02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Diktatörlük CBT 1444 /21 Kasım 2014 15 Diktatör (2): Hükümranlık heveslisi, din sömürücüsü Kendisine bir askeri darbeden sonra önü alınmaz bir güç yükleyen sivil (!) bir başbakanın 40 yıllık iktidarını cumhurbaşkanlarını da kullanarakbir Batı Avrupa coğrafyasında nasıl oluşturduğunun kısa özeti... Z Salih Özbaran engin daha zengin olma yolundaydı; yoksul ise daha yoksul. Devletin zenginleştirilmesi düşünülürken çok zengin bir elit tabaka yaratılmıştı. Ezilen bir sınıf ortaya çıkarken diktatör zenginlerin kâhyâsı gibiydi. Avrupa’daki devleti yetmiyordu ona, görkemli imparatorluk günlerini özlüyordu yetersizlikleri, yakıt ve elektrik üretimindeki yüksek maliyet, hammadde tedariki için gereken koşullar az gelişmişliğin göstergeleriydi. Ona göre mantıklı çare kolonilerin anakaraya hammadde sağlamaları ve işlenmiş lik düzeninden de kazançlı ve ona uygun gibiydi. Devlet kolonilerde (genel valiler aracılığıyla) istediği yolda yürüyecekti. Diktatör, böylece, Dünya Savaşı etkisinden kurtulacak, kendisinin tarafsız kaldığını kanıtlayacaktı! Diktatör Başbakan, başkent ile turistlerin sıklıkla uğradığı sahil kentleri arasında bir yerde dinleniyordu. Oradaki evi kaleye dönüştürülmüş bir yapı niteliğindeydi ve keşiflerin epik betimlemesini yapan ünlü şairden alıntıların yansıtıldığı mozaiklerle bezenmişti. Okyanusa bakan ve taş siperle korunan bu yerde kendisini denizcilik tarihinin ünlülerinden olan kişiyle özdeştiriyordu. 15. ve 16. yüzyılların özlemini duyuyor gibiydi; tarihi 3 ve 4 asır beriye taşımak istiyordu. Amaç, müstemleke statüsünde ve çok uzak coğrafyalarda bulunan ülkelerdeki üretimi merkezi yönetimdeki ekonomik sıkıntılar için kullanmaktı. İmparatorluk, anakaranın, başka bir deyişle Avrupa’daki topraklarının 22 misliydi; bu da ülke için bir övünç kaynağı oluşturmalıydı. Sürece dikkatlice bakıldığında, Nazi Almanya’sının “Yeni Düzen”ini çağrıştırdığı anlaşılmaktaydı. Pazarlamadaki eksiklikleri, teknik İMPARATORLUK İNADI Diktatörün kolonilerde sürdürdüğü politikanın din faktörünün önemli bir parçası olduğunu ayrıntılarıyla belirtmeye bile gerek yok: Katolikliğin, çöküşe çoktan geçmiş bir imparatorlukta etkin duruma getirilmesi, başka bir söyleyişle onu “uygarlığa ve milli unsura” alet edilmesi bunlardan birkaçıydı. Amaç, kutsal adamışlık/bağlılık ile faydacılığı bağdaştırmaktı. Devlet dinsel görevlilerin de maaşlarını ödeyecekti. Diktatör başbakan havalarda uçuyor, imparatorluk hevesini yüksek tutuyordu. Ancak ülkesindeki sıradan vatandaş öyle bir gurur duymuyordu: Günlük yaşantısındaki sıkıntı ve baskıcı rejimin getirdiği sonuçlar işçi dünyasında, kentte, köyde ya da dar alandaki yaşamında hissediliyordu. MODERN ENGİZİSYON man zaman kendini gösterebiliyordu. Bir diktatörlüğün (üstelik sivil bir diktatörlüğün) inşasında, fakir bir ülkede, güya devlet zenginleştirilmiş, ama çok daha zengin bir elit yaratılmıştı. Ama imparatorluk hevesleri suya düşmüş, kilise baskısı ve polis zulmü sona ermişti. Kısaca, Salazar’ın Portekiz’i kendi döneminde 40, ardından 10 yıl, “Salazar Diktatörlüğü” olarak arşiv kayıtlarına geçmişti. Ne garip, 1974 Karanfiller İhtilâli ile, askerlerce, sonlandırılabilmişti. Salazar’ın Portekiz’i kendi döneminde 40, ardından 10 yıl, “Salazar Diktatörlüğü” olarak arşiv kayıtlarına geçmişti. olarak karşılığını almalarıydı. Kısacası, kolonilere kaydırılacak nüfusun da etkisiyle on milyon yerli siyahî, anakaranın sanayisinin gelişmesi için hammadde sağlayacaktı. Ama çok kimse diktatörlüklerin ulaştıkları sonucun, kapitalizmin son aşaması olduğunu biliyordu, ne var ki sömürülenlerin bundan pek haberleri yoktu. Yürütülen politika, kaldırılmış olmasına karşın kölelik sergileme gibi özellikleri veya toplumun yüklediği ve onların yerine getirdikleri roller ve beklentiler, birbirleriyle uyumlu değildir, ı) Toplumda kadınlar için kabul edilebilecek sporlar arasında boks, futbol, ragbi, halter, vücut geliştirme, güreş vb. en alt sıralarda bulunmaktadır. Kadınlar erkek alanı olarak görülen bir sporda başarılı olduğunda, kendi dişillikleri ile ilgili olarak kaygı yaşayabilir ve toplumsal değer yargıları ve beklentilerle çatışma yaşayabilir (Allison, 1991), i) Kane (1988) lisede, erkeklerin kızlara göre, sporcu olmayı daha çok statü kaynağı olarak gördüklerini ve kadınların spora en az değer verdiklerini bulmuştur. Ülkesinde ve ülkesi dışında diktatöre karşı tepkiler azdı, yetersizdi; hükümetinin çok uzun süre ayakta kalabileceği hakkında henüz bir düşünce de gelişmemişti. “Yeni Devlet”in, karşıt hareketleri halk oyundan gizleyebilecek pek çok nedeni vardı. Örneğin, uygulanan sansür yoluyla herhangi bir ayaklanma ya da grev anında bastırılıyordu, etkisizleştiriliyordu, böylece ülkede yayılması önleniyordu. Ancak başkaldırmalar, grevler, sokak çatışmaları za YARIM YÜZYIL SÜREBİLEN REJİM Yazım, kendisine bir askeri darbeden sonra önü alınmaz bir güç yükleyen sivil (!) bir başbakanın 40 yıllık iktidarını cumhurbaşkanlarını da kullanarak bir Batı Avrupa coğrafyasında nasıl oluştuğunu kısaca özetlemeye çalışmıştır. Bu oluşumun başka ülkelerle kıyaslanması, hele hele, 21. yüzyılda dahi yaşadığımız süreçte bile ortaya çıkan bu tür oluşumların Türkiye’yi de katarakirdelenmesi, onun tarihsel değerlendirmesi okuyucuya aittir. Bense, 17. yüzyıldan, António Vieira’dan bir saptamayı yineleyerek bitireyim yazımı: “Hırsız tanımına daha uygun olanlar ve onu hak edenler, kralların ordularının ve lejyonlarının, eyalet yönetiminin ya da kentlerin başına getirilenlerdir; çünkü bu türler insanları kurnazca veya zorla soyarlar, yağma ederler. Sıradan hırsızlar bir kişiyi soyarken bunlar tüm kentleri ve krallıkları soyarlar. Sıradan hırsızlar kendilerini tehlikeye atarak soyarken bunlar hiç bir tehlikeden korkmazlar. Sıradan hırsızlar, eğer soyarlarsa, asılırlar; ancak bunlar hem hırsızlık yaparlar hem de asarlar”. isimler, semboller ve kelimelerin kullanılmasında açıkça görülmektedir. Erkeklerle kızlar arasında bazı biyolojik farklılıklar olsa da daha çok benzerliklerin olduğu unutulmamalıdır. Erkek ve kadınları birbirlerinin iki zıt ucu olarak görmemek, her kadının ve her erkeğin aynı şekilde olacağını düşünmemek gerekir. Cinsiyetleri; kişisel, durumsal ve zaman faktörlerinden etkilenen bir dinamiklik içinde görmek ve bunları sadece kalıtımsal temelde değerlendirmemek, sosyal, kültürel ve psikolojik normların bu konudaki önemini anlamak gerekir. Kızlarımıza, kadınlarımıza daha çok katılım fırsatları sağlamalıyız. Hareket, oyun ve sporlarda dahil olmak üzere kızlarımızın, kadınlarımızın çağdaş özgürlük alanlarını daraltan, kendilerini gerçekleştirmelerini engelleyen, mahkum eden ve köleleştiren zihniyet kör kuyunun dibindeki kurbağa gibidir. Çünkü kuyunun dibindeki kurbağa gökyüzünü kuyunun ağzı kadar zanneder, dar görüşlüdür, evrenselliği ve uzay çağını yakalayamaz. SONUÇ YERİNE ra daha az önem vermesine yol açmaktadır, b) Kızlar sporları akademik alanlara göre, daha az yetenekli oldukları ve daha az önemli olan bir alan olarak görmektedir, c) Buna karşılık erkekler; sporları diğer alanlardan daha önemli ve kendilerini spor içinde daha güvenli ve yetenekli olarak algılamaktadır (Eccles, 1985 ve 1987; Eccles ve Harold, 1991), d) Büyükler; spor katılımıyla ilgili kızların yeteneklerini erkeklerden daha düşük görmektedir, e) Erkeklere kızlardan daha çok fırsat tanımaktadır, f) Öğretmenler matematik ve okumada cinsiyet farklılıklarına önem vermemelerine karşın, sporda erkekleri kızlardan daha yetenekli olarak görmektedir, g) Spor başarılarında erkekler kızlardan daha çok övgü ve onay görmektedir, h) Sporların saldırganlık, yarışmacılık, kuvvetlilik, sertlik ve başarı yönelimlilik doğasıyla; kadınların muhafazakâr tutuma boyun eğme, zarif olma, güzellik ve pasif Kızlarımız, kadınlarımız daha birçok ayrımcılık ve eşit olmayan koşullarla karşılaşmaktadır. Örneğin; organizasyonlarda liderlik, alınan maaşlar, sahip olunan yüksek statülü meslekler, hırpalanmayla karşılaşma ve cinsel sarkıntılık görme gibi konularda kadınların aleyhine eşitsizlikler KOŞULLAR EŞİT DEĞİL çok daha fazladır. Kadınlar; etnik grup, sosyal sınıf, cinsel tercih, yaş, fiziksel yetenek, medyada temsil edilme ve tıbbi bakımla ilişkili eşitsizlikler de yaşamaktadır. Bunlara ek olarak kadınlar; tesis kullanımında, ücret, seyahat ve yolluk ödenmelerinde, burs olanaklarında, tıbbi bakım ve antrenmana kolaylık sağlayan hizmetlerde, soyunma odaları, çalışma ve yarışma kolaylıklarının sağlanmasında, antrenörlük yapma ve öğretim elemanı olma olanaklarında, basından yararlanmada, yeni malzeme kullanımlarında, yöneticilik pozisyonlarına terfi etmede ve tahsis edilen fonlarda eşitsizlikler yaşamaktadır. Dahası eşitsizlikler; malzeme, araç ve gereçlerin kullanılmasında ve bakımlarında, çalışma saatleri, antrenman ve karşılaşmaların planlanmasında, özel kamplarda kalma, yemek yeme gibi servislerin sağlanmasında ve medyada yer almada da görülebilir. Kadınların aleyhine medyada olan ayrımcılık; ayrılan alan ve sayfalarda, yer verilen fotoğrafların sayısında, sportif yeteneğin vurgulanmasında, seks çağrışımlı takma
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle