02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

kitap yüzünden mercanlar uydu yardımıyla da tespit edilemedi diyor Broder Merkel. Mercanlar normalde sıcaklığı çok ender olarak yirmi derecenin altına düşen berrak sularda oluşur. Oysa bu bölgedeki sıcaklıklar 14 ila 34 derece arasında değişiyor. Ayrıca incelenen bölge son derece bulanık ve çok akıntı alan bir bölge. Üstelik sıcaklıklar dışında tuz oranı da yıl içinde değişiyor. Araştırmacılar 28 kilometrekarelik mercan resifini çok sayıda dalış seferiyle incelemişler. Buna göre Irak’ın bulanık sularında çok yavaş büyüyen mercanlar yaşıyor. Çok sağlam ve masif olan mercanlar bu özellikleri sayesinde İran körfezinin kuzey kıyılarında büyüyüp, hayatta kalabiliyorlar. Küresel iklim değişimi göz önünde bulundurulduğunda, yeni bulunan mercanlar sulardaki ekosistemlerin değişen koşullara gelecekte nasıl uyum sağlayacaklarıyla ilgili değerli bilgiler verebilir. Biber Gazı Öyküleri Bilime Övgü Her Göz Bir Yangın Yeri Hazırlayan: Nalan Barbarosoğlu Yitik Ülke Yayınları, 2014, 95 sayfa. 2013 Mayıs’ı sonunda Gezi Parkı’nı ve ona çıkan yolları dolduran onbinlerce kişi, gözleri yaşararak, genizleri yanarak tanıştılar biber gazıyla. Ayrıca gaz kapsülü çarpmasıyla gözü çıkanlar, kafatası parçalananlar oldu. Haziran’da canlarını kaybeden gençler de oldu. 19 Haziran’da yayımlanan TTB raporuna göre, “31 Mayıs 2013’ten beri bu gazdan silahtan yaralananların sayısı onbinleri aşmıştır. Biber gazı ve diğer kimyasal kapsüllerinin yarattığı göz kayıpları başta olmak üzere yüzlerce kişide ciddi organ hasarları oluşmuş tur; onlarca kişi hala bu nedenle yoğun bakımdadır. Doğrudan etkilenmeler sonucu saptanan ölümler bugün itibariyle 4 olmasına rağmen dolaylı etkilenmeler sonucu oluşan ölümlerin sayısı bilinmemektedir.” Resmi sayılarla ilk 20 gün içinde 130.000 kapsül biber gazı kullanıldı ve böylece Türkiye’nin bir yıllık biber gazı stoğu tükenmiş oldu. Ama yeni biber gazı ithalatıyla polis bulduğu her fırsatta biber gazı kullanmayı sürdürüyor. Nalan Barbarosoğlu’nun hazırladığı Biber Gazı Öyküleri’nde, Kamil Olgun, Ali Tahir Atakan, Canan Kuzuloğlu, Cem Binbir, Cemal Çalımer, Derya Solmazer, Erdener Ildız, Nurdan Atay, Özden Tan, Özge Akcan Sözeri, Y. Ceyda Tuncer ve Yurdagül Şahin bir araya geldi. Kitapta öyküsü yer alan 12 yazardan hiçbirinin herhangi bir yerde yayımlanmış başka öyküsü yok. Edebiyat dünyasında ilk kez seslerini duyuruyorlar. Öykü türüyle ilişkileri bile çok yeni. İstanbul’da Um:ag Akademi’nin Yazma Okulu’nda bir araya geldiler ve okul sonrası da birlikteliklerini sürdürdüler. Yazarlar biber gazının Taksim, Cihangir, Beyoğlu ve Beşiktaş’ta yoğun olarak kullanıldığı bir güne denk gelen buluşmalarının birinde, birer biber gazı öyküsü yazmaya karar verdiler. Birkaç ay boyunca öyküler yeniden yeniden yazıldı. Sonunda bu antoloji ortaya çıktı. Kitabı okurken, acısını çok çektiğimiz ve çekmeye de devam ettiğimiz, adı bile acı veren bir konu etrafında, canla başla direnenler için, canla başla yazılan öykülerin tanığı olacaksınız. Bu kitaptaki öyküler, biber gazı kullanımına “dur” diyenlerin sesidir. Koç Üniversitesi Yayınları, Koç Üniversitesi’nin 20. Yılı kapsamında “Bilime Övgü” kitabını okuyucularla buluşturuyor. Kuruluşu nun 20. yılını kutlayan Koç Üniversitesi, üniversite bünyesinde gerçekleştirilen bilimsel araştırma ve çalışmaları “Koç Üniversitesi’nin 20. Yılı Nedeniyle Bilime Övgü Bir Üniversite’nin Hayatından Rastgele Kesitler ve Disiplinlerarası Sohbetler” adlı kitapta topladı.   Kitabın görsel kurgusu üniversitenin hayatını sessiz bir şekilde, öğrencilerin gözünden öykülerken, editoryal kurgusu 19932013 yıllarını kapsayan yirmi yıllık dönemdeki önemli bazı bilimsel ve toplumsal gelişmeleri örnekleyerek, üniversitenin çeşitli fakültelerini temsil eden 36 öğretim üyesinin katıldığı ve Teknoloji ve Mutluluk, Doğa ve Adalet, Makina ve Beden gibi üst başlıkların disiplinlerarası bir anlayışla ele alındığı bilimsel sohbetlere yer veriyor. Koç Üniversitesi Yayınları tarafından Türkçe ve İngilizce olarak yayımlanan ve niyeti merak gidermek değil merak uyandırmak olan” Bilime Övgü kitabının editörlüğünü Suna Altan üstlendi. tan’daki ilk buluntu yeri olan Sherghati’ye göre adlandırılan shergottite’lerdendir. Meteoritler jeolojik ölçülere göre genç sayılan yaşlarıyla bilim insanlarını şaşırttı. Meteoritler 150 ila 600 milyon yıl önce kristalleşmiş gibi görünüyorlar çünkü. Oslo Üniversitesi’nden Stephanie Werner ve ekibi şimdi meteoritlerdeki minerallerin bileşimlerini ayrıntılı bir şekilde inceleyip, Mars’taki Mojave Krateri’ndekilerle karşılaştırdı. Sonuçlar bu kraterin birçok shergottite’nin kaynağı olduğunu gösteriyor. Elli beş kilometre genişliğindeki krater, 4.3 milyar yıllık yaşıyla jeolojik açıdan Mars’taki en eski bölgelerden biri Olan XantheTerra platosuna çarpan bir asteroitle oluşmuştur. Buna göre shergottite’ler de 4,1 ila 4,3 milyar yıl önce kristalleşmişlerdir ki bu da onların Kızıl Gezegen’deki en yeni değil, en eski örnekler olduğu anlamına geliyor diyor Werner ve çalışma arkadaşları. Tahminlere göre çarpışma sırasındaki yeniden erimeyle ya da suyun etkisiyle meteoritlerdeki diğer jeolojik saatler geri kalarak, yaşlarını genç göstermiş. Karadeliklerin çevresindeki dev bulutların gizi çözülüyor Çoğu galaksinin merkezinde, gaz ve tozdan oluşan karanlık bir perde arkasında süper kütleli karadelikler gizlidir. Şimdiye dek karadeliklerin çevrelerindeki maddeyi düzenli halkalar şeklinde biçimlendirdikleri sanılıyordu. Fakat uluslararası bir araştırma ekibinin son gözlemleriyle, zaman zaman incelip, yoğunlaşarak karadelikleri perdeleyen gaz birikimlerinin daha çok fırtına bulutlarına benzedikleri ortaya çıktı. Gaz kümeleri dünyamızın iki katı kütlesi kadar birleşerek, dev boyutlara ulaşıyorlar. Bu tür bir Irak kıyılarında ilk mercan resifleri Irak sahillerinde ilk kez bir mercan resifi bulundu. Bölgedeki suyun bulanık, sıcaklıkların değişken ve akıntı hızının da çok yüksek olması yüzünden bu rastlantısal keşif büyük bir sürpriz olmuş. Mavi bir gökyüzünün ve parlayan güneşin altında dalgıçlar daha çok berrak tropikal sularda mercanların renkli dünyası olan resifleri hayranlıkla inceleyebilirler. Çünkü bu hassas deniz canlıları ve onların sembiyotik yosunlarının, sıcağa ve çok fazla ışığa ihtiyaçları vardır. Fakat Grönland gibi soğuk bölgelerde de mercanlar bulunuyor. O halde mercanlar çevrelerine bilinenden çok daha iyi mi uyum sağlayabiliyor? Rastlantı sonucunda Irak sularında mercan resifine rastlayan Alman bilim insanlarının keşfi bu soruyu yanıtlıyor aslında. Çünkü bu bölgedeki koşulların mercanlar için pek de uygun olmadığı sanılıyordu. Freiberg Bilimsel Dalgıçlık Merkezi’nden bir ekip, aslında Irak sularında eğitim amaçlı yol alıyordu. Yani burada mercan resifi bulmaları tamamen tesadüf. Dicle ve Fırat’tan gelen akıntılara bağlı bulanıklık Ruhlarla Söyleşi Nilgün Özbaşaran Dede [email protected] CBT 14097 / 21 Mart 2014 bulut bizim güneş sistemimizde yer alacak olsaydı Güneşten, Plüton’a kadar uzanırdı. Gaz bulutları, Güneşimizden milyarlarca kez daha fazla kütleli olabilen karadeliklerin çevreden madde soğurdukları zaman oluşurlar. Bunu tam olarak ne şekilde yaptıkları kesin olarak bilinmiyorsa da kızgın gazdan oluşan halkanın yoğunlaşarak, röntgen ışını yansıtacak kadar ısındığı bir gerçek. Oysa bilim bugüne kadar karadeliklerin etrafındaki gaz halkalarının oldukça homojen yapılandıklarını varsayıyordu. Bunun böyle olmadığını FriedrichAlexander Üniversitesi’nden Alex Markowitz, Amerikan uydusu “Rossi XRay Timing Explorer” (RXTE) ile ortaya koydu. On altı yıldır uzayın derinliklerini gözlemleyen uydu, düzenli olarak aynı gökcisimlerini izledi. Astronomlar bu şekilde bulutların hareketlerini “ağır çekimde” izleyerek yapılarını inceleyebilmişler (Monthly Notices of the Royal Astronomical Society). Bedriye Korkankorkmaz Camgöz Kitap, 2014, 309 sayfa. Yazar Bedriye Korkankorkmaz, Ruhlarla Söyleşi isimli eserinde, çok ilginç ve etkileyici bir şey yapıyor: Önce büyük düşünürlerin ve şairlerin yaşamlarını öğreniyor, onları yakından tanıyor, sonra da artık hayatta olmayan bu yazarların hayatlarına giriyor. Onları yaşamları içinde izliyor ve üstelik bununla da kalmayarak yaşamlarına katılıyor. Onlarla birlikte yaşamaya başlıyor ve belki de en önemlisi onlarla sohbet ediyor. Korkankorkmaz’ın yaşamlarına karıştığı yazarlar ve düşünürlerin bazıları şunlar: Witold Gombrowicz, Thomas More, Marie Grubbe, Kleist, Balzac, Jack London, Charles Dickens, Stendhal, Gustave Flaubert, Henrik İbsen, Moliere, Sigmund Freud, Charlotte Bronte, Metin Altıok, Fuzuli, Pir Sultan Abdal, Pablo Neruda. Yazarın eserini son derecede ilginç kılan şey ise elbette bu çabasında çok başarılı olmasıdır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle