Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz Güneş sistemi dışındaki ilk nötrinolar Bu yıl ilk kez astronomlar uzak galaksilerden doğan nötrinoları* yakalamayı başardılar. Bu gelişme, astronomide yeni bir dönemin başlamakta olduğunun habercisi olabilir mi? Bu dönemde yalnızca ışıkla değil, parçacıklarla da görmeye başlayacağız. Bilim insanları nötrinoları onlarca yıldır inceliyor. Fakat Yeryüzü’ndeki nötrinoların hemen hemen tümü yakınlardaki kaynaklardan geliyor. Bunlar ya güneş, ya da atmosfere çarpan yüksek enerji kozmik ışınlarıdır. 2013 yılında astronomlar Güney Kutbu’ndaki IceCube dedektörü yardımıyla 28 nötrino keşfettiklerini duyurdular. Bilim insanları bir nötrinonun yerini tam olarak hesaplayabildikleri zaman nötrino astrofizik dönemi başlayacak. *Nötrino, ışık hızına yakın hıza sahip olan, elektriksel yükü sıfır olan ve maddelerin içinden neredeyse hiç etkileşmeden geçebilen temel parçacıklardandır. kavuşturuldu. Bu hücrelerin üzerinde hızla çoğalan T hücreleri hastalara yeniden hastaya enjekte edildiğinde, kanserli hücreleri arayıp yok edecek hale geldi. Ön analizlerde vakaların üçte ikisinde pozitif sonuçlar alındı. 15 hasta üzerinde yürütülen bir başka çalışmada, altı tanesi tam bir gerileme gösterirken, diğer altı tanesi kısmi iyileşme belirtileri verdi. Aynı konferansta ayrıca gen terapinin ayrıca “balon çocuk” hastalığında da etkili olduğu açıklandı. Bu başarıların yanı sıra terapinin ciddi yan etkilerinin olmadığı da belirtildi. okcesizhayrettin@gmail.com http://okcesizhayrettin.blogspot.com “Bu zorlu süreçte, en başta meslek büyüklerimiz olmak üzere bütün hukuk camiasından yargı bağımsızlığına sahip çıkmalarını bekliyorum.” (*) • İnsanımız bir yurttaş ve birey olarak etkin bir görev yüklenmek istemiyor. Kendi başına özgür ve sorumlu olmak istemiyor. Yaratmak, katılmak, önderlik yapmak istemiyor. Zahmet etmek istemiyor. Gösterdiği en büyük zahmet, seçim sandığına kadar gidip gelmek oluyor. Küskün, umutsuz, kaderci, yılmış, çaresiz... Kendine, kendi gücüne inanmıyor ve bu gücü kullanmak istemiyor. Kovuğuna sığınıyor. Orada birbirlerine sarılarak yaşamayı yeğ tutuyor. Bunlar yalnızca yoksullar değil, okumuş yazmış kimseler. Profesörler, yazarlar, çizerler, kalburüstü dediklerimiz aynı zamanda. Ayıp olmasın diye bir kaç ağdalı söz ederek görünüşü kurtarıyorlar. Durum bu... Nereden mi biliyorum bunları? Facebook’ta ve burada yazdıklarıma, yaptığım eylem çağrılarına ve aldığım sonuçlara bir bakarsanız, söylediklerimin az bile olduğunu görüverirsiniz. Felaket gelmiyor, biz yaratıyoruz. • Yargı gücünün yozlaştığı yerde faşizm geçit bulur. Yargı gücünün ve görevinin reddedildiği yerde faşizm hüküm sürer. Demokrasi ve cumhuriyet de bu gücün yetkinliği ölçüsünde kök salar. Ülkemizin ne denli bir karanlığa gömüldüğünü sizler artık bir düşününüz. “change. org”daki “Uygar Direniş” çağrımıza vereceğiniz bir imza ile bu karanlığın yırtılmasına yardımcı olunuz. İstediğimiz fazla bir şey değil, biraz cesaret ve küçük bir zahmet! • Yargı tek parça mı? Bir yanlış, bir doğru mu yapıyor? Hem seviyor, hem dövüyor mu? Bir onu, bir bunu mu dinliyor? Birinde bildiğini, berikinde unutuyor mu? Hayır, Yargı çok parçalı. “İlahi” sesler neyi istiyorlarsa, onu yapıyor. Adalet diye bir kaygısı bulunmuyor. Bu sırada pek çok şey açılıp, saçılabiliyor. Bunca pisliğin birikmesinde onun epeyce etkisi, katkısı oluyor. Hiç bir dişli kendi çarkının tersine dönmez. Çark şimdi böyle dönüyor. Halk Adalet yönünde dönmesini istiyor! • Kıran kırana kavgalarda düşmanların hakeme ihtiyaçlarının bulunmadığını kavradığı yerde bir halk, kendi kavgasını vermesi gerektiğini de kavrayacaktır. Bırakın, yesinler birbirlerini, ama siz halkın kavgasını vermeye hazırlanın. • Cemaatlerin oy kullandığı, cemaatlerden oy istendiği bir ülkede aklı başında hiç bir kimse demokrasiden söz edemez. Demokrasi, Cumhuriyet cemaat, şeyh mürit ilişkisine değil, halk yurttaş ilişkisine dayalıdır. İnsan ilkinde uyruk, ikincisinde özgürdür. Demokrasi bir özgürlük/sorumluluk düzenidir. Cemaatlerden oy dilenmek onur kırıcıdır. Demokrasi karşıtlığıdır. Aymazlıktır. • Bir yönetimden utanıyorsanız, utanmayacağınız bir yönetim için çalışın, hem de canla başla çalışın! Çalışmayana utanmıyor, derim. • Tüm gezi dostlarına bir çağrı: Gezi davalarına bakacak olan yargıçlara, savcılara “sivil itaatsizlik” konusunda yazılmış yazıları, kitapları yollayınız. Bu konuda Türkçe yayımlanmış pek çok kitap var. Bu da çok iyi bir eylemdir, ne dersiniz? • Kamu malının, parasının çalınması, savurganlık, doğanın arsızca sömürülmesi insanca yaşam için yapılması gerekenlerin pek çoğunu daha başlarken imkansızlaştırıyor. Öyleyse yapılacak her iş bunlara karşı önlemleri içermelidir. Yurttaşlık ve Cumhuriyet ilkönce bunun bilincidir. • Bu ülke çalınan paralarıyla bile kalkınırdı! • Hukuk Devleti, çağdaş demokrasilerde bir direnme programıdır. Onu çürütür, çalışmaz duruma getirirseniz, yurttaşlar direnmek için şiddete başvururlar. Henüz vakit varken, bilesiniz istedim. CBT 139819 / 3 Ocak 2014 Yumma Gözün Kör Gibi! (**) Düzenleyici yasalar olmadan insansız hava taşıtları tehlike saçıyor İnsansız hava taşıtları 2013 yılında yalnızca askeri ve güvenlik kuvvetleri tarafından değil, ticari amaçlı olarak da kullanılmaya başladı. Bunların başında vahşi doğayı kor u m a , medya için haber toplama ve Amazon CEO’su Jeff Bezos’un bildirdiğine göre de paket dağıtımı geliyor. Şu anda insansız hava taşıtlarının kullanımına ilişkin düzenleyici bir yasa yok. Böyle bir yasanın yokluğunda girişimciler ve teknofiller bunları hiçbir engele takılmadan kullanmak gibi bir amaç güdüyorlar. Ne yazık ki bu hava taşıtlarının kontrolsüz kullanımı özel yaşam ihlallerine, hava trafiğinde kazalara yol açıyor. Şimdi ülke yöneticileri bu yasalar üzerinde çalışıyor. Hidrolik kırma kesinlikle depremlere yol açıyor ABD’deki doğalgaz ve petrol üretimindeki patlama istenmeyen bir yan etki yaratıyor: Su kirliliği. Ülkedeki fosil yakıt üretimi her gün en az 9 milyar litre kirli su yaratıyor ve bu sulardan kurtulmaya çalışan petrol ve gaz şirketleri doğa dostu bir yöntem bulamamanın telaşı içinde. Zira bugün kullanılmakta olan yöntem depremlere yol açıyor. Bu aslında bir sürpriz değil. 1960’larda Colorado’da yapılan deneylerde yeraltına su enjekte etmenin depremlere yol açtığı kanıtlanmıştı. Fakat yeraltına yüksek basınç altında su pompalamak bile deprem yaratmaya yetebiliyor. Bilim insanları şimdi kayagazı çıkartmak için hidrolik kırma denilen yöntemin dışında başka alternatifler arıyor. Beyin araştırmaları küreselleşiyor Başkan Obama 2013’ün başlarında, Brain Research Through Advancing Initiative NeurotechnologiesBRAIN adı verilen beyin araştırmalarının başladığını duyurmuştu. Bu projenin amacı binlerce, hatta milyonlarca nöronun kaydedilmesi için bir yöntemin geliştirilmesi. Başka bir deyişle, beyin hücre aktivitelerinin zihinsel işlevleri nasıl yaptığını anlamak. Bu çalışmaların sonunda beyindeki nöronların bilgileri sonradan hatırlamak için nasıl depoladığı ortaya çıkabilecek. Ekim ayında proje biraz daha genişleyerek Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin bilim insanlarını da kapsayacak hale getirildi. İnsan Beyni Projesi olarak yeniden tanımlanan çalışma 10 yıl içinde beynin bilgisayar simülasyonunu çıkartacak.Bu arada Çin, İsrail ve Avustralya da beyin çalışmaları girişimlerine başlamış durumda. Kısa süre içinde bütün bu girişimlerin tek bir şemsiye altında toplanması bekleniyor. Derleyen: Reyhan Oksay Gen terapinin başarısı kanıtlandı Aralık ayında yapılan hematoloji konferansında açıklanan bir gen terapisi sonuçları lösemiye karşı güçlü bir silahın geliştirilmiş olduğu müjdesini verdi. Bu silah henüz mükemmel değil, ancak çok önemli bir başarı. 2010 yılında löseminin kronik ve akut formlarından mustarip olan yetişkin ve çocuklar üzerinde başlatılan çalışmada, hastaların T hücreleri çıkartıldı. Daha sonra bu T hücreleri genetik olarak değiştirilerek, yalnızca kanserli hücrelerin üzerinde bulunan bir proteini tanıyacak yeteneğe Not: Önceki yazımda “öğün” sözcüğünü “övün” olarak yazmıştım. Sayın Ekrem Aksoy, Yavuz Besorak ve Aydın Uluçam’dan uyarılar geldi. Atatürk’ün hangi anlamda kullandığı hakkında bir kesinlik yok, ancak “övünmek” anlamında söylediğini sanıyorum. O’nun “Onuncu Yıl Nutku” bir övünmekti. İnsanların haklı övünmesinden ve övünmek hakkından da söz etmelidir. Bunlar emperyalizmin bize yasakladığı şeylerdir. Aydınlanma’nın ünlü sloganı “sapere aude”ye işaret eden “aklını kullanmak” anlamını dışlamamak için “öğünmek” olarak düzeltmek isterim. (*)Yolsuzluk soruşturmasından uzaklaştırılan Savcı Muammer Akkaş (**) Aşık Veysel