robinson, “Ulusların Düşüşü”6 adlı kitaplarında 14. yüzyılda nüfusun yaklaşık yarısını öldüren Kara Veba’nın Kuzey Avrupa ülkelerinde nüfusu daha da seyrekleştirdi ğini, böylece az sayıda kalan insanların emeğinin daha değerli hale geldiğini ve kazandıkları bu güçle yöneten sınıfa kendi isteklerini kabul ettirip yönetimleri daha katılımcı olmaya zorladığını yazar. Veba, Doğu’yu da vurmuş olmasına rağmen, Doğu’da nüfuslar daha fazla olduğu ve merkezi yönetim daha uzun süredir var ve kemikleşmiş olduğu için böyle bir özgürleştirici etki görülmemiştir. Kuzey Avrupa’da yerel güçler aristokratik bir sınıf oluşturmuş ve bu ülkeler merkezi bir yönetim altında birleştikten sonra bile krala (ve Protestan bir halk olarak Güney Avrupa’ya) karşı güçlerini korumuş ve zaman içinde demokrasiye giden yolu açmışlardır. Örneğin İngiltere’de parlamento, 1688’de Şanlı Devrim sonrasında kralın Katolik olmasını ve parlamentonun onayı olmadan kanun yapmasını, vergi almasını ve ordu kurmasını yasaklamıştır. Doğuda ise kral/sultan/imparator başka her gücün üstündedir, ve gücü ilahidir: Osmanlı Sultanı Müslümanların halifesiydi, 2. Dünya Savaşı sonunda MacArthur aksini emredene dek Japon İmparatoru tanrısaldı. Özetle, Doğu’da insanın hem karnını doyurmak, hem de dış düşmanlara karşı hayatta kalabilmek için büyük topluluklara ait olması gerekmiştir. Bu büyük toplulukların sürekliliği de ona ait olanların sorgusuz sualsiz, gerektiğinde işçi ya da memur, gerektiğinde asker olarak itaatine dayanır. İşte bu yüzden çok eski çağlardan beri Doğu’da toplumu bireyin önünde gören inanç ve yönetim biçimlerinin oluştuğu söylenir. Çok büyük toplulukların içinde bireylerin önemi yoktur, biri yerine öteki konabilir, önemli olan sayıların çokluğunu korumaktır. Talhelm ve meslektaşlarının Çin’deki pirinç kültürüne ait olarak yazdığı özelliklerin bizim coğrafya için de geçerli olduğunu düşünüyorum. • Olayları parçalara ayırıp bunlar için nedensonuç kuralları belirlemeye çalışan çözümleyici bir zihin yapımız yok. • Başımıza gelenler üstünde bireyler olarak bir etkimiz olamadığı için kaderciyiz, ve gücü kendi dışımızda “alın yazısına”, ya da ilahi bir kaynağa kolayca atfedebiliyoruz. • Trafik kazalarının, tren kazalarının, ya da maden kazalarının önüne geçilebilmesi için bunların birilerinin ihmali, bilgisizliği, ya da beceriksizliği yüzünden olduğunun herkes tarafından kabul edilmesi gerekir, “Hayır da şer de Allah’tandır,” diye inanılan yerlerde bu kazaların sorumluluğu için birilerinin aranması ya da cezalandırılması anlamsızdır. Binlerce yıldır hayatın hep aynı biçimde süregeldiği yerlerde, yönetimin dört yılda bir ve ona benzer kişilerin verdiği oylarla değişebileceği düşüncesi insanlara rahatsız edici gelir; böyle yerlerde yönetimin arkasında ilahi ve hep korunacağına inanılan bir düzen aranması ve yönetici olarak o düzenin temsilcisi olduğu düşünülenlerin desteklenmesi normaldir. Ortaklaşacı bir kültürümüz var; bunun bizde de “imece” gibi iyi sonuçları olsa da, aynı zamanda herkesi bir düzeyde tutmaya çalışan ve farklılıkları, öne çıkanları törpüleyen bir etkisi de var. Örneğin, “nazar” inancı, çevresinden biraz daha güzel ya da başarılı olanı kontrol altında tutmak, ona varlığının her zaman içinde bulunduğu toplumun onayına tabi olduğunu sürekli hatırlatmak içindir. Batı’da birine nasıl olduğu sorulduğunda iyi olduğunu söyler, çünkü mutsuzluğu onun kişisel başarısızlığının göstergesi olarak alınır; bizde ise nasıl olduğu sorulduğunda herkes şikayet eder, çünkü başarı ve mutluluk gizlenmesi gereken şeylerdir. Kişinin değerinin kendi kişisel özelliklerine değil, ait olduğu toplum içinde nasıl görüldüğüne bağlı olduğu yerlerde “onur,” “namus,” gibi kavramlar çok öne çıkar. İnsanlar bireyler olarak aynı düzeyde değildir, sosyal normlar onları yukarıdan aşağıya doğru, yaşa, soya, cinsiyete, zenginliğe, vb göre sıralar ve herkese kendi yeri sıkça hatırlatılır. Bireylerin ayrı KÜLTÜRÜMÜZ ORTAKLAŞACI ULUSLARIN DÜŞÜŞÜ ayrı hakkının olmadığı yerde adalet kavramı bu sosyal bağlar üzerinden tanımlıdır ve her soy, kavim, kabile kendisinin olanı korur, gerekirse bunun için savaşır (kan davası), ya da kendisi cezalandırır (töre cinayeti). Talhelm ve meslektaşlarının araştırması, pirinç bölgelerinden gelenlerin yabancılara göre iyi davrandıklarında arkadaşlarını ödüllendirmeye daha yatkın, kötü davrandıklarında cezalandırmaya daha isteksiz olduğunu gösteriyor. Bu da başka ortaklaşacı toplumlar için olduğu gibi ülkemiz için de geçerlidir, ve insanların kendisine yabancı hissettiği partiler yerine kendisine yakın hissettiği partilere, ortaya çıkan bütün yolsuzluklarına rağmen neden oy vermeyi sürdürdüğünü açıklayabilir. Bireylerin kendi başına gücünün fazla olmadığı yerlerde kişiler kendi kimliklerini tanımlamak ve destek için sosyal bağlar arar. Herhangi bir iş için hemen bir “tanıdık” ya da “hemşeri” araştırılır. İç göçlerle soy, kavim gibi bağlar bozulsa bile yerlerine başkaları konur. Örneğin futbol takımı taraftarlığı ülkemizde en önemli sosyal bağlardan biri haline gelmiştir; “Fenerbahçeli” ya da “Beşiktaşlı” olmak bir tür kavim gibidir; kişiye bir kimlik verir, onu güçlü bir kitlenin koruması altına alır, hem de gücünü başkalarınınkiyle birleştirebilmesini ve kullanabilmesini sağlar. Bahsettiğim makalelerde binlerce yılda yerleşmiş kültürlerin onları çıkaran çevresel koşullar ortadan kalktıktan sonra da sürdüğünden bahsediliyor. Aynı durum ülkemiz için de geçerli. Bu yazıda bahsettiğim çalışma benzeri çalışmaların çoğalması geçmişten günümüze miras kalmış davranışların belirlenmesini sağlayacak, ve ülkemizde seçim sonuçlarından aile içi şiddete, futbol teröründen göçmen işçilerin yurtdışındaki davranışlarına dek birçok konuyu daha anlaşılabilir yapacaktır. Dipnot: 1 T. Talhelm, X. Zhang, S. Oishi, C. Shimin, D. Duan, X. Lan, S. Kitayama (2014) “LargeScale Psychological Differences Within China Explained by Rice vs Wheat Agriculture,” Science, 344: 603608. DOI: 10.1126/ science.1246850 2 J. Henrich (2014) “Rice, Psychology, and Innovation,” Science, 344:593594. DOI: 10.1126/ science.1253815 3 J. Diamond “Tüfek, Mikrop ve Çelik.” (“Guns, Germs and Steel”) Tübitak Yayınları. 4http://en.wikipedia.org/wiki/Listoflargestcitiesthroughouthistory 5http://en.wikipedia.org/wiki/ListoflargestEuropeancitiesinhistory 6 D. Acemoğlu, J. A. Robinson “Ulusların Düşüşü.” (“The Fall of Nations”) Doğan Kitap. duyuru ZİHİN SEMPOZYUMU Zihnin Karanlık Dünyasına Yolculuk Doç. Dr. Erhan Demircioğlu, Yrd. Doç. Dr. Murat Arıcı, Yrd. Doç. Dr. Mehmet Kasım Özgen, Uz. Dr. Mutluhan İzmir, Uz. Dr. Tahir Özakkaş, Uz. Psk. Ferhat Jak İçöz, Dr. Necmi Buğdaycı, Muhammet Akyıldız konuşmacı olarak katılacaktır. CBT 1418 12/ 23 Mayıs 2014 Ankara’da Düşünbil Dergisi, TEDÜ Logos Topluluğu ve ODTÜ Psikanaliz Çalışma Grubunun ortak düzenlediği “Zihnin Karanlık Dünyasına Yolculuk” ana temalı Zihin Sempozyumu 2425 Mayıs 2014 tarihinde TED Üniversitesi, Ahmet Ersan konferans salonunda gerçekleşecektir. “Kendini Tanı” sloganı ile psikiyatrik, psikolojik, felsefi, nörobilimsel, psikanalitik ve kuantum bakış açıları çerçevesinde zihne yaklaşmayı amaçlayan etkinliğe çeşitli üniversitelerden, farklı disiplinlerde çalışan akademisyenler katılacaktır. Etkinlikte zihin felsefesi ve zihin kuramları üzerinden zihinbeden sorunu, başka zihinler sorunu, yapay zeka, bilinç, özgür irade, psikanalitik zihin kuramı, nöropsikanaliz, sinirbilim çalışmaları ve kuantum kuramı çerçevesinde nöropsikofelsefi konular işlenecektir. Etkinliğe Prof. Dr. Yaman Örs, Prof. Dr. Tevfik Alıcı, Prof. Dr. Sirel Karakaş, Prof. Dr. Sara Çelik, Prof. Dr. Banu Cangöz, Doç. Dr. Hamdi Bravo, Doç. Dr. Yücel Dursun, Doç. Dr. Gamze Özçürümez, Doç. Dr. Ulas Basar Gezgin, Yrd. EÜTF’DEN ULUSLARARASI KURS Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi (EÜTF) Tıbbi Biyokimya AD önderliğinde 2328 Ekim 2014’de başta FEBS olmak üzere Konstanz Üniversitesi, Türk Biyokimya Derneği, iIFCC, EMBO, EFLM, EFCC, IUBMB, Genzyme ve TÜBİTAK gibi pek çok kurum ve kuruluşun destek verdiği lizozomal depo hastalıkları ve tedavisini içeren uluslararası bir kurs düzenlenmektedir. Bu kursta hücrenin çöp öğütücülüğü konumundan, potansiyel tedavi hedefi rolüne soyunan lizozomlar enine boyuna tartışılacak. Son yıllarda lizozomal depo hastalıklarının tedavisi mümkün hale geldiği için, lizozom konusu ve lizozomal depo hastalıkları bilim dünyası tarafından oldukça ilgi çekici bulunmaktadır. Lizozomal depo hastalıklarının tedavisi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle