02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİKBİLİM Ali Akurgal [email protected] HAVACILIKULUSAL ÜRETİM Akla ilk gelen “daha ucuz olmalıyım”. Hayır. Daha ucuz olmak sizi lider yapmaz. Yalnızca daha fazla çalışıp daha fazla yorulursunuz. Rekabet Durum belirlemesi yapan yazılarımdan sonra, örnekler ile ne yapabileceğimize bakalım istiyorum. Tek hedefimiz olmalı, ürettiğimiz, yurt dışına sattığımız mallara, yabancılar, benzer ürünlere ödediklerinin birkaç katı para ödemeye razı gelsinler. Ürünlerimiz buna değsin. Zor iş. Üstelik, rekabet denilince öteden beri, “rakibinden düşük fiyatla satış” akıllara kazınmış. Evet, sıradan cep telefonlarını 200300TL’ye alabiliyorsunuz. Ama bir de 2000TL’ye satılanlar var. Onlar da cep telefonu. Bunların yeni modeli çıkacağı vakit, kuyruklar, bekleme listeleri oluşuyor. İnsanlar 810 kat para verecekleri bu ürünleri neden kapışıyorlar? Siz değerlendirin, rakibinize düşük bedel dışında nasıl üstün gelinir, adım adım keşfedeceksiniz. İşte biz de bunu yapmalıyız. Kilit sözcük, kimilerine aykırı gelse de “yaratıcı olmak”. Kimsenin akıl edemediğini düşünüp, ürününüze o yeteneği kazandırmak. İşte örnek: SUTEKS. Her sene yaz ve kış koleksiyonu olmak üzere 1.300 kadar giysi tasarlıyor. Bu, günde dört tane demek. Bu tasarımlarda kullanacağı ara mallarını üretenlere, özel isteklerde bulunuyor. Gerekirse, onlarla birlikte onların üretim tekniklerini geliştirmeleri için çalışıyor. Örneğin, daha hafif kumaş derken, yün, pamuk, viskon, her türlü elyaftan yola çıkarak metrekaresi 40gr gelen pek çok çeşit kumaşın ilk yaratıcısı olmuşlar. O incelikte, dikişlerin, çekiştirilince “atmaması” gerek. Bunu sağlayacak kumaş üretim tekniğini bulmuşlar. Dikiş ipliği de ona uygun. Her model bir adet hazırlanıyor. Perakende satış yapan mağaza zincirlerine, onların tarzına uygun olanlar derlenip 50100 çeşit tasarlanmış model götürülüyor. Mağazalar, ertesi sezonda satacakları giysileri bu modellerden seçiyorlar. Bunlardan esinlenip birlikte değiştirip geliştiriyorlar. Mağazaların talep ettiği beden ölçülerinde birer tane hazırlanıp (mühürlü numune) gönderiliyor. Mağaza zinciri, her renkten, 30 tane şu bedenden 40 tane bu bedenden sipariş veriyor. Bir modelden en az 200 sipariş alınıyor. Ödeme, sipariş anında, peşin. Bir giysiden en çok 400500 tane üretiyorlar. Üzerine o markanın etiketi dikiliyor. Başka markaya verilmiyor. Müşterinin mağazalarına göre modellerin dağıtımı ve lojistik altyapı da SUTEKS’ten. TÜİK verilerine göre, SUTEKS’in modelleri benzer Türk konfeksiyon ürünlerinin 3 ile 4 katı bedelle ihraç ediliyor. Bu nedenle de ciroya oranla vergi açısından ülke şampiyonu oluyorlar. Önemli ayrıntı: SUTEKS’in müşterileri olan mağaza zincirleri yıllardır hep yabancı. Hollanda, Almanya, İtalya, İsviçre, ABD. Bir Türk mağaza zincirine ilk defa bu yıl ürün vermeye başlamışlar. Teşvik, hibe destek, hiç almamışlar. Bir de ihracat şampiyonasında birkaç yıl kupayı ellerinde bulunduran TV ve ev eğlence sistemleri sektörüne bakalım. Önde gelen iki firmamız var. Onlar da her yıl binlerle model tasarlıyorlar. Prototip üretiyorlar. Onlar da bunları mağaza zincirlerine ya da yabancı markalara götürüyorlar. Onların müşterileri de ufak tefek değişiklikler istiyor. Yapıyorlar. Üzerine müşterinin markasını koyuyorlar. Onbinlerle ürün üretiyorlar, hattâ fabrikaları belgesellere (National Geographic) konu oluyor. Müşterinin her mağazasına haftada bir, bazı durumda iki kere ve gerekirse tek adet düzeyinde sevkiyat yapıyorlar. Bedel dünya bedeli veya az altında. Ödeme vadeli. Elbette teşviğe de, hibe desteğe de, krediye de ihtiyaçları var. TV üreticilerimiz ile koleksiyon hazırlayıp modayı belirleyen şirketimiz arasındaki fark, teknolojiyi, tasarımı yönetmek ve ara malı sağlayanları yönlendirmek. Ne zaman ki, TV’lerde kullanılan işaret sıkıştırma algoritmalarını, çipleri (tümdevre) biz tanımlamaya başlarız, TV alanında da satış bedelleri dünya ortalamasının üç katı olur. Var mı bu yönde bir politika? HÜRKUŞ tasarım ve üretimiyle tamamen milli Hürkuş uçağı’nın test pilotu Murat Özpala ile söyleşi Serdar Şahinkaya, [email protected] S ayın Murat Özpala, havacılıkla ilgili parlak bir geçmişe sahipsiniz. Biraz bahseder misiniz? 1989 senesi yazında Hava Harp Okulu’na giriş öncesi yaptım ilk uçuşumu. O zamandan beri uçmak yaşamımın ailemden sonra en önemli olgusu. Hava Harp Okulu’ndan 1994, Çiğli 2nci Ana Jet Üs Uçuş Eğitim Merkez’inden 1996 yılında mezun olduktan sonra, 19962000 ErhaçMalatya 7nci Ana jet Üs 171nci Av Bombardıman Filo Komutanlığı’nda “savaş pilotu”; 20002004 Çiğli 2nci Ana Jet Üs 123ncü Filo, 20042008 124ncü Standardize Filo Komutanlıklarında “uçuş öğretmeni” ve 20082010 Hava Kuvvetleri Plan Prensipler Başkanlığında HÜRKUŞ ve KT1T uçakları “proje subayı” olarak görev yaptım. Parlak geçmiş meselesine gelince; aşkla, şevkle, inanç ve sabırla önce daha iyi bir yurttaş sonra da iyi bir pilot olmanın arayışı içinde bana verilen görevleri elimden geldiğince layıkıyla yapmaya çalıştım sadece. Türk Hava Kuvvetlerinin harp pilotluğundan ayrılıp Türk Havacılık ve Uzay Sanayi A.Ş. geçişinizdeki esas neden, “milli uçağımız yapmak” fikrine destek olmak ve onu ilk uçuran olmak düşüncesi miydi? HÜRKUŞ tasarım ekibi, parıldayan gözler ve büyük bir heyecanla 2006 yılından itibaren Çiğli 2nci Ana Jet Üs Uçuş Eğitim Merkezine ziyaretlerde bulunup bize “Nasıl bir uçak istiyorsunuz?” sorusunu sordular. İşte bu soru, içimdeki tüm bu heyecanı ve aşkı tutuşturan kıvılcım oldu. Nasıl bir uçak istediğimizi çok iyi biliyorduk. Her şeyden önce “Milli” olmalıydı, “bizim” yani. Hemen ardından beni buralara kadar getiren soru düştü aklıma: “Bu uçağı kim uçuracak?” İşte bu soru, benim yaşamımın akışını tamamen değiştiren sorudur. Hava Kuvvetleri’nden mecburi hizmetimi tamamlayarak ayrılmam da bu soruya verdiğim cevap nedeniyledir. Bir pilot olarak daha gurur verici, daha istenesi bir şey düşünemiyorum. Bu bağlamda, Türki ye unutulmaz efsane tayya recisi Vecihi HÜRKUŞ’un adı verilen HÜRKUŞ Eğitim Uçağı Projesi’nin kritik ve ayırt edi Murat Özpala ci özellikleri nelerdir? Dünyadaki eğitim uçakları ile nasıl bir kıyaslama yapılabilir? Sevgili büyüğümüz ve üstadımız Vecihi HÜRKUŞ’un hak ettiği desteği ve sahip çıkılmayı sağlığında da, vefatından sonra da görmediğini düşünüyorum. Keşke geçen bunca zaman içerisinde mücadelesine yeterince sahip çıkabilsek ve gerçekten unutulmaz kılabilseydik. Kendi tasarladığı ve imal ettiği uçağı Vecihi KVI ile 88 yıl önce uçmuştu! Dikkatinizi çekerim; 88 yıl! Bu mesele maalesef bu sohbetin hacminin çok üzerinde ve çok farklı boyutları olan bir mesele. Konuyu merak edenler, Resimli Ay Dergisi’nin 1341 (1925) Nisan ayında çıkan üçüncü sayısında Vecihi Bey’in “İlk Türk Uçağını Nasıl Yapdım ve Nasıl Taltif Edildim” başlıklı makalesine http://www.tayyarecivecihi.com/ dan ulaşabilirler. HÜRKUŞ Projesi’nin ayırt edici özelliklerine gelince; öncelikle ve ısrarla belirtmek isterim ki en ayırt edici yönü “Milli” bir proje olmasıdır. Tamamen özgün ve yerli tasarımdır. Bizim mühendisimiz tasarlamış, bizim işçimiz, teknisyenimiz üretmiştir. Sıfırdan üretimi oldukça büyük zaman ve yüksek maliyet gerektiren motor, kanopi, fırlatma sandalyesi ve bazı aviyonik vb. ekipmanlar HÜRKUŞ’un rakipleri de dâhil birçok uçak üreticisinin de tercih ettiği yurtdışı firmalardan tedarik edilmiştir. Aynı sınıftan rakipleri olan Embraer/Brezilya’nın A29 Super Tucano’su, Beechcraft/ABD’nin T6 Texan II’si, KAI/Güney Kore’nin KT1 Woongbi’si ile de test ve değerlendirme uçuşları yapmış bir test pilotu olarak söylüyorum; tüm bu rakiplerin ve Hava CBT 13828 13 Eylül 2013 Vecihi Hürkuş
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle