02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sağlık Rahim ağzı kanserleri K Kadın kanserleri arasında memeden sonra ikinci sırada görülmekte olan rahim ağzı kanserleri, erken yaşta cinsel ilişki, çok sayıda partner, çok sayıda çocuk sahibi olma, immün yetersizlik ve sigara kullanımı gibi risk faktörlerine bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Doç. Dr. Çağatay Taşkıran, VKV Amerikan Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü, Jinekolojik Onkoloji Ünitesi nün çıkarılması ile tanı almaktadır. Erken evrede hatta kanser öncesi dönemde yakalanması önemli olduğundan düzenli kontrol, smear ve/veya HPV ile tarama, kolposkopi ve biyopsi önemli noktalar olarak ortaya çıkmaktadır. özel aletler ve tecrübe birikimi ile 2000’li yıllarda güvenle ve yaygın olarak kullanıma girmiştir. En önemli avantajları arasında ameliyat sonrası dönemde hastanın hızla iyileşmesi, hastanede daha kısa süre kalması, karın kesilmediğinden yara yerinin enfeksiyonları ve geç iyileşmesi gibi sorunların ortadan kalkması ve daha az kanama olması sayılabilir. Ameliyatın radikalitesi yönünden, açık cerrahi ile karşılaştırıldığında hiçbir sorun içermemekte ve benzer başarı oranlarını sağlayabilmektedir. Hatta cerrahi sırasında görüntü büyütülerek ve daha yakın planda bir ekrana yansıtıldığından birçok detay daha net olarak ortaya çıkmakta ve cerraha kolaylık da sağlayabilmektedir. Yine lenf nodları uzman ellerde açık cerrahiyle eşit bir şekilde çıkarılabilmektedir. Son yıllarda bir diğer endoskopik cerrahi yöntem olan robotik cerrahi de kullanılmaya başlanmıştır. Hasta açısından uzman ellerde laparoskopi ile eşit sonuçlar elde edilmekte; ancak laparoskopiye göre öğrenilmesi daha kolay olduğundan hiç laparoskopi yapmamış cerrahların hızla bu tekniği öğrenmesini sağlamakta ve hastalarına kapalı cerrahinin avantajlarını sunabilmesini sağlamaktadır. adın kanserleri arasında memeden sonra ikinci sırada görülmekte olan rahim ağzı kanserleri, son yıllarda smear ile tarama programları sayesinde özellikle gelişmiş ülkelerde gittikçe daha az sıklıkla saptanmaktadır. Tüm dünyada yılda 500.000 civarında yeni hasta tanı almaktadır. Bunların %7080’i tarama programlarının henüz yeterli olmadığı gelişmekte olan ülkelerde görülmektedir. Hastalığın asıl nedeni Human Papilloma Virüsü (HPV) olup, rahim ağzı kanserleri ile bu ilişkiyi gösteren bilim adamına Nobel ödülü verilmiştir. Çünkü bu bilgi sayesinde virüsün vücuda girmesinden sonra ne kadar zamanda kanser öncesi dokuların geliştiği, hangi hastalarda kansere ilerleme olduğu konularında geniş bir bilgi dağarcığı oluşmuş; hatta aşı geliştirilerek hastalığın önlenmesi yönünde büyük adımlar atılmıştır. TEDAVİ SMEAR TARAMA ÖNEMLİ HPV cinsel yolla bulaşmaktadır, öncelikle hücre içerisine yerleşmekte, zamanla hücrede kendi DNA’sını çoğaltarak kanser öncesi servikal intraepitelyal lezyon’ların (CIN) gelişmesine neden olmaktadır. Virüsün vücuda girmesinden sonra kanser gelişmesi için uzun yıllar gerektiğinden smear ile tarama çok önemlidir. Smear testi yaptıran hastalarda çeşitli hücresel bozukluklar görüldüğünde kolposkopi denilen mikroskopi altında inceleme işlemi yapılmakta ve şüpheli bölgelerden biyopsi alınmaktadır. Yıllık smear taraması, gerektiğinde kolposkopi ve biyopsi işlemleri iyi uygulanan ülkelerde kanser sıklığını azaltmıştır. Kadın hastalıkları ve doğum branşının kadın kanserlerinin tedavisi ile ilgilenen alt bölümüne jinekolojik onkoloji denilmektedir. Özellikle şüpheli olguların, kolposkopinin ve kanser tedavisinin konusunda uzmanlaşmış jinekolojik onkologlarca yapılması, birçok bilimsel çalışmada gösterildiği gibi, doğru tanı ve tedavinin gerçekleştirilmesi için büyük önem taşımaktadır. Evre I hastalar ve bazı seçilmiş evre II hastalar cerrahi ile tedavi edilirler. Daha ileri evrelerde tedavide önceliği radyoterapi ve kemoterapi almaktadır. İleri evre olup radyoterapiye yanıt vermeyen veya sadece mesane veya komşu bağırsağa yayılmış hastalarda da cerrahi yapılabilmektedir. Erken evre hastaların tedavisinde son yıllarda çok önemli gelişmeler olmuştur. Rahim ağzı kanserlerinin tedavisinde cerrahinin iki önemli bölümü vardır: Rahmin alınması ve lenf nodlarının çıkarılması. Rahmin bağları, karın içerisinde tutundukları yerlerden kesilerek çıkarıldığından, ameliyat sırasında çok geniş olarak mesane, idrar kanalları ve bağırsak diseksiyonu gerekmektedir. Lenf nodları da diseke edilmekte ve patolojiye gönderilmektedir. Lenf nodlarında mikroskopik yayılım da olabildiğinden bugün için MRI veya PET gibi hiçbir görüntüleme yöntemi bu metastazları tam doğrulukla gösterememektedir. Cerrahi olarak bu lenf nodlarının tam olarak çıkarılması büyük önem taşımaktadır. Patolojik inceleme sonrası lenf nodlarında metastaz saptanan hastalarda tekrarlamaları önlemek için radyoterapi gerekmektedir. Çok erken evrede yakalanan hastalarda rahim ağzı ve lenf nodları çıkarılarak rahim korunabilmekte ve hastaların çocuk sahibi olması sağlanabilmektedir. ÜLKEMİZDE GÖRÜLME SIKLIĞI LAPAROSKOPİK VE ROBOTİK CERRAHİ RİSK FAKTÖRLERİ TANI KONULMASI Rahim ağzı kanserlerine muayene sırasında lezyonun görülerek biyopsi yapılması ile tanı konulur. Gözle görülemeyecek kadar küçük olanlar ise genelde smear testinde şüpheli olarak değerlendirilmekte, kolposkopik biyopsi ve gerekirse LEEP veya konizasyon denilen rahim ağzının bir bölümü CBT 1381 17 / 6 Eylül 2013 Rahim ağzı kanserleri için risk faktörleri erken yaşta cinsel ilişki, çok sayıda partner, çok sayıda çocuk sahibi olma, immün yetersizlik ve sigara kullanımıdır. Asıl nedenin HPV olması nedeniyle bu virüse karşı geliştirilmiş aşıların yapılması tavsiye edilmektedir. Birçok Batılı ülkede çocukluk çağı aşıları gibi tüm kız çocukları 1113 yaşları arasında aşılanmaktadır. Son yıllardaki bir diğer gelişme de smear yanında HPV’yi tespit eden testlerle de toplum taramasıdır. Özellikle 30 yaş sonrası oldukça etkin bir yöntemdir. Smear bir kez yapıldığında hastalığı %50 oranında yakalayabilmekte iken, HPV testlerinde bu oran %90’a çıkmaktadır. Bugün hiçbir test hastalığı %100 oranında tespit edememektedir. Ancak kanser gelişimi uzun yıllar aldığından düzenli olarak her yıl kontrole giden kadınlarda rahim ağzı kanserleri oluşmadan CIN denilen evrede yakalanıp başarı ile tedavi edilebilmekte; hiç olmazsa kanserin erken evrelerinde yakalanarak başarı ile cerrahi uygulanabilmektedir. Açık cerrahinin yanında bir diğer cerrahi teknik de endoskopidir. Endoskopik cerrahi (kapalı cerrahi) karnı kesmeden 1 cm veya daha küçük delikler yardımı ile karın içerisine özel aletler yerleştirilerek ameliyatın yapılması anlamına gelmektedir. Kapalı cerrahi rahim ağzı kanserlerinin tedavisinde ilk olarak 90’lı yılların başında uygulanmaya başlanmış ve 10 yıl içerisinde teknolojiye paralel olarak geliştirilen Özet olarak rahim ağzı kanserlerinin görülme sıklığı ülkemizde diğer gelişmiş ülkelere benzerdir. Hastalığın önlenmesi aşılar, smear ve HPV testleri ile tarama sayesinde mümkün olabilmektedir. Böylece hastalık kanserleşmeden yakalanmakta ve başarılı bir şekilde tedavi edilebilmektedir. Erken evrede yakalanan hastalarda cerrahi yapılabilmekte ve gerektiğinde rahim ve yumurtalıklar korunabilmektedir. İleri evrelerde ise radyoterapi ve kemoterapi öne geçmektedir. Günümüzde endoskopik cerrahi yöntemler (laparoskopirobot) rahim ağzı kanserlerinin tedavisinde konusunda uzman jinekolog onkologlarca başarı ve güvenle uygulanmaktadırlar. Böylece hem hastalığın yeterli tedavisi yapılabilmekte hem de kapalı cerrahinin avantajlarından hastaların yararlanması sağlanabilmektedir. 1926 yılında Muallimler Birliği dergisinde yazdığı (sayı 14, s. 603608) “Terbiyede yeni bir usul: Psikanaliz” başlıklı yazısında Freud’un öğretilerini nesnel bir tarzda yorumlamaya çalışırken şunları söylüyordu: “Freud, psikanalizi cinsiyetle tahdid ederken (sınırlarken), diğer sevkitabilerin (içgüdülerin) hiçbir tesiri olmadığını iddia etmiyor. Yalnız bugünkü içtimai hayatın ve ahlakın en fazl habs ve men ettiği temayüllerin cinsi olması itibarıyla, hastalığın esas sebebi olarak bunu görüyor.” Harf devrimi öncesinde ülkemizde psikanalizle ilgili yayınların ve yazarların başlıcaları bunlardır. İbrahim Alaeddin Gövsa ile Konya’da yayınlanan Yeni Fikir dergisi çevresinde toplanan Eyüp Hamdi Akman, Naci Fikret Baştak ve Namdar Rahmi Karatay gibi hepsi öğretmen olan yazarların da bu dönemde psikanaliz üzerine özgün düşünceleri ve yorumları yayımlanmıştır. 1930’lu yıllardan sonra ise artık Freud’un eserleri Türkçeye çevrilmeye başlanmıştır. İnceleme konusu olan dönemde Darülfünun Tıp Fakültesi’nde psikanaliz dersi okutulmuyordu. Bu dönemdeki klinik psikanaliz çalışmaları da İzzeddin Şadan ve Mustafa Şekip Beylerin bazı denemelerinden ibaret kalmıştır. Türkiye’de ilk psikanaliz yazıları Baştarafı 12. sayfadan devam sı psikanaliz kongresine katılan Fahrettin Kerim Bey, bu kongrede konuşan Freud’u dinlediği gibi daha sonra onunla özel bir görüşme de yapmıştı.) Cumhuriyetin ilk yıllarında Freud’un düşüncelerinin ülkemizde anlaşılmasında büyük katkıları olan bilim insanlarından ikisi de, Mustafa Şekip Tunç (18861958) ve Hilmi Ziya Ülken (19011974)’dir. Mustafa Şekip Bey bir psikoloji profesörü olarak Freud üzerine en çok eğilen bilim insanlarından biridir. Onun bazı makalelerini ve kitaplarını Türkçeye çevirmiştir. 1926 yılında Darülfünun Edebiyat Fakültesi Mecmuası’nda yayımladığı (cilt 4, s. 365370) “Freudizm” başlıklı makalesi ise, hiç şüphe yok ki, Cumhuriyet döneminde bu konuda yazılmış en gerçekçi ve aydınlatıcı makalelerin ilkidir. Mustafa Şekip Bey bu yazısının sonunda, Freud’un Psikanaliz Üzerine Beş Ders adlı eserinin çevirisine de yer vermiştir. Hilmi Ziya Bey ise bir sosyolog olarak Freud’un düşüncelerini çok daha çeşitli açılardan ele almayı denemektedir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle