24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

makla birlikte, kolay edinilmeleri yüzünden en çok kan hücreleri yeğleniyor. Son birkaç yıl içinde intihardan en başarılı beslenme düzenine uzanan çeşitli konularla ilgili dizgelere ışık tutan bir yığın araştırma yapıldığı belirtiliyor. ABD’de yapılan son bir araştırma kapsamında 1000 katılımcıdan araba, ev, arsa, taşınır değerlerden oluşandört şıktan sahip oldukları şıkları işaretlemek suretiyle varlıklarını değerlendirmeleri istendi. Sonuçta en varlıklı kişilerin yoksul deneklerden farklı metillenme dizgelerine sahip oldukları görüldü. Glasgow kentinde yaşayan toplumsal açıdan en çok ve en az ayrıcalıklı denekler arasında epigenetik farklılıklara da tanık olundu. Epigenom uzak geçmişimize açılan bir pencere bile olabilir. Örneğin, soykırımdan kurtulan kişilerin travmatik bir deneyim yaşamayanlardan çok farklı metillenme dizgelerine sahip oldukları görülüyor. Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) olan erişkinlerin de genelde sıradışı profiller taşıdıklarına tanık olunuyor. Görünüşe bakılırsa, yaşanan travmatik olaylar fiziksel yaraların silinmesinden çok sonra kendini belli eden epigenetik izler bırakıyor. Kısa süre önce yapılan bir araştırma TSSB olan kişiler arasında değişiklik izlerinin çocuklukta tacize uğrayanlarda erişkinlikte travma yaşayanlara kıyasla çok daha belirgin olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmayı yürüten Max Planck Ruhbilim Enstitüsü’nden Elisabeth Binder, “Çocuklukta travmayayatkın bir dönem söz konusu olabilir,” diyor. İnsanlarda bu farklı dizgelerin nasıl oluştuğu ve bunların varsa nasıl bir etki yarattıkları tam olarak bilinmiyor. Metillenmedeki kimi farklılıklar DNA’nın önemli bir etki yaratmayan bölgelerinde meydana gelirken, kimileri temel genleri etkilemiş olabilir. Örneğin, Binder çocuklukta yaşanan travmaya bağlı kimi epigenetik değişimlerin stres tepkisiyle ilintili glukokortikoidler adlı hormonların düzeyinde artışa neden olduğuna inanıyor. Bu durum, bir olasılıkla, tacize uğrayan çocukların yaşamın daha sonraki evrelerinde stresle baş edebilmesini daha da güçleştiriyor ve onları erişkinlikte TSSB ve şizofreni gibi sorunlara daha duyarlı kılıyor. Ne var ki, yalnızca epigenetik dizgelerden yararlanarak bir kişinin geçmişini ortaya koymak istiyorsanız değişikliklerin nasıl oluştuğunu ve bunların o kişiyi nasıl etkilediğini bilmek gerekmiyor. Önemli olan yalnızca bu dizgenin varlığı. Epigenetik işaretler önemli bir biyobelirteç olma özelliğini taşıyorlar. Ancak bunların ne denli güvenilir oldukları konusunda henüz kesin bir bilgi yok. Bugüne dek yürütülen çalışmalar çok az sayıda deneği içeren ve çok farklı yöntemlerin uygulandığı araştırmalar olduğundan, bu konuda kesin bir bilimsel yargıya varılması şimdilik güç. Bunun için araştırmalara daha da yoğunluk kazandırılması gerekiyor. bilinmiyor. Epigenetik bir sınama kişinin yalnızca yaşam öyküsüyle ilgili bir özet mi sunuyor, yoksa çok daha fazlasına mı ışık tutuyor? Örneğin, metillenme profili bir kişinin çocuklukta çok sıkıntılı bir olay yaşayıp yaşamadığını ortaya koymakla birlikte, olayın ne olduğu konusunda en azından şimdilik herhangi bir bilgi içermiyor. Daha çok bilgi edindikçe daha ince ayrıntılara inilebilir. Ayrıca, tüm bunların beraberinde getireceği sonuçları da düşünmeye başlamak gerekiyor. Bugüne dek hiç kimsenin aynı kişide birden çok epigenetik dizge arama girişiminde bulunmamış olması, gelecekte bunun yapılamayacağı anlamına gelmiyor. Bir kan örneği ve bir yonga bizlere binlerce metillenme işareti için tarama yapmaya yetecek, kişinin halihazırdaki yaşam biçimine ve geçmişine ışık tutabilecek bilgiyi verebilir. Tüm bunlar suç yerinde yalnızca kan örneğinden zanlının kimliğini belirlemeye çalışanların ilgisini çekebilir. Kimi ülkelerde polis saç ve göz rengini belirleyen genetik sınavlardan zaten yararlanıyor. Buna kişinin yaşı, toplumsal konumu ve hatta yaşadığı yerle ilgili epigenetik ipuçlarını eklediğinizde aranan kişiyle ilgili çok daha ayrıntılı bilgiye ulaşmanız işten değil. Epigenetik deneyler kişinin uyuşturucu kullanıp kullanmadığını, ya da alkol tüketimiyle ilgili bir yasayı çiğneyip çiğnemediğini de ortaya koyabiliyor. Kimi ülkelerde uyuşturucu trafiğinin denetlenmesi ya da bununla ilgili yasalara uyum sağlanması için, kandaki alkol miktarını ölçen ayak bileklikleri gibi, çeşitli araçlardan yararlanılıyor. Güvenilir oldukları kanıtlanırsa, epigenetik deneyler de bu uygulamanın bir parçasını oluşturabilir. Metillenme dizgelerinin şeker gibi çeşitli hastalıklar ve bunalım gibi bozukluklarla da ilintili olduğu görüldü. Kuramda, basit bir kan testi yalnızca o anki sağlık durumunuzu ortaya koymakla kalmayıp, geçmişteki ve hatta gelecekteki duruma da ışık tutabilir. Epigenetik ayrıntıların belirlenmesi suçluların yakalanması ve yaşamların kurtarılmasında son derece etkili bir araç olmakla birlikte, bunun beraberinde getirdiği çekinceleri de göz ardı etmemek gerekiyor. Kişinin geçmişte yaşayıp kimseyle paylaşmak istemediği olaylar olabilir. Doktorun epigenomunuza ulaşması sizde kaygı uyandırmayabilir, ama yaşam sigortası yaptırdığınız şirketin bu bilgilere ulaşması sorun yaratabilir. İşverenlerin, ya da okulların bu bilgileri ele geçirmelerine ne dersiniz? Louisville Tıp Okulu biyoetik uzmanlarından Mark Rothstein, “Epigenetikle ilgili bir yığın yasal ve törel sorun var, ama bilmediğim nedenlerden ötürü insanlar bunları göz ardı ediyorlar,” diyor. Britanya ve ABD’nin kimi eyaletlerinde kişinin rızası olmaksızın DNA’sının incelenmesi yasak, ama epigenomun incelenmesi konusunda böyle bir önlem yok. Rothstein, kişinin rızası dışındaki epigenetik incelemelerin yasaklanması gerektiğine inanıyor. Ancak o zaman bu tür deneylerin yararlı uygulama alanlarını düşünmeye başlayıp, bu konuda gerekli yaptırımların oluşturulmasına çalışabiliriz. Kısacası, tartışılması gereken bir yığın konu var ve hemen işe koyulmak gerek. Rita Urgan, New Scientist/ 16 Kasım 2013 Anılar Kuşaktan Kuşağa Geçiyor Belirli kokular sizi huzursuz ediyor ama buna bir açıklama getiremiyorsanız, nedenini büyükanne ve büyükbabalarınıza sormanızda yarar var. B UYUŞTURUCU KULLANDI MI? FARKLI DİZGELERİN OLUŞUMU İÇİMİZDEKİ ÖZYAŞAMÖYKÜSÜ Bu dizgelerde kodlanmış ayrıntıların düzeyi de henüz CBT 1409 9 /21 Mart 2014 abaları hatta dedeleri kiraz çiçeğinin kokusuyla elektrik şoku arasında bağlantı kurmayı öğrenen farelerin aynı kokuyu aldıklarında huzursuz oldukları ve çok daha az miktarda koku karşısında bile normal farelere kıyasla çok daha güçlü tepkiler verdikleri görülüyor. Araştırma anıların, ya da yerleşik özelliklerin kalıtsal olabileceğine işaret eden bugüne dek elde edilmiş en somut kanıtları da beraberinde getiriyor. Daha önce yapılan araştırmalar insanlarda gerginliğe yol açan olayların gelecek kuşakların davranış biçimi, ya da metabolizmalarını etkileyebileceği yönünde birtakım ipuçlarını gözler önüne sermişti. Bu tür olaylar bir olasılıkla DNA’da genleri devreye sokan ya da devreden çıkartan birtakım kimyasal değişikliklere (epigenetik değişikliklere) neden oluyordu. Epigenetik değişiklikler gözlenmekle birlikte, konuyla ilgili olanların belirlenmesi belli bir davranış ya da metabolik hastalığın çok sayıda gen tarafından denetlenebildiği için son derece güçtür. Koku söz konusu olduğunda durum biraz daha farklıdır. Belirli kokular burun ile beyin arasındaki bağlantıyı sağlayan burun soğanındaki belirli alıcılara ilişirler. Örneğin, kiraz çiçeğini andıran bir kokusu olan asetofenon M71 alıcısına ilişir. Dias ve arkadaşları araştırmada asetofenon kokusunu elektrik şokuyla ilintilendirmek üzere eğitilmiş erkek farelerden yararlandılar. Asetofenon kokusunu aldıklarında korkuya kapılan bu fareler çok daha fazla M71 alıcısı ürettiklerinden en düşük miktarlarda asetofenonun bile varlığını saptayabiliyorlardı. Dias’ın yine Emerson Üniversitesi’nden Kerry Ressler ile birlikte yürüttüğü çalışmada, bu farelerden alınan spermler dişilere aşılandı. Doğan yavruların asetofenon kokusu aldıklarında başka kokular karşısında sergilediklerinden çok daha tedirgin bir davranış sergiledikleri görüldü. Aynı durum yavruların dünyaya getirdikleri torunlar için de geçerliydi. Bu yavruların denetim farelerinin yavrularına kıyasla daha çok sayıda M71 alıcısına sahip oldukları görüldü. Dias, “Bu koku alıcısına adanmış çok daha büyük bir alan söz konusu. Bu da spermlerde o bilginin sonraki kuşaklara geçmesine olanak tanıyan bir şey olduğuna işaret ediyor,” diyor. Büyükbaba fareden ve onun yavrularından alınan spermlerin DNA dizgeleri incelendiğinde M71 alıcısını şifreleyen gende normal farelerde görülmeyen epigenetik değişikliklere tanık olundu. Kimyasaldan korku duymak üzere koşullandırılmış dişi farelerin de bu korkuyu yavrularına aktardıkları görüldü. Ne var ki, dişilerin yumurtalarındaki epigenetik değişiklikler henüz incelenmedi. Bir anının nasıl kuşaktan kuşağa geçebileceği konusu, birtakım farklı görüşlerin ortaya atılmış olmasına karşın, gizemini bugün de koruyor. Araştırma sonuçlarını o güne dek eşi benzeri görülmemiş veriler olarak nitelendiren McGill Üniversitesi’nden Moshe Szyf, “Veriler kuşaklar arasında çok farklı, kendine özgü ve örgütlü bir bilgi aktarımının olduğuna işaret ediyor,” diyor. Gelgelelim, bu görüşe katılmayanlar da var. Öncelikle, yavruların tümünün de nedeni bilinmemekle birlikte koku karşısında normal farelerden çok daha kolay korkuya kapılmadıklarına dikkat çekiliyor. Zürih Üniversitesi’nden Isabelle Mansuy, “Kokladığınız ve kokusuna duyarlı duruma geldiğiniz bir şeyin kuşaktan kuşağa aktarılabileceği görüşü son derece şaşırtıcı olabilir, ama bu görüşü destekleyecek çok daha somut kanıtlara gerek var.” diyor. RU, New Scientist, 7 Aralık 2013 EPİGENETİK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle