Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 Spor ve Kadın CBT 1444 /21 Kasım 2014 OYUN VE SPORDA KADINLAR: Oyun ve sporların tarihi, cinsel ayrımcılığın da tarihidir Cinsiyetçi yaklaşımlar nedeniyle bırakın kadınların kahkaha atmasını, onların spor katılımları, hakemlik yapmaları gibi konuların yanı sıra pilotluk, genel cerrahlık ve itfaiyecilik gibi meslekleri yapamayacakları görüşü de halen yaygındır. Doç. Dr. Erkut Konter Dokuz Eylül Üniversitesi, erkut.konter@gmail.com N e yazık ki bu ‘cinsiyetçi’ düşünceler hem tarihsel süreç içinde çürütülmüş hem de bilimsel araştırmalar tarafından destek görmemiştir. Örneğin, modern olimpiyat oyunlarının kurucusu Pierre de Coubertin ve onu takip eden diğerleri, kadınların engelli, 5000m., 10000m. ve maraton koşamayacaklarını, bu dallarda biyolojik olarak yetersiz olduklarını düşünmüşler ve onların yıllarca deneyim elde etmelerini ve gelişmelerini engellemişlerdir. Daha sonra bu dallar birer birer olimpik oyunlara dahil edilerek, kadınların bunları başarıyla yapabilecekleri görülmüştür. Sözüm ona Modern Olimpiyat Oyunları adı verilen ve ilki 1896’da Atina da yapılan ve sistematik tekrarlarla günümüze kadar gelen bu oyunlar bir Fransız olan Pierre de Coubertin ve arkadaşları tarafından başlatılmış ve kadınlar olimpiyatlara dahil edilmemiştir. O zamanın feminist hareketleri kadınların uzun mesafe ve maraton koşabileceklerini gösteren protestolarda bulunmuşlardır. Böylelikle ilk olimpiyat oyunlarının başlangıcı sadece cinsiyetçi olmamış, aynı zamanda elitist, aristokrat ve ırkçı yaklaşımlarıyla da tarihe damgasını vurmuştur. Örneğin; zenciler olimpiyatlara dahil edilmemiştir. Benzer bir mantıkla, Hitler de Alman ırkının üstünlüğünü savunmuş ama 1936 olimpiyatlarında, bir zenci atlet Jessi Ovens, Almanları birçok dalda tek tek geri bırakarak bu düşüncenin spordaki hastalığını göstermiştir (Krüger ve Riordan, 1996; Houlihan, 1994; Lucas, 1992; Tomlinson ve Whannel, 1984; Brohm, 1978). Spor ve olimpiyatlar her ne kadar siyaset dışı bir alan olarak empoze edilse de, sağ ve sol ideolojilerin önemli etkinlik alanı, güç gösterisi ve mücadelelerinin de yaşandığı bir tarihsel süreçtir. Olimpiyatlar, barış, dostluk, kardeşlik, demokrasi, özgürlük, dayanışma, şehrin ve ülkenin tanıtımı gibi tarihsel söylemlerinin arkasında, ticari hale gelme, kültürel emilme, aristokrasi, elitizm, ırkçılık ve cinsiyet ayrımcılığı gibi birçok hassas konularda da mücadelelere sahne olmuştur. Örneğin; 1924 Paris Modern Olimpiyat Oyunlarını takiben, 1925 Frankfurt am Main’de rekor kitlesel katılımlı 1. İşçi Olimpiyatları, Los Angeles Modern Olimpiyat Oyunlarından bir yıl önce Viyana’da 2. İşçi olimpiyatları, 1928 eski Sovyetler Birliği’nde Spartakıad Olimpiyatları, 1936 Berlin’de Nazi olimpiyatları, Nazi olimpiyatlarını protesto amacıyla Barseleno’da planlanan ama çeşitli nedenlerle gerçekleşemeyen Büyük Olimpiyat Hareketi, 1970’li yılların sonları ve 80’li yılların başlarında protesto edilen Moskova Olimpiyatları siyasal mücadeleler tarihidir. Cinsel ayrımcılık da dahil her türlü ayrımcılığa karşı örgütlenmiş olan ve Pierre de Coubertin’in ayrımcı olimpiyatlarına alternatif hareketler olarak ortaya çıkan yukarıda adı geçen olimpik hareketler hem kitlesel katılımda hem de rekorlarda ilki 1896 Atina da başlatılan Modern Olimpiyat Oyunlarını geride bırakmıştır (Krüger ve Riordan, 1996; Lucas, 1992). Ancak, bu alternatif ve Modern Olimpiyatlarına karşıt olan geniş kitlesel katılımlı Olimpiyat hareketleri sanki hiç olmamış gibi gösterilmiş, bunların hareket, oyun ve spor katılımları açısından elde ettikleri başarılardan yeterince söz edilmemiştir. Tek kutuplu bir dünya sürecine girilmesiyle birlikte, birbirine karşıt OLİMPİYAT OYUNLARI döneminden, bütün karşıt olimpik hareketlerin emilerek yok olduğu tek kutuplu MODERN OLİMPİYAT OYUNLARI dönemine girilmiştir. Ancak, birçok zorlu mücadeleler sonucunda, günümüzde kadınlar hemen hemen erkeklerin katıldığı bütün dallarda olimpiyatlara katılmaktadır. Kadınlara daha çok özgürlük ve sporlara katılma fırsatları verilirse erkeklerle aralarında bulunan performans farkları da daralacaktır. Yasakçı anlayışlar, birçok konuda olduğu gibi, kadınların hareket, fiziksel aktivite, oyun ve spor konularında da geri kalmalarına yol açmaktadır. Kadınların biyolojik farklılıkları olsa da bu onların sporlara katılamayacakları anlamına gelmez. Erkeklerle kızlar arasında biyolojik olarak gösterilen farkların çoğu da psikolojik, sosyal ve kültürel olabilir. Örneğin doğumla birlikte toplumsallaşma sürecinde erkekler kızlara göre; a) daha geç kucağa alınır, b) daha uzun mesafelere gitmelerine izin verilir, c) üstlerini kirletmeleri daha normal görülür, d) itmeli ve çekmeli oyunlar oynamalarına daha fırsat verilir, e) daha çok geniş gruplu oyunlara katılır, f) daha çeşitliliği ve pozisyonları olan aktivitelere, hareketlere ve oyunlara katılır, g) motor alanda daha çok fırsatlar elde eder h) daha yarışmacı oyunlar oynar, ı) daha az işbirliğine dayalı oyunları tercih eder, i) ödüle, sonuca, başarıya, kazanmaya daha çok önem verir, j) hareket, oyun ve spor katılımıyla ilgili daha az önyargılarla karşılaşır. Oyunla ilişkili olarak kızlar erkeklere göre daha özel kalmayı tercih edebilir, daha imgesel ve yaratıcı olan oyunlara da katılabilir. ma süreciyle yerleştirilir ve bunların birçok psikolojik sonuçları da ortaya çıkar. Kızların sporlarla ilgili daha çok eğitimöğretime, becerilerini geliştirmeye, deneyime ve desteğe gereksinmeleri vardır. Spora katılan kadınlarımızın çoğaltılmasına çalışılacağına, “cinsiyet ayrımcılığı“ yapılarak önlerinin kesilmesi sözüm ona Avrupa Birliği yönünde ilerleyen Türkiye için de düşündürücüdür. Kadınlara yeterli fırsatlar verildiğinde, deneyim elde etmelerine olanak tanındığında ve gerekli beceriler onlara öğretildiğinde, erkekler gibi başarılı olma ve gelişme potansiyellerinin var olduğu görülecektir. Kızlar hareket ve oyun deneyimleriyle ilgili olarak bilimsel araştırmaların desteklemediği çeşitli önyargılarla karşılaşırlar. Örneğin fazla atlayıp hoplama, hareket, oyun ve sporlara katılma çünkü; a) dişiliğine, kızlığına, kadınlığına zarar gelir, b) yumurtalıkların hasar görür, c) kemiklerin yamulur, d) çirkin gösterişsiz, kalın kasların oluşur, e) göğüslerin zarar görür vb. Bu nedenle, bize biyolojik olarak gösterilen nedenlerin çoğu deneyimlerle ilişkilidir, bunlar kültürel olarak ve toplumsallaş ÖNYARGILARA MERHABA Bazı ünlü spor pedagogları, şu bilgileri vermektedir (Graham, Hale ve Parker, 2004); “Erkekler fiziksel olarak kızlardan daha aktiftir“. Belki bu nedenle erkekler, bazı sporlarda, kızlardan daha becerikli olmaktadır. Ancak, gelişimsel olarak kızlar, erkeklerle eşit düzeyde olabilecek beceri potansiyeline sahiptir. Kızlar daha çok sporlara katıldıkça ve fiziksel olarak daha aktif oldukça, erkeklerle aralarındaki beceri aralığı da daralacaktır. Ancak, kadınları kapatmaya ve kahkaha atmalarını bile yasaklamaya çalışan bir zihniyet ile bunların başarılamayacağı açıktır. Öğretmenler, antrenörler ve diğer ilgili liderler, erkek ve kızlar arasındaki beceri farklılıklarıyla ilgili cinsiyete vurgu yapmaktan çok, onların katılımına ve tekrar tekrar uygulamanın önemine dikkat çekmelidir. Gelişmiş bir ülke olarak değerlendirilen ABD’de bile erkeklerin kadınlara göre spor katılımlarında ikiye bir üstünlükleri vardır. Ayrımcılıkla ilgili uzun süren mücadeleler bu aralığın kapanmasına az da olsa katkı sağlamıştır. Ancak okullarda ve diğer sportif hizmetlerde erkek sporlarına ayrılan pay kadar kadın sporlarına pay ayrılmadığı açıktır. Aileler erkek çocuklarına; motor alanda, oyun ve spor katılımında, kız çocuklarına göre, daha çok fırsat vermektedir. Bu durum, kız çocukların motor alanda, oyun ve spor katılımlarında erkeklere göre daha geri kalmalarına yol açmaktadır. Kadınları daha çok kapatmaya, hareket yeteneklerini engellemeye ve eve kapatmaya çalışan zihniyetle bu sorunların aşılamayacağı da ortadadır. Bu zihniyetle, kadınlarımızın gelişmiş ülkelerdeki kadınların seviyesini, bütün spor alanlarındaki beceri düzeylerini ve rekorlarını yakalama olanakları da bulunmamaktadır. PEDAGOGLAR NELER DİYOR Cinsiyet rolleri; sosyokültürel normlar, toplumsallaşma süreci, kişisel özellikler ve yaşanan deneyimlerle şekillenmektedir. Cinsiyet farklılıkları doğuştan gelen yetenek farklılıklarından çok cinsiyet rollerinin toplumsallaşma sürecinde ortaya çıkmaktadır. Örneğin araştırmalar aşağıdaki noktalara dikkat çekmektedir; a) Kızlar erkeklere göre spor yeteneğiyle ilgili daha olumsuz değerlendirmelerle karşılaşmaktadır. Bu durum kızların sporla AYRIMCILIK ÇOK YÖNLÜ