Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
NeNiçin? TEKNOLOJİPOLİTİK Baha Kuban baha.kuban@gmail.com Açlık konusunda bilmediklerimiz Dünyada açlık sorunu nasıl giderilebilir? Birleşmiş Milletler örgütü böcek, yaban arısı ve solucan gibi canlılarla beslenmenin sorunu bir ölçüde çözeceğini öne sürüyor. gereksinimi için zaten böceklere bel bağlıyor. Bir porsiyon tırtıl bir porsiyon sığır etinden daha çok protein içeriyor. Elektrik sektörünün nasıl bir şekil alacağı, önümüzdeki bir kaç on yıllık sürede belirlenecek. • Dünya çapında iki milyar insan protein • Böceklerle beslenmek 1972 yılında And dağlarında meydana gelen ve filmlere de konu olan uçak kazasından kurtulan yolcuların birbirlerini yemelerinden çok daha iyi bir çözüm olsa gerek. Bu kişiler açlıktan ölmemek için aile bireylerinin ve arkadaşlarının donmuş bedenlerini yemek zorunda kaldılar. Açlığın göz döndürücü etkisi çok gecikmeden kendini belli eder. Birkaç saat boyunca hiç bir şey yenmediğinde kaslardaki sürekli dalgalanmaya bağlı olarak bağırsaklarda yoğun bir gaz salımı meydana gelir ve kişi homurdanmaya başlar. Sonunda beden glükoz yerine yağlı asitleri yakmaya başlar. Birkaç gün aç kalındığında da beden kendi proteinleriyle beslenmeye başlar. Bir başka deyişle, mide kendi kendini kemirmeye başlar. Kalori alınmadığında beden beynin gereksindiği (hem de bol miktarda gereksindiğigünde yaklaşık üç kutu gazlı içeceğin içerdiği şeker miktarına eşit) glükozu yeterince üretemez duruma gelir. Bu durumda işlevini yitirmek yerine, bir yağlı asit türevi olan ketondan yararlanmak suretiyle soruna çözüm getirmeye çalışır. Bizleri öteki primatlardan üstün kılan özellik ilk insanların bu tür durumlarda başka bir temel beslenme unsuruna çark edebilme yeteneği olsa gerek. Açlığın bu aşamasına damgasını vuran huzursuzluk ve güçsüzlük yetersiz beslenme nedeniyle genellikle çocuklarda görülen, kendini başta karın ve karaciğerin şişmesi gibi birtakım belirtilerle belli eden kuvaşiorkor (kwashiorkor) hastalığının etkileri yanında devede kulak kalır. Gelgelelim, açlığa bağlı ölümlerin 1 numaralı sorumlusu doku ve organların aşırı zarar görmesinden kaynaklanan kalp yetersizliğidir. ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı’na göre, bu gece yaklaşık 1 milyar kişi yatağa aç girecek. Bu insanların 200 milyonu çocuklardan oluşacak. Yetersiz beslenme ve vitamin eksikliği özellikle de dünyaya gelişinin ilk yılında çocuğun beyin gelişimi ve zekâsı üzerinde olumsuz etkiler yaratabiliyor. Kimi araştırmalar, yetersiz beslenmenin bir başka sonucu olan, demir eksikliğinin kansızlık çeken anemi hastalarını kil ve toprak yemeye zorlayabileceğini ortaya koyuyor. bekleyen kadınların yaklaşık %30’u yiyecek dışındaki maddelere aşeriyorlar. Bu duruma önüne gelen her şeyi yiyen bir kuş olarak bilinen saksağanın Latince karşılığı olan pica sözcüğünden esinlenerek Pika hastalığı adı veriliyor. Araştırmalar insanların yüksek kalorili yiyeceklere duyulan şiddetli arzunun köklerinin, avcı ve toplayıcıların belli olmayan yemek saati araları için enerji depolamak zorunda kaldıkları, mağara insanları dönemine uzandığını ortaya koyuyor. Şimdilerde insanlar hafif bir sarhoşluk yaratabilen, obezlik ve şeker hastalığını körükleyici kimyasallar salan yağlı ve şekerli besinler yemeye can atıyorlar. İşlemden geçirilmiş karbonhidratlar, sindirim sisteminin beyne gönderdiği börek çöreklerden vazgeçme zamanı geldi sinyalini önleyerek, kişinin kendisini daha da aç hissetmesine neden olurlar. 2004 yılında yapılan bir beyin görüntüleme çalışması çok sevilen bir yiyeceği düşünmenin bile, insana mutluluk veren dopamin adlı hormonun üretimini tetikleyebileceğini gözler önüne serdi. Cinsel ilişki ve uyuşturucu kullanımı da bedende aynı hormonun salgılanmasına yol açıyor. Düşündürücü bir durum: 2007 yılında yapılan bir araştırmada çikolatayı kafalarından atmaya çalışan kadınların sonuçta arzuladıkları yiyecekler konusunda konuşmalarına izin verilen kadınlara kıyasla, yüzde 50 daha çok yediklerine tanık olundu. Açlık duygusunu ya da iştahı bastırmak genelde leptin adı verilen hormonun görevidir. Bu görev ABD’de milyarlarca dolarlık bir endüstriye dönüşmüştür. Son araştırmalar FTO adıyla bilinen obezlik genini taşıyanların insanı yeniden yemeye iten grelin hormonunu durmadan pompaladıklarını ortaya koyuyor. Ne var ki, kimi zaman en yüksek düzeylerde greline iştahsızlık çeken anoreksi hastalarında rastlandığı belirtiliyor. Beden açlığa ne denli dayanabilir? 1980’lerin başında cezaevinde açlık grevine giren İrlanda Cumhuriyet ve İrlanda Ulusal Kurtuluş ordularının 10 üyesi, açlıktan ölmeden önce 4673 gün boyunca direnişi sürdürebildiler. Öte yandan, azıcık bir açlıkla uzun süre idare edilebilir. Kemirgenlerle ilgili araştırmalar günlük kalori alımının yüzde 30 oranında düşürülmesinin kanser ve Alzheimer hastalığına yakalanma olasılığını azaltıp, yaşam süresini uzatabileceğini ortaya koyuyor. •Bebek Elektrik Sektöründe Çatlaklar ve Aradan Yeşerenler • • • • • • • • • • • • • • CBT 1400 14 /17 Ocak 2014 • • Az ye, uzun yaşa! Rita Urgan, Kaynak Discover Sektörün merkezi güç üretimine ve dağıtımına dayalı niteliğini radikal biçimde dönüştürme potansiyeli taşıyan gelişmeleri bu köşede pek çok kez vurgulamıştık: • başta güneş olmak üzere dağıtılmış güç üretim seçenekleri, • talep tarafında bilişimle bütünleşik yeni kontrol teknolojileri, • son kullanım verimliliklerinde büyük artışlar, • güç depolama tekniklerindeki hızlı gelişmeler... Bunun yanı sıra, yenilenebilir enerji kaynaklarından güç üretiminin, mevcut iş yapma şekillerinden tamamıyla farklı ve kolektif mülkiyete dayanan yeni modellerin sıkça görüldüğü ve denendiği bir alan olduğunu da belirtmiştik: Almanya’da yenilenebilir enerji dönüşümü, Danimarka rüzgâr kooperatifleri ve ABD’deki kamu elektrik şirketleri ve yerel yönetim girişimleri, vs... Bu çatlaklarda yeşeren ilginç bitkilerden birine değinmek istiyoruz bu kez: İngilizcede ‘crowd sourcing’ ya da ‘crowd funding’ olarak adlandırılan ve Türkçeye yaygın olarak ‘kitlesel fonlama’ ya da ‘topluluk destekli fonlama’ olarak çevrilen bir yatırım finansmanı türü, yenilenebilir enerji yatırımlarında giderek artan biçimde kullanılıyor; Avrupa’da da görülmekle birlikte esas olarak ABD’de fotovoltaik sistem yatırımlarında karşımıza çıkıyor. Türkiye’de henüz emekleme devresinde. 1967’den beri düzenlenen ve dünyanın en büyük tüketici elektroniği ve teknoloji ticaret fuarlarından biri olan CES (Consumer Electronic Show), her yıl olduğu gibi bu yıl da Ocak ayının ilk haftası sonunda Las Vegas’ta düzenlendi. Dünyanın büyük elektronik ve teknoloji şirletlerinin en yeni ürünlerini sergiledikleri CES’te ABD’nin telekomunikasyon devi Verizon, iki yıldır ‘Güçlü Yanıtlar’ (Powerful Answers) başlığı altında sağlık, eğitim ve sürdürülebilirlik alanlarında ödüller veriyor. 1300’den fazla başvurunun yapıldığı, 10 firmanın finale kaldığı yarışmanın sürdürülebilirlik alanında ilk iki sırasını güneş enerjisi alanında faaliyet gösteren iki şirket aldı. Oldukça yüklü bir ödül sahibi de olan bu iki şirketten (sırasıyla 1 milyon ve beşyüzbin ABD doları) birincisi, yukarıda sözedilen ‘topluluk destekli fonlama’ alanında yeni bir model geliştiren Solar Mosaic şirketi oldu. İkincilik ödülü fotovoltaik destekli ilginç bir çöp toplama tekniği geliştiren Big Belly Solar adlı firmaya gitti. Henüz geçen yıl kurulan Solar Mosaic, 2500 yatırımcı ve yaklaşık 6.6 milyon ABD$’ını 20 fotovoltaik kurulum (ticari ve konut) için biraraya getirmiş. Oakland, California merkezli kuruluş, hızla ABD’nin farklı bölgelerine yayılıyor. Her isteyen, asgari 25 ABD$ katkı ile ülkenin dörtbir yanında yatırım bekleyen fotovoltaik projelerini destekleyebiliyor. Obama’nın Başkan seçildikten sonra ilk devreye aldığı programlardan biri, krizsavar ‘JOBS’ programı da ‘topluluk destekli fonlama’ yatırım faaliyetleri için özel bir madde içermekteydi... Buna rağmen ‘topluluk destekli fonlama’ ABD’de hala yalnızca California ve New York eyaletlerinde izinli. Yaygınlaşması için başvurular yapılmaya devam ediliyor. Geleneksel finans dünyasının henüz çok iyi ‘çözemediği’ bu yatırım şekli, bugüne kadar ağırlıkla sanat dünyasında ve sivil toplum kuruluşları projelerinde kullanılmaktaydı. Solar Mosaic, web sayfasında fotovoltaik projeler için yatırım arayanları, yatırım yapmak isteyenlerle buluşturuluyor. Her şey ‘online’ yürüyor. Fotovoltaik teknolojisinin çok uzun süreli (25 yıldan uzun) elektrik üretebilme ve düşük risk taşıyan teknik özellikleri, teknolojiyi çekici bir uzun vadeli yatırım haline getiriyor. Solar Mosaic web sayfasına göre yatırım geri dönüşleri , projeye bağlı olarak %4.5 %7 arasında değişiyor. CES 2014’deki ödül töreninde bir konuşma yapan Genel Müdür Greg Rosen, yeni hedeflerinin dünyanın henüz elektrik girmeyen yoksul coğrafyaları için global bir yatırım aracı geliştirmek olduğunu söylemiş. Bu girişimci firma, fotovoltaik kurulum ve mikroşebeke uygulamalarının, Afrika, Brezilya , Güney Doğu Asya ve Hindistan’da tahminen 15 milyar ABD$ büyüklüğünde bir pazar oluşturduğuna inanıyor...