Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Son Araştırmalardan engelin bulunduğunu tahmin ediyor. Steinhauer’in kurduğu düzenekte gerçekten de karadelikten çıkan ses dalgaları saptamış. Steinhauer’in lazeri, Hawkingışınının özelliklerini bir model sisteminde daha ayrıntılı bir şekilde incelemeye izin vermenin dışında, bir karadeliğin içini de gözlemlemeye yarayabilecek. Steinhauer öte yandan deneyde kullanılan tekniğin, laboratuvarda, akustik anolojili diğer kütleçekim fenomenleri araştırmaya izin vereceğini de söylüyor. Mesela bu şekilde genç evrenin genleşmesi canlandırılabilir. CBT 1440/24 Ekim 2014 7 Kitap Psikiyatrist Dr. Gülseren Budayıcıoğlu’dan üç kitap Bir Psikiyatristin Not Defterinden Remzi Kitapevi Yıllardır “panik atak” yaşayan bir işadamı... Kendini peygamber ilan eden bir doktor... Çok temiz olmak uğruna evlerini “çöp apartman” haline getiren güzeller güzeli üç kız kardeş... Kendini bildiği günden beri babası başta olmak üzere, çevresindeki bütün erkeklerden dayak yiyen genç bir kadın... Ağır ceza reisi bir babanın “fahişelik” mesleğini seçen kızı.... Radyo ve televizyonlardaki bütün şarkıların kendisi için çalındığını sanan genç bir devlet memuresi... Dünyaya kız olarak gelen ancak kendini erkek hisseden bir transseksüel... Doktorunu intihar etmekle tehdit eden bir öğrenci,,, Ölümcül bir hastalığa yakalanmış genç bir bankacı,,, Bu kitapta değişik nedenlerle psikiyatrise başvuran her kesimden insanın hikâyelerini bulacak, başta aşk ve ölüm olmak üzere “insanlık halleri” ile karşılaşacaksınız. İnsanlar size içini açacak, en gizli sırlarını sizlerle paylaşacak. Ve bütün bu sorunlar, hastalar ve hastalıklar karşısında Türkiye şartlarında bir ruh doktorunun duygularını, düşüncelerini, yapabildiklerini ve yapamadıklarını göreceksiniz. Bu kitabın bir yerlerinde mutlaka kendinizi bulacak, kendinizle yüzleşeceksiniz. Okudukça yaşamın, sağlığın, sevginin ve huzurun değerini daha iyi anlayacaksınız. Aşk hormonu nerede etkili? Aşk hormonu olarak bilinen oksitosin şevkatli dokunuşlarda olduğu kadar cinsel ilişki sırasında da salgılanır. Fakat aynı zamanda sosyal davranışlar üzerinde de etkilidir. Fare deneyleri, hormonun hangi beyin hücreleri üzerinde etkili olduğunu gösterdi. Sonuçlar otizm araştırmalarında da işe yarayacak. Oksitoksin Yunanca’da “hızlı doğum” demek. Hormon hamilelerde doğum sancılarını başlatıyor ama aşk, güven ve huzur gibi duygularda da bu uyarı maddesi salgılanıyor. Rockefeller Üniversitesi’nde Andreas Görlich ve ekibi, farelerin beynin ön lobunda, internöron (ara nöron) olarak bilinen hücrelere rastladı. Bu sinir hücreleri, dişi fareleri, erkek farelere çekmekle sorumlular. Bu hücreler devre dışı bırakıldıklarında, dişi fareler, erkek farelerle ilgilenmemeye başlamış. Araştırmayı yayımlayan Miho Nakajima, bunu bir deneyle kanıtlamış. Sonuçlar yalnızca çiftleşme davranışıyla ilgili bilgiler vermekle kalmıyor, oksitoksin genel olarak uyumlu bir birliktelik için de önemlidir. Dahası otizm gibi nörolojik hastalıklarda da rolü bulunuyor. olabileceğini düşünüyor. Ancak bu erken kaya sanatının soyut düşünce yetisinie ait bir kanıt olduğu göreceli olarak tartışmalıdır. Bir olasılıkla neandertallerin bile bunlara benzer becerileri vardı. Araştırmacılar birkaç hafta kadar önce Gibralter’deki Gorham mağarasında en az 39 bin yıllık olan kaya gravürleri hakkında bilgiler vermişlerdi. O halde en eski kaya sanatı Güneydoğu Avrupa’da mı gelişti ? Bugüne kadarki buluntularla böyle bir şey tahmin edilebiliyordu ama bu tahmin artık geçerliliğini yitirdi. Nature dergisindeki araştırmaya göre Sulawesi Adası’nın MarosKarst bölgesindeki mağara resimleri son analizlere göre 40 bin yıllık. 12 el ve 2 hayvan tasvirinden oluşan 14 duvar resmi aslında elli yıldır biliniyordu, ama bunların çok daha yeni oldukları sanılıyordu. Fakak şimdi çok güvenilir bir şekilde tarihlendirildiler. Brisbane Griffith Üniversitesi’nde Maxime Aubert ve ekibinin sürpriz sonuçlarına göre bir el resmi en az 39 bin 900 yıl önce, dişi bir geyiğin resmi için en az 35 bin 400 yıl önce yapılmış. Yani Güneydoğu Avrupa’daki en eski sanat eserleriyle aynı yaştalar. Yeni buluntuların iki anlamı olabilir. Günümüz Güneydoğu Asyalıların ataları, bu sanatı Avrupalı akrabalarından bağımsız olarak geliştirmiş olabilecekleri gibi yaratılıcığımızın kökleri çok daha eskilere de uzanıyor olabilir. Eğer bu doğruysa, Afrika ve Asya’nın mağaralarında ve kayalarında bu mağara sanatının çok daha eski örnekleri bulunması gerekir. Madalyonun İçi En eski sanatın izleri Endonezya’nın Sulawesi Adası’ndaki mağara resimler arkeolojik bir sansasyon yarattı. Nitekim son analizlere göre bunlar 40 bin yıl yaşında. En eski sanat eserleri kaç yaşında? En eski kaya ve mağara resimleri İspanya’daki ElCastillo mağarasında bulunmuştu. Bunlar 40 bin 800 yıllık olduğu tahmin edilen el izleridir. Altamira (İspanya), Lascaux ve Chauvet (Fransa) mağaralarındaki resimler ise çok daha yenidirler. Bu resimlerin tam olarak ne işe yaradıkları bilinmiyorsa da araştırmacılar bunların ritüel işlevleri Aylardan beri Yunanlı arkeologların gerçekten de Büyük İskender’in mezarını bulup bulmadıkları tartışılıyordu. Mezar alanında şimdi de önemli bir mozaik bulundu. Makedonya bölgesindeki Amplipolis kazı alanında bulunan mozaik, tümülüsün ikinci odasında yer alıyor ve şimdiye dek üç metreye dört buçuk metrelik bir kısmı açılmış. Sanat eseri önemsiz ayrıntılar ve uyumlu renkleriyle göz dolduruyor. İÖ 4.yy’a ait olan mozaiğin üzerinde beyaz atlar tarafından çekilen bir savaş arabası görülüyor. Bıyıklı arabacının kafasında ise defne yapraklarından oluşan bir taç dikkat çekiyor. Ayrıca haberci tanrı Hermes de mozaikte yer alıyor. Büyük İskender dönemine (İÖ 356323) ait tümülüs, ağustos ayının ortalarından bu yana kazılıyor. Mezarın kime ait olduğu kesin olarak bilinmiyor. Yunan Kültür Bakanlığı’nın eski bir açıklamasına göre yaklaşık 500 metre uzunluğundaki anıtsal mezarın önemli bir anlamı olabilirdi. Ancak uzmanlar mezarın, 32 yaşında Babil’de ölen Büyük İskender’e ait olduğundan neredeyse eminler. Arkeologlar ekim sonuna kadar bilmeceyi çözmeye kararlı. Şu sıralar dördüncü mezar odasına girmeye çalışıyorlar. Nilgün Özbaşaran Dede nilodede@hotmail.com Büyük İskender’in dönemine ait mozaik bulundu Hiç de güzel denemeyecek suskun mu suskun bir kız... O sustukça terapistin tarihin mahrem yerlerinden bulup çıkardığı unutulmuş hikâyeler çıkıyor ortaya. Genç firavun Tutankamon’un esrarı, Hitler ve Freud’un kişiliklerindeki gücün analizi... 18. yüzyılda evli kadınların yaşadıkları aşk ilişkileri... Çariçe Katerina’nın çamaşırcılık ve hayat kadınlığından başlayan tılsımlı yazgısı, Eva Peron’un ve Prenses Süreyya’nın hüzünlü hayat hikâyeleri ve niceleri.. Derken suskunluk bozuluyor. Çirkin kızın hayat hikâyesi başlıyor. Öyle bir hikâye ki acısıyla, dehşetiyle, hüznüyle her şeyi gölgede bırakıyor. Psikanalistin sihirli değneğinin dokunduğu yerde ortaya çıkan bir başarı öyküsü. Hayata Dön Madalyonun Öteki Yüzü Remzi Kitapevi Genç ve yakışıklı bir gencin mazoşizmin acısıyla renklenmiş dünyası Bu acıdan alınan haz, ölüme yaklaştıkça hissedilen doyum... Yaşlı, göbekli bir holding patronunun cinsel tercihi nedeniyle varoşların kasketli orta yaş erkeklerinde aradığı yakınlık... Üç kuşak boyunca sürüp gelen fahişeliğin kadının ruhunu paramparça edişi... Tüm bunlar, yani insana ait olan hiçbir şey yabancı değildir bize. Yazar insan denen bu muhteşem ve bir o kadar da karmaşık varlığa ait sahici yaşam hikâyeleri sunuyor. Günahın Üç Rengi Sergi 18 ülkede, 30 şehirde, 10 milyon ziyaretçinin gezdiği sergi İstanbul’da Mall of İstanbul TEM Basın Ekspres Kavşağı Başakşehir/ İstanbul adresinde sergileniyor, Bilim tüneli sergisinin konuları ise şöyle: Evren: Taneciklerden evrene; Madde: Nano dünyayı tasarlamak; Yaşam: Tuğlalardan sistemlere; Karmaşıklık: Veriden bilgiye; Beyin: Moleküllerden davranışlara; Sağlık: Gelecekteki ilaçların araştırılması; Enerji: Anthropocene’de yaşam; Toplum: Değişen dünya. Bilim Tüneli: Geleceği keşfet.